KOMİSYON KONUŞMASI

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Komisyonumuzun değerli üyeleri, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakanımız, Genel Müdürümüz, değerli bürokratlarımız, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Burada çok değerli Kırıkkale milletvekillerimiz var; Sayın Halil Öztürk kardeşim ve Ahmet Önal kardeşim.

Makina ve Kimya tabii ki Türkiye için önemli ama Kırıkkale için farklı bir parantez açmam lazım. Hepimiz de Kırıkkale'miz için, memleketimiz için uğraşıyoruz, Mecliste temsil ediyoruz, Kırıkkale'miz için de gayret ediyoruz.

ÇETİN ARIK (Kayseri) - "Kırıkkale'ye gelmesin." dediler sizin için.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Öncelikle Makina ve Kimyayla ilgili bir tarihî giriş yapmak istiyorum, giriş yaparken kendimi de tanıtmak istiyorum.

Ben Kırıkkale doğumlu, babası Makina ve Kimyadan emekli olmuş, dedesi Makina ve Kimyadan emekli olmuş -aynı şekilde arkadaşlarımızın da yakınları vardır- 1984 yılında ortaokulu bitirdikten sonra sınavla Makina ve Kimyanın -o zaman çırak okulu vardı- çırak okuluna torna tesviyeci olarak girmiş, fabrikada tezgâhların arasında çalışarak, Makina ve Kimyanın ekmeğini yiyerek İstanbul Hukuk Fakültesini dışarıdan bitirmiş, avukat olmuş, siyasete atılmış bir kardeşinizim. Makina ve Kimyayı kuranlardan Allah razı olsun.

Osmanlı'nın son döneminde, Millî Mücadele başlamadan önce proje aşamalarına başlayan Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla bu projenin temellendirildiği ve o dönemin zor şartlarında millet çarık kızartıp yerken o şartlarda Makina ve Kimyaya ciddi bir yatırım yapılmış, askerî fabrikalar adı altında 1921 yılında Mühimmat Fabrikasının temeli atılmıştır ve 1925 yılına geldiğimizde... Tabii ki geçmişini Fatih'in dökmüş olduğu toplara da götürebiliriz. Dolayısıyla hem Osmanlı bakiyesi hem de Anadolu'nun cumhuriyetle birlikte Kuvayımilliye ruhuyla kendi yerli, öz sermayeli kaynaklarına dayanan fabrika bilinci o zamanda atılmıştır. Dolayısıyla ruhları şad olsun. Bu vesileyle, arkadaşlarım adına da söylüyorum, merhum Hüseyin Kahya arazisini hibe etmiştir hatta yer yer arazi de satın alarak Türk Silahlı Kuvvetlerine bağışlamıştır askerî fabrikalar kurulsun diye. Öyle bir şehir düşünün ki fabrika kurulmuş ve o fabrika şehri kurmuş, böyle bir şehirdir Kırıkkale, aynı zamanda şehitler diyarıdır. Dolayısıyla o ilin milletvekili olmaktan arkadaşlarımla beraber gurur duyuyorum.

