KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Vekilimizin kapanış son cümleleri "Kızım sana söylüyorum, gelinim anla." misaliyle yani "Sayın Tanal, fazla uzatma." demek istedi. Uzatmayacağım Sayın Vekilim.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Estağfurullah, estağfurullah, sizi de kapsıyor yani.

HASAN SUBAŞI (Antalya) - Herkesi kapsadı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, öncelikle teklifle ilgili emeği geçen arkadaşlara teşekkür ederim. İhtiyaç mıydı? İhtiyaç ama eksik. Eksiklikleri söyleyeceğim yani belki biraz zaman alırsam, süzülmüş bilgilerle uzatmayacağım Başkanım. Bir, mevcut olan bu gerek konkordato gerek iflasta vesairede rehini veren üçüncü kişi, eğer rehin verirse bu konkordatoya müracaat ettiği zaman yani oradaki geçici ve kesin mühlet süresi beklenmeksizin aslında üçüncü kişi tarafından verilen rehinin bence satılabilmesi lazım, buna bir açıklık getirmek lazım. Ben konkordatoya gittim, Süleyman Bey benden alacaklı, beyefendi üçüncü kişi, benim lehime, benim yararıma Süleyman Bey lehine rehin veriyor. Şimdi, konkordatoya ben gittiğim zamandan itibaren yani o rehinin paraya çevrilmesi süre durduruyor, kesiliyor. Şimdi, bir an önce, beyefendi, üçüncü şahıs olarak o gayrimenkulü vermiş benim lehime, eğer satışa çevrilirse, bir, ben konkordatodan kurtulabilirim; iki, alacaklı alacağına kavuşmuş olur arkadaşlar. Yani burada, mevcut olan uygulamada konkordatoya gittiğin andan itibaren hepsi duruyor. Benim sizden istirhamım, bununla ilgili açık ve net bir şekilde getirdiğiniz teklifin 3'üncü maddesine bir ekleme getirin. Üçüncü şahıs tarafından verilen rehinlere gayet rahat o "Geçici ve kesin süre beklenmeksizin satılabilir." ibaresini koyalım, bir.

Bilmiyorum dinliyor musunuz arkadaşlar, tartışıyorsunuz kendi aranızda ama sonra da tartışabiliriz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sizin söylediğiniz husus ne kadar etkili olabilir diye bir...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ona geleceğim ama onu sesli söylerseniz belki cevap veririm.

Şimdi, üçüncü kişinin vermiş olduğu o rehinin borçlunun mal varlığına olumlu ve olumsuz yönde bir etkisi yok ki.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Niye olmasın?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Neden yok? Çünkü üçüncü şahıs sadece o gayrimenkulü rehin vermiş, diğer borçlarımın kefili değil ki, benim konkordatomun kefili değil ki. Vermiş ya "Mahmut Tanal, şu Çankaya'daki gayrimenkulü ben sana rehin ediyorum." Lehime vermiş, niye engelleniyor bu? Eksiklik, bunun bir an önce olması lazım çünkü borçlunun pasifini etkilemiyor arkadaşımızın bana vermiş olduğu rehin.

Bir başka sorun: Konkordato başvurusuyla birlikte ne yapılıyor? Dosyaya gelen paralar varsa da ödeme yapılmıyor, durduruluyor. Şimdi, bunun sakıncası ne? Bir; başvuru anından itibaren... Ya, arkadaşlar, onu ya alacaklıya ödeyin -yüklü paralar geliyor- veyahut da icra müdürlüğüne deyin ki: "Arkadaş, bunu nemalandırın." İcra müdürlüğünde, evet, genel hükümlerde nemalandırma var ama nemalandırılmıyor, o paralar orada duruyor, bankaların lehine oluyor, alacaklının ve borçlunun da aleyhine oluyor. Siz burada Belediye Kanunu'yla ilgili demişsiniz ki: "Eğer harçları ödenmezse işlem yapılmaz, eğer yapılırsa müştereken ve müteselsilen sorumludur." ibaresini getiriyorsunuz. O zaman o ibareyi de getirin, "Bu parayı nemalandırmayan icra müdürü de bu nemalandırmadan sorumludur." deyin yani "Oradaki zarardan sorumludur." deyin. Burada bu iki husus eksik değerli arkadaşlar.

