KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün saatlerdir tartışıyoruz. Uzun süre usul tartışmalarıyla geçti. Bu torba kanun, gene önümüze gelen bir torba kanun ve bunun, tabii, sakıncaları üzerine konuştuk.

Bakın, 33 maddelik bir teklif var arkadaşlar. 33 maddelik teklifte 21 ayrı kanunda değişiklik yapılıyor. Şimdi, onun, tabii, 2'si çekiliyor -yani, 1 tane kanun- 19'a düşecek; 4 kanunun da bazı hükümleri yürürlükten kaldırılıyor. Toplam 33 maddede 25 kanunda değişiklik yapılıyor. Böyle bir yöntem yok, yani bu, son derece gayriciddi bir yöntem ve ayrıca bunların tali komisyonda da görüşülmemesini de zaten anlamak mümkün değil. Dediğim gibi, bütün, esas itibarıyla konuyla ilgili uzmanlık, ihtisas komisyonlarının kendi konularını, kendilerini ilgilendiren konuları görüşmemesi ve "Bu şekilde görüşmüyoruz." diye yazı göndermesi de son derece vahim bir tablo Meclisin kanun yapma teknikleri açısından. Bunları çok ayrıntılı tartıştık, tekrar uzun uzun tartışmak istemiyorum. Ben geneli üzerinde, tabii geneli üzerinde de konuşmak da zaten mümkün değil böyle şeylerin, o yüzden mecburen maddeler üzerinde konuşuyoruz, böyle bir ters durum var.

BAŞKAN - Onun için maddelere geçelim bence.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Evet, ben de kısaca bitireceğim Sayın Başkan.

Şimdi, kanun tasarısı var öğretmen atamalarıyla ilgili ama aynı zamanda da ondan sonra gelen teklifte de aynı madde var, diğer başka maddeler de var, ikisi birleştirilmiş, böyle bir yöntem.

Şimdi, öğretmen atamaları konusu bizim gündemimizde, en önemli konulardan birisi, buna katılıyoruz. Ve, hatırlarsınız, yazın görüştüğümüz kanunda, torba kanunda ve sonrasında da 2015 yılı bütçe görüşmeleri sırasında Maliye Bakanlığının bütçesini görüşürken verdiğimiz önergelerde de bu konuyu gündeme getirdik. 270 bin-300 bin civarında atanmayı bekleyen öğretmen var. Bize Millî Eğitim Bakanının verdiği rakamlara göre 110 bin-120 bin civarında bir öğretmen açığı var. Tabii, şimdi, onun, işte, burada da gene bir kısmının karşılanması konuşuluyor. Önergelerimizi de verdik, bütün önergelerimiz reddedildi, 100 bin öğretmen atamasına ilişkin önergelerimiz reddedildi ama, şimdi, önümüze, bir bakıyorsunuz, 47 bin kişilik öğretmen ataması geliyor. O zaman niye reddettiniz? Şu anda eğer onları biz çıkarmış olsaydık 2014 yılının yaz aylarında -ki eylül ayında yasalaştı oradaki torba kanun- ya da, gene, aynı şekilde kasım ayında, biliyorsunuz, görüşmeleri yaptık burada, 2015 yılı bütçesi çoktan zaten şimdi öğretmenlerimiz işinin başına gidiyorlardı, evlerine ekmek götürüyorlardı ve mezun oldukları alanda çalışıyorlardı. O yüzden, buradaki sıkıntıyı, yani, neden bunun kabul edilmeyip şimdi geldiğini anlamış değiliz.

Diğer taraftan neden 47 bin kişi, neden daha çok değil? Bir açık olduğu belli. Yani, eğer varsa bu, 100 bin kişi çok rahatlıkla yapılabilir. Şimdi, biz burada 47 bin... Tabii, sorduk, neden 35 bin dedik? Bir kısım kadroların boş bırakılması gerektiğinden bahsedildi. 35 bin... Ama buradaki talep çok fazla Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, devamlı bizim, yani, sosyal medyada, Facebook'larımız, Twitter'larımız, gelen telefonlar, yani, o kadar çok talep var ki, aynı şey sizlere de geliyordur. Gelin, bunu artıralım, yukarı çıkaralım. Mutlaka kadrolar da eğer boş kalacaksa -ki hepsinin belli bir sayıda, tabii, kadronun hareketine dayalı olarak belli bir miktarı boş bırakmak gerekiyor anladığımız kadarıyla- 150 bin kişilik kadroyu verelim, bunun 100 bin kişisini şimdi dolduralım, bu sorunu da çözelim, Türkiye'nin eğitim sistemine ilişkin nicelik problemini eğiticiler anlamında çözelim, aynı zamanda da çok daha nitelikli bir eğitim vermenin yolunu açmış olalım. Bu kadar makul bir talep. Bunu da zaten bu konuya ilişkin önergemizi de hazırladık. Bunu beraber, gelin hep beraber, bütün buradaki parti grupları olarak beraber imzalayalım, çıkaralım. Son derece makul bir taleptir çünkü bu var olan 35 bin kişi bu sorunu çözmeyecek ve diğer taraftaki öğretmenlerden baskı gelmeye devam edecek.