Aynı şekilde millî savunmanın, yerli ve millî savunmanın kuruluş yıllarından başlayarak Türkiye'deki sanayide ekol olmuş, okul olmuş; mühendis yetiştirmiş, işçi yetiştirmiş, kalifiye yetiştirmiş, teknoloji geliştirmiş bir Kurumdan bahsediyoruz. Evet, Makina ve Kimya, "Makina ve Kimya" isminden daha büyüktür. Bugün yurt dışına gittiğinizde Sudan'da, Etiyopya'da Habeşistan'da ve Amerika'nın bazı ülkelerinde -o kıtada- Makina ve Kimya amblemleriyle karşılaşabilirsiniz. Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak... 1921 yılında kurulmuş, büyümeye başlamış; Kırıkköyü 13 haneli köyken Makina ve Kimya, Türk Silahlı Kuvvetleri askerî fabrikayla beraber göç almaya başlamış ve Kırıkkale şehri -köyken, 13 haneli köyken- 1939'da belediye olmuştur, 1941'de ilçe statüsüne kavuşmuştur, bucak olmuştur ve istihdamın artmasına yönelik de Makina ve Kimya gelişmiş, büyümüştür. 1960'lı yıllara geldiğimizde... Makina ve Kimya 1950 yılında "Makina ve Kimya" ismini almıştır. 1970 yılında ise askerî öğrenciler ve askerî fabrikalarla ilgili kanuna atıf yapılarak belli yerlerde düzenlemeler yapılmıştır ve o dönem itibarıyla Kırıkkale'de Almanların yapmış olduğu imar planları hatta yer yer sosyal donatılarla -Ankara'dan Kırıkkale'ye gelen havuzdur, sosyal alandır- Makina ve Kimyanın cazibesi artmıştır, bu şahlanış döneminde istihdam da artmıştır. 1980'li yıllara geldiğimizde ise Makina ve Kimya Kurumu emek yoğundan modern ağırlıklı teknolojik yoğunluğa geçemediğinden, ayak uyduramadığından dolayı 80'lerin ortalarına doğru Makina ve Kimya istihdam kaybına uğramıştır.

Arkadaşlar, Makina ve Kimyada çalışmış birisi olarak söyleyeyim. Makina ve Kimya silah fabrikasında bu parça demir olarak gelir. 1984 yılında girdim ben fabrikaya, oradan anlatacağım size. Bu bir arkadaşımıza gelir, masa frezede bunun deliğini açar, diğeri tesviyesini yapar, diğeri havşasını açar, diğeri frezesini yapar; neticede yetmiş küsur operasyondan sonra bir silah hâlini alır ama şimdi CNC tezgâhı geldi, hepsini yapıyor değil mi Genel Müdürüm? Dolayısıyla Makina ve Kimya o yetmiş operasyonu baypas etti. Vardiyalı sistemle 3'le çarptığınız zaman 210 kişi demektir. Bak, bir tezgâh 210 kişiyi "sürklase" etti. Dolayısıyla 1980'li yıllardan sonra bütün siyasetçiler, kamu idarecileri, Makina ve Kimya üzerinde teknolojiyle alakalı nasıl irtibatlandırabiliriz, bu Makina ve Kimya Kurumunu nasıl ayağa kaldırabiliriz; uğraşmışlardır, gayret etmişlerdir. Bu silah sektörü farklı bir alandır, farklı bir konsepttir. Silah sektörüyle ilgili istihbarat gibi bir sürü alanları hep beraber değerlendirmemiz lazım; lobidir, şudur vesaire. Dolayısıyla Makina ve Kimyanın bu süreç içerisinde -hiç kimseyi suçlamak istemiyorum- belki kalkınmamasında, modernize edilmemesinde farklı bağlantılar da aramamız lazım, bunu da göz ardı etmememiz lazım çünkü 1974 yılında -bir örnek vereceğim- Kıbrıs Barış Harekâtı'nda ambargo uygulandı, uçaklarımızı kaldıramadık, Kaddafi devreye girdi ve uçak lastiklerini verdi, o şekilde kaldırdık. Dolayısıyla Makina ve Kimyanın 1930'lu, 1940'lı yıllarda tank, uçak yapabileceği potansiyelden bu tarafa doğru gerilemesinde bu nedenlere de bakmak lazım.

Makina ve Kimya, Türkiye'nin göz bebeğidir, Kırıkkale'nin göz bebeğidir. Makina ve Kimya, kesinlikle özelleştirilemez, özelleştirilmez. Makina ve Kimya, Hazineye bağlanacak. 1980'den bu yana Makina ve Kimyanın üzerinde yapılan bütün çalışmalar, Makina ve Kimyanın nasıl ayağa kalkacağı noktasında -hiçbir siyasi ayrım yapmıyorum- bütün siyasetçiler de aynı şekilde yerli ve millî düşünmüştür, bu Kuruma hassasiyetle bakmıştır. Peki, "Burayı nasıl ayağa kaldıracağız?" şeklindeki bütün çalışmalar, işte, bu teklifte ete kemiğe bürünmüştür, bu taslak teklif hâline gelmeden önce de o eski çalışmalarının her birinden yararlanılmıştır.