Geliyoruz üçüncü olaya. Şimdi, evet, 5 dosya iyidir rekabet açısından, dosyanın sürüncemede kalmaması açısından yararlıdır, iyidir ancak şimdi, bu iflas idaresine biliyorsunuz 223'üncü maddede alacaklılar arasında da alacak sıralaması nispetine göre seçiliyor temsilci. Bir, arkadaşlar, yani hepimiz, masa etrafında oturan tüm arkadaşlarımız da aşağı yukarı konuyu biliyor. Türkiye'de bugüne kadar konkordatoların da aşağı yukarı yüzde 70'i, yüzde 80'i iflas idaresine borçlu, muvazaalı borçlandırmalarla vesairelerle mutlak suretle kendi güdümünde olan birisini sokuyor arkadaşlar orada yani bu bir gerçek.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Her zaman değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nasıl?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Öyle genel bir kabul olmaz ama ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Üstadım, ben derdimi anlatayım, sen sonra yine cevap. Yine konuşuruz, özür diliyorum.

Şimdi, genellikle bu şekildedir. Bu şekilde olunca değerli arkadaşlar, biz Hâkimler ve Savcılar Kanunu'na neyi koymuşuz? "Kendisiyle şu dereceye kadar yakını olanlar o davaya bakamaz." diyoruz. Gelin, buna, bu konkordato yani iflas idaresi, konkordato idaresi memuruna... "Arkadaş, borçluyla şu dereceye yakın olan kişiler oraya, iflas idaresine veya konkordato idaresine, alacaklar idaresine katılamaz." ibaresini koyun, bir yasaklama getirelim. Yani burada hakikaten büyük sıkıntılar oluşabiliyor. Eğer gerçekten diğer borçlularla biz adil bir dağılımın, adaletin tecellisini istiyorsak oradaki iflas idaresine gelebilecek olan... İdareciler arasında nasıl... Hâkim ve savcılar arasında biz "Efendim, şu hısıma kadar." diyorsak, bence onu biraz daha geniş tutun.

Dördüncü bir konu... Şimdi, siz diyorsunuz ki: Ya, müracaat ettiği andan itibaren bu işletme faaliyetine devam etsin. Okey, prensip anlamında evet ama niçin "Evet." diyoruz burada? Şunun için diyoruz: Bu, faaliyetine devam ettiğinde, işte, 2019'da veya 2020'de konkordatoya gitmemişti ya, iflasa gitmemişti ya, o dönemdeki cirosunu tutturabiliyorsa bunun çalışmasını devam ettirin. O dönem bu insanın, bu şirketin başında konkordato yok, iflas yok. Bu, o dönemde bu parayı kazanamıyorsa, o ciroyu tutturamayacaksa kalkıp konkordatoya veya iflasa gitmiş olan birisine "Gel çalışmalarına devam et." demek biraz amaçla bağdaşmıyor. Yani ona bir kriter koyalım, çalışmasına evet -prensip- ama kriterimiz: "Sen bir önceki yılın cirosunu tutturabilme şartlarını bana ibraz etmen lazım ki ben sana bu faaliyeti vereyim."

Gelelim, müflisin veya konkordatoya giden kişinin... Mahmut Tanal olarak Tanal Çorap İmalat Sanayi AŞ veya Limitet Şirketi kurdum. E, ne yapıyorum? Benim durumum kötüye gidiyor, o Tanal Çorabın yanına "Tanal Çorap Tekstil" ibaresi vesaire eklenerek yeni bir şirket kuruluyor ama yine "Tanal" ibaresi orada duruyor. Peki, ne yapıyorum ben? Yani o şirket orada iflasa gidiyorsa diğerini zaten ben canlandırıyorum. Gelin, gerçekten, tamam, düzgün insanlar çalışsın, kazansın, yatırımı teşvik edelim ama alacaklıları da mağdur etmeyelim, o dengeyi tutturalım. Şunu yapalım biz o zaman: Arkadaş, sen, Mahmut Tanal, konkordato ve iflasa gitmişsen ben sana beş sene şirket kurma yasağını getiriyorum ya. Veya o dönem içerisinde...

