| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, TRT 1 Kanal Yayın Yönetmeni Şaban Şikar, ATV Genel Müdürü Ali Türkarslan, Kanal D Genel Müdürü Murat Saygı, TV 8 Genel Müdürü Aslı Çini Yaşaroğlu ve Star TV Drama Direktörü Şebnem Açıkalın tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .06.2021 |
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Efendim, hepiniz hoş geldiniz.
Senaristleri dinledik, haber koordinatörlerini dinledik. Benim medyayla ilgili izlenimim şöyle oluştu, bugün sizleri dinleyince iyice pekişti. TRT'yi bundan hariç tutuyorum. Az önce bir arkadaşımız dedi ki: "Devlet televizyonu olduğu için maddi açıdan herhangi bir endişesi yok, daha rahat yayıncılık yapıyor." Sonuç itibarıyla, özel televizyonlar bu işe elbette bir maddi finans sorunuyla ilgili olarak da bakıyorlar. Yani medyanın sıkıştığı yer şurası benim gördüğüm, şiddet sarmalında: iki kanaat var. Bir Hayatta ne varsa medyada o olur yani bu haberleri biz icat etmiyoruz, olan bitenleri biz ekrana yansıtıyoruz. Dizileri yaparken de biz, hayatta ne varsa ve ne ilgi çekiyorsa oraya odaklanıyoruz ve onları dizilere konu olarak seçiyoruz, dizilerimizin karakterleri de bunlardan oluşuyor." deniyor; bu kanaatte olanlar rahat. Benim gördüğüm gerek senaristler gerek haber programcıları gerekse bugün bu kanaate varmış olan yapımcılar, yöneticiler diyorlar ki: "Tamam, şiddet varsa hayatta, bu rağbet de görüyorsa, bizler de burada, sonunda ticari bir müesseseysek biz bunu yaparız." Küçük bir örnek vereyim: Ben bıçkın delikanlı filan demiştim kendisine, ismini vermeyeceğim. Arkadaşımız dedi ki: "Biz eğitici bir kurum değiliz kardeşim -biraz da böyle rahat konuşuyor- biz eğitici bir kurum değiliz, bizden eğitmenlik beklemeyin, Millî Eğitim eğitsin, dinî konularda Diyanet eğitsin, daha başka kurumlar devreye girsinler ama bizden medya olarak bir eğitici rol beklemeyin, ben işime bakarım." Ama burada ben yavaş yavaş atıflar da yapacağım süreyi de biraz sıkmak, çabucak bitirmek niyetindeyim.
İkinci gruptakiler de "Ya, evet, biz mali açıdan sıkıntıdayız, yayın yapmak zorundayız, şiddet de bir gerçek ve ratingleri de şiddet algısı yönetiyor. Biz buna teslim mi olalım, karşı mı duralım?" ikilemini yaşayarak buradan bir çözüm, bir çıkış arama noktasındalar. Bunu biz akademisyenler biraz hemen terimleştirmeyi severiz. Bir araştırma yapılmış, daha önce de zikrettim "gündem belirleme kuramı" diye bir kuram oluşturulmuş, bu kurama göre kitle iletişim araçlarının bir konuya verdikleri önem ile izleyenlerin aynı konuya verdikleri önem arasında paralellik var. Dolayısıyla, bu meseleyi biz daha çok tartışırız, daha çok bu konu üzerinde konuşulur, aykırı görüşler, farklı noktalar dile getirilir ama benim önemsediğim bir şey oldu İbrahim Eren Bey'in sunumunda, daha doğrusu Şaban Şikar bunu söyledi, zannediyorum Başkanımız da "Bu varsa dağıtın." dedi ama dağıtılıp gelmedi bana. "Yayınlarının şiddeti özendirdiği veya tetiklediğini tespit eden araştırma sonuçlarımız elimizde var." dediniz Şaban Bey. Buna dair eğer yaptığınız hakikaten bir çalışma varsa bizim bunu almamız Komisyon açısından da iyi olur, medya açısından da iyi olur kanaatindeyim.