Netice itibarıyla Makina ve Kimya KİT kapsamına alındıktan sonra da hareket alanı daralmıştır; büyümesi, istihdam artırması zor hâle gelmiştir. Bütün bu zorluklara rağmen, bu rasyonalitesini kaybetmesine rağmen son dönemde de atağa geçmiştir; yeterli midir? Yeterli değildir, önümüze ciddi hedefler koymamız gerektiğine inanıyorum. Demin söylediğim gibi, Makina ve Kimya zor zamanlarda stratejik bir Kurum olması hasebiyle, Covid sürecinde de maskenin altın değerinde olduğu bir zamanda elini taşın altına koymaktan da çekinmemiştir ve hemen bir teknoloji transferiyle maske üretebilen tezgâhlar ve bu tezgâhların da devreye girmesiyle Kırıkkale'de meslek lisesi ile Makina ve Kimyanın yapmış olduğu ortak protokol çerçevesinde günlük 3 milyon adet maske üretir hâle gelmiştir. Bunu şunun için örnek veriyorum: Makina ve Kimya gerekirse devlet tarafından sübvanse edilecek, gerekirse her türlü imtiyaz verilecek, zarar ediyorsa karşılanacak, desteklenecek çünkü stratejik zamanlarda çok önemli bir Kurum. Cerablus'ta, Afrin'de FIRTINA obüsü ihtiyacı olduğunda gece gündüz çalışan kardeşlerimiz vardı ve çalışmaya da devam ediyorlar. Bizim orada çalışan kardeşlerimizin başımızın üstünde yeri vardır. Onları daha iyi bir standarda kavuşturmak için bu teklifi hazırlamış bulunmaktayız.

ÇETİN ARIK (Kayseri) - Hep böyle diyorsunuz da gerçek olmuyor.

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) - Sonradan mı özelleştireceksiniz?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bitireyim siz de konuşursunuz.

