KOMİSYON KONUŞMASI

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlarımız, sevgili basın mensupları; hepinizi selamlıyorum.

Sayın Bakan, öncelikle, ilk bütçeniz hayırlı olsun. Yasama döneminin de son bütçesini görüşüyoruz, size nasip oldu. Bizim burada yaptığımız bazı tartışmalar, esasında geçen sene, daha önceki seneler yaptığımız tartışmaların bir devamı niteliğinde, birbirini tamamlayan... Hatta geçen sene de dile getirdiğimiz bazı hususları tekrarlamak durumunda kalıyoruz çünkü geride bıraktığımız süre içerisinde bu konuda ilerleme katedilemedi.

Sayın Bağcı'nın dile getirdiği husustan ben de başlamak isterim.

Biliyorsunuz, Kilis'ten başlamak üzere taa bütün güney sınır hattımızı geçerek doğu sınır hattımızdan Kars'a kadar, Ardahan'a kadar, bu sınır hatlarında yaşayan insanlarımızın neredeyse tamamı karşı yakadaki insanlarla akraba pozisyonundalar. Siz dilediğiniz kadar araya hat çizin, dilediğiniz kadar sınır geçişlerini tek noktaya toplamaya çalışın, çok gerçekçi olmuyor, hiçbir yerde bu olmuyor yani mayınlı araziler dahi aşılabildi bu konuda. Dolayısıyla, bu sınır geçişleri bir şekilde de bir ticari sirkülasyondur yani gelen insan da beraberinde bir şey götürüyor, giden insan da beraberinde bir şey getiriyor yani burada yasal mevzuatta kaçakçılık olarak tarif edilen husus, esasında iki taraflı olarak da mustarip olunan bir konudur. Şimdi, gerçi o ülkelerin çoğunda otorite kalmadı ama ilelebet de böyle devam edecek değil elbette ama Suriye'de de sıkıntı var, Irak'ta da sıkıntı var, İran'da da sıkıntı var, hata daha kuzeye gittiğiniz zaman diğer ülkelerde de benzer sıkıntılar var ve dediğim gibi, hayatın gerçekliğine ters düşen bir sınır yapımız söz konusu bölge olarak. Dolayısıyla da bir sınır geçişkenliği, yasal mevzuata aykırı bir şekilde sürekli var olmuştur ve kabul edilen bir gerçekliktir de bu bir şekilde.

Bizim geçen sene burada önerdiğimiz bir husus var, daha önceki senelerde de önerdiğimiz bir husus var. Ne kadar zorlarsanız zorlayın, dediğim gibi, bu geçişkenlik var. O zaman, bunu kayıt altına ya da kontrol altına almanın farklı yol ve yöntemlerine bakmak gerekir. Güvenlik tedbirleri bunu gerçekleştiremedi yani şey var, çok zorlanırsa -burada çok söylemek istemem ama- köylüler karakolla anlaşıyor yani olmayan şeyler değildir, gündeme geldi özellikle Roboski hadisesiyle birlikte... "Bu işten, karakolun haberi vardı gidiş gelişlerimizden, sürekli vardı." deniliyordu. Çok zorlanırsa böyle yapılıyor. Bir şekilde bir göz yumma olmak durumunda kalıyor ve herkes bir şekilde ondan da nasipleniyor ama işi buradan kurtarmak istiyorsanız farklı formülleri devreye sokmanız gerekiyor. Örneğin, Sayın Bağcı bavul ticareti benzeri bir uygulamadan söz etti. Elbette bu da olabilir ama bunun dışındaki formüllere de bakmak lazım.

Ben, geçen sene yaptığım iki öneriyi şimdi tekrarlamak istiyorum. Sayın Yazıcı'ya ifade ettiğim önerileri size de tekrarlamak istiyorum.

Bir, mesela, bu bölgeler açısından serbest ticaret bölgesi uygulaması neden düşünülmesin? İki, mevzuatımızda da yeri bulunan başka bir öneri daha yapacağım, o da sınır hattında bulunan köylere sınır ticaret karnesinin verilmesi, mevzuatımızda kısmen bunun karşılığı var, bu yapılabilir.

