KOMİSYON KONUŞMASI

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, değerli bürokratlarımız; İzzet Bey'in dediği gibi yaklaşık dokuz saat sonra bu işin mahiyetini konuşmaya başladık. Peki, suçlusu biz miyiz bu geride bırakılan dokuz saatin, ya da sekiz saatin, sekiz buçuk saatin sorumlusu biz mi olduk?

SADIK BADAK (Antalya) - Kesinlikle.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Maddeleri siz geri çektiğinize göre demek ki sorumlusu sizsiniz. Yanlış maddeleri getiren siz olduğunuza göre, sorumlusu sizsiniz, itiraz ettiğimiz maddeler yoksa oturup güzel güzel konuşurduk. Dün de Sayın Başkanla bir sohbetimizde ifade ettik, dedik ki...

BAŞKAN - O maddelerin gelmesi bir şeydi yani torba tasarı olarak gelmiş, teklif edilmiş, şimdi çekilmesi de mi suç oluyor Sayın Zozani? Teklif ettiniz, görüştük, müzakere ettik, çıkardık. Şimdi bunun neresi kabahat?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, ben daha cümlemi tamamlamadan...

BAŞKAN - Bunu da kabahat olarak algıladınız da...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, ben kabahat olarak ifade etmedim.

BAŞKAN - Öyle ifade ettiniz, öyle anladım en azından.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, efendim, müsaade etseniz ifade edeceğim.

Biz dün de konuştuğumuzda, ayaküstü sohbet ettiğimizde bu torba tasarıyı, kanun teklifini incelediğimizde biz dedik ki: "Bakın, şu, şu, şu maddelerde problem var. Bu maddeleri çıkaracağınızı beyan edin, gerisini biz kısa sürede görüşelim." Hatta, şöyle bir beyanda bulunduk, dedik ki: "Eğer siz gerçekten Hükûmetin getirdiği tasarı şeklinde görüşmemizi kabul ediyorsanız biz hiç bir araya gelmeden gelelim, oturalım, Komisyonda imzalarımızı atalım; üzerinde konuşma dahi yapmayalım, muhalefet şerhi de yazmaksızın bir saat içerisinde bu işi bitirelim, öğretmenlerin atanmasına olanak veren tasarıyı kabul edelim, geçsin." diye teklifte bulunduk, bunu da söyledik. Ama öyle bir şekle geldi ki artık her torba tasarı ya da torba kanun teklifi önümüze geldiği andan itibaren -şahsen, kendi açımdan ifade edeyim, diğer arkadaşlar nasıl bakıyorlar, nasıl değerlendiriyorlar, onların kendi takdirleridir ama- ben şöyle bakıyorum, diyorum ki: Zaman zaman, oyun olsun diye kendini doğada iyi kamufle eden yaratıklar vardır, hayvanlar vardır, kendini iyi kamufle eden; kolay kolay göremezsiniz, kamufle oldukları için göremezsiniz. Ben de Hükûmetten bu dönemlerde gelen her torba teklif veya tasarıya Ya, bunun içerisine ne kamufle edilmiş diye bakıyorum. Önce onu bulmaya çalışıyoruz, sonra diğerleri üzerinden yoğunlaşmaya çalışıyoruz. Bu düzenlemelerin hepsine karşı olduğumuzu ifade etmiyoruz tabii ki. İfade ettik, dedik ki: Yani, toplum yararına acil olan düzenlemeleri bir an önce çıkaralım, biz de bundan tarafız ama acil olmayan, yanlış anlaşılmaya müsait düzenlemeleri buraya getirmeyelim; hele hele Anayasa'ya aykırı düzenlemeleri hiç getirmeyelim. Çıkarılan maddelerden bir tanesi Anayasa'ya aykırıydı, siz de takdir edersiniz. Çıktığı iyi oldu. Üzerinde ben de değerlendirmeye girmeyeceğim.

Şimdi, bu 23'üncü maddede bir hususa kafam takıldı. Diyelim ki bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı -(1)'inci fıkranın ikinci cümlesi itibarıyla söylüyorum- Amerikalı bir vatandaşla evlendi ve Amerika'da yaşıyor, orada çocukları oldu, bu yardımı yapacak mıyız?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bizim nüfusa kaydolacak mı?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - İşte onu söylüyorum. O yok işte Sayın Bakan burada, o yok burada, onu söylemeye çalışıyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Türk vatandaşları...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bakın, diyor ki...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Türk vatandaşı...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - İkinci cümlenin birinci kısmına bir bakın, virgülden önceki kısmına bir bakın, o yok işte. Almanya'da yaşıyorsa Alman bir vatandaşla evlidir ve çocuğu oranın vatandaşı olacak.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani, Alman vatandaşına para verelim Alman nüfusu artsın diye!