Şimdi, Makina ve Kimya, kendi istihdamını kendi oluşturuyordu. Nasıl oluşturuyordu? Çırak okulu. 1930'larda kurulmuş çırak okulu. Ben de bir çırak okulu mezunuyum ve gurur duyuyorum. Makina ve Kimya Çırak Okulu kendi bünyesinden bir dönem ilkokul mezunu, bir dönem ortaokul mezunu, bir dönem meslek lisesi mezunlarını alıp iki yıl uhdesinde hem atölye tatbiki bilgi hem teorik bilgi gösterip fabrikalara dağıtıyordu. 3308 sayılı Yasa -yanlış hatırlamıyorsam- 1988 yılında çıkınca eğitimin birleştirilmesi anlamında çırak okulu kapatıldı. Çırak okulu kapatılınca ne oldu? Her yıl 150-200 kişi alan Makina ve Kimya işçi alamamaya başladı, birazdan değineceğim. Şu an işçi, mühendis, teknik eleman 399 sayılı KHK'nin I ve II'nci cetveline göre çalışanları mukayese ettiğimizde, arkadaşlar buraya dikkatinizi çekiyorum, toplam 6 bin civarı çalışanımız var ise bunun yüzde 50'si işçi yani "beyaz yaka" diye tabir ettiğimiz, yüzde 50'si de 399'a tabi, mavi yakalı arkadaşlarımız ama üretim aksında -bakın dikkatinizi çekerim- çalışan 1.500 kişi. Silah fabrikasında, silah üreten, cephane üreten bir fabrikalar kampüsünde 1.500 kişi üretim sathında, yaklaşık 4.500 kişi de destek elemanı. Bu sürdürülebilir bir yapı değil, rasyonel bir yapı da değil. Dolayısıyla bu denge niye bozuldu? Ne sizin suçunuz ne bizim suçumuz. Burada hiçbir siyasiyi de suçlamak için söylemiyorum. Bu dengenin bozulma sebepleri, deminki söylediğim 3308 sayılı Yasa'nın değişimi; ikincisi de şu an çalışanlar. Örnek vereceğim, memur arkadaşlarımız 7.000-7.500 civarı maaş alıyor, emekli olduğu zaman da 4 bin liraya düşüyor. Diğer taraftan, işçi kardeşlerimiz 4.500 lira maaş, bin lira ikramiye, 5.500 lira alıyor, emekli olursa 7.500 lira alıyor. Evet, arkadaşlar, çalışan 5.500 alıyor, çalışan kişi emekli olduğu zaman 7.500 liraya çıkıyor. Çalışır mı bu? Çalışmıyor. Ne yapıyor? Emeklilik tarihi geldiğinde ayrılıyor. Memur da alabildiğine kadar, sonuna kadar durmak istiyor. Bu dengesizlik, bu yaklaşık otuz kırk yıllık bir süreçte geldiğimiz nokta. Hiçbir siyasi iktidarı da suçlamak istemiyorum. Burada, yerli ve millî bir kanunu görüşüyoruz. Hep beraber, bütün milletvekili arkadaşlarımızın kafamızdaki istifhamları da dağıtarak bu kanuna el birliğiyle destek vereceğimize de inanıyorum. Bir bilgi kirliliği dolaşıyor. Memleketimizin en güzide kurumlarından birini, dünya silah devleriyle rekabet edecek hukuki altyapıya kavuşturmamız lazım. Bundan niye rahatsız olalım? Hiç kimsenin de rahatsız olacağına inanmıyorum. Eğer farklı bir paylaşımı olan varsa bilgi eksikliğinden kaynaklandı diye düşünüyorum.

Demin söyledik, personel işçi denkleminden sonra KİT kamu iktisadi teşebbüsler; netice itibarıyla bunlar özelleştirme havuzunda ve bu özelleştirme havuzuna Makina ve Kimyayı biz de koymadık, bizden öncekiler de koydu demeyeceğim, bu bir süreçtir. Netice itibarıyla KİT kapsamında olduğu zaman istihdamı artırmak mümkün değil. İstihdamı artıracağım, 100 kişi işçi alacağım, CNC tezgâh elemanı ya da operatörü ya da bilgisayar ya da mühendis izin istiyorsun, prosedür var. Efendim, diyebilirsiniz ki bu prosedürleri siz kaldırın, bu prosedürleri istediğiniz gibi de kaldırabilirsiniz de diyebiliriz ama KİT kapsamında bunu yapman mümkün değil. Biz de işte aksine KİT kapsamından çıkaralım, Makina ve Kimyayı özelleştirme baskısından kurtaralım. Özelleştirme baskısından kurtulan Makina ve Kimya aynı zamanda da bizim kırmızı çizgimiz olan özelleştirilmeyecek, özelleştirilmeyecek, özelleştirilmeyecek. Bu manada 2 milletvekili arkadaşımız da diğer arkadaşlar da hemfikiriz. Ama bunu nasıl sağlayacağız? Hazineye bağlayacağız. Evet, sermaye hazinenin...

ÇETİN ARIK (Kayseri) - Ahmet Bey "Hemfikir değilim." dedi, kendi adınıza konuşun.

BAŞKAN İSMET YILMAZ - Ramazan Bey, devam edin.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Rahatsız oluyorsa Ahmet Bey, söyleyebilir, siz avukatı mısınız?

ÇETİN ARIK (Kayseri) - Duymadınız diye söyledim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Öyle mi?

