KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, sizi ve tüm Komisyon üyelerimizi, katkı sağlayanları, izleyenleri, değerli bürokratlarımızı, herkesi; saygıyla selamlıyorum.

Geneli üzerinde grubumuz adına değerlendirmeler yapıldı, tümünü değerlendirmeyeceğim, her bir maddede -çeşitli desteklediğimiz maddeler var, eksik bulduğumuz maddeler var, çok karşı çıktığımız maddeler var- bunu Komisyon üyelerimiz ve ilgili konunun uzmanı milletvekili arkadaşlarımız maddeler geldikçe söyleyecekler. Benim söz talebim, geçen hafta yaşadığımız bir acı, bundan yedi yıl önce yaşadığımız bir acı ve bu Komisyona ilişkin, burada görüşülmekte olan metne ilişkin birazdan önergesini de vereceğimiz 3 önerge üzerine. Ve Manisa'daki tüm madencilerin bu Komisyondan büyük bir beklentisini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Bir başka maddede de söz almayacağım.

Şöyle ifade edeyim Sayın Başkan: Şimdi, birincisi, Anayasa'nın 168'inci maddesi ortada duruyor. 168'inci madde diyor ki: Madenler devletindir. Ancak, işte, çeşitli yöntemlerle biz bu madenlerin işletmelerini devredebiliyoruz; bunun adına bazen "redevans" deniyor, bazen "hizmet alım sözleşmesi" deniyor. Tabii, iş kömür madeni olunca, hani belli bir süreliğine ver-işlet falan ama adam geliyor cevheri, madeni alıyor çıkıyor, artık, maden kalmıyor. Yani biz bunun işletmesini iş kömür olunca devredebilir miyiz, orası da çok tartışmalı, mahkemeler de bunu çok uzun tartışmış zamanında ve pek çok mahkeme kararı var. Bu kararlar diyor ki: "Eğer bir madenci alacağını şirketten alamadıysa bu konuda devlet -hani doğru terim değil belki ama- müteselsilen sorumludur çünkü esas sahibi odur işin, o vermediyse onun vermesi lazım." Ve böyle kararlar dayanarak birçok yerde de haklar alındı, ancak Uyar Madencilik diye bir şirket bir hileli iflas yaptı, bir oyalama yaptı, onu yaptı, bunu yaptı derken iş uzadı uzadı uzadı ve bir de böyle bir kamuoyu yoktu o zamanlar bu kadar, Soma maden faciasından da, işte, herhâlde bir on ay önce falan da maden kapandı, sahibi de kaçtı, bir sorun ortaya düştü. Soma maden faciasından sonra bu Komisyon salonunda yapılacak birtakım iyileştirmelere temel olan 15 maddelik bir mutabakat imzalandı. Nasıl imzalandı bu? Madenciler kaymakamlığın önünde eylem yapıyorlardı, o sırada yanılmıyorsam Sayın Öznur Çalık'ın başkanlığında -o zaman partide bağdaşır bir görevi vardı- ağırlığının kadın milletvekillerinin olduğu bir heyet oraya ziyarete geldiğinde görüştü ve dedi ki "İçinizden 10 kişiyi alayım, Başbakanımıza götüreyim." O gidenlerin talepleri bir zabıt altına alındı. Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sayın Tayyip Erdoğan'ın "Bunu çözün." dediği rivayet olunur. Hakikaten de o taleplerin önemli bir kısmı Plan ve Bütçe Komisyonunda zamanında kanunlaştı; mesela yer altı madenlerinde bir değil iki asgari ücret uygulaması gibi, hafta tatilinin bir günden iki güne çıkarılması gibi birçok şey uygulandı. Detaylara girmeyeceğim ama maalesef iş güvenliğiyle ilgili soyut yazılanların hiçbirisi uygulanamadı veya çok azı uygulandı ama 15'inci maddede Uyar Madenciliğin tazminat sorunu çözülecek, tazminatlar ödenecek yazıyordu. O söz bugüne kadar uygulanamadı, en son geçen sene Soma AŞ'nin tazminat sorunlarını siz genel kurul aşamasında -biz Sayın Erkan Akçay'la çok uzun süredir onun üstünde duruyorduk zaten AK PARTİ'Lİ Manisa milletvekillerimizin de katkılarıyla, imzalarıyla- beş yıldır gerekli desteği göremiyorduk ama o gün öyle bir mutabakatla çözünce kala kala bir tek Uyar Madenciliğin 880 mağduru kaldı, onlar da yollara düştüler. O süreçleri hatırlıyorsunuz, çok da kritik bir süreç oldu, uzatmadan hatırlatayım: Soma'dan çıkışlarına kaymakam izin vermedi, "Toplantı gösteri yürüyüş hakkı şehirler arası yollarda olmaz." dedi -1983'teki Kanun- mahkemeye gittiler, mahkeme Anayasa Mahkemesine götürdü, Anayasa Mahkemesi 1983'te çıkmış "şehirler arası yollarda yürüyüş yapılamaz" maddesini iptal etti ve "yapılabilir" dedi, oradan çıktılar, Gölmarmara'ya kadar yürüdüler, oradan Salihli'ye, bu sefer karşılarına alay komutanı çıktı -hatırlıyorsunuz o videoyu- "Ey alay komutanı, bir patrondan hesap soramıyorsunuz da bizden mi soruyorsunuz?" diye gecenin bir yarısında konuşulan o video bütün Türkiye'nin gündemine gelince Süleyman Soylu arabasına bindi, Manisa Valisinin odasında bu madencilerle konuştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "15 Ocağa kadar bu işi çözmek benim namus borcum." dedi bu kadar net, bütün gazetelerde var, herkes biliyor, herkes okuyor bunu ve bu çocukları geri döndürdü, döndüler. Ha, 15 Ocağa kadar -tabii siyaset biraz da böyle bugün git, yarın gel işini de pek beceriyor siyaset kurumu- beklediler, beklediler ve Sayın Başkanım, toplamda 17 kez Ankara'ya geldiler. 17 kez gelişlerinin hepsinde bir dahaki sefere, bir dahaki sefere diye sallandılar. Geçen hafta -tam bu gece yani pazartesi gecesi- yola çıktılar, salı günü geldiler, Ankara'nın giriş kapısı var ya Eskişehir Yolunda, Melih Gökçek'in yaptığı büyük kapının önünde durduruldular.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu arada tekrar açayım, sesiniz iyi çıktığı için mikrofonun kapandığını fark etmemişim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sağ olun Başkanım.

