| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un, Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3853) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .10.2021 |
HASAN TURAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar, kıymetli bakanlarım; öncelikle hepinizi kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum. Geçmiş olsun dilekleriniz için de teşekkür ediyorum. Yeni dönemin ilk toplantısının milletimiz için, devletimiz için, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Tabii, Birleşmiş Milletler Paris İklim Anlaşması'yla ilgili burada hem teknik sunumlar yapıldı; Dışişleri Bakan Yardımcımız, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcımız konuyu enine boyuna anlattılar. Evvelinde de Çevre Komisyonunda konu görüşülmüş ve komisyon raporunun da özetini okuduğumuzda bu konuda bir mutabakat olduğu ki muhalefetin malum, tezlerini de ortaya koyduğunda hatta iktidardan daha çok istediği ortada. Bu konuda mutabakat da var, mutabakat olduğu hâlde, teknik kısımlar da tek tek anlatıldığı hâlde, uzun bir zamandır Komisyon görüşmelerine devam ediyoruz. Bunun nedeni de burada siyasal retorik olarak yer yer kullanılan deyimlerin de Komisyondaki görüşmelerin uzamasına neden olduğunu düşünüyorum. Sayın Büyükelçimiz biraz önce "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak." diye bir Kızılderili atasözü hatırlattı. Evet, o Kızılderili de, Allah rahmet eylesin, ahirete irtihal etti.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Hâlâ yaşıyor bir yerlerde.
HASAN TURAN (İstanbul) - Beyaz adam hâlâ varlığına devam ediyor. Öyle bir dünya düzeni kurdu ki maalesef, beyaz adam tilkiyle birlikte plan yapıyor, kurtla birlikte sürüye saldırıyor, koyunla ve çobanla birlikte de ağıt yakıyor ve bu düzen devam ediyor. Birleşmiş Milletlerden bize bir yasa teklifi geliyor, Paris İklim Anlaşması diye bir anlaşma oluşturuluyor. Ülkemiz tabii ki bu anlaşmanın bizim ülkemize ne faydası var diye düşünmek durumunda. Faydası var mı, yok mu? Ülkemize ne kazandırır, ne kaybettirir? Bize karşı bir yükümlülükleri var mıdır, yok mudur? Yani hem dünyayı kirleteceksiniz hem de bedelini başka milletlere ödettireceksiniz. Eğer bir para tahsil edilecekse, vergilendirme olacaksa bunlardan siz istifade etmeyeceksiniz, başka ülkeler istifade edecek; anlaşmayı yazan, metni oluşturan, hatta buraya "Bir an önce imza koymalısınız." diyen ülkeler işin pastasından payını alacak, siz almayacaksınız. Burada hepimiz bu ülkenin milletvekilleriyiz. Müzakere ederken ülkemizin ve milletimizin lehinde kararları geçirmek için müzakere ettiğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla ülkemizin endişelerini hatta anlaşmalar imzalanırken müzakere sürelerinin uzamasını yerinde bulmamız gerekir; bunu niye geciktirdik, neden bize gelen teklifleri hemen anında altını paraf edip imzalamıyoruz diye eleştiriye tabi tutulmamak gerekir diye düşünüyorum âcizane.
Bir de bunun üzerine siyasal bir retorik olarak "Hadi gördünüz parayı iyisiniz yine." dercesine yorumlar, eleştiriler yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Arkadaşlar, kimse kendi şahsına para kazanmıyor. Eğer ortalıkta bir para varsa, bir para alacaksak herhâlde ülkemizin hazine ve maliyesine giriyor, bizim şahsımıza gelmiyor; bu bir.
İkincisi, uçak retoriği gerçekten çok baydı, yer yer Genel Kurulda da çokça bir kıyas usulü olarak kullanılıyor. Biraz önce Kıymetli Aydın Bey, Değerli Vekilimiz de ifade etti: "Genel Başkanımızın uçağı yok." dedi. Vallahi bizim Genel Başkanımızın da uçağı yok, Türkiye Cumhuriyeti devletinin uçağı var. Devletimizin uçakları var, askerî uçakları var, sivil uçakları var...
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Helikopterleri var.
HASAN TURAN (İstanbul) - Helikopterleri var, tankları var, araçları var, her türlü araca sahip; insanlı, insansız. Hatta bu konuda kabiliyetlerimizi de geliştirdik yani. Şimdi, sürekli bunu getirip yani bu konu üzerinden yapmak... Bir de usulen de şöyle bir nezaketsizlik var: Bu konuda böyle iğneleyici, ısırıcı, tahkir edici ifadeleri kullanan arkadaşlarımızın bir kısmı da konuşmalarını yapıyorlar sağ olsunlar, tebrik ediyoruz onları sonra gidiyorlar, çekip gidiyorlar. Ya kardeşim, her soru yeni bir cevabı, her cevap da yeni bir soruyu beraberinde getirir. Madem ortaya bir şey koydunuz, cevabını da almayı bekleyin bari; çekip gidiyorsunuz. Böyle bir usul, böyle bir yöntem, böyle bir tartışma, böyle bir müzakere tekniğine ilk defa şahit oluyorum, bizim burada şahit oluyoruz. O yüzden, siyasal olarak söylediğiniz bir şeyin mutlaka siyasal olarak cevabını alırız.
Biz, hülasa, özetliyorum sonuna geldim, 2020 yılında bir anlaşmaya imza atmışız, 2021 yılında Dışişleri Komisyonunda görüşüyoruz ve geçiriyoruz inşallah. 2016'da müzakerelerine başlamışız; müzakere başka bir şey, imza attığımız tarih başka bir şey.
MURAT BAKAN (İzmir) - 2016, imza tarihi.
HASAN TURAN (İstanbul) - Biraz önce benim gördüğüm bu raporda geçen 2020 yılı...
MURAT BAKAN (İzmir) - 22 Nisan 2016 ilk imza tarihi.
HASAN TURAN (İstanbul) - Eyvallah, her neyse, düzeltiyorum eğer öyleyse. Burada "2020" diye bir kayıt gördüm, eyvallah.
Ülkemizle ilgili, bakın, hepimiz burada mutabıkız, "batı" dediğimiz zaman aklımıza bir şey geliyor yani. Her ne kadar Gümrük Birliği, Avrupa Birliği hayalimiz falan olsa da hepimizin ülkemizin ulusal çıkarlarını, milletimizin menfaatlerini öncelememiz gerektiğini, iktidarda bugün Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki Hükûmet değil de başka bir hükûmet de olsa önüne gelen her anlaşmayı anında paraf edip, imzalayıp yapmayacağını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, bu konunun bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.