BAŞKAN İSMET YILMAZ - Ramazan Bey, lütfen kendi açıklamanızı yapın.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Evet, şimdi, Hazineye bağlanmasındaki kasıt da devletin uhdesinde olsun, sermayesi devletin olsun ve kesinlikle özelleştirilemesin ama KİT olması hasebiyle kısıtlar var, ayağında prangalar var. Makina ve Kimyanın çok güzel bir kadrosu var bu dönem, ayağa kalkmak istiyor, füze gibi fırlamak istiyor ama bu prangalardan da kurtulması lazım. Evet, KİT kapsamından çıkarıyoruz ama imtiyazlar devam ediyor, KİT kapsamında olmanın imtiyazları da var. Devletin sübvanseleri var, onlar devam etsin diyoruz. Aynı şekilde de kamunun bir anonim şirketi Milli Savunma Bakanlığı sevk ve idaresinde, özel teşebbüsle rekabet edebilecek -Türkiye'deki özel teşebbüsü kastetmiyorum- dünya silah devleriyle rekabet edebilecek hukuki altyapıya kavuşturmamız lazım. Derdimiz bizim işçi, memur değil bir manada, aksine işçinin ve memurun ekonomik ücretlerini, hak ve müktesebatlarını artırmak derdimiz. Emsal nedir? Mukayese yapalım Türkiye'deki örneklerinden, onlar bile yeterli değil. Evet, TAI, ROKETSAN, ASELSAN, HAVELSAN, bunlar ayağa kalktılar. Burada çalışan kardeşlerimizi, gerek 399 kapsamında gerekse işçi kapsamında orayla mukayese ettiğimizde arkadaşlarımızı, hem mühendis bazında hem işçi bazında üçe dörde katlayan rakamlarla karşılaşıyoruz. O zaman nitelikli ve kalifiye eleman, AR-GE anlamında ciddi sıkıntılarımız var. Bir icat geliştirebilecek, teknoloji yatırımı yapabilecek bu akla ve zekâya sahiptir Makina ve Kimyanın donanımı ve ruhu; bu okul var, bu zemin var. Bunu desteklememiz lazım. Bunu desteklerken de herkesin hak ettiği ücreti vermemiz lazım.

Bugün yapacağımız inşallah kamu sözleşmesinden ayrıldıktan sonra yapılacak sözleşmelerde bu işçi kardeşlerimizin hakları korunacak ve telafi edilecektir. Şu an Makina ve Kimya işçisine deminki söylediğim garabeti düzeltme adına, çalışırken 4.500, emekli olurken 7 bin lira, bunu düzelteyim, ben 15 bin lira verebileyim dese, vermek istese, verebiliyor mu? Veremiyor. Niye? Kamu sözleşmesi pranga. İşte bu prangalardan kurtarmak istiyoruz ve Makina ve Kimyanın şahlanışını daha da ileri noktalara getirmek için bu kanun teklifini hazırladık.

