KOMİSYON KONUŞMASI

OTURUM BAŞKANI NEVZAT CEYLAN - Çok teşekkür ederiz Sayın Başkanım, Sayın Bakanım.

Sayın Başkan bütün toplantılarda fikirlerini söylüyor, ben de fikirlerimi beyan edeyim, ondan sonra sözü Uğur Bey'e bırakayım.

Uğur Zeydanlı Bey ben Millî Parklar Genel Müdürüyken yeni mezun olmuştu ODTÜ'den, ilk göreve başlatmıştım 1997 yılında, bizden sonra ayrılmak zorunda kaldı, baktılar ki fazla çalışkan bir arkadaş herhâlde, öyle bir durumla karşı karşıya kaldı. Sivil toplum kuruluşlarında güzel görevler yaptı, şimdi de Doğa Koruma Merkezinde gerçekten güzel görevler yapıyor.

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Belki daha iyi olmuştur, kamuda kalsa bu kadar çalışma yapamazdı.

OTURUM BAŞKANI NEVZAT CEYLAN - Aynen öyle.

Şimdi, efendim, bazı konulara ben de değinmek istiyorum, daha önceki sunumlarda değinmiştim ama yine de anlatmak istiyorum.

Şimdi, orman teşkilatı başarılı bir teşkilattır, Orman Genel Müdürlüğü özellikle ama çok statükocudur yani öğrendiğinin dışına taşması mümkün değildir, üniversiteden itibaren eğitimleri o şekildedir. Dolayısıyla yeniliklere adaptasyonu zordur ama yenilikleri kavradıktan sonra da çok hızlı bir şekilde adaptasyonunu yapar.

Şimdi, sıkıntı şu: Orman teşkilatında her şey odun üretimine dayalı bir anlayışla yönetiliyor ve onun sıkıntıları şu anda çok ciddi manada da görülmeye başlandı, şöyle: Bütün kuruluşların, özellikle Orman Genel Müdürlüğünün kuruluşunun başındaki yöneticiler alttaki bütün birimlerden "Kaç metreküp üretim yaptınız?" diye hesap sorarlar yani Orman Genel Müdürleri yaptıkları toplantılarda -işte burada ormancı arkadaşlarımız var- şunu sorarlar orman bölge müdürlerine: "Kaç metreküp üretim yaptınız? Ne zaman bitireceksiniz? Depoya ne zaman verilecek? Nasıl sattınız?" Aynı şekilde, orman işletme müdürleri şeflere sorar "Kaç metreküp yaptınız?" diye. Birinci soru budur. Onun dışında diğer konular çok sonradan gelir. İşte, bizim bu anlayışı bir değiştirmemiz lazım. O anlayışı değiştirirsek ben inanıyorum, çok daha güzel şeyler olur.

Tabii, sıkıntının başında şu geliyor: Amenajman planları son derece önemli, burada Amenajman Daire Başkanlığı yapmış arkadaşımız da var, onun döneminde, özellikle, ekosistem tabanlı çalışmalar da yapıldı ama uygulama konusunda da sıkıntılar yaşandığını da görüyoruz. Bir defa, ekosistem ormancılığına geçilmesi lazım. Nedir o? Sadece ağaç değildir ormanlar, hep konuşuyoruz, ormanın o kadar fazla fonksiyonları var ki, o fonksiyonları ön plana çıkaracak planlamalar yapmadan ve o planlamaları biz uygulamaya sokmadan Türkiye'de iklim değişikliğine uyumlu ormancılığı yapamayız, başta amenajman planlarını bu şekilde yapmamız ve uygulatmamız lazım. İşte, o yapılamadığı için bu noktaya geliniyor. Orman mühendislerinde yetişme tarzı itibarıyla üretime dönük bir yapılanma olduğundan dolayı bu sıkıntılar var. Ben şunu söylüyorum: Ekosistem mühendisliğine geçilmesi lazım, orman mühendisinin aynı zamanda ekosistem mühendisi olması lazım yani böyle branş yok ama o şekilde yetiştirilmesi gerekir ve o yapıldığı takdirde Uğur Bey'in söylediği gibi, iklim değişikliğine uyumlu çalışmalar da o arkadaşlarımız tarafından, o anlayışla eğitilen, yetiştirilen veya onu öğrenen insanlar tarafından çok daha sağlıklı yapılabilir diye düşünüyorum.