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Mevcut durumda vereceksiniz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bakın, o yok. Sayın Bakan, düzenleme o yönüyle iyi irdelenmemiş. Mevcut durumda götürdüğün zaman bu ırk çoğaltmadır, bu nüfus çoğaltma değil. Mevcut hâliyle kaldığı zaman ırk çoğaltmadır.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Türkiye Cumhuriyet vatandaşı, "ırk" demeyelim de, o insana ait bir kavram değil.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bakın, ben yani cebimdeki sözcükleri çıkarmıyorum, burada sizin getirdiğiniz torba teklifin cümlesi üzerinden değerlendirme yapıyorum. Mevcut hâliyle bıraktığınız zaman, Çin'de evli olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Çin'de doğum yaptığı zaman, o kendisi sizin vatandaşınız olduğu zaman o yardımı yapmak zorundasınız bu hâliyle, Almanya'da doğum yaptığı zaman ya da çocuğu olduğu zaman bu parayı ödemek zorundasınız. Hem de yani bunun erkek ya da kadın olması şartını ortadan kaldırmışsınız. Yani, bir erkek de gitse yurt dışında bir evlilik gerçekleştirirse ve orada çocuğu olursa erkeğe parayı ödeyeceksiniz, bir kadın da evlense...

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Kriter...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kriter yok işte Sayın Vekilim.

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Kriter, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yok, yok.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani, o da diyor ki: "Bundan bir yanlış anlaşılma çıkıyorsa düzeltelim."

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Diyorum, bakın Sayın Vekilim, o yok işte, o kriter yok.

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - "Ona da verin." diyor.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, hayır; mevcut durumda veriyorsunuz. Bu şekilde çıkarsa...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bakalım, bakalım, inceleyelim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bakın, cümle aynen şöyle: "Bu yardım Türk vatandaşı olan anne veya babaya ödenir." Bu cümleden ne anlaşılır? Orada çocuğu olmuşsa... Bir erkek vatandaşımız yurt dışında bir evlilik gerçekleştirmiş ve orada yaşıyor. Çocuğunun oranın nüfusuna kaydı olup olmaksınız, o şart aranmaksızın "Anne veya baba Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysa sen parayı ödeyeceksin." diyor. Bu doğru bir düzenleme değil, onu söylemeye çalışıyorum. Düzenlemeyi bu şekilde yapmaya çalıştığınız zaman ben farklı bir şekilde bir yorum geliştiririm, biraz önce ifade ettiğim gibi. Sonraki düzenlemeyi yapmışsınız, şey var, "Her ikisi Türk vatandaşıysa anneye yapılır." diyorsunuz. Ya, burada çok bariz, nettir. Amerika'da da evlilik yapmış, orada çocuğu oluyorsa... Ama herhâlde sizin düzenlemeden kastınız bu değil. Bu şekilde yani Almanya'nın vatandaşı olabilecek birine Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesinden, hazinesinden yardım yapmak, doğum yardımı yapmak gibi bir kastınız olmasa gerek diye düşünüyorum, o nedenle dikkat çekiyorum. Yani, bu tarz düzenlemeler... Niye madde bazlı konuşuyorum, bu madde bazlı niye düşünüyorum? Yani, maddelerin sırası geldiği zaman birbirimizi daha çok yormayalım diye, düzenlemeleri yaparak gidelim diye düşünüyorum.

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Hiç sıkıntı yok, devam edin, buyurun.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi, bu çeyiz hesabıyla ilgili orada da problem var. Bakın, burada eğer vatandaşa bankada tasarruf yapma zorunluluğu getirirseniz vatandaşı, kusuru bakmayın, hileye teşvik edersiniz. Ne yapar vatandaş biliyor musunuz? Ya, zaten bu ülkedeki gençlerin neredeyse yüzde 25'i işsiz, tasarruf yapma imkânı yok, bankada hesap kurma imkânı yok, bu şekilde bir tasarruf... Ne yapacak Sayın Bakanım biliyor musunuz? Gidecek eşinden dostundan para alacak, bankada hesap açacak, hülle hesap olacak, devlet de oraya para yatıracak. Olmayacak mı bu? Bu olur. Vatandaşı hileye teşvik etmeyelim. Vatandaşı burada tasarrufa teşvik etmiyorsunuz, hileye teşvik ediyorsunuz.

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Birkaç kişi yapar diye...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kaç kişi yapar, kaç kişi yapar?