Aynı şekilde, bir örnek daha vereceğim size, Makina ve Kimyanın Konya Karapınar'da -yanlış hatırlamıyorsam- bir atış... Oraya bir işçi kardeşimizi göndereceğiz ya da Gümüşsuyu'nda Makina ve Kimyanın -bildiğim kadarıyla- bir satış mağazası var, bir mühendis arkadaşımızı da oraya göndereceğiz, 35 lira harcırah veriyoruz arkadaşlar, 36 lira veremiyoruz. Niye? KİT. Bu yıl itibarıyla alım yapamadık, mühendis alımı yapamadık. Yurt dışı pazarlamanın dünyaya açılan perdesi. Birazdan bilgi verecek arkadaşlarımız, orada yabancı lisan bilen 2 kişi, 3 kişi. Bununla, biz nasıl rekabet edeceğiz? Nasıl teknoloji transferi yapacağız? Evet, bütün bunlardan kurtarmamız lazım. Bu bilgi kirliliğini, bu dezenformasyonu sildikten sonra özellikle işçi ve memur kardeşlerimizin mağdur edilmemesi anlamında, Anayasa'ya aykırılık anlamında, özelleştirme anlamında aynı hassasiyeti paylaşıyorum sizinle. Ben Kırıkkale Milletvekiliyim, Kırıkkale'ye gidiyorum geliyorum. Demin de söyledim, Makina ve Kimyanın ekmeğini yedik. Birinci imza sahibi olur muyum Allah aşkına? O tezgâhlar arasında dirseğini çürütmüş bir kardeşinizim. Makina ve Kimyanın Türk Silahlı Kuvvetlerinin göz bebeği olduğu, ordumuzun göz bebeği olduğu, dünyanın sayılı markalarından biri hâline gelmesi hepimizin gayretidir. Bu arada hepinizden de destek bekliyoruz. Tabii ki itirazlarınız olacak, her şeyi aynı düşünemeyiz, siyasi partileriz, farklı analizlerimiz var, özelleştirmeye karşı olan, özerkleştirmeye karşı olan, KİT kapsamındaki yapılandırmaya karşı olan görüşler de var. Bunlara da saygı duyuyorum ama ortak bir noktada buluşup cumhuriyet ve Osmanlı'nın mirası olan bu kurumu, bizim hep beraber ayağa kaldırma noktasında da çalışan kardeşlerimizin haklarını en sonuna kadar savunacak şekilde, hep beraber burada olgunluğa eriştirelim. Bugün, Grup Başkan Vekillerimizle de bir görüşme yaptık, tabii ki itirazlar vardı, ortak noktalar vardı, bir yerde buluşma durumumuz da var. Hep beraber, bu Komisyonun gündemine hâkim olduğu, bunları da en layıkıyla karşılayacağını, bu tereddütlerin ve istifhamların da kafamızdan kalkacağını düşünüyorum.

Bir kaç nokta daha var Başkanım, fazla vaktinizi almayacağım. İşçilerle, memurlarla ilgili konuya geleceğiz. Şimdi, işçi kardeşlerimiz bu yeni yapılanmada anonim şirket olduğu için bir sözleşmeye tabii. Makina ve Kimya statü değiştirdiği için, KİT kapsamından anonim şirkete geçtiği için hükmi şahsiyet değişiyor. Dolayısıyla o yüzden sözleşme yapma gereği oluyor, yoksa sözleşme de yapmaz, aynı şekilde devam eder ve Makina ve Kimya bu intikalinde bütün haklarıyla, müktesebatlarıyla beraber şirkete devroluyor, Hazineye devroluyor, Hazinenin gözetiminde. Burada işçi ve memur kardeşlerimizin aynı şekilde hakları korunuyor. Göremediğimiz noktalar varsa o itirazlarınızı tabii ki yapacaksınız, karşılamaya gayret edeceğiz. Şu öneriyi getiriyor genel müdürlük, bu kanun takdirinizle Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçer, yasalaşırsa işçi kardeşlerimize diyoruz ki: Biz, sizi istiyoruz, sizinle çalışmak istiyoruz, sizin tecrübelerinizden yararlanmak istiyoruz hatta emekliliğiniz gelse dahi sizinle devam etmek istiyoruz. Doğru mu? Bizimle sözleşmeyi imzalamaya var mısınız? Onların çalışmasını ve onların ileride daha güzel hakları kazanacağı garantisini de vererek bu teklifi götürüyoruz ve sürekli bir sözleşme yani emekli oluncaya dek bir sözleşme öneriyor. Bu sözleşmeyi kabul ettiği takdirde deminki söylediğim müktesebatlarının daha ileri bir noktaya gelmesi, emsalleriyle aynı ücretlere kavuşması noktasında da bu garantiyi veriyoruz. Peki "Ben istemiyorum, benim zaten birkaç yılım kaldı." ya da "Ben özelleştirmeden, başka bir yerden geldim, ilime gitmek istiyorum, ben kabul etmiyorum..." Buna da saygı duyuyoruz, bunu da karşılama ihtiyacı vardır. Bu kardeşlerimize de diyoruz ki: Tamam, siz öncelikli olarak bulunduğunuz ikametgâh, tercih öncelikle karşılanarak bununla da ilgili talebiniz, tercihiniz bir planlama çerçevesinde, altı ay içerisinde, bu talebiniz de karşılanacaktır diyoruz; işçilerle ilgili durum bu.

