KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırmasıyla başlayan gerilim ve çatışma sürecinde yaşanan hak ihlalleri ve Türkiye'deki Ermeni vatandaşlarımızın durumuyla ilgili size 7 sayfalık değerlendirmelerimizi ve önerilerimizi sunduk.

Tekrarına girmeden ve fazla da zamanınızı almadan başlıklar şeklinde sayacak olursak Büyük Önder Atatürk "Azerbaycan'ın sevinci sevincimizdir, kederi kederimizdir." başlığıyla Türkiye'de tabii ki, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Azerbaycan'ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir." sözü Türkiye ve Azerbaycan'ın birliğinin, kardeşliğinin, beraberliğinin nişanesidir. Mensubu ve neferi olmaktan gurur duyduğumuz Cumhuriyet Halk Partisinin dost ve kardeş Azerbaycan halkına yaklaşımı kurucumuz ve ilk genel başkanımız Atatürk'ün çizdiği çerçevededir. Seçmenin takdiriyle Türkiye'nin ana muhalefet partisi görevini üstlenen Cumhuriyet Halk Partisi her zaman Azerbaycan halkının davasının güçlü destekçisi olmuştur ve bu tutumu tereddütsüz bir şekilde devam ettirecektir. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Sayın Kılıçdaroğlu'nun "Her koşulda Azerbaycan'ın yanındayız." sözleriyle nitekim Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dünya kamuoyunda 2020 Dağlık Karabağ Savaşı olarak adlandıran sürecin hemen başında sıcağı sıcağına yaptığı değerlendirmede, her koşulda Azerbaycan'ın yanında olduklarının altını çizmiştir. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu, "Her koşulda Azerbaycan'ın yanındayız. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Azerbaycan vatandaşlarını kucaklıyoruz." demiştir.

Yine, Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu 18 Ekim 2020 tarihinde Azerbaycan'ın Bağımsızlık Günü dolayısıyla sosyal medya üzerinden yayınlanan mesajında işgal edilen topraklar için mücadele eden Azerbaycan'ı saygı ve sevgiyle selamladığını belirterek şunları kaydetmiştir: "O yiğit insanlar kendi ülkelerinin, insanlarının haklarını koruyorlar. Sadece bizim değil, aslında bütün demokrat dünyanın Azerbaycan'a destek vermesi lazım. Kaldı ki Sayın Aliyev çok güzel bir tanımlama yapmıştır 'Biz Ermeni halkına düşman değiliz, Ermeni yönetiminden şikâyetçiyiz. Dost olarak 2 halk yan yana gelebilir ama Ermeni yönetiminin Azerbaycan topraklarını işgal etmesi asla kabul edilemez. Biz onların her zaman yanındayız:'"

Ermenistan'da tabii, planlı bir sivil katliam söz konusu olmuştur. Bununla ilgili olarak raporda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir, bunun tekrarına girmeyeceğim.

Üçüncü başlık olarak da Cumhuriyet Halk Partisinin Ermenistan yetkilileri hakkında suç duyurusu vardır, bunu da sayın makamınıza bildirmiş olduk. Burada Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırması bir insanlık suçudur, bu da bizim Türk Ceza Kanunu'muzun 76'ncı maddesi kapsamında insanlık suçu olarak düzenlenmiştir. Yetki anlamında Türkiye'de soruşturma ve kovuşturmanın olabilmesi bizim CMK'nin ve Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümlerinde ve Ceza Kanunu'nun 8'inci maddesinde bunların Türkiye'de yargılanabileceğine ilişkin açık ve net hükümler vardır. Azerbaycan'daki tahribattaki izlenimlerimiz ve oradaki gözlemlerimiz hakikaten Azerbaycan'a gerçekleştirilen ziyarette sivil kayıp veren Gence, Berde, Terter gibi kentlerde yaptığımız incelemelerde sivil yerleşim yerlerine yönelik ağır tahribatları bizzat hep birlikte alt komisyon olarak gözledik. Türkiye'deki Ermenilere yönelik nefret söylemi ve Sayın Başkan bunu belirtti. Hakikaten bu konuda şey konusu söz konusuydu. Basınla ilgili resmî ilan verilmemektedir. Bu belki notlarınız arasında vardır, zaman eksikliğinden dolayı söyleyememiş olabilirsiniz ama böyle sıkıntılar da vardı. Evet, yardım yapılmıştı, ona teşekkür ediyorlar fakat bir yardımla olmuyor. Nasıl diğer gazetelere ilanlar veriliyorsa bu basına da ilan verilmesini talep etmişlerdi Sayın Başkanım.