BAŞKAN - Sayın Zozani, kürsüye geçmiş olmamdan dolayı fırsat bilerek bunları söylüyorsunuz!

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bir saniye, kaç kişi yapar bunu?

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - "Altın artacak, bana borç lazım, ben gideyim bir altın alayım." diye komşudan para istemeye benziyor bu, böyle bir şey olur mu?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Aynen öyle olacak, aynen öyle olacak; devletten 5 bin lira para alabilmek için komşudan 5 bin lira para alacak, bankaya yatıracak.

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Aile yapabilir onu evladı için.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bak, işte, kaç tane tasarruf yapan bulursunuz, siz ona bakın. Burada tasarruf yapanı bulamazsınız. Yani, bu şarta bağlamanın bir anlamı yok. Nasıl bu şarta bağlayabilirsiniz biliyor musunuz? Vatandaşın düzenli, bordrosal geliri vardır; bordrosundan kesinti yapar, bir banka hesabında birikir. Böyle ise bu tasarrufu yapabilirsiniz, işi gücü olmayan vatandaşla bu tasarrufu yapamazsınız, mümkün değil. Neye göre yapacaksınız? Bordroluysa, işçiyse, bir yerde çalışıyorsa, bir düzenli geliri varsa ya o düzenli gelirinden 3-5 kuruş bir hesapta birikmesini sağlayabilirsiniz, kendi adına bir fon oluşturabilirsiniz.

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Ailenin katkısı olur, ailenin geliri vardır ve evladı için belli bir miktarını evlenmesi için bankada fon olarak verir.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Emin ol, ailenin geliri varsa böyle 5 bin liraya da bakmayacak, o ayrı bir şey.

Ayrıca, burada 5 bin lira da vermiyorsunuz yani 5 bin lira vermiyorsunuz. Öyle, öyle kurnazca sözcükler tercih edilmiş ki... Ben her zaman söylüyorum, AK PARTİ kurulduktan sonra şeytan dünyayı terk etmiş çünkü "Benim aklıma bu kadarı gelmemiş." dedi. Ciddi diyorum yani o kadar...

ÖNDER MATLI (Bursa) - Hayır, o fazla oldu, kusura bakma, o kadar da değil.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - O kadar, o kadar şey var ki... (Komisyon sıralarından gürültüler)

Bir de bir şey söyleyeyim.

ÖNDER MATLI (Bursa) - Ama olmaz yani!

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ya, siz de cevabınızı verirsiniz. Ya şimdi o kadar, espriye, ironiye de kapalı olmayın ya, hayat bu kadar ciddi şey değil ya.

Ben şey söyleyeyim: Buraya "azami" diyeceğinize niye "asgari" demediniz, o kadar söyleyeyim ben, madem ki öyle. "Azami" değil de niye "asgari" demediniz, niye? "En az 5 bin lira" de. "En fazla 5 bin lira" dediğin zaman, yahu, şimdi, 500 lira da verirsin, bin lira da verirsin, hiç de vermezsin.

BAŞKAN - E, tasarruf doğrultusunda zaten, bunu söylüyoruz, rahat ol yani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hiç vermezsin ya, bakın, hiç vermezsin. Yahu, zaten amacınız parası olmayan insana yardım etmek değil midir, ekonomik sebeplerden dolayı evlenemeyen vatandaşa katkı sunmak değil midir? "Çok tasarruf yapana çok vereyim, az tasarruf yapana az vereyim." Yani böyle bir uygulama olmaz ki? Böyle bir uygulama, zaten sizin bu hususu gündeme getiriş felsefenize aykırıdır. O zaman buradaki "azami"yi de çıkarmanız gerekiyor, "asgari" yapmanız gerekiyor. Belki de yazım hatasıdır bu. "Asgari" yapmanız gerekir ki 5 bin lira vereceğiniz garanti olsun, onun dışında amacına hizmet etmez. Bence bunu bir tasarruf zorunluluğuna bağlamak maksada hizmet de etmeyecek.

Sayın Bakanım, bir kereye mahsus veriyorsunuz, devlet bir kereye mahsus bu teşviki yapıyor. Bunu ille de bir tasarrufa, vatandaşı dolambaçlı yollara teşvik etmenin bir anlamı yoktur.

BAŞKAN - Maddede değerlendirelim bunu, maddede değerlendirelim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bu şekilde bir düzenleme getirin diye düşünüyorum.

Diğer maddelerle ilgili ayrıntılı çok şey söylendi. Kafanızı şişirmemek için bu TRT-Anadolu Ajansı arasındaki ilişkilere hiç girmeyeceğim, sonra konuşurum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, sağ ol Sayın Zozani.