Diğer taraftan, aynı şekilde bunlar zaten İş Kanunu'na tabi çalıştığı için burada fazla bir problem gözükmüyor. Hâlâ burada problem varsa hep beraber bunu da muhkemleştirelim, teyit edelim, tekit edelim. Diğer taraftan 399 ve 657'nin I ve II'nci cetvel, beyaz yaka diye tabir ettiğimiz iki kategorideki arkadaşlarımızla ilgili de onlara diyoruz ki: "Biz sizin tecrübelerinizden yararlanmak istiyoruz, yalnız Türk Ticaret Kanunu'na göre anonim şirket olduğumuz için KİT kapsamından çıktık dolayısıyla bizim çalıştırabileceğimiz sıfat işçi sıfatı, bir hizmet akdine dayanan bir sıfat. Hatta Makine Kimya Genel Müdürü, Genel Müdür Yardımcıları, fabrika müdürleri hepsi bu statüye geçecek. Dolayısıyla, bu statüye geçmenizi istiyoruz, sizin tecrübelerinizden yararlanmak istiyoruz." Geçen gelecek, geçecek, "Yok ben istemiyorum." diyorsa onlarla ilgili de tercih ve ikametgâh öncelikli olmak üzere devletteki muadil kadrolara geçirilecek. "Efendim, muadil kadro yok." Bu kanuna ekliyoruz, orada muadil kadro ihdas edilecek, doğru mu arkadaşlar? Bu konuyla ilgili sıkıntı varsa, tereddüt varsa bunu da karşılamaya hazırız. "Efendim -işçi kapsamında- ben ikisini de istemiyorum, ne kurumda kalmak istiyorum yeni yapılanmada ne de başka bir kuruma geçmek istiyorum." İstemiyor musun? "İstemiyorum." Ne yapmak istiyorsun? "Ben ayrılmak istiyorum." Onu da karşılıyoruz arkadaşlar, onu da karşılıyoruz. İş akdini haklı nedenle fesih gibi, bir tensikat usulüyle kıdem, ihbar neyse bütün haklarını veriyoruz. Ayrıca demin ki söylediğim beyaz yaka da gittiği kuruma aynı müktesebatıyla gidecek, orada herhangi bir hak kaybı olmayacak. "Efendim, burada kadrosu şef, burada müdür; orada ne olacak skalada?" O gittiği kurumda o skala yok, ihdas edilecek. Dolayısıyla hiçbir hak kaybının olmaması için azami gayret sarf ediyoruz hep beraber. Gözden kaçan noktalar olabilir. Bu konuda da Komisyon üyelerinden...

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - 657'deki statüsünü kaybedince, İş Kanunu'na geçince nasıl karşılığını alacak? O statüyü kaybediyor, 657'deki haklarını kaybediyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - 657'ye geçerse Uğur Bey, İş Kanunu'na göre devam edecek çünkü artık İş Kanunu haricinde çalıştırma, özel kanuna ilişkin çalıştırma olmayacak.

ÇETİN ARIK (Kayseri) - 657'deki statüsünü nasıl iade edeceksiniz?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Kanuna koyacağız, kanunda var zaten.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Başka kuruma gönderiyor, 657'ye tabi olmuyor daha, 657'ye tabi olmayınca...

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Memur olarak geçiyor ağabey.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Yok, yok, hayır, statüsü ne şu an? Şu an statüsü ne? Ama şu var, şunu söyleyeyim ben: Şu anki statüsü neyse aynı statüyle geçiyor ama statü "Farklı bir statü." diyor, şahsi, hani, kendi ihtiyacını da bu kanun vesilesiyle...

