KOMİSYON KONUŞMASI

YÜCEL MENEKŞE (Nevşehir) - Teşekkür ederim Başkanım.

Değerli Komisyon üyelerimiz, hepinizi sevgi saygı, muhabbetle selamlıyorum.

Vallahi, 1970'li yıllarda 10'lu yaşlardayken, biz çocuktuk ama o dönemlerde milliyetçi muhafazakâr kesime aydın gözüken insanların "gerici-ilerici" kavramı vardı, ben merak ederdim çocukluğumda ama yıllar içerisinde gördüm ki bir grup modernizm istiyor, bir grup yenilik istiyor ama bir grubun da birtakım zanlarla, ileride doğabilecek birtakım ihtimallerle bu yeniliğe karşı çıktığını görüyorum; inanın, ben şu an şok yaşıyorum. Hatta, bu yasa teklifi Komisyona gelmeden önce dışarıda arkadaşlarla bunun muhabbetini yaptığımızda ben özellikle demiştim ki herhâlde en CHP Grubu bu olaya sahip çıkar ama şu an yanıldığımı görüyorum. Bakın arkadaşlar, hepinizin malumu, bir devletin en büyük görevi güvenlik, sağlık ve eğitimdir yani halkın güvenliğini, halkın eğitimini, halkın sağlığını temin edemeyen devletin devlet olma özelliğini kaybettiğini düşünürüz. Dolayısıyla, bugün Makine Kimyaya baktığımızda 15'inci yüzyıldan itibaren temelleri atılmış, Marshall Yardımı'yla 1950'lerde hayata geçmiş ve hiçbir zaman çok dinamik bir üretim içerisine girememiş bir yapı şu an modernize edilip, daha güçlü kılınıp, ihracat yaptırılıp, istihdam oluşturulup, üretim yapılıp ülke ekonomisine katkı sağlamak amacıyla bir yapı hâline getirilmeye çalışılıyor ve bunu farklı alanlara, özelleştirmeyle özdeşleştirip oradan bir iletişim kurup farklı konulara götürmenin ben çok büyük anlam taşımadığını ifade etmek istiyorum. Bugün sürekli TÜRK TELEKOM'un özelleştirilmesi gündeme geliyor. Biraz önce bir hatibimiz dedi ki: "Eğer burası AŞ olur, özelleştirilirse en büyük vebal sizlerindir." Ben o zaman, yakın tarihimizden, şöyle otuz yıl öncesine bir götürmek istiyorum: Biliyorsunuz, TÜRK TELEKOM 40 milyar dolara 1993 yılında satılmıştı ve rahmetli Ecevit, Anayasa Mahkemesine olayı götürmek suretiyle o satışı iptal ettirdi. Bakın, buradan nereye geleceğim; evet, o gün 40 milyar dolarlık bir TÜRK TELEKOM ki telekomünikasyonda dünyada 2'nci sırada olduğumuz bir dönemin çok değerli varlığı, bizim 17 milyar dolar dış borcumuz vardı o dönemde, 17 milyar dolar dış borcumuzu kapatıyordu ama yirmi sekiz yıl sonra, 2013 yılında... O gün o operasyon yapılmadığı için IMF'ye borçlu kalmak suretiyle biz yıllarca faiz ödedik ve pranga altında yaşadık; vebalse bu vebal.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bunun gerekçesi mi Sayın Vekilim?

YÜCEL MENEKŞE (Nevşehir) - Bir saniye, bir saniye...

O gün 40 milyar dolara satılmayan TÜRK TELEKOM'un yüzde 55'i 6,5 milyar dolara satıldı. Engel olunmamış olsaydı o günkü şartlarda milyarlarca dolar hazinemizde kalacaktı. Onun dışında, vebalse şu vebalin de müsebbibi o günkü CHP zihniyeti, iç borçlanma... Biliyorsunuz, iç borçlanma 1993-1994 yıllarında başlamıştır, eğer biz TÜRK TELEKOM'u o günkü değeriyle satmış olsaydık bizim ne IMF'ye bir borcumuz olacaktı 17 milyar dolar gibi -onun faiziyle 2013'lere kadar gelen bir borçlanma olayı- ne iç borçlanma faizlerimiz olacaktı ne de iç borcumuz olacaktı. Dolayısıyla, olaya bakış açımızı değiştirmede fayda olduğunu görüyorum.

Bakın, coğrafyamız çok kritik bir coğrafya, Orta Doğu coğrafyasının en sıkıntılı coğrafyasında yaşıyoruz. Dolayısıyla, bugün önümüzde PKK sorunu gibi, YPG sorunu gibi ki birtakım emperyalist güçlerin yıllarca desteklediği... Bu coğrafyada Türk milletini pasifize etmek, itibarsızlaştırmak ve zayıf düşürmek adına operasyonlar yapılıyor; bunu görmemek için çok özür diliyorum ama ahmak olmak lazım. Dolayısıyla, bu operasyonların otuz beş-kırk yılda ülkemize zararını düşünebiliyor musunuz? Benim beş yıl önce hatırladığım rakam, maddi olarak 800 milyar dolar gibi bir rakam. 35-40 bin insanımız öldürülmüş ve biz hâlâ bu PKK terör örgütüyle, YPG'yle mücadele ediyoruz. Barış Pınarı Harekâtı yapma arifesinde -ben geçenlerde bir yerde de bunu ifade ettim, hafızamızı bir yoklayalım. Bizim Leopard tanklarımız var biliyorsunuz Almanlardan gelme- Leopard tanklarının modernizasyonuyla ilgili Almanlarla bir yazışma yapmıştık o dönemde. Almanların bize verdiği cevap şuydu, bunu iyi hatırlayalım: "Biz üç ay içerisinde bir komisyon oluşturalım, size üç ay sonra cevabımızı veririz." Ne komik bir şey. İşte, bunun için devletimizin şirketse şirket, kamu kurumuysa kamu kurumu, dinamik kurumları olması gereklidir çünkü artık Türkiye Cumhuriyeti devleti 50'li yılların, 60'lı yılların, 70'li yılların Türkiye Cumhuriyeti devleti değil. Şükürler olsun, biz kendi kendimize yeterli güçte bir ülke hâline geldik. Neyle? Planlı çalışmayla. Neyle? Mali disiplinle. Ha, iş yapılan yerde muhakkak sorun olur, iş yapılmayan yerde sorun olmaz, bunu sizler daha iyi biliyorsunuz. Çalışılan yerde muhakkak, sorun olur, çalışılmayan yerde de sorun olmaz.

Arkadaşlar, biz, kümülatif bakalım. Bakın, vatandaş bizden hizmet bekliyor, vatandaş bizden yenilik bekliyor, vatandaş bizden ekonominin düzeltilmesini bekliyor. Biz, bunlara kafa yorarken, mücadele verirken aynı zamanda bir de PKK gibi, YPG gibi, FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele ederken, gelin, Anayasa açısından hiçbir sıkıntısı olmayan bu kurum; personelinin hiçbir sosyal hak kaybının olmağı bir kurum... Dolayısıyla, geçmişteki o vebali taşımamak adına, aslında geç kalınmış bir karar olarak görüyorum ben bunu; keşke, daha önce AŞ olarak MKE görevini yapmış olsaydı, belki, biz, bugün savunma sanayisinde daha üst liglerde olurduk diye düşünüyorum.

Beni dinlediğiniz için de hepinize teşekkür ediyorum, inşallah bu yasamızın ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Sağ olun.