Çok çarpıcı bilgiler verdi, elli yıl sonra Konya ormanlarındaki özellikle bazı tür ağaçların, sedir ağaçlarının kalmayacağını söyledi; bu çok dehşet bir şey. Aynı şekilde, Adana'da yapılan simülasyon çalışmalarında -ki bizzat yaptığı çalışmalar, Orman Genel Müdürlüğü ile beraber yapmışlar o çalışmaları, o da güzel bir şey- oradaki ağaçların olmayacağını söyledi. Dolayısıyla, orman teşkilatı ve Türkiye'deki bütün kuruluşlar iklim değişikliğine uygun planlar artık yapmak zorunda. Laftan öte, gerçekten uygulamaya dönük çalışmalar yapılması lazım. Ben bütün sunumlarda bu eksikliği de gördüm, bütün kurumların yaptığı sunumlarda bize gelip anlattılar, efendim, iklim değişikliğine uyumlu şunları şunları yapıyoruz dediler ama beni şahsen tatmin eden olmadı yani bu konuyu ciddiye alan çalışmalar yapılması lazım. Hâlâ, bizim iklim değişikliği konusunda bu konuları yeterince ciddiye almadığımızı üzülerek gördüm, bütün sunumlar için söylüyorum. İnşallah, bu İklim Değişikliği Komisyonunun raporu neticesinde de bütün kurumların, kuruluşların bu konuda daha ciddi bir şekilde iklim değişikliğiyle uyumlu programları geliştireceğine inanıyorum çünkü bizim teşkilatlarımızda da bu konularda hızlı çalışmalar yapılacağına inanıyorum.

Diğer bir konu, Hatila Vadisi. Hatila Vadisi benim millî park yapıldı, Kaçkar Dağları benim döneminde yapıldı, Kaz Dağları'nı benim dönemimde millî park yaptık yani Türkiye'nin önemli yerleri o dönemlerde yapıldı ama ben gerçekten üzüntülüyüm, Hatila Vadisi'nde üretim yapıldığını duyduğum zaman dehşete kapıldım yani oradaki böcek istilası bahane edilerek üretimi yapılması... Bizim ormancılıkta bir de şöyle bir şey var: Ben şeflikten Genel Müdürlüğe kadar görev yaptığım için mantalitesini biliyorum, orman teşkilatı bir fırsat bulup ağaç kesme peşinde. Efendim "Orman yolu yapacağım." düşüncesiyle ağaç kesilebilir, "Yangın yolu yapacağım." diye kesilebilir yani bir ağaç kesme hastalığı var, illa ağaç kesilecek. Oradan şuna geliyorum: Doğal yaşlı ormanlarımızın 200 bin hektar civarında kaldığını söylediniz, çok üzüntü verici. Yani doğal yaşlı ormanlar Avrupa'da hiç kalmadı.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Oransal olarak yüzde 1 mi?

OTURUM BAŞKANI NEVZAT CEYLAN - Yaklaşık yüzde 1.

Gerçekten, bu duruma geldiyse çok üzüntü verici bir şey. Ben, hâlâ şunun üzüntüsünü yaşıyorum: Bizim ormanlarımızdaki "çaplı" dediğimiz, belli boyuttaki, çaptaki ağaçların hâlâ kesildiğini fotoğraflarda görüyorum ve başında da orman bölge müdürü fotoğraf çektirmiş, 1-1,5 metre çapındaki ağacın başında böyle çok sevinçle fotoğraf çektiren bölge müdürünün fotoğrafını yeni gördüm, öyle uzak bir zamanda da değil. Bunlar, gerçekten üzüntü verici şeyler, artık bundan vazgeçmek lazım.

Anıt ağaçlar konusu da aynı şekilde... Anıt ağaçların koruma statüsüne kavuşturulmasıyla -Sayın Bakanımız hep söylüyor "Benim dönemimde şunlar oldu." diye, ben de söyleyeyim- ilgili olarak ben bütün anıt ağaçlarını tabiat anıtı yapma çalışmasını başlattım. O dönemde benim görev sürem kısa sürdüğü için fazla yapamadım, 100 civarında anıt ağaç yapabildik. Sonradan vazgeçildi, asıl ormancıların yapması gerekirken bu çalışmayı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü yaptı, 8 bin civarında yapmışlar ama yeterli değil. Asıl, ormanın içindekiler -kalmışsa şayet, eğer yol gitmemişse kalmıştır o- inşallah, anıt ağaç yapılır. Ben Nallıhanlıyım, Nallıhan'da bir bölgeye yol gitmediği için orada 600 civarında anıt ağaç kalmış, karaçamlar, meşeler gerçekten muhteşem bir yer, orayı millî park yaptırmaya çalışıyorum. İnşallah, millî park yapılırsa 600 tane ağacın bulunduğu bir orman müzesi hâline gelecek, o konu da son derece önemli.

Son olarak şunu söyleyeceğim -ondan sonra sözü Sayın Zeydanlı'ya bırakacağım- Zeydanlı'nın çok güzel teklifleri var -ben Komisyondaki raportör arkadaşlarımdan özellikle istirham ediyorum- buradaki tekliflerin büyük bir çoğunluğunun hatta tamamının raporda yer almasını ben teklif ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

Evet, sözü Uğur Zeydanlı'ya bırakıyorum.