KOMİSYON KONUŞMASI

ABDURRAHİM AKDAĞ (Mardin) - Başkanım, müsaadeniz varsa vedayla ilgili bir şeyler söylemek durumundayım.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Ayhan Bey'e veda ediyor.

BAŞKAN - Bana veda ediyorsunuz. (Gülüşmeler)

ABDURRAHİM AKDAĞ (Mardin) - Müsaadeniz varsa tarihî bir anekdotu, bir veda anekdotunu aktararak sizinle duygularımı paylaşmak istiyorum.

Yıl 632, yer Medine-i Münevvere. Vefatına yakın Resulullah (AS) mescitte helallik alıyor ve şöyle diyor: "Kimin benim üzerimde bir hakkı varsa, ben buradayım; kimin üzerimde bir malı varsa, malım burada; kimin bedenim üzerinde bir hakkı varsa bedenim burada." Bir suskunluk arasından sonra Medineli bir genç olan ve Resulullah'ın seferlerinin neredeyse tamamına katılmış Hazreti Ukkaşe ayağa kalkar ve "Ya Resulullah, senden bir hak alacağım var." der. "Buyurun." der. "Bir gün beraber seferdeydik, hayvanları kovalarken elinizde kamçı vardı, sırtıma kamçı vurdunuz. Ben hakkımı aynen almak istiyorum." der. Hazreti Ebubekir ayağa kalkar, "İşte, ben buradayım." der. "Yok, ben hakkımı Resulullah'tan istiyorum." der. Hazreti Ömer ayağa kalkar, ona da "Yok." der. Hazreti Ali ayağa kalkar, "Ben aynı ailedenim, hakkını benden almakla Resulullah'tan almış olursun." der. Yine Ukkaşe "Yok." der. Resulullah Hazreti Bilal'i evine gönderir ve "Fatıma'nın yanında o kamçı saklıdır, git al, gel." der. Herkes bir şaşkınlık içindedir. Bilal kamçıyı alır gelir. Ukkaşe eline alır, "Ya Resulullah, sen kamçıyı vurduğun zaman benim sırtım açıktı, senin de sırtını açmanı istiyorum." der. Resulullah sırtını açar ve herkes kamçıyı vuracağını beklerken Ukkaşe, Resulullah (AS)'nin iki kürek kemiği arasında bulunan peygamberlik mührünü öper ve orada ashabın çoğu ağlamaktadır. Ukkaşe şunu der: "Ya Resulullah, 'Benim tenime değen el, vücut, organ cehennemde yanmaz.' dediğini duymuştum. Ben de mührünü öptüm, inşallah cehennemde yanmam." Bir hak alma olayını size aktardım, hatırlatmak istedim.

Milletvekili olmadan önce elli yılı aşkın bir süre Güneydoğu'da, Mardin'de yaşadım. Birçok hak ihlalinin, birçok sürgünün, birçok mağduriyetin, adam tutuklamanın, tutukluları gözaltında kaybetmenin, bir arabaya bindirilip gelmeyen insanların olduğu bir bölgeden Türkiye Büyük Millet Meclisine geldim. Gönlümde, aklımda ve ruhumda herkes için adalet, eşitlik ve kardeşlik bayrağını dalgalandırmak isteği vardı, buna bir zemin arıyordum, bu zemini İnsan Hakları Komisyonunda bulacağıma dair umudum vardı.

Başta Başkanım Ayhan Sefer Üstün Bey olmak üzere siz değerli arkadaşlarımla birlikte büyük ölçüde bu zemini bulduğumu düşünüyorum. Daha yapılacak çok iş var ama yapılanların da hakkını teslim etmek durumundayım. Bütün çalışmalarımızda desteğinizi gördüm, sizlerin samimiyetini ve ilgisini gördüm. Hem iktidar hem muhalefet milletvekili olarak Türkiye'nin dünyadaki itibarını, itimadını, saygınlığını muhafaza etme noktasında gerçekten şerefli bir iş yaptığımıza bütün yüreğimle inanıyorum. Hepinizi kutluyorum.