Şimdi, bu anlamda Türkiye'deki Ermenilere yönelik nefret söylemi, alt komisyonumuzun alt başlıklarına bir de Türkiye'deki Ermeni vatandaşlarımızın durumunu oluşturmaktadır. Vurgulamak gerekir ki din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olan laiklik ilkesi üzerine temellendirilen Türkiye Cumhuriyeti'nde hangi inanca, hangi dine, hangi ırka sahip olursa olsun tüm yurttaşlarımız eşittir, aynı haklara sahiptirler. Bu topraklarda doğup büyüyen, cebinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık kimlik kartını taşıyan Ermeni asıllı yurttaşlarımızla etle tırnak gibiyiz. Azerbaycan ile Ermenistan Devleti arasındaki çatışmalarda ihtilaflı meselelerden dolayı Türkiye'deki Ermeni yurttaşların rahatsız edilmesi, hedef alınması bizler açısından kabul edilemez bir tutumdur. İstanbul'daki, Türkiye'deki Ermeni vatandaşlarımızın durumuna dair çalışma ziyareti kapsamında misafir olunan Türkiye Ermenileri Patrikliğin Türkiye Ermenileri Derneği ile ilgili kurumlar ve STK'lerde, bazı medya organlarındaki, sosyal medya platformlarındaki ayrıştırıcı, ötekileştirici dilden, nefret söyleminden yakınılmıştır. Ziyaret edilen Ermeni kanaat önderleri, aydınları, iş insanları ve gazeteciler, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Yukarı Karabağ eksenli patlak veren hadiselerde münferit de olsa kimi şahıs ve grupların kurum önlerine kadar gelerek provokatif davranışta bulunmasının kendilerini son derece üzdüğünü dile getirmişlerdi.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; burada son söz olarak şunu söylemek isterim: Şimdi, Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırmasıyla ilgili aslında 3T formülünü önermek lazım.

1) Ermenistan'ın Azerbaycan'ın tüm topraklarını tanıması lazım.

2) Tazminat vermesi lazım.

3) Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanıması, tazminat ve topraklarını da geri vermesi gerekir.

Orta Doğu'da, aynı zamanda tüm Balkanlarda, her tarafımızda, tüm komşularda gerçekten barışa, huzura, mutluluğa ihtiyaç vardır. Buradaki herhangi olumsuz bir tavır tüm coğrafyada sıkıntı yaratmaktadır. Bu anlamda, işte son günlerde görüyoruz tabii bu da inşallah karşımıza böyle bir sorun olarak çıkmaz. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. İşte bizim şu anda boğazlarla ilgili, Amerika "Yok efendim, biz talimat verdik. Gemilerimizi Karadeniz'e çıkaracağız..." Yani inanın, bugüne kadar eğer Karadeniz Orta Doğu gibi bir savaş alanına dönüşmemişse işte Türkiye Cumhuriyeti devletinin anahtarı olan Montrö Sözleşmesi'nin kilidini Türkiye'nin o boğazlara vurmasından kaynaklanmaktadır. Bununla ilgili savaş uçaklarının Karadeniz'e sokulması bizim coğrafyamız açısından, geleceğimiz açısından bir risk teşkil etmektedir. Montrö'ye sahip çıkmamız gerekiyor.

Vermiş olduğumuz bu öneri ve görüşlerimizdeki raporumuzun da raporla birlikte oylamaya sunulması ve bu şekilde kamuoyuna tanıtılmasını istirham ediyorum.

Saygılarımı sunarım.