Arkadaşlar, biz objektif, genel düzenleyici bir işlem yapıyoruz yani kişilere matuf bir kanun çıkarmıyoruz, birel işlem yapmıyoruz; genel düzenleyici işlem ihdas ediyoruz. Kanun genel düzenleyici işlemdir, objektiftir. Ha, o arkadaşların da talebini karşılama noktasında değerlendirelim, bakalım, nedir ne değildir.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - MEMUR-SEN bile bundan kaygı duyuyor, iktidara yakın MEMUR-SEN bile bu konuda kaygı duyuyor, statüyle alakalı kaygısı var.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Evet, bir nokta daha var, ona da değinip şimdilik bitireceğim.

Taşeron, Makina ve Kimyada -demin de söyledim- üretim sathında işçi, beyaz yaka dediğimiz arkadaşlar; tekniker, mühendis idari hizmet ve dışarıdan hizmet satın alması marifetiyle şirket elamanları. Bunlarla ilgili de Cumhurbaşkanı kararnameleri çıktı ama KİT... Demin de söyledim, özelleştirme bahanesiyle bunlara kadro verilemedi, bu tespitini de yapayım. Bu kardeşlerimizin de tabii ki kadro almasını arzu ederdik.

Şimdi, burada da 1.300 kişi var, 1.300 taşeron -rakamları belki üç aşağı beş yukarı hatalı söyleyebilirim- yaklaşık 2.600-2.300 dengesinde işçi, beyaz yaka, 6 bin küsur; üretim sathında 1.500 kişi var, destek elemanı da bu arkadaşlarımız. Peki, bu arkadaşlarımızla ilgili sıkıntı nedir? Sıkıntı had safhada, 2.500 lira asgari ücret alıyor. Maalesef bu asgari ücrete göz diken müteahhitler var. Bunları da müteahhide ezdirmememiz lazım. Bununla ilgili de işte bu Komisyonda bir çözüm bulalım arkadaşlar. Bunlarla ilgili, şimdi, iki yıllık, bir yıllık, üç yıllık, yerine göre, durumuna göre hizmet satın alınıyor, fiyatı düşük veriyor. Kamu İhale Yasası'ndayız, Kamu İhale Yasası'ndan dolayı mecburen denetime tabi. Bu denetimde de en düşük verene ya da neyse, kimde kaldıysa ona veriliyor. Ne yapıyor? Bu, sadece Makine Kimyada da değil, başka yerlerde de var. Bunu da çözmemiz lazım, bu da bizim bir eksikliğimiz. 2.500 lira asgari ücret alıyor -bankaya yatırıyoruz, eskiden elden veriliyordu, elden alıyor diye- bankaya yatırılıyor, diyor ki: "Arkadan gel, bana 500 lira ver." Fiyatı da ona göre veriyor yani düşük fiyat veriyor, ihale kendinde kalıyor, 2.500 lira asgari ücretine göz diken hainler var ve alıyor. İki sene sonra sözleşme bitiyor, içeride para var "Bana 5 bin lira getirirsen, ben seni devam ettireceğim." diyor ihale onda kaldıysa yoksa "Devam ettirmeyeceğim." diyor. Kimsenin gücü yetmiyor, giriyor sigorta kaydını da vermeyenler dışarıda, vereni devam ettiriyor; bu şekilde de bir yapı var.

Burada benim önerim: Burada şirket anlamında, Makina ve Kimyanın hukuken de kendini bağladığı için bu sözleşmeler de devam ediyor. Sözleşmeler bittiğinde bunlarla ilgili de belki uzun süreli sözleşmeler imzalanırsa, iş akdine aykırı, muhalefet ettiğinde zaten iş akdi feshedilir, şirketle olan bağları feshedilir. İşte, evet, hava yolu şirketi olduğunda Kamu İhale Yasası'ndan da muaf olması lazım Ticaret Kanunu'na göre, Makina ve Kimya o zaman daha güzel bir sözleşme yaparak o kardeşlerimizin haklarına da halel gelmemek kaydıyla önlemler de alabilir. Bu manada da teklifimize Komisyondan destek bekliyorum.

Başkanım, hemen hemen söyleyeceklerim bundan ibaret. Biraz vaktimi aştım, hakkınızı helal edin.

Arz ederim.