ATV'den Hacı Ali Türkaslan, "Kadın tercihinin en yoğun olduğu kanalız." dedi. Kadın çalışan oranlarını da yüzde 50 olarak bizlere beyan etti ama herhâlde ATV'nin kadın tercihinin kanalı olması biraz da aykırı birtakım programlarının sebebiyle olsa gerek. Bazı programlarınız hakikaten toplumda çok az yaşanan... Evet, hayatta ne varsa ekranda da o olsun ama hayatta olan her şey ekranda olamaz, olmamalı, dozajı iyi ayarlanmalı. Yani ben örnek vermek istemiyorum, şimdi, çok böyle uç örnekler geliyor bir anda hatrıma. Yani "Hayatta olan şey ekranda olacak." kuralı çok böyle kabul edilmiş genel geçer bir kural olmamalı, bu, ilke hâline gelmemeli yani yaptığınız programlarla vatandaşın, bizlerin, hatta sizin ailelerinizin yani çocuklarınızla oturup izleyemeyeceğiniz programları niye ekrana sürüyorsunuz rating uğruna? Evet, o ikilemi yaşıyorsunuz ama burada bizim beklediğimiz şey birazcık hassasiyet. Lütfen, bu hassasiyeti ve toplumun değerlerini, değer yargılarını, gidişini etkileyecek şeyler yapmayın.
Bir replikle girdi Aslı Çini Yaşaroğlu. Freud, korku-ölüm motifi, direkt cümlelere dökülmüş, senarist onu kendi anladığı şekliyle dile getirmiş ama sadece Freud tarafından bu ortaya atılmıştır, genel benimsenmesi noktasında psikologlar, psikiyatrlar farklı şeyler söylemişlerdir, farklı teoriler vardır yani sadece korkuya ve ölüme bağlamak ne derece doğru olur bunu bilemiyorum. Ama şeyi merak ettim ben mesela "Kadın personel alırken kesinlikle sorulmaması gereken sorular skalası var." dediniz. Oradan biraz örnek verme imkânınız olur mu?
Efendim, Murat Saygı'yı ben dobra dobra konuştuğu için özellikle tebrik ediyorum. "2 kız babasıyım." dedi, o kızların da yanaklarından öpüyorum.
KANAL D GENEL MÜDÜRÜ MURAT SAYGI - 3 çocuğum var, 1'i kız, 2 oğlan.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Şimdi, "Bizim için hedef kitle kadın." dedi, ondan sonra da biraz daha... Size takılıyorum, hedef kitle kadın çünkü kadınlar, ev hanımları özellikle bizi izliyor, kadın sosyal hayatta daha çok yer aldıkça siz galiba izleyici kaybına uğrayacaksınız ve ondan sonra da daha başka yol ve yöntemler izlemek zorunda olacaksınız.
Mutlu Hanım temas etti, kültür karmaşası; ben de not almışım, bence kültür zenginliği, "Ceketi beline takarak oynayan adam." dediniz, güzel, onun daha güzel kültür çatışmasına ve karmaşasına örneği Attilâ İlhan'dadır, "Bardaki yüksek tabureye oturarak Arnavut ciğeriyle rakı içen adam." Der. Bizim Türk toplumunun Batı ile Doğu arasında sıkışmışlığının ortaya konması adına, galiba "Hangi Batı"daydı, böyle bir ifadesi vardır. Ha, o, tamam, kültür karmaşası kafası karışmış...
KANAL D GENEL MÜDÜRÜ MURAT SAYGI - Ben onu eleştirel değil, "Televizyoncuların işi ne kadar zor"u anlattım.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Yok, yok, anladım. Sizi tebrik ediyorum yani o noktada herhangi bir şey yok.
Zihninizin arka planının ipucunu veren cümle bence şuydu: "Kabil, Habil'i öldürdüğünü herhâlde TV'de görmedi." dediniz, işte, bu birinci grubu temsil ediyorsunuz, birinci grupta yer alıyorsunuz. Şurası çok ilginçti: "RTÜK'ten ceza alıyoruz, mahkemeye gidiyoruz, hâkimlerden dönüyor." şeklinde bir ifadeniz de oldu. "Hayat dizilere yansıyor." Daha önce bir senaristin bize söylemiş olduğu "Hayatta ne varsa ekranda o vardır." sözünün, sizin zihninizdeki iz düşümü.