Diğer önemli bir nokta, mesela bizim birçok yerde karşılaştığımız bir husus var yani oradaki gümrük memurları, gümrük görevlileri uygulamaya kalkışıyorlar ama uygulayamıyorlar. Şimdi, yolcu olarak insan karşıya geçip geldiği zaman, üç gün orada kalacak ve gelirken en fazla 5'er kilogram eşyayla gelecek, mevzuat bunu söylüyor ama bunun uygulama şansı kalmadı, yok, hiç yok. En azından, gidiyor orada, karşı tarafta eşini dostunu ziyaret ediyor, çoğu dayı-yeğen, amca-yeğen pozisyonunda olan çok insan var, hısım akrabalar hepsi. Örneğin, Esendere Sınır Kapısı'ndan geçiyor gidiyor, karşı yakadaki köyde akrabalarını ziyaret ediyor, gelirken de akrabaları hediye veriyor. Hadi ticareti de bir kenara bıraktım. Günübirlik gidip gelişler oluyor, sabah gidiyor, akşam dönüyor, hatta iki namaz süresi arasında gidip gelme imkânı dahi var eğer hızlı geçiş sağlanırsa. Dolayısıyla bu insanların beraberinde getirdikleri eşyalar, oradaki gümrük görevlilerinin her zaman başını ağrıtan bir husustur. El koysa bir türlü, el koymasa bir türlü; el koysa oradaki insanla yüzgöz oluyor, kavgalı pozisyona geliyor, el koymazsa yasal mevzuata göre, önüne koyduğumuz mevzuata göre suçlu pozisyonunda oluyor. Bu konuyu çözümlemek gerekir yani çözmek lazım bu sorunu.

Diğer önemli bir husus, bizim, özellikle benim vekil olduğum ilin şu an itibarıyla yasal mevzuat çerçevesinde 3 tane sınır kapısı var Sayın Bakanım. Esendere, Derecik, bir de Üzümlü sınır kapıları var. Esendere, uzun süre uğraştık, sağ olsun Sayın Yazıcı da bu konuda desteklerini sundu ve şu anda kapı yeniden yapım aşamasında, bitmesi bekleniyordu bu sene ama herhâlde önümüzdeki seneye kaldı. O kapının yeniden inşası oradaki ticaret açısından kolaylaştırıcı olacak, önemli bir kapımız olacak. Ama bir de şöyle bir gerçekliğe göre de hareket etmemiz lazım Sayın Bakan: Şimdi, Türkiye, çinko rezervlerinin yüzde 80'inin Hakkâri'de olduğu tespit edildi. Yani orada çok ciddi bir çinko rezervi var ve yavaş yavaş bu maden çıkarılıyor. Çoğunlukla açık işletme yapmak durumunda kalıyor oradaki üretici, madenci. Bu konuda ciddi sıkıntılar var, modern tekniklerle üretim yapmasının olanakları bırakılmıyor, o şans verilmiyor kimi güvenlik gerekçeleriyle. Çünkü galeri sistemine geçiş yaptıkları zaman, örneğin yılda ortalama 100 bin ton çinko çıkarılabilecekken açık işletmeyle dağı devirerek en fazla yapabilecekleri üretim 15-20 bin ton pozisyonundadır, dolayısıyla bu konuda bu potansiyelin artırılması gerekir. Belki tamamıyla sizin alanınızda değil, İçişleri Bakanlığının da ilgi alanında bir konudur ve kendileriyle de bu konuyu paylaşıyor, tartışıyoruz. Temel sıkıntı orada galeri sistemine geçilemiyor olmasıdır. Galeri sistemine geçilebildiği andan itibaren ticari anlamda çok ciddi bir ihracat ürünü elde edebiliyoruz. Aynı zamanda, bu konuya bağlı olarak, mesela bizde ham maden çıkarılıyor, ham madeni işletecek tesisler olmadığı için ya Çin'e ya İran'a gönderiliyor. Yani diyelim ki, Hakkâri'de, Van'da veyahut da Şırnak'ta bir yerde bu tesisler inşa edilirse, bu tesislerin inşa edilmesinin olanakları yaratılırsa çıkan madeni külçe hâline getirip ihraç edebilirsiniz. Ama mevcut durumda Hakkâri'deki üretici çıkarıyor, ham olarak İran'a ya da Çin'e gönderiyor, külçe olarak Türkiye geri satın alıyor. Yani çok büyük meblağlar içermeyen yatırım kalemleriyle bunların gerçekleşme imkânı var ama maalesef bu konuda adım atılamıyor. Adınızın bir tarafında "gümrük" var, diğer tarafında "ticaret" var, bu konuları, bunu dikkate almanızı ümit ediyorum.

