KOMİSYON KONUŞMASI

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Değerli Başkanım, çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz.

İstatistikler konusunda, doğrusu, arkadaşlar istatistiklere çok güveniyorlar, özellikle bir arkadaşımız sizin verdiğiniz istatistik rakamları üzerinden üçüncü dünya ülkeleriyle aynı kategoride olduğumuzu ve üçüncü dünya ülkeleri arasında birazcık iyi olduğumuzu söyledi. Siyasi jargonu iyi takip ederim, biraz değişti tabii, eskiden üçüncü dünya şöyleydi: Bir, Amerika; iki, Sovyetler; üç, geri kalan ülkeler. Roma döneminde de şöyleydi, ben izninizle Orta Çağ tarihçisi olarak söyleyeyim: Roma efendidir, gerisi köledir. Dolayısıyla iki kutuplu dünyayı geride bırakalı bir hayli oldu. "Üçüncü dünya" söylemini bizim de bırakmamız gereken dönemler geldi.

Biz, az önce siz istatistikleri arz ederken, OECD istatistiklerine baktık, orada da başka rakamlar ortaya çıktı. Hiç bilmediğiniz bir şeyi bugün burada söylemek durumunda kalacağım. Eğitim fakültesinde hocalık yaptığım dönemde, kimsenin üzerine almak istemediği toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi dersi seçmeli bir dersti, ben uzun yıllar boyunca okuttum, çok emek verdim, gece iki üçe kadar bütün dünya istatistiklerini indirerek birtakım slaytlar, PowerPoint sunuları hazırladım. Dolayısıyla konuya bir hayli hâkimim. Bu seçmeli dersim de bütün öğrencilerin ful seçimiyle banko bir ders hâline geldi. O dönemde de rakamları ben çok iyi incelemiştim, bu dönemde de inceledim. Vallahi şöyle samimiyetle söyleyeyim Sayın Bakanım: Aynı Roma mantığı devam ediyor şu anda. Batı ve Anglosaksonlar özellikle şu anda kapitalizmin de hakimiyetini ilan etmesiyle, bayrak çekmesiyle kendilerini dünyanın efendisi, geri kalanı köle olarak görüyorlar. Bizi de bu köleler arasında bir arslan gibi görüyorlar, kendilerini bizim karşımızda konumlandırdıkları yer arslan terbiyeciliği. Dolayısıyla bu istatistikler noktasında bizim hassasiyeti son derece diri tutmamız gerektiği kanaatindeyim çünkü aynı uluslararası kuruluşlar 2018'in sonuçlarını 2019'da paylaştılar, izninizle söyleyeyim, ironi olsun diye söylüyorum, Dünya İslamilik Endeksi'nde Türkiye kaçıncı olabilir sizce? Bana sorarsanız, açık ara 1'incidir ama bu istatistik sonuçlarına göre, 153 ülke arasında bir yılda 14 sıra gerileyerek -birazcık basın diliyle söyleyelim- şok, şok, şok Türkiye, Dünya İslamilik Endeksi'nde 95'inci sırada. "Vah, tüh, yazık bize!" diyecek, ağlayacak hâle getiriyor.

Burada istatistik uzmanlarına hakaret olsun diye söylemiyorum, istatistik derslerinde ilk öğretilen şeyi de bir kenara yazın lütfen, "İstatistik, şunun adıdır." derler, o tırnak içindeki ifadeyi ben üç noktayla bir kenara koyuyorum ve size bir istatistik vereceğim. Markar Eseyan -toprağı bol olsun, dinince dinlensin- konuşurken demişti ki: "Hocam, mübarek anne terliğinden çok nasibim vardır, hatta bu mübarek anne terliği güdümlüydü. Ben köşeyi dönerken bile -her nasılsa- annem çok güzel atardı, köşeden yansıtmalı olarak yine de ben o terlikle muhatap olmaktan kaçınamazdım çocukluğumda." Küçük bir notla bunu söylüyorum, eğer siz, bana veya Markar Bey sağ olsaydı, ona "Hayatınız boyunca fiziksel şiddete maruz kaldınız mı?" sorusunu sorsaydınız "Evet." diyecektik ama bu istatistik bizim annemize olan saygımızı göstermiyor, annemizin bize olan şefkatini, merhametini göstermiyor. Sadece rakamdan ibaret olaylara baktığımızda bambaşka tablolar karşımıza çıkacaktır. Bu hususta, kadına yönelik şiddette kadına en küçük bir fiskeyi bile ben çok büyük bir şiddet olarak çok önemsiyorum.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hocam, bir şeyi açar mısınız, annenin çocuğa şiddeti normal mi?

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Ben oraya geleceğim.

