KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Bu maddenin başlangıç cümlesi de Hazreti Ali'den: "Haksızlık karşısında eğilmeyiniz çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz." Biz de inancımızın doğrultusunda gerçekleri dile getirmeye devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, bu ölümle ilgili düzenleme nüfus işlerini bir angaryadan kısmen kurtarıyor gibi, değil mi Sayın Genel Müdürüm? Yani, kurumlar doğrudan erişip değerlendirecekler, noterler de bunların arasında. Keşke bu da usulen çıkarılmasaydı da daha doğrusu sezaryene tabi tutulmasaydı da normal doğum vuku bulsaydı, yürürlüğe girseydi. Ama, bir hazırlık aşamasında zaman kaybedildi, bir alt komisyonda zaman kaybedildi, bir üst Komisyonda zaman kaybedildi, bir Genel Kurulda zaman kaybedildi, hani israf haramdı? "Vakit nakittir." diyoruz, en önemli değer de zamandır, zamanı bu kadar hoyratça harcayan bir meclis görülmemiştir. Meclisler ancak hayırlı işlerde acele etmelidirler. Efendim, ilk 67 maddede hayra alamet fazla bir şey yok. Ama, "Acele edeceğiz, acelemiz var, millet bunu bekliyor." diye kendince hüsnükuruntu içinde bir gerekçe uydurulmuş.

Kanunda emniyet hizmetleri sınıfındaki amirlerin terfi usulleri de düzenleniyor. Bir defa, orada da iki sınıfa ayrılıyor. Bazı sınıflara daha kısa sürede, bazı sınıflara da daha uzun sürede terfi imkânı tanınıyor. Askeriyede bir kural var, ast üstün yerine amiri olamaz. Yani, bir teğmen bir süre sonra binbaşının amiri olamaz. Ama, burada komiser yardımcılığıyla başlayıp daha önce komiser olan birinin emrinde olan kişi daha kısa sürede terfi ettiği için önce komiser, sonra başkomiser olarak komiser yardımcısıyken amiri olan komiserin üstüne geçebilecek. Bu da emir komuta sisteminde ciddi sorunlar yaratabilecek bir düzenleme.

Ayrıca, terfide en önemli madde ne? En önemli madde: Yönetmeliğe uygun olarak yapılacak yazılı ve sözlü sınavda başarılı olunması. Kamunun birçok alanında yazılı ve sözlü sınavlar yapılıyor. Yazılı sınavı kazanan gençler, bazen 2 misli, bazen 3 misli, bazen 4 misli aday çağrıldığında yazılıda 80, 90, 95, 98, hatta 100 alan çocukların bir kısmı mülakata giriyor. "Adın ne, soyadın ne, memleketin nere?" diye güya sözlüye, mülakata tabi tutuluyor. Sınavdan çıktıktan sonra da mülakattaki başarı derecesine göre sıralanıyor. Öyle mi? Bu, açık bir haksızlık. Yani, ikisinin ortalaması da pek çok yerde kullanılmıyor veya ağırlıklı ortalama alınmıyor, hiç değilse bunu düzenlerken bir ağırlıklı ortalama olmalı. Yazılıya -söz gelişi- yüzde 70, mülakata da yüzde 30 ağırlık verilmeli. Yazılıda başarılı olan bir çocuk, efendim, ciddi bir engeli yoksa, polislikte -söz gelişi- kekemeliği yoksa, önemli görevini yapmaya engel önemli bir aksaklığı yoksa sözlüde de elenmemeli. Bu elemelerde bazen çok ağır iddialar oluyor. Kaymakamlık sınavında, hâkimlik sınavında ilk derecelere giren çocuklardan çok müracaat alıyoruz. Sonra, biz şu görüşten, bu görüşten olduk diye... Şimdi, MİT herkesi biliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - 77 milyonu da Hükûmet fişletmiş, taksi şoförleri dâhil. Bir dönem Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelince bütün fişlemeler sırayla tek tek kaldırıldı. Sonra, "Fişleme öyle olmaz, böyle olur." diye, efendim, "Şu MHP'li, şu CHP'li, şu vaziyeti idare eder, kurtarılır, bu Alevi, bu şöyle ama üzerinde durulmaya değer." gibi keyfî değerlendirmeler yapılıyor. Bu, açık haksızlık. Sınavların genellik ve eşitliği, yasaların genellik ve eşitliği gözetilmezse, ne demokratik devlet oluruz ne hukuk devleti oluruz, ne hukukun üstünlüğünden ne evrensel hukuk normlarından söz edebiliriz.