Diğer taraftan, sadece öğretmenler yok. Bakın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında atanmayı bekleyen mühendisler, veterinerler ve teknik personel var. Ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, veterinerler ve tekniker ve teknisyen olmak üzere 20 bin kişilik bir kadro açılmasını istiyorlar. Zaten 20 bin kişilik bir boş kadro var şu anda. Herkes devlette...

BAŞKAN - Herkes devlette çalışacak diye bir şey yok.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bunlar devlette çalışabilir. Yani, ben şunu anlayamıyorum: Devlette neden çalışmasın insanlar? Yani, Türkiye'nin kamu istihdamı açısından daha nitelikli kamu hizmeti sunmasına ihtiyaç var.

BAŞKAN - Her üniversiteden mezun olan, devlette çalışacak diye bir şey yok.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Her üniversiteden mezun olan değil. 70 bin kişi var, 70 bin kişi bekliyor şu anda bunlardan. Yani, bunun 20 bin kişisini alalım kadroya, geri kalan da özel sektörde bulsun. Sonra, sanki ekonomi çok güzel gidiyormuş gibi söylüyorsunuz Sayın Bilgiç, yapmayın böyle. Bakın, özel sektörde ufacık bir kriz durumu olduğu zaman, ekonomi biraz yavaşladığı zaman, daraldığı zaman hemen kapasite kullanım oranları düşer, işten işçi çıkartır, yeni eleman alacaksa almaz. Yani, özel sektör öyle... Biz kriz dönemlerinde ve daralma dönemlerinde özel sektörün davranış biçimini biliyoruz. Kamunun yapması gereken konulardır çünkü tarım stratejik bir sektör, böyle stratejik bir sektörü sizin yetişmiş elemanla destekleme ihtiyacınız var. Tarıma AR-GE'yi getirmek, tarımı teknolojiyle tanıştırabilmek için bu kişilere ihtiyacımız var bizim. Tarım sektörü önemli bir sektör, bütün ülkenin gıda ihtiyacını karşılıyorsunuz. Onu bırakın, turistleri de, gelen birçok turisti, 100 milyon kişiyi doyuruyorsunuz. İhracat yapıp döviz kazandırıyorsunuz. İstihdamın hâlâ yüzde 25'e yakını -yıllar itibarıyla değişiyor- tarım sektöründe ve temelde birçok sektöre de, sanayi sektörüne de girdi sağlıyorsunuz. Pamuğun tekstil sektörünün bir temel girdisi olduğunu düşünelim, şeker pancarı şeker sektörünün temel girdisi. Bu kadar önemli bir sektör, desteklenmeye ihtiyacı var. Kadro istiyorlar Sayın Bakan, 20 bin kişilik kadro istiyorlar.

Kültür ve Turizm Bakanlığında 2 bin kişilik kadro talepleri var, bekleyen insanlar var, eğitim görmüşler; arkeologlar, sanat tarihçileri, çalışacakları alan bu. Bunları alalım kadrolara. KPSS mağdurları var. 3,5 milyon kişi KPSS'ye girmiş, puanını almış, atanmak istiyorlar, merkezî atama istiyorlar. Açılan kadro ne biliyor musunuz? 5.096 kişi. Bir tarafta 3,5 milyon, bir tarafta 5 bin kişi; böyle bir şey olamaz. Türkiye gibi ülkelerde, gelişmekte olan ülkelerde ve bir taraftan nüfusun arttığı ve kırdan kente göçün olduğu ülkelerde kamu hizmetlerinin de hem nicelik olarak hem nitelik olarak daha yeterli biçimde sağlanmasına ihtiyaç var. Bunun için bu kadroları açma ihtiyacımız var.