Birtakım komisyonlar kurduk. Başta benim özelimle alakalı komisyonu yazdım listeme, Engelliler Alt Komisyonu, burada gerçekten güzel bir çalışma yapıldı; aynı zamanda dezavantajlı ve insan haklarıyla ilgili insanlar olarak Türkiye'de ne yapılıyor, onu inceledik.; suç mağdurlarıyla ilgili bir komisyonumuz oldu; benim de baştan beri içinde olduğum Cezaevi Alt Komisyonumuz oldu; Göç Komisyonumuz oldu; Kadına Şiddet Komisyonumuz oldu. En son yurt dışındaki hak ihlallerini inceleme durumunda olduk.

Ülker Hanım bahsetti, incelenen, sigaya çekilen, sorgulanan bir Türkiye artık sorgulayan, hesap soran, hak ihlalleri olup olmadığını -yurt dışında- inceleyen bir Türkiye'nin milletvekili olmanın, bir vatandaşı olmanın onurunu sizlerle birlikte yaşadım; gerçekten, bu anlamda kendimi çok mutlu hissettim. Masanın bir tarafında Başkanımız ve milletvekilleri, öbür tarafında Alman Dışişleri Bakan Yardımcısı, İnsan Hakları Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Meclisteki yetkililerle karşı karşıya oturup oradaki insanlarımızın, vatandaşlarımızın, dindaşlarımızın hakkını, hukukunu sorma noktasında bir sandalyede oturuyor, bir pozisyonda oturuyor olmaktan gerçekten büyük ölçüde onur duydum; bu onuru bize yaşatanları tebrik ediyorum. Cezaevlerinde işkencelerden geçirilen, kötü şeyler yedirilen bir ülkeden -bugün hamdolsun artık işkence Türkiye'nin gündeminden çıkmakla kalmadı- başka yerlerdeki hak ihlallerini raporlaştıran, dünyaya duyuran, gündemleştiren bir Türkiye, bir Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu Komisyonun bir üyesi olmaktan gerçekten çok bahtiyarım, sizlere çok teşekkür ediyorum.

Bu arada bir ismi daha zikretmek durumundayım: Cezaevi Alt Komisyonumuzda Çorum Milletvekilimiz Murat Yıldırım Bey'le uzun süre çalışma imkânı buldum. Gerçekten, samimiyetine şahidim; hiçbir siyasi görüş, fark gözetmeden burada bir hak ihlaline, bir mağduriyete uğramış olup olmadığı bağlamında, insanlık bağlamında bir çalışma imkânı yürüttük. Gerçekten, bu cesareti de Ayhan Başkanım bize vermişti; tekrar olacak ama tekrar teşekkür ediyorum.

İnsan Hakları Komisyonuna üye olan bütün arkadaşlardan da yakın ilgi gördüm, çok teşekkür ediyorum.

Burada bu işin mutfağında, arka planında olan uzman arkadaşlara, yardımcı personele de huzurunuzda teşekkür ediyorum; bütün samimiyetleriyle imkânlarını, birikimlerini ortaya koydular.

Son bir nokta daha arz ederek konuşmamı bitirmek istiyorum. Bir başsavcımızdan dinlemiştim -ismini hatırlamaya çalıştım ama bir türlü aklıma gelmedi; yaşlı, deneyimli biri- şunu söylemişti: "Acaba farklı bir infaz sistemi gündeme gelebilir mi? Karakol, cezaevi sisteminin dışında daha insancıl, daha toplumsal, daha çok cezayı önlemeye yönelik, caydırıcı olacak bir sistem düşünülebilir mi? Bu gelinen modern çağda, teknolojinin, imkânların artık mesafeleri de ortadan kaldırdığı, bütün kavramların yeniden tanımlanma ihtiyacında olduğu, sosyolojinin, siyasetin, psikolojinin, insan davranışlarının, toplumsal bütünleşmenin, çevrenin, hayvan haklarının bir arada gündemde olduğu bir zeminde farklı bir sistem oluşabilir mi?" Burada başta hukukçularımızın, insan bilimcilerimizin, duyarlı insanların bu konuda, herhâlde, bir çalışma yapacağı bir zaman aralığına girmiş oluyoruz. Son temennim, bu Komisyona az iş düşmesi.

Hak ihlallerinin, insan haklarının gözetildiği, ötekini de kendimiz gibi kabul ettiğimiz bir Türkiye özlemi ve hasretiyle Hazreti Ukkaşe tarzı bir helallik diliyorum.

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.