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Oğluna da...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anladınız mı yani oğlu vesairesi ayrı bir olay, ona da bu sefer Anayasa'mızın girişimci özgürlüğünü liberal ekonomi ilkesi uyarınca kısıtlayamayız ama en azından Mahmut Tanal olarak beni kısıtla arkadaş. Yani alacaklıları vesaireyi de koruma adına, dengeyi, hak hukuku bulma adına bu dengeyi bulalım.

Ve burada, evet, arkadaşlarımız şeye değindiler... Seçilecek olan 2 arkadaşımız... Burada 241'inci maddede ticari ve ekonomik bütünlük nerede var? İcra ve İflas Kanunu'muzun 83/c'de var zaten. Fabrikaya hacze gidiyorsunuz, siz eğer 83/c'de, o mal yani bir nevi bizim Medeni Kanun'umuzun hükümleri uyarınca mütemmim cüzü durumundaysa, tek başına, ayrıldığı zaman bir ekonomik değer kaybetmiyorsa zaten birlikte haczedilebilir. Birlikte değer biçiliyor ama sizin getirmiş olduğunuz bu 2'nci maddedeki 241'de ...

Arkadaşlar, mümkün olduğunca şunu yapmaya çalışın: Eğer ayrı ayrı değer yapmazsa sizin burada "Efendim, bir bütün olarak." demeniz, gerçi mevcut kanunda var ama buna biraz daha açıklık getiriyorsunuz, bu biraz da o zaman sanki yani bu durumdan etkilenen olumsuz kaç şirket vardı ki kaç firma vardı ki buna ihtiyaç duyuldu, ben onu bilemiyorum. Onu eğer arkadaşlarımız bu konuda kaç tane firma böyle oldu da sıkıntı yaşadık zaten 83'üncü maddesinin (c) bendi zaten bize bu imkânı veriyor.

Gelelim, diğer bir madde, şeyle alakalı olarak, 3'üncü maddede "Kıymeti düşecek ya da muhafazası masraflı..." Ya, bunu arkadaşlar, gerekçeye de baktım, bu kaypak bir kavram, bunu biraz daha en azından gerekçe kısmında deyin ki "Değeri düşecek" ama nasıl değeri düşecek? Şimdi, deprem olmuşsa eski binanın değeri düşer; eğer yeniyse, yeni yapılmışsa yükselir veya bu menkul mallar olsaydı işte, menkul rehinde olsaydı efendim, doğum yapmıştır, buzağı vesairesi bunun muhafazası, korunması vesairesi şey alır, olur. Buraya bir şey yazın değerli arkadaşlarım, Değerli Başkanım; yani bir örnekleme açısından en azından birer örnek yazılırsa iyi olur. Bu, çok kaypak, subjektif bir konu. Biraz bana sıkıntı yaratır, gerekçede de hiç örnek yok.

Geliyoruz, evet, bam telimiz 308/c, 7'nci madde. Canım ağabeyciğim ya, bu kredi kurumlarının verdiği paraları iflasta niye ön sıraya alıyorsunuz? İşçi ön alacağını sıraya almıyorsunuz? Bana biriniz bunu... Ya ben ters anladım veya biriniz bana açıklayın, açık net okuyalım birlikte: "Kredi kurumları tarafından verilen krediler dâhil olmak üzere geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilmiş borçlar..." yani komiserin izniyle borçların akdinde bunlar hangi borçlar bari bunu yazın, belki mal kaçırmak için komisere bastı parayı, orada sözleşmeyi yaptı; yaşadım mı? Yaşadım. Yapıldı mı? Yapıldı uygulamada arkadaşlar. Yani bu "Adi konkordatoda konkordato şartlarına tabi değildir, temerrüt halinde mühlet sırasında dahi icra takibine konu edilebilir ve 206'ncı madde kapsamında rehinli alacaklardan hemen sonra, diğer bütün alacaklardan önce ödenir." Niye diğer bütün alacaklardan, işçi alacağı vesairesi var, ondan önce ödensin?

