| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .03.2015 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bugün çok üzüldüm. Yani, bu tür görüşmeleri bu şekilde, bu üslupla yapmamamız lazım. Bizler milletvekili olarak yasama faaliyetiyle, denetim faaliyetiyle ilgili bir şeyler yapmak, hizmet vermek zorundayız seçildiğimiz insanlara, bu topluma. Bunun için de yazılı kurallar var ama bir de sözlü kurallar var onlardan önce. Bunun bir etiği var, bir ahlakı var. Nasıl hepimiz Ticaret Kanunu'na göre basiretli iş adamı gibi davranmak zorunda isek milletvekili olarak da aynı şekilde basiretli olmak, ahlaklı olmak, etik olmak zorundayız. Buraya getirilen kanunun usulü, buradaki görüşmelerin usulü, hepsinin bir düzen içerisinde olması lazım ve örnek olması lazım topluma. Aşağıda kamu düzeniyle ilgili bir kanun görüşüyoruz, iç güvenlik yasa tasarısı, polis vazife ve salahiyetlerini artıyor. Orada sokağın asayişinden bahsediyor ama kamu düzeni biliyorsunuz çok geniş bir kavram, toplumun her kesimini ilgilendiriyor. En başta da kamu kurumlarını ilgilendiriyor, toplumu doğrudan ilgilendiriyor, ahlakı ilgilendiriyor, adalet anlayışını ilgilendiriyor. Bizler burada örnek olmalıyız bu kamu düzeni konusunda. Sokağın asayişi sonra sağlanır ama öncelikle bizler burada görevimizi yapacağız, örnek olacağız, ondan sonra bütün bunlar olabilir.
Bu tasarının gelişi, teklifin gelişi de, görüşülmesi de çok yanlış bir şekilde oldu. Siz mümkün olduğunca usulle ilgili kimseye fazla söz vermeden bir an önce çıkarmaya çalıştınız, hızlı bir şekilde geçirmeye çalıştınız. Olmaz bu şeklide.
Şimdi, bugün ayın 12'si, 12 Mart. En fazla 5 Nisana kadar çalışabileceğiz. Yani, üç haftalık bir zaman var en fazla. Bu süre içerisinde, buradan çıkan bir torba kanun aşağıda zaten bekliyor, iç güvenlik paketi var, daha yarısına gelinmedi, bugün ancak gelinecek, görüşülecek daha, en az üç haftalık bir süresi var onun. Ne zaman bütün bunlar çıkacak? Bunlar içerisinde, bakıyorum, şu 33 madde gelmiş, çok önemli ve acil olan bir tane var, bu öğretmenlerle ilgili, kadroyla ilgili bir konu, onun dışında yok. Bunlara sizin direnmeniz lazım. Siz sadece iktidar adına değil, muhalefet adına da, Komisyon adına da bütün bunları göğüslemek zorundasınız. Çok önemli, anayasal bir Komisyonun başındasınız, 40 kişilik bir Komisyonun. Bir bakan kadar önemli bir görev yapıyorsunuz. Onun için bu konuları da göğüslemek zorundasınız.
Şimdi, bunun görüşmeleri büyük sıkıntı yaratacak. Milletvekilleri haftada üç gün Genel Kurulda çalışırlar biliyorsunuz, onun dışında, halkla beraber olurlar, toplumun, sivil toplumun çeşitli kesimlerine giderler, görüşürler, oradan bilgiler alırlar yani iç içedirler. Bu görevlerimizi yapamıyoruz. Seçim zamanı, birçoğumuzun ön seçimden dolayı işleri var, gidemiyoruz. Uğraşıyoruz gece sabahlara kadar, kaç haftadan beri sıkıntı içerisinde uğraşıyoruz. Bütün bu konularda bir anlayış gösterilmesi lazımdı.
Bakın, burada bu 33 maddenin -dün gece baktım çalışırken- 24 kanunla ilgisi var, 24 ayrı kanunla ilgisi var. Böyle bir şey olur mu? Bu, tabii bu kadar kısa zamanda geçebilir mi? Bilgi almamız, bilgilenmemiz, birçok şeyi yerli yerine oturtmamız bile zaman alıyor ve buradaki kanunların birçoğu da bizim dönemimizde yani 24'üncü Dönemde çıkan kanunlar. Onları düzeltiyoruz şimdi tekrar. Niye? Kavga, dövüş, alelacele çıkardık zamanında, şimdi onlar uygulamaya daha doğru dürüst geçmeden yeniden düzeltmeye çalışıyoruz. Olmaz böyle bir şey. Mümkün olduğunca temiz iş yapmamız lazım, düzgün çalışmamız lazım.
Şimdi, gerekçelerine baktım, gerekçeler de çok kötüydü, kanunun gerekçeleri. Birçoğunun madde gerekçelerini anlamamız mümkün değil, birçoğu aynı yazılmış; aynı ifadelerle, aynı cümlelerle gerekçe yazılmış.