Stenograf arkadaşlara eziyet olur onun dışında bir şey yok.

İkincisi, arkadaşlarımız 32 kilometre kala durduruldu, ben de gittim bir benzinliğe koydular, giremezsin. Anayasa'ya göre girer, Anayasa Mahkemesinin kararına göre girer, her türlü girer ama giremezsin. Şimdi, bu maddeden hareketle, çok siyaset yapmak -elbette siyaset yapıyoruz da- polemik yapmak istemem ama hani eski Türkiye, eski Türkiye denen yerde Zonguldak'tan on binlerce madenci hak aramak için çıkıp Ankara'ya gelebiliyordu, bu İleri Demokrasi yeni Türkiye'de 40 madenci başkente giremiyor. Bunu AK PARTİ'Lİ arkadaşlarım gece yatağa yattıklarında bir düşünsün. Hani demokrasiyi ileri götürdük ya! 15 bin madenci Zonguldak'tan gelirdi 40 madenciyi sokmayız. Neden? Nedeni yok, sokmayız. Şimdi, o madencilere dendi ki... Biz de aracılık ettik, 5 kişilik bir heyet oluşturdular, geldiler, Sayın Elitaş'la görüştüler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısıyla görüştüler; görüştüler, görüştüler, görüştüler perşembe günü çok üzgündüler, en son Naci Hocadan rica ettim, o şey yaptı, "Hiç olmazsa dinledi." dediler, üyeler lokantasında bir yemek yediler, ondan sonra da bugün gelmek üzere gittiler. Çünkü dünya kadar verilmiş sözleri var, son derece haklılar, olmuyor, olmuyor, olmuyor. O arkadaşlardan 2'si, dönüş yolunda dört gün boyunca benzin istasyonunda, otobüs içinde uyuyan arkadaşlar kaza yaptılar ve 2'si hayatını kaybetti. Biz cuma ve cumartesi günü cenazelerdeydik, acayip bir üzüntü, acayip bir...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Komisyonumuz adına Allah rahmet eylesin diyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çok sağ olun, çok teşekkür ediyoruz.

Mesela şu anda artık içeriye sokulmayan 40 kişi yok, 38 kişi Ankara'ya girebilecek; biri Soma'da, biri de Kınık'ta topraklarına kavuştular ama fevkalade de fena bir durum.

