KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, çok değerli Komisyon üyeleri, kanun teklifini hazırlayan değerli milletvekili arkadaşlarım, sivil toplum kuruluşlarımızın değerli temsilcileri; benim de bir 16 yaşında köpeğim var, bir aylıkken almıştım, hâlâ hastalanmasına rağmen her türlü bakımlarını yapmaya çalışıyorum; bir de kedimiz var, kızımın da 3 tane kedisi var. Bunları niye söyledim? Bu yasayı şimdi burada tartıştığımızdan beri dağın fare doğurduğunu öğreniyoruz. Sürekli kamuoyunda "Hayvan hakları yasası geliyor, bakın, izleyin, takip edin, ne kadar güzel olacak, her şeyin sorununu çözüyoruz." dediniz ama hiçbir şeyin çözülmediğini görüyoruz. Hayvan hakları yasası da değil, hayvanları koruma mı korumama mı o da tartışılıyor, çok muallakta, çok eksiklikler var yani bu Komisyonun da görevi bu eksiklikleri tamamlamak, buradan herkes mutlu ayrılsın. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncemiz budur bu ülkeyi kuran ideoloji, parti olarak. Ama bu dünyada şunu diyorsak: İnsanlar var, hayvanlar var, bitkiler var; hepsinin hakkını da savunmak zorundayız, korumak zorundayız. Yani siz sadece "evcil hayvan" deyince kedi, köpek alınıyorsunuz ama ben de büyükbaş hayvanlardan bahsedeyim. Bir hayvan 80 litre su içer, bunu biliyor musunuz?

HAYVANLARIN YAŞAM HAKLARI KONFEDERASYONU BAŞKANI NESRİN ÇITIRIK - Biz, öyle anlamıyoruz.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Hayır, şimdi bir dakika... Ben bunu anlatayım, 80 litre su içer ama su kaynaklarını batırdılar. Ne bir sulama göletleri var, madem bir yasa yapıyoruz... Bakın, iki sene önce burada Su Ürünleri Yasası geçti, geçerken de dedik ki: Bilim adamlarını çağırın, çağırdık. Bilim adamları konuştu -sizin konuştuğunuz gibi konuştular- dediler ki: "Marmara'da plastik tehlikesi var ve müsilaj olacak." Bu, iki sene önce söylendi. Bunu konuşalım dedik, yasaya alalım dedik "Bir an önce çıkartalım, cezalarla bu işi çözeriz." dediler ama çözülmedi. Bakın, müsilaj tehlikesi var, plastik tehlikesi hâlâ var. Şimdi yasa çıkartılıyor, hayvan hakları değil, Hayvan Koruma Kanunu, haklarını de konuşalım, her şeyi konuşalım, düzgün bir şekilde bunu çıkartalım. Yani çünkü lafa gelince dünyada beraber yaşıyoruz hayvanlarla ama uygulamaya gelince öyle olmuyor yani şimdi öğrendik ki hayvana eziyet de etsen hapse girmiyorsun. Çevreyi de böyle batırmadık mı arkadaşlar? Çevreyi de "Kirleten öder." dediler, parayı bastırdılar, kirlettiler. O zaman biz karşı durduk, dedik ki: Çevreyi kirletiyorsan cezalandırılman lazım. Şimdi aynı şekilde hayvanlar için de bunun geçerli olması gerekmiyor mu? Dolayısıyla, bir konsensüs olması lazım.

Yani "hayvan hakları" derken ben biraz daha kavramı genişletmek istiyorum. Bu ülkenin otuz sene önce tam 40 milyon hektar merası vardı, şimdi 8 milyon hektara düştü arkadaşlar. Termik santral dedik, nükleer santral dedik, yol geçiyor dedik, HES'ler dedik, meralardan geçti. O meralarda hayvanlar da otluyor, onların da bir hakkı var orada ki anayasal olarak güvence altında. Bunlar yok mesela yasada, Bunların da konuşulması lazım, bunların da yasaya girmesi lazım. Her köyde hayvan sulama göletleri var, kupkuru. Niye? Kuraklıktan etkilenmiş. Önce onların suyunu bulmamız gerekmez mi? Onlardan yararlanmayı düşünüyoruz, onlarla birlikte yaşamayı düşünüyoruz.

Şimdi, bir evde baktığınız kedinin, köpeğin suyunu, gıdasını temin ediyorsunuz ama sokaktaki hayvanların gıdası garantide mi, suyu garantide mi? Birçok kenara, köşeye su koymakla, su kabı koymakla, mama koymakla bu işler olmuyor arkadaşlar. Sokak hayvanlarının ortalama yaşam süresi ne kadar? Evde baktığımız hayvanların beşte 1'i kadar; belki daha bile fazla. Dolayısıyla yani acelemiz yok -hep beraber- siz yine konuşmaya devam edin ama burada siyasi partiler görüşlerini açıklayacaklar, ortak bir karar verirken siz de halksınız, halkı temsil ediyorsunuz, ortaklaşa bir karara varalım ama içine mutlaka hakları da koyalım ama hakları koyarken biraz daha kavramı genişletelim, birkaç madde daha ekleyelim. Meradan otlatmayı da garanti altına alalım, onun gıdasını da garanti altına alalım, suyunu da garanti altına alalım, her şeyi garanti altına alalım.

En önemli konu bana sorarsanız eğitim. Yani yasalarla olmuyor bu iş. Yasalarda her türlü şeyimiz var, caydırıcı, normal insani konularda caydırıcı ama yine de bankalar soyuluyor, hırsızlıklar yapılıyor, cinayetler işleniyor; yasalarla olmuyor bu işler, eğitimle. Yani ilkokula giden bir çocuk, kedinin kendi kendini temizlemekten duyduğu duyguyu bilmesi lazım, bunu anlatmamız lazım. Ne bileyim, onun gıdasının garanti altında olması gerektiğini bilmesi lazım, onların nelerden hoşlandığını bilmesi lazım, onları korumamız gerektiğini bilmesi lazım; bu eğitimi vermemiz lazım ilkokulda. E, bir sürü veteriner fakültesi açıyoruz. Bakın, 500 bin tane buzağı ölüyor, daha küçücük. Neden ölüyor? Bakımsızlıktan. Veterinerleri biz sahaya süremiyoruz, onları da görevlendirmemiz gerekmez mi? Yani yasa bu yönleriyle eksik ama tamamlanabilir ve özellikle bu küresel iklim değişikliğinin yaşandığı bugünlerde meraları ve su kaynaklarını korumamız gerektiğini... Madem böyle bir yasa çıkartıyoruz, aceleye getirmeyelim. Başkanımız söylüyor "Biz, sabaha kadar dururuz." iki gün de dururuz, üç gün de dururuz tam anlamıyla buradan herkes mutlu ayrılsın; bizim derdimiz budur.

Sadece cezalarla olmaz, eğitim şart diyorum. Daha fazla tabii ki maddeler gelince orada da görüşlerimizi belirtiriz ama geneli olarak baktığımızda, dağ fare doğurmuş, Komisyon çok güzel çalışmış ama buraya gelince, yasa teklifi hâline gelince birtakım budamalar olmuş gördüğümüz kadarıyla. Yine de hazırlayanlara, emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Saygılarımla.