Yani bir ekonomi, bir ülke yönetimi sadece bütçe açığına odaklanamaz ki. Bütçe açığı nedir? Yüzde 1,1; baktığınız zaman 2015'te, millî gelir içindeki pay olarak söylüyorum. Yani 0,1 puan; 0,2 puan; 0,3 puan artar ama aldığınız kişilerle birlikte sonuçta ekonominin arz kapasitesini artırırız, verimliliğini artırırız ve orta, uzun dönemde çok daha yüksek bir büyüme hızı sağlarız. Yoksa, "Ekonomide bütçe açığını sağlayayım." Özel sektör ne olacak? İnsanların bütçeleri yok, insanlar para kazanamıyorlar, evlerine para götüremiyor. Böyle bir şeyin, sorunların içinde sadece "Kamu sektöründe bir şeyleri düzelttik." diyemezsiniz. Ekonomiye bir bütün olarak bakma ihtiyacı vardır. Özel sektörüyle, hanehalkıyla, firmalarıyla ve kamusuyla hepsi bir bütündür. Bu yüzden bu atama taleplerini de burada dile getirelim çünkü dile getirmemizi istiyor arkadaşlarımız, buna ilişkin, insanlar... Bizler zaten sorunu kanun teklifleriyle de gündeme getiriyoruz ama eğer burada öyle bir şey çözülürse birlikte, ortak bir önergeyle bunları rahatlıkla çözebiliriz ve bir kadro vererek bu sorunları en azından kısmen, hepsi olmasa bile ilk planda çözebiliriz.

Devam ediyorum. 9'uncu maddede, biraz önce sorularımızda da söyledik, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 3'üncü maddesinin istisnaları var, Kamu İhale Kanunu'ndan istisna kılınan işler. Burada birçok bent varmış zaten, (ü)'ye kadar da gelmiş en son. TRT Genel Müdürlüğünün her türlü program, haber, yapım ve yayınlarla ilgili olarak Anadolu Ajansından yapacağı mal ve hizmet alımları da bu kapsam dışında tutulmuş. Neden tutulduğunu anlamış değiliz. Yani neden? Sonuç itibarıyla, Anadolu Ajansı da bir kurum, elbette bir kurumumuz, büyük ölçüde bütçesini de zaten Basın-Yayın, Enformasyon Genel Müdürlüğünden alıyor ama burada başka kurumlar da var, TRT birçok kurumdan alabilir böyle bir yapının içinde. Neden sadece Anadolu Ajansı?

BAŞKAN - Devlet...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Devlet, devlet ama işe geldiği zaman "Anadolu Ajansı özerk." deniyor. Ben özerk midir, şey midir, bunu anlamış değilim. Hatırlıyorsunuz, yazın da sermaye artırımıyla ilgili konuştuk bunları, gene gündeme geldi bunlar.

BAŞKAN - Özerklik ayrıdır. Üniversiteler de özerk ama nereden alıyorlar bütçeyi?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Arkadaşlar, bakın, üniversite olayında, kamu üniversitesi var ama özel üniversitelerde belli destekler var. Kamunun sadece tek görevi Anadolu Ajansından almak değil.

BAŞKAN - Misal olarak verdim, özerk yapıya misal olarak.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Anladım.

Yani TRT oturup sadece bundan, Anadolu Ajansından alır diye bir şey yok. Diğer birçok kurumdan da alınabilir. Önemli olan burada, hangi tür mal ve hizmeti istediğinizdir, açarsınız ihaleyi, bir anlaşma yaparsınız, kim sizin isteklerinize uygun bir biçimde, kaliteli bir biçimde mal ve hizmet sunabiliyorsa ondan alırsınız.

Gene 18'inci madde, biraz önce konuştuk, tekrar söylemek istiyorum. 18'inci madde, adı da üzerinde zaten "Piyasa dolandırıcılığı." Biraz önce arkadaşlardan istemiştim, Avrupa Birliği direktifi dedim, o gelsin, inceleyelim dedik ama şimdi konuşuyoruz, ne zaman inceleceğiz? Bize gönderin.

Yani bir de şunu anlamış değilim: Türkiye'nin her şeyde oturup da kendisini Avrupa Birliği müktesebatına uydurma gibi... Önümüzdeki bir iki yıl içinde girecek miyiz Avrupa Birliğine Sayın Bakan? Sayın Bakan, ne zaman gireceğiz Avrupa Birliğine? Yani oturup Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre, ülkenizin var olan ihtiyaçlarına göre yasa yaparsınız. Yani oturup da bizim Avrupa Birliği normlarına göre yasa yapma gibi bir zorunluluğumuz yok, bu bir aciliyet arz etmiyor ve dediğim gibi, burada ciddi anlamda da sıkıntılar var. Yani ciddi anlamda, piyasayı manipüle eden, yalan yanlış bilgi yayan kişiler geçmişte cezalandırılırken şimdi burada bir menfaat, kendisine veya bir başkasına doğrudan ya da dolaylı menfaat sağlamayla ilişkilendirilmesi ve ona dayalı olarak bu fıkranın yeniden düzenlenmesi yanlıştır diyoruz. Bu yanlıştan dönülmesini istiyoruz, 18'inci maddenin eski hâliyle bırakılmasının daha uygun olduğunu düşünüyoruz. (1)'inci fıkra ve (2)'nci fıkra da böylece daha uyumlu olur.