Ben bu kanunun bu şekilde çıkmasının çok zor olduğunu düşünüyorum, görüyorum. Onun için, sadece bu öğretmen kadrolarıyla ilgili maddeleri çıkaralım acil olarak, çok uğraşmayalım, bir an önce çıksın. Bekleniyor, kamuoyunda da önemli bir beklentisi var bunun. Çok uzatmadan bunları yapalım. Genellikle arkadaşlarımız susarak çalışıyorlar yani susarak kanun yapıyorlar, girmiyorlar görüşmelere.
BAŞKAN - Maddelere geçmedik ki.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Maddelere geçtiğimizde de bütünü üzerinde de çok girmiyorlar. Bir an önce çıksın, uzatmayalım diye görüşmelere katılmıyorlar. O zaman da verimli olmuyor, tartışamıyoruz karşılıklı. Sadece bürokratlara sorma imkânımız oluyor, kendi muhalefet milletvekilleri birbirimizle tartışıyoruz ama iktidar girmediği için yeterli şekilde tartışılmamış oluyor, olgunlaşmamış oluyor, o şekilde çıkıyor.
Bunların önemsiz olduğunu söylemiyorum, birçok madde var ama acil değil çoğu. Onun için acil olanlarını bir an önce çıkaralım diye düşünüyorum.
Şimdi, mesela maddelerden bazı notlarım var. Şu tüketici... Mesela, o, otuz aydı, otuz altı aya çıktı, şimdi kırk iki ay. Niye böyle hiçbir gerekçesi olmadan... Zaten izah edilemedi de.
BAŞKAN - Onu çıkardık biliyorsunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tamam, biliyorum...
BAŞKAN - 1, 2, 3, 28...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 28'i de çıkardık, evet.
Bir de şu çeyiz yardımında 27 yaşla sınırlandırılmış. Neden öyle bir yaş getirildi acaba? Nedir onun gerekçesi? Yani, demografik bir sonuca göre mi öyle bir yaş...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Erken evliliği teşvik, 27'den öncesi erken düşünülüyor. Yani "35'de evlenme, 27'de evlenirsen devlet sana ilave katkıda bulunacak." diyor.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakanım, 30'a kadar, 35'e kadar evlenmemişse evlenmesinde bazı zorluklar var, maddi zorluklar var demektir. Onu teşvik etmemiz daha doğru değil mi aynı zamanda?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşvik değil. İktidara geldiğinizde siz de onu yaparsınız.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İnşallah, Sayın Bakanım. Ama yani gerekçesini anlamamız lazım, onu söylüyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bir iki cümle ekleyelim Bülent Bey, niçin bu yaş tercih edildi diye. TÜİK ortalama bir evlenme yaşı belirlemiş -yine aynı noktaya gelir de- ortalama evlenme yaşı erkekler için 26 -noktası var- hanımlar için de 23,6. Dolayısıyla da erkekler için düşünmüş ama burada 27, en üstteki olanlar... 27 yaşın altında Türkiye'de yarıdan fazla insanların evlenme çağı... Dolayısıyla "Bu yaşı geçirmesinler, devlet de ilave katkıda bulunsun diye tercih edilmiş." diyorlar.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Mesela, bu, makul bir gerekçe oldu.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sizin dediğiniz hâlâ geçerli.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Nüfus istatistiklerine bakıldı, nüfus istatistiklerine göre Türkiye'de ortalama evlenme yaşı budur, onun için de bu yaşı tespit ettik." Bu güzel bir gerekçedir Sayın Bakanım ama bunun gibi gerekçeler olması lazım. Yani, işte "27 yaptık..." Tamam...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bunu kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Rica ederim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bazısı makulü de kabul etmiyor yani ne desek... Yine de dediği gibi diyebilirdiniz: "Ya, 35'e teşvik verin çünkü zaten vakti geçmiş, tren de gidiyor. Hiç değilse teşvik ver de treni de yakalasın." da diyebilirdiniz. Dolayısıyla, makulü kabul etmek de, tasdik etmek de bir erdemdir. O bakımdan ben de teşekkür ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Estağfurullah, teşekkür ederim.
Şöyle: Siz bir gerekçe gösterdiğiniz için onu kabul ettim ama "Yok, benim canım böyle istedi. Biz 27'yi uygun gördük." dediğinizde biz de karşı bir gerekçe ileri sürebiliriz. Ama "Biz nüfus kayıtlarına baktık, Türkiye'deki -demografik- ortalama evlenme yaşına göre böyle bir tespit yaptık." dediğinizde konu daha farklı ele alınır. Biraz önce söylediğim için... Kaldırılan maddeler mesela... 30'den 36'ya çıkarttık, şimdi 42. Neden? Gerekçesi yok. O gerekçesiz bir maddeydi, çıktığı iyi oldu. Bu tür şeylerin gelmesinin de anlamı yok. Bunları tartışmak da zaten afaki olmuş oluyor. Subjektif tartışıyoruz, objektif bir kriter olmayınca subjektif tartışıyoruz, boşu boşuna geçiyor zaman da.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.