KOMİSYON KONUŞMASI

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Teşekkür ederim Başkanım.

Hocam, çok teşekkür ediyorum.

Ben gerçekten çok istifade ettim özellikle bu toprağın kullanımı, üretimi konusunda bize önemli bilgiler verdiniz.

Şimdi, tabii biz bugüne kadar burada çok değişik konularda hocalarımızı dinledik daha önce zannediyorum ziraatcileri de dinledik. Tabii, her bir hocamız iklim değişikliğinin etkilerini başka bir açıdan değerlendirdi siz de bugün bambaşka bir açıdan değerlendirdiğiniz. Öncelikle Erzurum'la ilgili dediniz ki: "Erzurum Anadolu'nun çatısıdır eğer Erzurum'a kar yağarsa Urfalılar sevinir çünkü Erzurum'dan yağan karlar Urfa'ya gider." gerçekten ben de Gümüşhaneliyim, Kop Dağı'nın kuzeyine yağan yağışlar Çoruh Havzası'na gider, Güneyine yağan yağışlar ise Fırat Havzası'na gider.

Şimdi, burada bir şeyi de hatırlatmak istiyorum. Özellikle, siz bu konudan bahsettiğiniz için daha önceden bu Çoruh Havzası'nda bir hidroelektrik santral yapılacakmış yap-işlet-devret modeliyle o zaman burayı yapacak olan firma Devlet Su İşlerinin hidrolojik verilerini almış, bakmış yıllık bu havzanın suyu ne kadar, barajın kapasitesini ona göre yapmamız lazım ve enerjiyi de ona göre üretmemiz lazım diye. Fakat kendisi bir de demiş ki "Bende bir hidrolojik demiş araştırma yaptırayım." demiş işte ciddi bir kaynak aktarmış ve kendileri de bir araştırma yapmışlar daha önceki hidrolojik veriler 30 sene öncesine ait fakat son verilerde ki yağış, havzadaki yağıştan çok daha fazla olduğunu tespit etmişler. Bunun da sebebini araştırmışlar aslında sebebinin Keban Barajı'ndan kaynaklandığını tespit etmişler. Yani düşünün aşağı yukarı kuş uçuşu 450-500 kilometre daha güneydeki bir Keban Barajı'nın yapılması, ta, Artvin tarafındaki yağış rejimini artırmış, olumlu yönde geliştirmiş. Dolayısıyla, hakikaten bu barajlarımız çok önemli.

Şimdi, az önce dediniz ki "Tabii Türkiye'nin her tarafı dağlık alanlar işte 870 küsur ovamız var, ovalarımız da küçüklü büyüklü." ama bize Avrupa'yı özellikle Kuzey Avrupa'yı gösterdiniz, tabii, dümdüz alanlar dediniz ki "Buralarda tarım yokken Anadolu'da tarım yapılıyordu." doğrudur Hocam. Yani buğdayın ilk ekildiği toprak Anadolu'dur, yani atın arabaya koşulduğu ilk coğrafya da Anadolu'dur hatta paranın ilk kullanıldığı coğrafyada Anadolu'dur. Şimdi, Anadolu'nun böyle kadim bir geleneği var, ciddi bir bilgi birikimi var. Bunlardan bugün de hâlâ istifade ettiğimizi ben düşünüyorum.

Hayvancılıkta şundan bahsettiniz Hocam, dediniz ki hakikaten ben de bu hayvan ithalatına karşıyım. Neticede Anadolu'muzun kendi coğrafyasına, hayatına, şartlarına uygun hayvanlar biz de burada yetiştirebiliriz ama burada da yine kapitalizm devreye giriyor. Efendim, işte, yurt dışından ithal edilen hayvanların et verimi daha fazlaymış ama yediği yeme bakmıyoruz. Hâlbuki hayvan kendi doğasında yaşayacaktır.

MURAT BAKAN (İzmir) - Lezzeti de yok.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Eğer siz hayvanı alır da on iki ay ahırda bakarsanız -kusura bakmayın ama bu biraz- tabiri maruz görün ama bu sosyete hayvancılığı olur. Yani hayvanın tabiatında var, hayvan tabiata çıkacak, orada dolaşacak. Ben özellikle, geçenlerde büyük bir koyunculuk yapan İzmir Dikili'de bir işletmeyi ziyaret ettim, gerçekten güzel bir AR-GE çalışması yapmışlar diyorlar ki Vekilim "Biz hayvanları tamamen tabiata salıyoruz, hayvanın stressiz bir ortamda yaşamasını sağlıyoruz." Dolayısıyla, bu koyundaki, kuzudaki doğum oranını da yükseltiyormuş, et oranını da yükseltiyormuş. Şimdi, biz bunları yapıyoruz. Bakın, bu AR-GE çok iyi yapmamız lazım.