Bitireceğim, özür dilerim, siz de açıklama yaparsanız...

Yani bu maddeyi zenginleri koruyan bir madde diye algılıyorum eğer yanlış algıladıysam ben özür diliyorum, beni düzeltin, bana anlatın; ben de öğreneyim. Burada bir kayırmacılık maddesi var, eşitlik maddesi burada yok.

Gelelim 8'inci maddesi, zaten o iflas idaresi alacakları arasında ben onu söyledim, burada alacaklar arasında onu seçerken nasıl hâkim ve savcılarda bir yasaklama, dereceleme varsa burada alacaklı ile borçlu arasındaki o yasaklamaya bir kriter getirelim çünkü yaratılıyor alacaklar akraba, eş dost arasında.

Gelelim harçlarla ilgili... Güzel, harçları bu mevzuatı çok iyi bilen Sayın Gökan Bey arkadaşımız burada, bilmiyorum, yanlış bir şey söylersem düzeltirim ama ben mukayeseyle gideceğim. Yargı harçlarıyla ilgili arkadaşlar, dava davalı aleyhine sonuçlandığı zaman veyahut da davacı aleyhine sonuçlandığı zaman harçları davayı kaybeden taraf ödemiyor mu? Ödüyor. Belli bir süre içerisinde var mı? Var. Ödenmezse ne yapılıyor? Müzekkere yazılıyor, tapu sicil müdürlüğünde veya bankada parasına el konuluyor.

Yine, örneği beyefendiden vereceğim, beyefendi kusura bakmasın, çok özür diliyorum.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Niye beni verdiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Beyefendi arkadaşımız, olmazsa ben kendimi kötü konuma düşüreyim.

Şimdi, ben belediyede çalışan memurum, benim üzerimde malım mülküm yok kardeş, hiçbir şeyim yok ama beyefendinin bana müracaat ettiği işlemin harcı çok yüksek, siz burada diyorsunuz ki: "Efendim, kurumla birlikte o işleme izin veren, imza atan sorumludur." Güzel, beyefendinin malı mülkü yok, ben de gayet rahat işimi yaptım, işlemi de gördüm; gayrimenkulde harç ödenmeden izni de alınca gayrimenkulü üçüncü bir şahsa, Süleyman Bey'e sattım, beyefendiyle avantayı da kısmen paylaştık, siz burada bilmeden, farkına varmadan yapmışsınız bunu. Ya, arkadaşlar, yani orada zaten gayrimenkul harç ödenmeden buna izin vermişse hemen müzekkere haciz koysanız devletin o alacağını, belediyenin o alacağını garantiye almadan niye bu işleme izin veriyorsunuz ya? Yanlış, yazık, günah! Yani bu uyarı, önemli bir uyarı. Evet, söyleyecek daha çok şeylerim var.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ederiz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani bu, mesela getirdiğiniz 18/A'yla ilgili, alacaklarla ilgili... Yani mesele icra iflasla ilgili Sayın Başkanım, hakikaten sizinle burada, 4'üncü katta komşuyduk.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sizinle 4 dönemden beri birlikte vekillik görevimizi yapıyoruz. Yani çalışkan, mülayim, kendine özgü bir üslubu olan, çalışan bir arkadaşımızsınız.

Şimdi, benim sizden istirhamım şu: Bari... Yani kötü örnek, örnek olmaz; bugüne kadar Komisyonunuza gelen benim 13 tane İcra İflas Kanunu'yla ilgili değişiklik var.

