KOMİSYON KONUŞMASI

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Tamam, çok hızlı konuşacağım aslında.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Bakanım, göreviniz hayırlı uğurlu olsun inşallah.

Tabii, söylemek istediğim çok şeyler vardı ama süreden dolayı hızlandıracağım. Aslında bu ASDEP'ler kurulduğunda ben ASDEP'lerle ilgili çok inanılmaz ümitlendim çünkü ASDEP şöyle: Eve gidebilip hani, muhtarlarla iş birliği yapıp o evde şiddetin ya da ne bileyim, uyuşturucu kullanımının -çünkü ASDEP ekibini oluşturan kişiler profesyonel, bu konuda eğitimli kişilerden oluşan- ve belki şiddetle ilgili ya da ne bileyim uyuşturucu kullanımıyla ilgili ya da başka bir şey, ailenin yaşadığı başka bir şeyle ilgili bilfiil, hani, içeriden bunları öğrenip bunun tedavisine yönelik eylemler yapmasına yönelik kurulduğunu biliyorum. Dolayısıyla, bu ASDEP noktasında, işe alınacak ASDEP görevlilerinin eğitim durumları ya da kalifiyelerin artırılması yani bu noktada bunun üzerinden gitmemiz gerektiğini düşünüyorum çünkü şöyle bir veri var mı bilmiyorum: Şiddet önce neyle başlıyordu? Sözlü başlıyordu değil mi önce sözlü. İşte, bir küfür, vesaire sonra geçiyor, adam sözlüde ses çıkmadı, hadi bir fiske vurayım. Baktı, gördü, fiske olmuyor, bu sefer fiske değil, tekme atıyım. Tekme attı, baktı, hırsını alamadı, ölümle sonuçlanabiliyor mu? Mesela, böyle bir şey varsa o noktada bu işte ASDEP'ler çok önemli. Yani bunun işte, önce sözlü hakaretle başladığıyla ilgili, bununla ilgili veriler var mı, bununla ilgili bir şeyler yapmalı mıyız, çözüm önerileri var mı? Onu sormak istiyorum, önemsiyorum.

Hocamın dediği "kutsal anne" aslında, siz sunumunuzda çok güzel bir şey söylediniz, dediniz ki: "Şiddet öğreniliyor ve şiddete başvuranların cezalandırılmaması şiddeti tetikliyor." Şimdi, ben kendime düşündüm, 2 kız annesiyim, 2 kız anlaşamıyor doğal olarak. Büyük, küçüğü öpmek istiyor, büyük kızım -ben yaşıyorum- öpmek istediğinde "Aa, git ne öpüyorsun." diyor. Tak deyip, ona bir tane indiriyor karnına. Şimdi, orada anne olarak ben, yapma kızım, bak ablaya el kalkmaz diyorsun... Şimdi, ben sorguluyorum, ben küçük kızıma, o küçük bak, bir daha olmaz diye konuşuyorum ama ceza vermedim, vermiyorum. Yani aslında buradan şu çıkarıldı: Bu küçücük bir örnek, yani kız çocuğu erkek çocuğu fark etmiyor anneler noktasına geliyor.

Biz bu 4'üncü Eylem Planı'nda aslında, eğitimle ilgili yani şimdi, şiddete de baktığımızda şöyle bir sunumda gördüm, 2012 yılından beri böyle artan, böyle yükselen bir trend var, şöyle grafik olarak. Yani yanlış giden bir şeyler var. Yani biz bu noktada eğitimle ilgili, bu eylem planında, eğitimin bence bir 5'inci, 6'ncı artık hedef olarak bu nasıl konulur, bunun şiddete başvuranın cezalandırılması... Okulda, aile içinde de okulda da öyle. Şimdi ne oluyor? Çocuklar okulda kavga ediyor, öğretmeni ayırıyor: "Ya, yapma arkadaşın o." diyor. Bunun cezası olsun. Doğru bir yöntem mi? Sosyolojik olarak, psikolojik olarak uzmanlar bilir ama buradan başlayalım yani bunun on beş sene sonrası böyle.

Şimdi, Hocam "veriler" dedi. Ben de baktım OECD verilerine baktım, bu 2019 verilerine baktım; Türkiye'de yüzde 38, Amerika'da yüzde 36,5, Kanada'da yüzde 1,9. Mesela, merak ediyorum, Kanada ile Amerika dip dibe ne var, yani ne yapmış, Kanada ne yapmış yani nasıl çözmüş? Hani, ne uygulamış, ne kararlar almış? Bunun da önemli olduğunu düşünüyorum. Hemen dibinde aynı karakter özelliklerine benzer 2 ülke. Türkiye'de niye böyle olmuş? Mesela, aynı veri de şimdi, Birleşmiş Milletler verisine baktık, İspanya sıfır gösteriyor ama OECD'de İspanya yüzde 13. İşte, belki verilerle ilgili bir karmaşa var.

Şiddet, evet, bence bir eğitim, bunu çözmemiz lazım. Şöyle bir söylemde bulundu dedi ki: "İşte, on dokuz yıldır iktidardasınız, şiddet yükseliyor, artıyor falan." Değil, bizim AK PARTİ olarak şiddete karşı sıfır tolerans yani biz burada işte, İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık, hadi bakalım. Öyle bir şey yok, sizden daha katı. Ya, bu ülkede düşünsenize kadınlar adında, başörtüleri ya da giyimlerinden dolayı seçilemeyen kadınlar vardı. Bu kadınların seçilmesini sağladık. Şimdi, baktığımızda, 2003'teki İş Kanunu'ndaki düzenleme, işte, 6284 var, 2016 ŞÖNİM'leri... Hiçbir şey yapmıyorsunuz demenin doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum. En son işte, bu İnsan Hakları Eylem Planı inanılmaz güzel ve belki bu Komisyon o eylem planını yeni bir kanunla düzenlemenin de altını yapacak aynı zamanda Türk Ceza Kanunu'muz var. Yani şöylede bir algısal bir sorun var: İşte, ne oldu ben öldürdüm, kravatımı takar, giyinirim, ceza mı yer, beş yıl yatarım diye bir algı var sanki. Öyle bir şey yok, bunun bence işlenmesi lazım. Yani insanlar zannediliyor ki ne olacak elimin kiri ben öldürürüm sonra yatarım. Ya öyle bir şey yok, bizim Türk Ceza Kanunu'muz, 6284'ümüz bu konuda ciddi anlamda da aslında çok da güzel hazırlanmış. Meclis olarak açıkçası bunları hep beraber çıkardık. Yani kadının ekonomik statüsünün güçlendirilmesine yönelik olarak Ticaret Bakanlığında daire başkanlığı var. Kadın istihdamının artırılmasıyla ilgili olarak şirketlere verilen prim teşvikleri var. Evet, kreşler sıkıntı ama şirketlere bu noktada kreş yaparsanız eğer, belli bir çalışanın üzerinde yine böyle SGK, sosyal güvenlik sisteminde prim teşviklerimiz var. Aslında birçok şey yapıyoruz, yine, hep beraber buradan öneriler noktasında güzel kararlar çıkarabileceğimize inanıyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.