KOMİSYON KONUŞMASI

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, ben kısmi bir açıklamayla soru soracağım, o da şöyle: Tabii ki arkadaşlar Diyanet İşleri Başkanlığını eleştiriyorlar, kurulduğu tarihten itibaren, 1920'li yılların gerekçeleriyle birlikte Diyanet İşleri Başkanlığına o yıllarda bir meşruiyet zemini oluşturuyorlar.

Tabii, kendi içerisinde haklılık payı vardır bunun, ama sonraki yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı ile laiklik ilkesinin birlikte bu ülkede yaşatıldığı ve organizasyon yapısıyla da bütün bir halkı, özellikle Sünni halkı merkezde tutmanın en önemli argümanlarından, araçlarından birisi olarak kullanıldığı bir gerçektir. Yani kurucu akıl Diyanet İşleri Başkanlığının dışında Alevileri ehlîleştirirken, uzun sürede, çok uzun bir müddet içerisinde de Sünni kesimi Diyanet İşleri Başkanlığı altında standardize etti. Yani bu bir gerçeklik, fakat bu meselede devletin durması gereken yeri, o plüralist laiklik anlayışı çerçevesinde durması gereken yeri iyi tanımlarsak bu sorunu iyi tanımlamış oluruz.

Yani geçmişte iyi olan Diyanet İşleri Başkanlığının bugün neden kötü olduğu sorusuna iyi bir şekilde cevap vermek lazım, YÖK'e de böyle bakmak lazım, Millî İstihbarata da böyle bakmak lazım, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine de vesaire.

Yani bu şöyle olmamalı: Bir araç olarak düşünüldüğünde, bu aracı eline geçirdiğinde kendi mahallelerine güç devşirmek için kullandığı bir araca dönüştürmemek lazım.

Yani geçmişte, 1937, 1938 olaylarında, Alevilere yapılan o katliamın anlamını bilmeden veya Ağrı'da yapılanların veya Kürtlerin Anadolu'nun birçok yerine Güneydoğu'dan sürülmesinin gerekçelerini bilmeden, yine bu ülkede yasaklı dillerin ne anlama geldiğini iyi ifade etmeden, yine, tekke ve zaviyelerin Aleviler açısından, özellikle cemevleri açısından ne anlam ifade ettiğini bilmeden...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, böyle olur mu? Demin niye söz almadı?

BAŞKAN - Evet, Sayın Yavilioğlu, soruya geçersek...

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - ... yine Anayasa'nın 24'üncü maddesiyle birlikte, Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun din eğitimiyle beraber, teknik anlamda din eğitiminin verilmesinin nasıl sağlanacağını çok iyi yerli yerine koymadan bu meseleyi anlamak çok da kolay değil.

Onun için, değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Yavilioğlu, soruyu da sorarsanız.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Başkanım, böyle olmaz, bu işin usulü var.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Bunların ne ilgisi var, anlamadım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Uludere'deki katliam...

BAŞKAN - Sayın Yavilioğlu, soruya gelirseniz lütfen...

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Soruyu soracağım.

BAŞKAN - Evet, buyurun.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, bu olur mu?

BAŞKAN - Sayın Keskin...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Olur mu böyle Sayın Başkan?

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Yani daha dün YÖK aracılığıyla, Millî Güvenlik Kurulu bildirileriyle, 407 sayılı Millî Güvenlik Kurulu Brifingi'yle... (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

Müsaade ederseniz arkadaşlar...

/RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Biraz önce Sayın Özel konuşurken de aynı hassasiyeti göstermenizi beklerdik.

BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Konuşma hakkıyla soru sorma hakkı aynı şey mi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, lütfen soru...

BAŞKAN - Yani aynı şekilde Sayın Yavilioğlu da konuşmamış, soruyu sormadan önce bir açıklama yapıyor.

Sayın Yavilioğlu, buyurun lütfen. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle olmaz.

BAŞKAN - Bitiriyor arkadaşlar, lütfen...

Sayın Tanal, yani lütfen, biz toleranslı bir şekilde şey yapıyoruz, arkadaş da sorusuna geldi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, süreye itiraz eden yok, şunu söylüyoruz: Yani siz Uludere'deki katliamı niye konuşmuyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Süreye itiraz eden yok... (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Evet, lütfen.

Sayın Yavilioğlu, tamam, buyurun.

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Bitiriyorum.

Daha düne kadar bu ülkede YÖK aracılığıyla da, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla da, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği aracılığıyla da, Başbakanlık Takip Koordinasyon Merkezi aracılığıyla da, Başbakanlık Kriz Merkezi aracılığıyla da bu ülkede bir kesime baskı yapıldı. Bunlar o zaman o şekilde kullanıldı. Eğer şu şekilde tartışırsanız... Bakın, Alevilik meselesinde, ben, devletin tarafsız, her mezhebe ve dine eşit uzaklıkta, onların sadece bu inançlarının ihtiyaçlarını karşılaması gereken bir yerde durması gerektiğine inanan bir kişiyim.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Biz de aynı şeyi söylüyoruz.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Tamam, biz de aynı şeyi söylüyoruz.

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Dolayısıyla, bunu tartışırken, arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığının geçmişte olanlarla birlikte veya diğer kurum, kuruluşların geçmişte olanlarıyla birlikte, diğer kurum, kuruluşlar aracılığıyla geçmişte yapılanlarla birlikte bugünkü gerçekliğini ve hak ve özgürlükler temelinde, eşit vatandaşlık temelinde karşılığını oluşturmak lazım.

Tartışırken bu kurumları "Geçmişte iyiydi, bugün çok kötü." şeklinde tartışmak bizi doğru bir yere götürmez.

Evet, Diyanet İşleri Başkanlığı içerisinde Alevilerin temsiliyetinin ne olması gerektiğini gerçekten ben de merak ediyorum, bunu Sayın Başbakan Yardımcıma sormak istiyorum.

Son bir soru, devlet Aleviler konusu başta olmak üzere nerede durması gerekir, bunun tespiti nasıl olmalı, nasıl yapılmalı, bunun da cevabını merak ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.