HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Bu defa Komisyon arkadaşlarımın hakkına girmemek için kendi telefonumun kronometresini başlattım. Sayın Bakanım biraz uzun konuşuyor diye şikâyet etti muhalefet.

SUZAN ŞAHİN (Konya) - Şikâyet etmedi, adalet istedi. O ne kadar konuşursa ben de o kadar konuşurum, adalet.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Arkadaşlar, istirhamım...

Hacı Ahmet Bey, pardon.

Bakın, Şenol Hanım son konuşmasından tam dokuz dakika konuştu, dokuz dakika on sekiz saniye. Eğer biz onar dakika, Komisyon üyesi arkadaşlarımız 19 kişi 190 dakika eder, Komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız da konuşmak isteyecekler. Hepinizden istirhamım: Bu Komisyonun mehabetine, Meclisin mehabetine özen göstererek, mevzumuzun kadın olduğunu, kadına yönelik şiddeti önlemek olduğunu, bununla ilgili çok önemli çalışma yapan bir İçişleri Bakanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk kez sunum yaptığını hatırlatarak sözlerinizi de bu şekilde devam ettirmenizi arzu ediyorum.

Hacı Ahmet Hocam, buyurun, söz sizin.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Çok teşekkür ederim.

Değerli Bakanım, hoş geldiniz.

Ben devlet organizasyonu açısından olaya yaklaşımda bulunmak ve bu konuda bir soru sormak istiyorum. Dediniz ki: "Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız burada başaktördür." Her ne kadar hükûmet hiyerarşisinde İçişleri Bakanlığının yetkisi, alanı ve sırası daha üstte olsa da biz onların bu konudaki uygulamalarını takiple kendimizi yükümlü hissettik. Hiç, bu işte alınganlık göstermeden gayet olumlu bir şekilde olaya yaklaştık. "Şu şu şu kurumlar." dediniz.

Ben, burada dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum: Dediğiniz gibi hakikaten bir sorun çıkarsa vatandaş bunu milletvekiline, devlete, Hükûmete mutlaka bir şekilde iletiyor. Ben kendimce bu sorunun çözümünde 3'lü bir kategorizasyon, gruplandırma yaptım. Birincisi, eğitim. Sorunun çıkışında, menşeinde, kundağında boğulmak anlamında -hakikaten dün Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı icraatları biz burada çok olumlu bulduk, sunum da çok güzeldi ve Millî Eğitim Bakanlığının- yani sorun, bu sorun önlenecekse henüz ortaya çıkmadan, eğitim aşamasında Millî Eğitim ve Diyanet aracılığıyla önlenebilir kanaatindeyim. Yok, önlenemedi, bu defa kanuni ve yasal düzenlemeler kısmına geliyoruz ki orada Türkiye Büyük Millet Meclisine görev düşüyor, kanunların ve yasaların çıkartılması da Millet Meclisinin görevleri arasında.

Üçüncü grup, icra kısmı. Aile Bakanlığı doğrudan doğruya bu işten sorumlu icra ve takip noktasında. İçişleri Bakanlığının icra ve takip noktasında sorumlu olduğu açık. En nihayet sorumlu olan kurum da Adalet Bakanlığıdır. İş, Adalet Bakanlığına varmışsa zaten cezai uygulama, hapis uygulamasına kadar sonuçlanacak durumdadır. Bence eğitim aşamasında üçüncü bir faktör var. Bunun biraz geri bırakıldığını, bu konuda devlet teşkilatının, organizasyonunun üzerine düşeni çok fazla yapmadığını düşünüyor musunuz?

Benim 6'ncı torunum dünyaya gelecek inşallah. En büyük torunumun odasını -kız çocuğu- güzelce döşemişler "Namazı şurada kılayım." diye gittiğimde, namaz kılarken bir baktım, 3 harfli bir kelime, çok gizli bir şekilde yerleştirilmiş, son harfi Türk alfabesinde olmayan bir harf. Dedim ki annesine, babasına "Derhâl bu halıyı buradan kaldırın." Cicili biçili bir şey ama bu küçücük çocuğun körpe zihnine subliminal mesaj veriyor. Daha sonra biliyorsunuz, bu konuyla alakalı 25'inci kare dikkati çekildi. 24 kareden oluşuyor çizgi filmler ve filmler. 25'inci kare denilen kareye subliminal mesajların sıkıştırıldığını görüyoruz. Dolayısıyla, bu noktada çocuk eşyaları, çocuk eşyaları tasarımı, çizgi filmler, filmler konusunda ve TRT'nin, Kültür Bakanlığının film ve dizilerle ilgili bölümünde neler yapılabilir, bu konuda herhangi bir çalışma devlet tarafından gerçekleştiriliyor mu? Şöyle ki Kültür Bakanlığımızın desteklediği çoğu filmin, çok büyük paralar verdiğimiz filmlerin -ben pandemi döneminde hastalıktan sonra iyileşene kadar biraz evde kalmam gerekti- tamamına yakınını seyretme durumunda kaldım ve gördüm ki hakikaten hem şiddet hem de daha başka, bizim asla onaylayamayacağımız şeyler onun içinde var ve biz bunlara para vermişiz. Bu konuyla alakalı da ben Kültür Bakanlığı yetkilileriyle görüştüm. RTÜK'ü en çok arayanlardan birisiyim, pek çok şikayet de vermişimdir oraya ama RTÜK'ten bana en son söylenen şu Sayın Bakanım, diyorlar ki: "Artık bizim televizyonları denetlememiz falan çok geride kaldı." Ben de bunu görüyorum. İnteraktif ortam dururken hiç kimse televizyonun karşısında on beş dakika, yirmi dakika reklam arasıyla film falan seyretmiyor, televizyon filmleri, televizyon dizileri falan öyle izlenmiyor. İnteraktif ortamda, internetten hızlandırıyor, geriye alıyor, ileriye geçiyor, atlıyor ondan sonra işi bitiriyor.

Mesela, hepinizin bildiği, bu inşallahlı, maşallahlı bir grup vardı. Önceleri düzgün düzgün giderlerken sonradan müritleriyle falan Ankara oyun havalarıyla bayağı cins işler yaptı. Ben onları epeyce şikâyet etmiştim. Demişlerdi ki: "Online, internet üzerinden yayın yapıyor. Bizim onların yayınlarına müdahalemiz mümkün değil." Dolayısıyla, bu alanda bir eksiklik olduğunu hem eğitim hem de denetim alanında bu noktada özellikle yani Diyanetin, Millî Eğitim Bakanlığının dışında bir eksiklik olduğunu görüyor musunuz?

Bir de -dün biz bunu biraz konuştuk ama ben ileride detaylı biçimde arkadaşlarımızla konuya gireceğim- dış güçler tarafından veya dış ülkeler tarafından, dış gruplar tarafından mali olarak kadına şiddet adı altında kurulan kuruluşların desteklenip desteklenmediği, finanse edilip edilmediği, Türkiye'nin yumuşak karnı olarak buranın görülüp bu noktada birtakım atraksiyonlara girilip girilmediği noktasında bizi aydınlatabilir misiniz?

Teşekkür ediyorum.