KOMİSYON KONUŞMASI

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Hocam, sunumunuzdan dolayı teşekkür ediyorum.

Şimdi, daha önceden de hocalarımızı dinledik, bilim insanlarını dinledik. Bazı hocalarımız Marmara Denizi'nin artık öldüğünü, bundan sonra adam olmayacağını, hatta kendisine faydası olmadığı gibi insanlara da zarar verecek pozisyona geldiğini, dolayısıyla "Bundan sonra Marmara'nın insanlara zarar vermemesi için kendimizi korumamız lazım." diye böyle görüşler ileri sürdüler. Bu konuda sizin görüşünüz nedir? Marmara Denizi adam olur mu yoksa bırakalım, hiçbir şey yapmayalım mı artık?

Teşekkür ediyorum.

PROF. DR. İZZET ÖZTÜRK - Şimdi, Sayın Vekilim, bunun çok bariz örnekleri var, mesela İzmit Körfezi örneği var. İzmit Körfezi'nin eski hâlini biliyoruz; orayla ilgili bundan daha aşırı söylemler oldu, spekülatif söylemler oldu. Pekâlâ temizlenebiliyor. Eğer biz buraya olan kirlilik girdisini kontrol altına alırsak -ki bu teknolojiler artık elimizde- çok hızlı bir şekilde bunun geri dönüşü mümkün. İşte, Marmara için söylüyoruz yani biz Marmara'daki arıtmaları, İstanbul kaynaklı belki de bu Boğaz'a giden arıtmaları iyileştirirsek beş yıl içerisinde çözülmüş oksijenin altta 2 miligram/litreye yükselebileceğini göreceğiz. Bu hayal değil, bunu Haliç'te yaptık, gördük, işte, İzmit Körfezi'nde gördük; başka yerlerde bunun örnekleri var. Bir de Marmara bir göl değil, çok dinamik bir su kütlesi. Az önce de arz ettim, üst tabakası her dört beş ayda, yılda 3 defa temizleniyor yani böyle bir yer nasıl ölür? Oksijen seviyesi zaten oldukça yüksek, 25 metrenin üzerinde öyle bir sorunumuz yok; alt tabakada, altın altında, dip kısmında bizim oksijen sorunumuz var ve bunu da kirleticileri kısıtlayarak, bu ötrofikasyon unsurlarını yok edip buradaki planktonların oluşumunu kısıtlayarak, oradaki balık popülasyonunu dengede tutarak yapabiliriz. Sadece arıtma da yetmiyor yani ekolojik birtakım, alıcı ortamın doğal özümleme kapasitesini güçlendirici birtakım önlemleri de almamız lazım. Eğer bunları güzelce, bütünleşik bir şekilde uygularsak yani bir beş yıl içerisinde, altı yıl içerisinde Marmara'daki iyileşmeyi görürüz, bunda hiç şüphe yok. Bu tip beyanların tamamen spekülatif olduğunu düşünüyorum.