28'i tabii konuşmayacağız. 28'in çekilmesi güzel oldu. Zaten seçime bir yıldan az kaldığı zaman seçimle ilgili yaptığınız değişiklikler uygulamaya konulamıyor biliyorsunuz. O açıdan da böyle bir... Yani zaten bu son derece yanlış bir uygulamaydı, baştan beri de söylüyoruz. YSK'nın temel kanunlarla belirlenmiş yetkilerinin RTÜK'e devredilmesi yanlıştı, o açıdan, bu yanlıştan dönülmesi iyi olmuştur.

Son olarak, 3 madde var. Sosyal yardım, tam sosyal yardım da değil aslında bunlar ama bir taraftan, işte, "tasarrufu teşvik etmek" deniyor ama sonuç itibarıyla, baktığınızda, bir sosyal yardım mekanizması içinde oluyor, devlet bir destek veriyor. Bir çeyiz hesabı var işte, gene aynı şekilde, konutla ilgili ve doğum yardımıyla ilgili.

Bakın, baştan beri şunu söylüyoruz: Türkiye'de sosyal yardım sistemi son derece yanlış bir şekilde yürütülmektedir, çok başlı bir yapı vardır. Şu an itibarıyla, 2015 yılı program rakamlarını veriyorum, devletin resmî rakamlarını, 8 ayrı kurum tarafından sosyal yardım yapılmaktadır. Bunların bir kısmı nakdî, içinde ayni yardımlar da vardır ve ayni yardımlar son derece politik, sömürüye, suistimale açık olan yardımlardır, miktarı düşüktür, millî gelirin yüzde 1,28'idir. Yapılması gereken, bütün bu sistemin yeniden alınması ve onların bir bütünlük içinde, bütün bir sistem içinde yeniden organize edilmesidir. Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının da buradaki bütçe sunuş metninde bir ifade vardı, işte, "Bütünlükçü, yeni bir sisteme geçilecek." diye, biz de demiştik ki o zaman: Hoş geldin aile sigortası. İşte, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz aile sigortasını bu yüzden söylüyoruz. Aile sigortasıyla böyle bölük pörçük olan, farklı farklı kurumlardan yapılan yardımların hepsini tek bir kurum çatısı altına alıyoruz, "aile sigortası" adı altında. Dediğim gibi, aile sigortası sistemi hepsini bütünleştiren bir yapıdır. Yüzde 1,28 yani başka bir anlamda 1,3 düşüktür. OECD ortalaması yüzde 2,5'tur, sosyal yardımların millî gelirdeki payı açısından. Türkiye'de bu yardımın artırılmasına, bütünlüklü bir sistem kurulmasına, gerçekten bir yoksulluk envanteri yapılarak hak sahiplerine bu ödemelerin yapılmasına ihtiyaç vardır. Böyle bölük pörçük, çeyiz yardımı, oradan bu yardım, buradan bu yardım gibi değil. Tek bir sistem adı altında, aileyi temel alan, hak temelli, aileyi temel alan ama aile içinde, işte, çocuk sayısına göre, engelli varsa, yaşlı varsa, hasta varsa onları da dikkate alan yeni bir sistemin tasarlanması ihtiyacı vardır. Bu şekilde, dediğim gibi, elbette vatandaşımızın, bu ülkede yaşayan insanların yararına olan her şeyin olması gerektiğini destekliyoruz ama bunun daha sistematik, daha iyi bir biçimde yapılmasına ihtiyaç var diyoruz. Şu anda mevcut olan yardım millî gelirdeki pay açısından da, miktar açısından da yetersizdir, bunun da artırılmasına ihtiyaç var. Çünkü burada devlet katkısı var ama devlet kime ne katkı verecek, kim bu sisteme girecek, kim ne yapacak, bunları da anlamış değiliz. Baktığımız zaman, buradaki rakamlar da düşük gözüküyor. Örneğin, "Konut yardımında -baktım ben- devlet katkısı 15 bin lirayı geçemez." diyor. Neden? 15 bin lira nasıl bir şeydir arkadaşlar? 15 bin lira para mıdır arkadaşlar?

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - TOKİ'den aldığı zaman peşinat olur.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani yapmayın arkadaşlar. Bakın, bunlar düşük paralar.

Gene çeyiz hesabında da 27 yaş var, kafamızda birçok soru işareti var, bunları ayrıntılı olarak maddelerde konuşacağız. Mesela, neden 27 yaş? Doğum yardımı... Bunların hepsinin tartışılmasına ihtiyaç var. Dediğim gibi, Türkiye'nin, sosyal yardım sistemini, sosyal sigorta, sosyal yardım ve sosyal hizmeti bir bütünlük içinde çalıştıran yeni bir sosyal koruma sistemine ihtiyacı var ve bunların tek bir kurum, bir çatı altında toplanmasına ve hem yardımın miktarını artırılmasına ve hem de dediğim gibi, daha etkin, verimli bir yardımın yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Evet, ben de teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum