KOMİSYON KONUŞMASI

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Suzan Hanım, kurban çifte çıkacak herhâlde, sizin kurban.

Ben misafirlerimize hoş geldiniz demeden önce sizi gönülden tebrik ediyorum.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sizin desteğiniz 2 kurban sayılır.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - 2 kurban sayılır, 3 kurban oldu; onu da beraber yiyelim kesilsin.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ben 7 kurban adına bir deve keseyim.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Yani gerçekten demek ki sizi biraz heyecanlandırmak ve kızdırmak lazım. Çok güzel konuştunuz bugün yürekten kutluyorum. Arada söylediğim şeyler de bir iki sözümü belki yanlış anladınız, size destek mahiyetindeydi.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Estağfurullah.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Gerçekten güzel hususlara temas ettiniz. Hepinize hoş geldiniz diyorum. Şimdi "Kamudan yasaklayıcı, düzenleyici, disipline edici hususlardan başka bir şey gelmiyor." dedi Başkanımız "İş birliğine açığız." diye söyledi. Burası bence çok önemli, ben tutanaklara girsin diye özellikle bu hususun altını çiziyorum ama. Ne Timurdu? Beyefendi yok şu anda.

TELEVİZYON VE SİNEMA FİLMİ YAPIMCILARI MESLEK BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ BURHAN GÜN - Timur Savcı.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Timur Savcı.

Kültür Bakanlığından yalnız bir filmine ben destek aldığını gördüm, demek ki sadece devlet denetleme, efendim, yasaklama, düzenleme disipline etme değil de destek de veriyor. Timur Savcı Bey'in de bu destekle bir film çektiğini gördüm, avukatımızın da zannediyorum 2 tane kısa filmine yine destek sağlandığını gördüm. Yani iyi işler yapıldığında, iyi senaryolarla gidildiğinde devlet pekâlâ desteğini de veriyor. Yine, Timur Savcı Bey'in güzel sözleri vardı "Kadınlar daha buluşçu, daha yenilikçidir." çok doğru çünkü duygusal zekâ çok güçlü kadınlarda. "Yapımcımız az kadınlardan, senaristlerimiz, yönetmenlerimiz, oyuncular fazla. Başarılı yapımlar kadın odaklı olanlardır." dedi. Ben bunların hakikaten öyle olduğunu gördüm.

Duygu Hanım, bir de İlkay Türkay var Nişancı'lardan akraba mısınız?

SENARİSTBİR TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ KOMİSYONU ÜYESİ DUYGU NİŞANCI - Evet.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Şimdi, senarist 2 kadın arkadaşımızın ben... Euro 2020'de biraz gecikmeli devam ediyor ya, orada bazı oyuncular var topu göğüslerinde istop ediyorlar, ondan sonra yavaşça o sert topu ayaklarına oturtuyorlar. Bu 2 senaristimizin ben o futbolculara taş çıkartır bir marifette olduklarını gördüm. Gerçekten kadınlar başarılı, buluşçu ve yenilikçi. Önce kadına şiddetin altından girdiler, üstünden çıktılar, ne kadar kötü bir şey olduğunu söylediler, arkasından da dediler ki: "Evet, biz senaristiz, kadına şiddet içeren senaryolar yazıyoruz ama bizim yazdığımız senaryolardan etkilenip hiç kimse de kadınlara şiddet uygulamıyor. Kardeşim, hayat başka, gerçek başka, senaryo başka." dediler yani topu önce göğüslerinde böyle bir güzel yumuşattılar o sert topu, sonra ayaklarına oturttular, öbür arkadaşını da paslayı verdiler. Bu noktada, biz tabii, senaryo ile gerçek arasındaki bağlantıyı kurmakta normal mantık yapısına sahip olan insanların kuracağı bağı kurabiliyoruz. Bana -tarih profesörüyüm- şunu çok sordular: "Ertuğrul Gazi hakikaten kumral mıydı?" Yahu, sanatçı kumraldı diyorum. "İşte, kaşları böyle miydi, gözler böyle miydi? O, Hülya Koçyiğit'in damadı kardeşim. Ertuğrul Gazi'nin gerçek fiziki yapısına dair bize kayıtlarda gelen bir şey yok. "Ertuğrul Gazi, bu kadar uzun mücadele etti mi?" Yok, senaristlerin hayal gücüne dayalı bir gelişimdir bu, Ertuğrul Gazi'yle ilgili bizim, tarihçilerin hepi topu bildiğimiz bilgi biyografik olarak şu kadar bir paragraftır diye kaç defa anlattım ama Ertuğrul Gazi başarılı bir yapımdı ve çok da sattı. Muhteşem Yüzyıl da... Ya, Kanuni Sultan Süleyman -işte Bernard Lewis şunu demiş, öteki bunu demiş yani- sarayda oturmaya fırsatı olmayan, ömrü savaşlarda geçmiş bir insan. Hürrem'e âşık mı? Âşık, ayrı bir şey. Gerçeklik aradık yani biz gerçek ile senaryo arasındaki ilintiyi, bağıntıyı kurmakta biraz toplum olarak zorlanıyoruz. Ben dizilerin gücüyle alakalı önce bunları söylüyorum, arkadan eleştirim de gelecek yani hep methettiğimi zannetmeyin.

Şarm El Şeyh'te biliyorsunuz bir turistik saldırı oldu. Ondan sonra Şarm El Şeyh'e gidenler bilir -ben gittim- harikulade bir yerdir, tabanı cam bir botla gezerseniz mercan kayalarını ve oradaki balık nesillerini yukarıdan, tabandan izleme imkânı bulduğunuz falan nadir yerlerden birisidir; turistlerin ayağı kesildi. Mısır Hükûmeti, yıllarca turist çekmek için uğraştı, başaramadılar en son Christian Jacq'i buldular, arkasından Hollywood'tan bir yapımcı ve senarist buldular ve meşhur Ramses 1,2,3,4,5 serisini Christian Jacq'e yazdırdılar ve Şarm El Şeyh'teki turizmi o şekilde toparladılar. Mumya filmleri serisini de çektirerek Mısır'a ilgiyi sağladılar. Yani biz bunların yabana atılır şeyler olmadığını biliyoruz ama bizim söylemek istediğimiz bu noktada yani toplumda marjinal şeyler var mı? Var. Oluyor mu? Oluyor. Yani sadist bir insan çıkıyor, sevgilisini öldürüyor, parçalıyor, bavula dolduruyor, ondan sonra... Hatta bavula doldurmadan önce gidiyor, testere alıyor, demir testere alıyor, getiriyor, götürüyor, beton döküyor, yakıyor; bunlar ne kadar olur? 10 milyonda 1 olur, belki 60 milyonda, 70 milyonda 1 olur. Biz bunlara fokuslanıyoruz yani Mısır Hükûmetinin ve turizm şirketlerinin yaptığı çok doğru idi, bizde de doğru şeyler yapılıyor, dizilerimizin satılması bu anlamda önemli "Başarıyı biz böyle yakaladık, böyle devam edeceğiz." diyebilirsiniz. Bizim istediğimiz şey şu: Birazcık özen, birazcık daha diğer senaryoların, dizilerin, filmlerin yanında düzgün işlerin yapılması.

Duygu Hanım'ın çalışmalarına baktım, ben Suzan Hanım kadar iyi bir dizi izleyicisi değilim ama iyi dizi izleyicisi kadınlar var ailemde, oradan biliyorum. Düğün Çalgıcısı var galiba sizin?

SENARİSTBİR TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ KOMİSYONU ÜYESİ DUYGU NİŞANCI - Şarkıcısı, Düğün Şarkıcısı.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Ben güzel de Türk halk müziği parçaları söylemiş, birazını izledim. Güzel bir parça mesela, o aile içinde olan güzel örneklerin gösterildiği bir şey, bunları biz görmek istiyoruz ama bizde genelde şöyle oluyor: Bir zamanlar tırnak içinde kullanıyorum, kapalı, tutucu, toplumu açmak için sipariş romanlar yazdırıldı. İşte bu romanlardan bir tanesinin adı Aşk-ı Memnu idi. Yasak... Neydi o sizin? Yasak Elma gibi bir şey bu da. Yani o zaman yazdırıldı ama ona karşı da bir başkası bir roman yazdı tuttu Ayaşlı ile Kiracıları'nı yazdı, toplumdaki ahlaki çürümeyi tamamen afişe etti. Yani Ayaşlı ile Kiracıları'nı Duygu Hanım biz sizden bir senaryo olarak, yenilenmiş senaryo olarak isteyebiliriz.

Şöyle oluyor: Toplum bir yerde duruyor, millet bir yerde duruyor ve millet gemisi şu tarafa doğru gidiyor, biz de millet gemisinin üstünde topluma yön verdiğimizi zanneden insanlar olarak güvertede geminin gittiği yönün aksine doğru gidiyoruz ve diyoruz ki: "Ne güzel, gemiyi bu tarafa çevirdik." millet de aşağıdan bize bakıp geminin hiç de çevrilmediğini, yönünün düz olduğunu ve düzgün gittiğini görüyor. Aslında millet bizim bir yere gelmemizi biraz zorluyor. Genelde bu tip şeyler Tuba Ağacı Nazariyesi'ni ortaya koyan ve Birinci Dünya Savaşı ilan edildiğinde vefat eden Emrullah Efendinin -Millî Eğitim Bakanı- nazariyesi gibi bir nazariye var bizde. Zannediyoruz ki dizilerle veya filmlerle toplumu yönlendirebiliriz ama karakterlerimizin oluşumunda annemize, babamıza, etrafımızdakilere öykündüğümüz kadar Yeşilçam filmlerindeki tiplere, sizin yazdığınız dizilerdeki tiplere -özdeşleştirmeden senaristlerimiz çok güzel bahsettiler- öykünen, onlardan biraz karakter yapıları edinen insanlar olabilir.

Bu noktada biz sizden biraz hakikaten... "Aile falan." diye Suzan Hanım az önce söyledi. Doğru. Ya, aile dizileri de istiyoruz. Yani neydi o, Süper Baba'lar, şunlar bunlar, Öyle Bir Geçer Zaman Ki falan, bu tip olgun, biraz daha Türk toplumunun, yaşadığımız dünyanın gerçeklerine yakın şeyleri de istiyoruz. Kültür Bakanlığının destekleri önemli bu anlamda. Sadece sansür değil, destek var. Bu noktaya biraz daha yönelinse çok şeyler bulunabileceğini...

Yani ben, o kadınların buluşcu tarafını, kadın senaristlerin yenilikçi tarafının da önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz, onların çalışma şartları, özlük hakları falan gibi konuları herhâlde başka zaman kendilerinden bir dinlememiz lazım. Ben durumun çok da iyi olduğu kanaatinde değilim. Dizilerin başrol oyuncularının yüksek meblağlı alıp yan rol oyuncularının da çok küçük miktarlarda paralarla çalıştıklarına dair medya verilerini de bu açıdan önemsiyorum.

Yani şiddetle alakalı ezcümle, özetleyerek söyleyecek olursak, yani biraz daha şiddet unsurunu kötü gösteren şeyler olamaz mı? Biraz daha aileye vurgu yapan, iyi örneklere fokuslanan senaryolar olamaz mı? Tamam, muhalefet et, meşhur ol temel kuraldır. Aykırı şeyler yaparsanız dikkat çeker ve izlenir olursunuz. Yani parmak kırıldığında izlenme oranlarının, reytinglerin arttığı gibi ama ben iyi örneklerin de bunların yanında paralel bir şekilde yürümesinden yana sizden tavır beklediğimi şahsım adına ifade ediyorum.

Tekrar hoş geldiniz diyorum.