Bir kadının hayatını kaybetmesini asla kabul edemeyiz. Bizim burada böyle bir Komisyonda bunları konuşuyor olmamız, inanın beni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Müslüman bir erkek olarak, bir Türk bireyi olarak, bu kültüre, bu medeniyete sahip birisi olarak gönülden yaralıyor. Ben bunu ilk başta, tanışmada söyledim. Anne şiddetini hoş görebilir miyiz? Göremeyiz ve Çetin Altan'ı da ben size hatırlatırım, "Türkiye'de kadınlar değil, erkekler şiddet görüyor." şeklinde tersinden bir bakış açısıyla erkeklerin şiddeti annelerinden öğrendiklerine atıf yapan nefis bir yazısı vardır Milliyet gazetesinin eski "Şeytanın Gör Dediği" köşesinde, yazılarına bakarsanız şeytanın "gör" dediği yerden göreceksiniz onu da. Yani biz şiddetin öğrenilmesini, erkeklerin -çok güzel söylediniz sunumunuzda- öğrenilmiş çaresizlik modelini benimsemesini ve bu modeli benimsemede annelerin rolünü de ayrıca bir araştırma konusu yapmanız gerektiği kanaatinde olduğumu burada ifade ediyorum.

Madem hukukçusunuz ve kadın çalışıyorsunuz, 6284'te -temel hukuk normlarını bilen birisi olarak- benim yadırgadığım bir şey var: Evet, Osmanlı'dan çok mükemmel bir hukuk müktesebatı devraldık, bu müktesebatın dili biraz ağırdı, bu dili sadeleştirelim derken kantarın topuzunu kaçırdık. Zaten biz ifrat ile tefrit arasında gelgit yapan bir milletin mensuplarıyız. Ben bundan da memnunum, sıkıntım yok ama mesela, ısrarlı takip geçen toplantıda da söz konusu edildi. Bana sorarsanız eski tabirdeki şu ifadeyi asla karşılamıyor: Musallat olma. Mağduru koruyalım diye çocukların cinsel istismarına -bakın, ben de kullanıyorum- "cinsel istismar" tabirini getirdik, hâlbuki ceza hukukunda, benim bildiğim, cezayı tam vermek için tarifin de tam olması lazımdır. Evet "tecavüz" ağır bir ifadedir "Çocuğu koruyalım." dedik, "Kadını koruyalım." dedik "'Tecavüz'" demeyelim, incitmeyelim insanları." dedik ama hâkimlerimizin elinden biz ceza verecekleri bir terimi çektik, aldık, onun yerine flu, belirsiz, daha net olmayan, kapsamı geniş bir "cinsel istismar" tabiri getirdik. Ben haberleri okurken bile bakıyorum, diyorum ki: Ya bu, cinsel istismar nedir? Yani sadece çocuğa dokunma mıdır yoksa daha ileri boyutlarda bir şey midir? Haberlerde bunun korunmaya alınması ve böyle yapılması doğru, mahkemelerin kapalı yapılması, kapalı oturumlar hâlinde, celseler hâlinde muhakeme yapılması doğru ama hukukta gizlenme, saklanma olmaz, siz, hâkimin eline net yasalar verme durumundasınız.

Sayın Bakanım, bunu size söylediğim kadar Komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve öncelikle kendime de söylüyorum. Bundan sonra Mecliste yasaları flulaştırmadan net tanımlarla, net tariflerle yasaları çıkarmak zorundayız diye söylüyorum.

Kısaca toparlayacak olursak: İstatistikler noktasında bir hassasiyet taşımamız gerektiği kanaatindeyim. OECD'ye göre şöyle, Dünya Sağlık Örgütüne göre böyle, Avrupa kriterlerine göre böyle, sonuçta biz somut deliller üzerinden hareket etme durumundayız. Fiziksel şiddette hayat boyu bir defa maruz kaldınız mı...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Hacı Ahmet Hocam, diğer arkadaşlarımızın sözlerine hiç müdahale etmedim ama sizin sözünüze müdahale etme özgürlüğü hissediyorum kendimde.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Allah razı olsun. Siz bizim Başkanımızsınız.

Hemen toparlıyorum.

Birisi bu dedim, istatistikler. İstatistik dilinin mantığına hâkim olarak yorumları yapma, analizlerin o şekilde değerlendirilmesi. Hukuk diliyle alakalı bir husus daha dile getirdim ben. Bunları arz ederim.

Bakanlığınızı tekrar kutluyorum, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Bakanlığımız sizden önceki Bakanlarımız döneminde fevkalade güzel, yararlı, çok başarılı işler yaptı. Ben sizin döneminizde bunun giderek hızlanacağını, çıtanın yükseleceğini ve sizin de başarılı bir bakan olarak tarihe geçeceğinizi umuyor ve diliyorum.

Saygılar sunuyorum.