KOMİSYON KONUŞMASI

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Değerli basın mensupları, hoş geldiniz.

Kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı devlet anlayışı çerçevesinde yasama, yürütme, yargı herkesin hemen kabul ettiği bir üçlü olarak ifade edilir. Medyanın gitgide güç kazanması sırasında da medyaya 4'üncü kuvvetlik rolü biçilmişti böyle bir yapılanmada. Tabii, bu zaman zaman değişiyor, bir kısmı güçleniyor, bir kısmının gücü azalıyor filan, bunlar olağan şeyler.

Ben şimdi temel itibarıyla şunu söyleyeceğim: Şiddetle ilgili sizin yaptığınız sunumdan, dün ben ajansların yaptığı sunumdan güzel bir Anadolu deyimi vardır, onu hatırladım. "Suçu gelin etmişler, alan çıkmamış." Dolayısıyla, şiddet hiç kimsenin böyle almak istediği bir şey değil, hele hele "kadına şiddet" dediğiniz zaman âdeta kızgın maşayı tutar gibi eliniz yanıyor, hemen elinizden atıyorsunuz; medya da bugün hemen attı fakat ben, medyanın geçmiş dönemde yaptığı haberler ile bu konuda son dönemde yaptığı haberler arasında ciddi anlamda bir iyileşme olduğunu, hakikaten büyük mesafeler alındığını, dilin daha sadeleştiğini, yalın hâle geldiğini ve objektivitenin biraz daha yakalanmış olduğunu görüyorum. Basın etik ilkeleri çerçevesinde, ondan sonra, okur temsilcisi, yayın temsilcisi ilkeleri çerçevesinde falan bir hayli geliştiğini görüyorum. Ben sizden biraz daha somut birtakım şeyler beklerdim.

Mesela, gündem belirleme kuramı diye bir kuram var. Bu gündem belirleme kuramına göre, bu araştırmanın yapıldığı dönemde, kitle iletişim araçları olarak nitelendiriliyor medya. Bir konuya verdikleri önem ile izleyenlerin aynı konuya verdikleri önem arasında ciddi anlamda bir paralellik olduğu söyleniyor. Şimdi, yine, bu araştırmalara göre -ki bu araştırmalar, benim şöyle ilgilendiğim kısa döneme bakacak olursak, epeyce eskiye gidiyor, yeni araştırmalarda çok daha yeni sonuçlara ulaşılacağı kanaatindeyim- medyanın etkileme gücünün saldırganların tutumlarıyla doğrudan veya dolaylı ilişkisi üzerinde de bağlantılar kuran, sebep sonuç ilişkisi kuran araştırmalar da var dolayısıyla, bunlar yabana atılacak şeyler değil. Kitle iletişim araçları okuyucu ve izleyicilerin tutumlarını etkiler, zihinsel hayatlarına hükmedici bir etki sağlar, tesir icra eder; ciddi iddiaları var. Ve kitle iletişim araçlarının toplumsal gerçekliği inşa etmesi... Ben bu Türkçe sevdasından dolayı yeni terimlerle çok karşılaşıyorum ve yadırgıyorum. "Yeniden üretir." Üretmek bizde -çok özür dilerim- insan dışı canlıların, organizmaların nesillerini devam ettirmesi için kullanılır, bir. Bir de işte, son dönemde, istihsal, müstahsil yerine pancar üreticisi, buğday üreticisi, tahıl üreticisi filan için kullanılır. "Yönlendirir." demek istiyor herhâlde daha doğru Türkçeyle. Bu durumda, medyayı yazılı görsel olarak ikiye ayıran anlayış çerçevesinde baktığımızda, yazılı ve görsel medyanın tiraj ve rating, okur ve izleyiciyle birbirini karşılıklı etkileyen bir yönü olduğu açıktır.

Buradan ben sorularıma geleceğim ve çok net sorular sormak istiyorum. Hayat çok hızlandı, Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı adlı eseri -bir ara Cumhurbaşkanımız da tavsiye etti- çok ciddi, üzerinde durarak okunulması gereken bir eserdir. Biliyorsunuz, kendisi iyi de bir gazetecidir, şöyle bir ifadesi vardır, hatta yabancı bir kaynağa atıfla söyler: "Şark'ta bir meselenin on beş gün gündemde kalması gerçekten zor rastlanılan bir şeydir." Şimdi, günümüz dünyasında bunu biraz daha hayatın hızlanması çerçevesinde değerlendirdiğinizde sabahki gündemin öğleye değiştiği, öğlenki gündemin akşama değiştiği, bir önceki günün gündeminin ertesi gün âdeta kayıplara karıştığı bir dünyada yaşıyoruz dolayısıyla, sorumluluğunuz biraz daha öne çıkıyor.