Sayın Başkanım, onların bütün hayali "Meclis kapanmadan bir torba olacakmış aha bu torba bizi oraya koyun, mağduriyetimizi çözün." diyorlardı. Ben o talebi bir kez daha burada dile getirmek üzere geldim. Bu arkadaşlara, Sayın Elitaş'ın "Biz bunu kanunla çözersek kötü örnek olur -daha doğrusu- emsal teşkil eder." diye bir söylemi oldu. Ben söylemeyeyim ama Tahir Çetin, o sendikanın Başkanı ki bu bağımsız MADEN-İŞ diye bir sendika bir tek Soma'da var. Çünkü TÜRK-İŞ'e bağlı MADEN-İŞ Sendikası bir sarı sendika ve sizin burada, bizim aşağıda yaptığımız yasalara rağmen Soma AŞ'nin gökdeleni satılıp da tazminatlar ödensin diye kanun çıkardık ya, TMSF'de bulunuyorsa önce işçi hakları ödenir. İşçiler adına 3 kere anlaşma yaptı, Bilgi Edinme Kanunu'yla TMSF'den aldı, "Neden satmadın binayı?" diyor. "İşçiler adına sendikaları yazı yazdı, ondan satmadık. Biz aramızda anlaşacağız." diyor. Kanunu açığa düşüren bir sarı sendika. Hepsi şahitli, ispatlı, hepimiz biliyoruz. Kendileri kurdular. Ölen Genel Başkan Tahir Çetin'in, diğer sendikaların genel başkanlarının makam araçları var, kimi Mercedes...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Toparlayabilirsek çok sevinirim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bitiyor Başkanım, pek bir şey kalmadı.

Bunun ayağında ayakkabı yok yürümeye, öyle bir gariban sendika. Bir gittik evlerine, bir görseniz, keşke yani mutlaka görülmesi gerekir.