Dizilerle ilgili, tabii, çok konuştuk, ben bunu iyi biliyorum, iyi bildiğim, çalıştığım bir konu. 1 milyon dolardan 350 milyon dolara ulaştı Türk dizi ihracatı rakamları fakat "Amerika bizi kıskanıyor." falan diye söylediniz, eğri oturup doğru konuşalım, Amerika bizi kıskanmıyor çünkü onların ciroları ile bizim cirolarımız kıyaslandığında daha bizim çok çalışmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
Bu cümleyi ben yakıştıramadım. Cani, zani, katil... Siyasilerin "Yakınımdır, efendim, hamili kart yakinimdir. Başıma bir şey gelir..." filan diye serbest bırakıldığına dair bir ifadeniz oldu. Ben hiçbir siyasetçinin, hangi partide görev yaparsa yapsın, adım gibi biliyorum çünkü ben kendimi tanıyorum, arkadaşlarımızı da biliyorum, biz farklı ideolojilere, farklı siyasi görüşlere hizmet ediyoruz, bu görüşlerin, bu ideolojilerin ülkenin iyiliği için gerekli olduğuna inanıyoruz ve o yüzden birbirimize muhalefet yapıyoruz, siyaset yapıyoruz. Ama hiçbir siyasetçi bir caninin, bir katilin, bir zaninin, bir kadın şiddetine sebebiyet vermiş şahsın dışarıya çıkmasına asla aracılık etmez, etse de zaten ne Türk polisi ne Türk kolluk kuvvetleri ne hâkimlerimiz ne mahkemelerimiz buna izin vermezler. İpliğini pazara çıkarmak da siz medyanın görevi olur, kısa zamanda zaten işi bitirirsiniz.
Şimdi, ben dizilerle alakalı baktım, Şevkat Yerimdar, 2018 rakamları elimde, 24 milyon TL ciro yapmış, 26'ncı sırada, ileriye doğru, yukarıya doğru gidiyor, 4'üncü Diriliş Ertuğrul, 47 milyon; 3'üncü İstanbullu Gelin, 51 milyon, 2'nci ise Çukur, 58 milyon, 1'inci haberde yer almamış, onu göremedim. Burada hakikaten, sizin dediğiniz gibi, o ikilemi yaşamanıza sebebiyet verecek çok ciddi bir rakam oynuyor.
Şebnem Açıkalın gayet olumlu bir şekilde... Senaristlerin hepsi sanki sizin gibi konuştu.
STAR TV DRAMA DİREKTÖRÜ ŞEBNEM AÇIKALIN - Ben de emekli senarist olduğum için.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Daha önceki senaristleri de biz öyle dinledik; "Baştan aşağı kadın kanalıyız. "Kadınlara aşırı pozitif ayrımcılık yapılmış bir kanalız. Tepe noktasında 4 kadın yönetici var." filan. Bir konuyu tartışmaya açmak istiyorum, biliyorum, birazcık dokunacak ama içerikleri dışında neden şiddete teveccüh gösteren bir izleyiciyle karşı karşıyayız?" diye de bir soru sordu. Yani böyledir, şiddet sürekli bütün zamanlarda dikkati çeker. Herkes âşık olmuştur, evlenmişlerse tarihe geçen bir aşk olmamıştır ama Leyla ile Mecnun birbirine âşık olmuştur, evlenememişlerdir, tarihe geçmiştir. Romeo ve Juliet, yine ele alırsanız farklı şeyler vardır. Bu böyle yani tarih boyunca böyle. Siz topluma ayna tutuyorsunuz, tuttuğunuzu biliyorsunuz ama bir ikilem arasında sıkışmış durumdasınız. Bu durumda biraz daha bizim TRT'den özenli yapımlar beklediğimizi ifade etmemiz, altını çizmemiz, vurgulamamız gerekiyor. Sizlerin de biraz daha bu konularda dikkatli olmanızda yarar olduğunu da çizmemiz gerekiyor yani üç tane yapımdan kâr ediyorsanız, bunların yapımıyla sübvansiyon yapın, bir tane de şöyle eli yüzü düzgün bir dizi yapın Allah aşkına.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Çok güzel diziler var Hocam TRT'de.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Çok güzel şeyler olabilir, bunlara biraz...
Başkanım bilir, son olarak söylüyorum, ben de yakinen yapımcıyı tanırım, sunucuyu tanırım, bu yaşlanmış insanların hikâyelerini anlatan...
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Evet, muhteşem, Genel Müdürüm, neydi ismi?
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Ömür Dediğin.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Ömür Dediğin, muhteşem bir şeydi ya.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - İnanılmaz. Özellikle takip etmiyorum ama beni gördüğüm anda ekrana kilitliyor, ondan sonra da dua ediyorum, hanım girmesin, torunlar girmesin, çocuklar girmesin. Niye? Çünkü beni ağlarken onlar çoğunlukla görmemişlerdir, ben onu izleyip de ağlamadığım bir programı olmamıştır. Dolayısıyla düzgün yapımların da pekâlâ rating alabileceğini mutlaka hesaba katmamız gerekiyor.