Benim önümde bir araştırma sonuçları var. Burada Gaye Hanım da güzel şeylere temas etti, ben kendisine katılıyorum ve kutluyorum. Bu araştırmaya göre, kadına ilişkin haber türü olarak polisiye, adliye vakaları ne kadar yayınlanmış? Yüzde 50,8. Kadınla alakalı eğitim, araştırma, toplantı ne kadar yer almış diye soracak olursanız, yüzde 27,5, siyaset yüzde 17,2, magazin ve güncel haberler -ben burada sanki biraz magazin ve güncel haberler ile diğerinin, hani eğitim, araştırma, toplantı kısmının bu magazin haberleriyle tam ayrıştırıldığına doğrusu pek inanamadım araştırma çerçevesinde- yüzde 4,5.

Dolayısıyla, biz bütün bunları ele alarak sizin yaptığınız iyileştirme çabalarını da hakikaten çok önemsediğimi, çok takdir ettiğimi, TRT'nin çabasını, diğer arkadaşlarımızın çabalarını ele alarak şu soruları size yöneltmek istiyorum:

1) Medyadan aktarılan şiddet haberleri sorunun çözümüne katkı sağlamakta mıdır? "Kime soruyorsunuz?" diye söyleyeceksiniz, hepinize, her birinize soruyorum, hanginiz cevaplarsanız.

2) Medyadan aktarılan şiddet haberleri sorunun sebeplerini ve bizzat sorunun kendisini yenilemekte, yeniden üretmekte -yine sevmediğim tabir geldi- ve meşrulaştırmakta mıdır?

3) Haberlerin sunumunda şiddetin bir çözüm aracı olmadığına dair içerik ne kadar yer almaktadır?

4) Haberlerinizde uzman konuklara ve psikiyatristlere ne kadar yer verilmektedir?

5) Haber yaparken kolluk veya güvenlik güçlerinin çalışmalarını engellediğinize dair bir his, izleniminiz var mı?

6) Yargının kararlarının etkilenmesi noktasında durduğunuz yeri nasıl görüyorsunuz, nerede duruyorsunuz, böyle bir düşünce içinde misiniz?

7) Haberlerin objektif olma ilkesine ne kadar uyduğunuzu düşünüyorsunuz?

Umut Beye de bir sorum olacak, ilginç bir şey söyledi, ben onun söyleminden anladım yani "Aile içinde bu eğitim başlamalı." demek istiyor herhâlde ama şöyle bir söz kullandı: "Şiddet aile içinde başlıyor." Yani "Şiddet eğitimi..." demek istedi, ben öyle anladım çünkü aile dışı şiddete verilebilecek bir örnek yoktur, Türkiye'de herkes bir anne babadan dünyaya gelmiştir yani herhangi bir bitki değildir, ot değildir, çöp değildir, maden değildir, taş değildir dolayısıyla, herkes bir ailenin ferdidir ve ailesiyle de herkes gurur duyar yani gurur duyarı da değiştiriyorum onur duyar, kıvanç duyar; bu anlamda söylemek istediğinizi tahmin ediyorum hani, tashih imkânı olsun diye bu soruyu da size yöneltmiş oluyorum.

Değerli başkanım, çok kıymetli konuklar; benim saat 13.30'da bir genel merkez toplantım vardı, sizleri dinlemek istedim, özellikle geldim. İzlediğim kadarıyla, dinlediğim kadarıyla sizleri gönülden kutluyorum. Bir ara Mecliste çalışmış olan arkadaşlarımızı, adliye muhabirliğinden tırmanarak bu görevlere gelmiş arkadaşımızı, TRT'de çok yoğun çalışmalar yürüten arkadaşımızı daha üst görevlerde görmek, daha başarılı habercilik programları yapmak üzere kutlayarak ben izninizi talep ediyorum.

Cevaplarınızı tutanaklardan mutlaka satır satır okuyacağım çünkü okumayı, yazmayı seven bir milletvekili olduğumu arkadaşlarımız zaten bilirler. Sizin vereceğiniz cevaplar da benim için çok kıymetli, bu anlamda, satır satır okuyacağımı ifade ediyorum.

Saygılar sunuyorum, Allah'a emanet ediyorum.