Şimdi başlıyorum ben bunlara: Şikâyet hakkı, İcra İflas Kanunu'nun 16'ncı maddesinde. Kime getirmişiz? Alacaklı ile borçluya getirmişiz. Şimdi, alacaklı ile borçluya getirmişiz, ben borçluyum yine Süleyman Bey alacaklı, beyefendi de üçüncü yani o da menfaati olan başka birisi. Şimdi, üçüncü şahsın o işlemin iptalinde yararı var. Nedir? Muvazaalı borçlandım ben örneğin, işte, örnek 49'u biliyoruz hepimiz. Yani beyefendi -üçüncü şahsın- bu işlemi şikâyet etme hakkı neden olmasın? Efendim, (27/4), esas numarası (2/3589), Adalet Komisyonunda bekliyor, bu bir.

İkincisi, yine, öğrenci bursları haczedilmesin. İcra İflas Kanunu 82'nci maddesi, bununla ilgili kanun teklifimiz var. Bu nedir? Yine (27/2), esas numarası (2/607), Adalet Komisyonunda bekliyor.

Yine, aynı şekilde İcra İflas Kanunu'nun 82'nci maddesi uyarınca engellilerin işte, araç ve gereçleri haczedilmesin, hatta bir arkadaşımızın bacağı haczedilmişti hatırlarsanız.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Toparlayalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum. Şimdi, arkadaşlar ben siyaseti konuşmuyorum ki kanun teklifini konuşuyorum.

Şimdi, burada engelli olan kardeşlerimizin, vatandaşımızın araç gereçleri haczedilmesin İcra İflas Kanunu kapsamında, onunla ilgili (27/2), (2/482). Bu, Adalet Komisyonunda -sizde- bekliyor.

Yine, aynı şekilde, değerli arkadaşlar, değerli yargıç arkadaşlarım; şimdi, bizim Borçlar Kanunu'nda haksız fiille ilgili zaman aşımı iki ila on yıl arası. Şimdi mevcut olan bu İcra İflas Kanunu'ndaki haksız fiil zaman aşımı çok düşük, mümkünse kanunlar arasındaki uyum sağlanması açısından bunda da yine kanun teklifimiz bizim var yani İcra İflas'taki haksız fiiller açısından, uyum açısından (27/2), esas numarası (2/539).

Yine, aynı şekilde, hakikaten toplumda en büyük sorun, işte, bu çocuğun icrai yolla annesine babasına teslimle ilgili büyük sorunlar yaratan husus. Çocuğun psikolojisi de bozuluyor, ailenin de bozuluyor; bununla ilgili (27/2), (2/626) esas numarası. Bitiriyorum...

Değerli arkadaşlar, bu yine işçi alacaklarla ilgili İcra İflas Kanunu 206'ncı maddede öncelik sıraya gelmesi açısından (27/2), (2/690) esas numarası.

Şimdi, bir başka konu da bu istinafa gitmeyle ilgili sınır 7 bin Türk lirasıydı. Şimdi, bu asliye hukuk mahkemesinde, aile, tüketici, ticaret... Yani bu mahkemelerdeki miktar farklı, icra mahkemelerindeki farklı, o kararlar farklı. Yani onunla ilgili de değişiklik teklifimiz var (27/2), (2/1720) esas. Son, bitiyor.

Yine, 363'üncü maddede on günlük istinafa başvuru var. Biz geliyoruz iş mahkemesinde, asliye hukukta, tüketici mahkemesinde, diğerlerinde "on beş gün" deniliyor. Yani arkadaşlar vatandaşa kargaşa yaratmama adına orada da "15 günlük süre"yi demek lazım yani sürelerde bir yeksenaklığın sağlanması lazım diyorum.

Son olay: (27/4), (2/358) esas numarası. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü hükümleri diyor ki: "Görüşülen kanunla eğer sunulan kanun teklifleri arasında bağlantı varsa onunla birleştirilerek görüşülür."

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - "Birleştirilebilir."

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ve ben bunları sizin makamınıza sunuyorum Bu getirilen -aynı zamanda komisyonunuzadır- İcra ve İflas Kanunu'yla birlikte bizim bu değişikliklerimizin de görüşülmesini talep ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.