Şimdi, bu arkadaşlar "Emsal teşkil eder." deyince rahmetli Tahir Çetin şöyle dedi: "Ya, ediyor olsaydı Soma AŞ'ye yaptığınız kanun bize emsal teşkil ederdi." dedi, tık dedik kaldık, hiçbirimiz düşünemedik. Adam yaşıyor o zaman. İki, "Etsin varsın, 2 benim gibi gariban hakkını alır, ne olacak?" dedi. Vallahi buna da söylenecek bir söz yok. Yani emsal teşkil edince tazminatını alamamış başka madenci varsa devlet ona ödemek zorunda kalır. Ha, şeye emsal teşkil eder mi? Örneğin, diyelim ki buzdolabı üreten bir firma iflas etti. Onu da mı burada... Yazmıyor ki Anayasa 168'de "Buzdolabı firmaları devletindir, devlet kendi işletir. Kendi işletmediği yerleri başkasına verebilir." Böyle bir bağlantı yok ki. O yüzden sizden ricamız, 3 tane önergemiz var, önergeler teknik olarak hazırlandı, kimseyi dışarıda bırakmıyor. Mesela ilk kez duyacağınız bir maden adı var, bir tane mağduru var onun, onu söyleyerek sözlerimi tamamlayayım. Orada vefat eden arkadaşlarımızın biri 42 yaşında Tahir Çetin'di, birisi 25 yaşında Ali Faik. Ali Faik kim? Ali Faik'in babası Soma Madeninde yirmi yıl önce ölmüş. Ali Faik 5 yaşındaymış, şimdi 25 yaşındaydı ve 20 yaşından beri hak arama mücadelesinde. Biz Soma Kanunu'nu çıkarırken 301 kişiyle sınırlı tutunca Ali Faik babasının hakkını alamamıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Eğer oraya o Ali Faik'in o dönemde işletilirken adı Soma AŞ de değildi, onu yazarsak bir tek isim var, Enerji Bakanlığı da biliyor, Enerji Bakanlığının...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bitiyor, bir tek senede bir kere geliyoruz. Yani vallahi Lütfi Elvan nasıl misafirperverdi.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Epeyce bir tolerans gösterdik Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi, Sayın Başkan, Lütfi Elvan nasıl misafirperverdi, nasıl bir yoldan yürüdü, siz "Onun gittiği yerden biz dönüyoruz." diyebilirsiniz ama şunu söyleyeyim, bitiyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir daha da gelmez.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, her zaman bekleriz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Burada şunu söyleyeyim: Eğer siz yaparsanız bunu büyük bir haksızlığı, büyük bir mağduriyeti ortadan kaldıracaksınız, bir kişi bile geride kalmayacak. Enerji Bakanlığının dediği şu: "Biz yazdık, verdik, gerisi Meclisin işi." Ondan, bu Meclis koridorlarında rahmetli Tahir Çetin son videosunu çekmiş, 2'nci katta şeyin önünde diyor ki: "Ya, Enerji Bakanlığı 'Tamam.' diyor, MYK'de görüşülmüş, Cumhurbaşkanı 'Tamam.' demiş, Özlem Zengin müspet katkı vermiş, 'Ödeyeceğiz.' dedi, her şeyi dedi, şimdi tuttular bir emsal teşkil eder." Bunun emsal teşkil etmeyecek önlemini de siz alın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sadece bir soru sorabilir miyim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tabii.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Emsalin ötesinde özel sektörün ödemesi gereken bir miktarı kamunun üstlenip o haksız yere çalışanlarına ödeme yapmayan şirketi kurtarması bir problem değil mi ahlaken?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bakın, öyle bir problem var. O Soma'da bir sene önce yapıldı, 75 milyon TL için beş yıl boyunca mücadele verdik biz, 75 milyon TL ödeme yapılacaktı. Kanunu 75 milyon TL'lik çıkardık, TKİ kendi kanunu geniş yorumlayıp şu andaki şirketin mevcut işçilerine şu ana kadarki, kanun çıkana kadarkileri bile ödemiş.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şirketi zorlayamıyor muyuz ödeme yapmaya?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz yazdık oraya zaten, şirket sizden alıcı, mutlaka ondan rücu etmeniz lazım. Ben rücu maddesinin mutlaka yazılmasını... Şimdi, Uyar Madencilik diye bir şirket ortada yok ama şöyle bir gerçek var: Profesyonelce bütün malları kaçırmış, bunu en iyi bilenlerden birisi Mehmet Muş, çok inceledi o konuyu. Bu paranın ödenmesi gerektiği konusunda tam bir ortak irade var ama bu örnek teşkil etme işinde sizin kurduğunuz cümle şu Sayın Başkanım veya örnek teşkil etme değil: Özel sektörün borcu. Sen devletsin, esas sahipsin; senin bu yeri birisine verirken dolandırıp kaçmayacak birine vermen ya da kaçmasına karşı önlem veya teminat alman lazımdı. Sen bunu yapmazsan... Anayasa önünde "Madenler devletindir." diyor. Sen madencinin hakkını ödemezsen madenci de gelir haklı olarak senden ister. Devletin bunu ödemesi, bir iflas etmiş dokuma fabrikasındaki tüccarın yerine bir şey ödemesinden farklı. Çünkü dokuma fabrikalarını Anayasa böyle bir güvence, teminat veya zorlama altına almamış.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Özel, tutanaklara geçti bütün teklifleriniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Önergeler de sırası geldiğinde Komisyonumuz tarafından değerlendirilecektir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benim son cümlem şu: Yani gerçekten burada çok geniş bir siyaset ve polemik alanı var bizim için. Bakın, Kütahyalılar mahallesinde cenazeye gittik. Ali Faik'in ailesi... Biz Kütahya'da ne kadar oy alıyorsak o mahallede o kadar oy alıyoruz, siz de Kütahya'da aldığınız kadar oy alıyorsunuz. Orada 150 tane arkadaşı var. Hüngür hüngür ağladılar ve tek dedikleri şu: "Ya, oy zamanı veriyoruz, sonra gidip bizi unutuyorlar." Onları unutmadığınızı gösterin. Onları unutmadığınızı... Vallahi, bu işin siyasi kazancı da size döner, bana dönmez orada. Ama gerçekten kul hakkıdır, gerçekten vebaldir. Aşağıda Grup Başkan Vekillerinin "3 tane önerge çekersen hadi 5 imzayla yapalım." demeyin, madem bu kadar emek veriyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda planlanarak ve doğru bütçelendirilerek bu işi siz yapın. Madem Meclis gündemine hâkimdir, madem kimseden talimat almıyoruz, madem vicdanımıza göre karar veriyoruz; tam zamanıdır, gerçekten bu acılı ailelerin de yüreğine ve arkadaşlarının yüreğine bir nebze su serpmiş olursunuz.

Teşekkür ediyorum.