Muzdarip olduğumuz bir diğer önemli bir husus hayalî ticaret, ihracat meselesi. Ya, Halkalı'da olan bir şeyi dönüp dolaştırıp getirip Esendere'ye bağlamak çok hakkaniyetli değildir, yani sizlerin herhangi bir açıklamasını kastetmiyorum Sayın Bakan ama hayalî ihracat meselesi Halkalı'da -Halkalı'nın adı geçmiyor- sanki Türkiye'nin bütün hayalî ihracatı Esendere Sınır Kapısı üzerinden yapılıyormuş gibi orası hedefe konuluyor, önüne geçecekseniz Halkalı'da önüne geçin. Şimdi, bu konuya ilişkin sıkıntının farkında olduğunuzu düşünüyorum, sizin konuşma metninizi okuduğumda, sizlerin söylediklerine baktığımda sıkıntının farkındasınız ama yani bu konuda da bir haksızlık var. Özellikle, bölgeyle ilişkilendirildiği zaman bölgede ihracat yapan bütün esnaf, yani yasal yollarla ihracatını yapan bütün esnaf potansiyel suçlu muamelesi görüyor. Tüm defterdarlıklar KDV geri dönüşlerini, vergi geri dönüşlerini incelerken hepsine potansiyel suçlu muamelesi yapıyor. En erken geri dönüşlerini altı ay, yedi ay sonra alabiliyorlar. Bu haksızlığı ortadan kaldıracağınızı umut ediyorum.

Bir de, bu sınır kapılarından geçişlerde benim bire bir tanık olduğumu bazı sıkıntılar var. Örneğin, Sayın Bakan, Habur Sınır Kapısı'ndan geçiyorsunuz, köprü mesafesi var, öbür taraf bırakıyor, yolcu geliyor, köprüde bekliyor, dokuz saat bekleniyor Sayın Bakan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zozani, lütfen toparlayalım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Dokuz saat dahi bekleyen yolcular oluyor. Bu arada orada ne yemek ihtiyacını -çünkü köprünün üzerindedir- ne diğer kişisel ihtiyaçlarını hiçbir şekilde giderme şansı yok. Daha on beş gün önce karşılaştığım bir durum: Uygulama şu şekilde: Geliyor adam, aracını açıyor, tüm kapıları açıyor, arka bagajı açıyor, kapıyı açık vaziyette tutuyor, bekliyor, güvenlik görevlisi gelecek, arayacak, geçecek. O vaziyette araç bekliyor, bakıyorum öbür tarafta da görevli sandalyeye oturmuş, telefonundan bir şeyler karıştırıyor. En son dedim ki: "Ya, sen burada ne iş yapıyorsun?", "Ben güvenlik görevlisiyim, araç arıyorum." diyor, "Bütün araçlar orada bekliyorken sen niye burada telefonla uğraşıyorsun?" Vatandaşa eziyet, başka da hiçbir şey yok, vatandaşa eziyet ediyor, saatlerce orada bekletiyor.

Zaman zaman da deniliyor ki: "Efendim, İnternet bağlantımız olmadığı için kayıt giremiyoruz." Sebebi ne? Araştırdık, bir kısım kapılarımızın İnternet bağlantıları uydu üzerindendir, bir kısmı kablo ağ üzerindendir. Yani uydu üzerinden İnternet bağlantılarını bu kapılarda artık hayata geçirmek gerekir. Örneğin, Habur Sınır Kapısı'nda, ki Türkiye'nin şu anda en fazla sirkülasyonu olan kapısıdır. Yani gidin, Silopi'den Habur'a kadar 15 kilometre mesafedir, günün hangi saati giderseniz gidin aşağı yukarı 10 kilometre kuyruk var orada. Bunu biraz daha hızlı, dediğiniz o tek nokta geçiş... Tek nokta geçiş önemlidir, bunu hayata geçirmenizde yarar var.

BAŞKAN - Sayın Zozani, son cümleniz lütfen.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Esendere'de de benzer bir sıkıntıyla karşı karşıyayız, diğer sınır kapılarını gezmedim, gezmiş olsam oradaki sıkıntıları da ifade ederdim ama bunlar bire bir benim tanıklık ettiğim sıkıntılardı, bunları dikkatinize sunuyorum, teşekkür ediyorum.