Hocam, bir diğer konu da özellikle şundan bahsetmek istiyorum topraktaki tuzlanmadan bahsettiniz bu çok çok önemli. Şimdi, bizim Erzurum, Kars, Iğdır, Bayburt, Gümüşhane, Erzincan biz bu ovalarda şimdi yeni yeni sulamalar yapıyoruz ve ilk defa bu sulamalar oluyor, kapalı sistem sulamalar. Fakat insanımız henüz daha bunlara hazır değil. Yani biz 5-6 sene öncesine kadar hâlâ bizim coğrafyamızda afedersiniz kürekle ark, kanal kazarak toprak kanallarla biz arazi suluyorduk ama şimdi geldik kapalı sistemlere. Mesela geçen gün Kelkit'e gittim, Köse'ye gittim orada vatandaşımızın bir tanesi üç gün boyunca yağmurlama sulama yapıyormuş. Zannediyorlar ki toprağa suyu fazla verince fazla ürün alacağız, hâlbuki tuzlanma oluyor. Hocam, üniversite olarak sizin aslında bu konuya el atmanızda fayda var. Yani, bugüne kadar mesela Erzurum'da da Sakalıkesik Ovası var birkaç tane büyük ovada mesela sulama projelerini biz yaptık.

PROF. DR. KENAN BARİK - Tapan Ovası, Pasinler Ovası var özellikle.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Tapan Ovası var, bunlar büyük ovalar. Hocam bu konuda mesela üniversite olarak siz bir çalışma yapıyor musunuz? Yani çiftçilerimizin belki çalışma döneminde değil ama en azından mesela çalışmanın, tarım faaliyetlerinin az olduğu dönemlerde çiftçilerin toplanıp -Tarım Bakanlığımız yapar, üniversite olarak bir iş birliğine- en azından eğitilmesinde fayda var. Hakikaten bak, bizim insanımız aslında çok çabuk kavrar yani buğdaya ne kadar su verilir, şeker pancarına ne kadar su verilir, meyve... Şimdi, yağmurlama var, damla sulama var, yeraltı damla sulama var suyumuz çok kıymetli ve suyu çok tasarruflu kullanmamız lazım ama bu konuda biz tabii bugün denk hep geleneksel olarak, salma sulama yaptığımız için bu konuda gerçekten bir eğitime de ihtiyaç var Hocam.

PROF. DR. KENAN BARİK - Sayın Vekilim izin verirseniz bu konuda sıcağı, sıcağına bir iki cümle söylemek istiyorum.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Hocam, aslında buradaki uygulama şöyle Hocam: Yorumları, milletvekillerimiz yapar konuşmaların sonunda sizler cevap veriyorsunuz.

PROF. DR. KENAN BARİK - Peki.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Hocam, ben zaten uzatmayacağım kısa keseceğim. Mesela işte bu sene ki kuraklıktan bahsettik. Yani Hocam, bu seneki kuraklığı sadece küresel iklim değişikliğine bağlamamız doğru değil bunları biliyorsunuz zaman zaman yedi yılda bir yarı kulaklık, on dört yılda daha şiddetli kulaklıklar oluyor. Bunu bu periyoda da dayandırmakta fayda var, eminim ki seneye Erzurum'a yağan yağış bu seneden çok çok daha fazla olacak. Biz, mesela şunu da gördük Ocak ayında mesela İstanbul'daki barajlarımızın doluluk oranı yüzde 19'lara kadar düşmüştü ve hepimiz panikledik hatta o gün Vehbi Bey bir önerge vermiştiniz siz. O önergede ben de konuşmuştum o zaman dedik ki yani inşallah yağışlı periyoda girdik, yağışların gelmesiyle beraber İstanbul rahatlayacak ve üç ay içerisinde İstanbul'un barajları yüzde 80 oranında dolmuş oldu. Ama hocam, yani biz bu, artık kuraklık oldu, olmadı artık hocam bizim bunları bir kenara bırakıp mutlaka bu suyumuzu idareli kullanma noktasında çok dikkatli hareket etmemiz lazım. Ben, bir de hocam olaya şu açıdan bakıyorum: -Belki arkadaşlarımızdan da okuyanlar olmuştur- Galiba Avrupa'dan üst düzey veya Amerika'dan üst düzey biri aynen şunu söylüyor: "Eğer bu küresel ısınmanın önüne geçemezsek kapitalist sistem çöker." diyor. Yani biz dünyamız elden gidiyor, bunun endişesini yaşıyoruz ama birileri daha hâlâ mevcut kapitalist sistemin, efendim çökeceğinden ve dolayısıyla da maddi kayıpların olacağından bahsediyorlar.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Kapitalist sistemin kaygısının o olduğunu düşünüyorum.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Tabii, kaygı bundan. Hâlbuki biz bugün korumak istiyoruz, torunlarımızın hayatta kalmasını istiyoruz.

Şimdi, mesela burada zaman zaman dikkat de çekildi, zannediyorum Vehbi Bey söylemişti. Belki de insanlık tarihinin en büyük göç hareketleri olacak. Hem bizim ülkemiz göçe maruz kalacak, belki bizim ülkemizden de yağış artan bölgelere göç hareketleri olacak. Bunları da bizim hep hesaba katmamız gerekiyor.

Hocam özellikle üniversite olarak sizin o bölgede... Ki mesela Gümüşhane de o bölgede kalıyor. Belki, Gümüşhane Üniversitesiyle ortak bir şekilde bu çiftçilerimize sulama konusunda, bunlara brifing verilmesi, eğitim verilmesi konusunda gerekirse rektörlüğümüzle de görüşelim, bir çalışmanız olur mu? Ben bunu çok önemsiyorum çünkü daha hafta sonu bu bölgedeydim; gidiyorum, geliyorum, bakıyorum ki hakikaten bu konuda ciddi bir eğitime ihtiyaç var.

Teşekkür ederim hocam.