| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .02.2015 |
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, değerli bürokrat arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha öncesinde bu konu çevreyle ilgili konuşulması gereken bir konuyken şimdi bir geçici 8'inci veya 12'nci maddeyle ilgili ve bir de kıyıyla ilgili gelmiş olması doğrusu benimsediğim bir konu değil. Ama gelmiş olması nedeniyle de hem geneliyle ilgili hem de maddeyle ilgili biraz bilgi vermek istiyorum, paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakan yerine Sayın Müsteşarın gelmiş olması da bir başka önemsenmiş bir konu diye algılıyorum.
BAŞKAN - Ben özür dilerim, o konuda açıklama yapmadım. Sayın Bakanımız dün akşam beni aradılar, özür beyan ettiler Azerbaycan'da bugün olacaklarından dolayı. Özür dilerim, benim baştan söylemem gerekiyordu.
Buyurun.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Şimdi hadise şu: Türkiye'de enerjiye ihtiyaç var, kabul. Kalkınma için enerji gerekli mi? Gerekli. Enerjinin özellikle dünyada olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda yenilenebilir enerji noktalarına gitmesi önemli mi? Önemli. Ama bizde bir program ve plan dâhilinde yok. Dünya neden böyle bir önlem alıyor? Dünyanın böyle bir önlem almasının nedeni küresel ısınma. Küresel ısınmanın getirdiği iklim değişiklikleri, onun sonucu doğabilecek kuraklık, tarımsal alandaki ciddi sorunlar, yaşam alanlarının ortadan kaybolması. Onun için, dünya küresel ısınmanın getirdiği değişiklikler karşısında enerjiyi mutlaka "Olmazsa olmaz." diye dayatmıyor. Sürdürülebilir bir noktada enerji olmasını talep ediyor. Bunun için de bir dizi toplantılar yapıyor. Ne yapıyor yaptığı toplantılarda? "Nükleer santrallerin kömürle çalışanlarının sınırlandırılması." diyor. Bizim, Kyoto Protokolü'ne imza atmamızın altında da bu var, yenilenebilir enerjiye doğru yatırımların yapılması. Yani dünyayı korumaya yönelik bir çalışma yapıyoruz, detaya girmeyeyim. Biz ne yapıyoruz? Anayasa'nın iptal ettiği madde geçici madde 8. Okumama gerek yok. Biraz önce Sayın Başkan okudu. 31/12/2018'e kadar enerji gereksinimi nedeniyle termik santrallerin çevre mevzuatı açısından kendini tamamlamalarıyla ilgili süre veriyorsunuz, Anayasa Mahkemesi bunu iptal ediyor, yeni düzenlemeleriyle 2019'a kadar muaf tutuyorsunuz. Üstelik bir önceki kanunda, Enerji Kanunu'nda, 2013'te görüştüğümüzde, 2018'e kadar her ne kadar muaf tutuluyorsa da Bakanlar Kurulu kararıyla yetki verilerek üç yıl daha uzatma yetkisi var. Siz de biliyorsunuz. Şimdi bunu neden 2019'a getiriyorsunuz, bunun mantığını anlamış değilim.
Notlarınızı alın, yanıtlarsanız sevinirim.
İkinci bir olay: Bizim buradaki amacımız ÇED'den tamamlanmayla ilgili bir talep mi var ertelemekte? ÇED mevzuatına uygun gerekli izinlerin tamamlanmasıyla ilgili bir düzenleme için süre vermiyor musunuz? ÇED mevzuatı burada, sizin elinizde de var. "Projenin ÇED'le olumlu olmadığına karar verilmedikten sonra projenin çizimi dâhi uygun değil." diyor. Siz termik santrallere 2019'a kadar izin veriyorsunuz, çalışmasına izin veriyorsunuz, yetkilendiriyorsunuz, bir taraftan diyorsunuz ki: "ÇED mevzuatına uygun tedbirlerin alınması için bir süre." Çelişmiyor mu? Eğer bir termik santral doğayı kirletiyorsa, çevreyi kirletiyorsa, denizi kirletiyorsa, havayı kirletiyorsa, projelendirme safhasında bunun ürünlerinin ne olduğu zaten belli. Siz de biliyorsunuz. Ne kadar karbon salındığını, ne kadar doğaya atık attığını, gerek nükleer santraller gerek diğer termik santraller açısından hepsi belli bunların projede. Bunların çevreye verdiği zararları bile bile pas geçerek 2019'a kadar ertelemenin gerekçesini de çevre mevzuatı yönünde bir eksiklik olup olmadığına dair getirmiş olmanızın mantığını ve mantalitesini anlamış değilim.
Bunu şöyle söylerseniz daha doğru olur, daha samimi olursunuz, deyin ki: "Bizde enerjiye ihtiyaç var, biz nükleer santral kuracağız, biz termik santral kuracağız, çevre mevzuatını da çöpe atıyoruz." Buna saygı duyarım. Bu bir bakış açısı. Doğru ya da yanlış ama bir bakış açısı. Şimdi siz diyeceksiniz ki: "Benim enerjiye ihtiyacım var, bu bölgede nükleer santral getireceğim" Üzerinde belki Çevre Komisyonunda konuşmamız gereken en temel sorunlarından biri şu: Nükleer santrallerin çevreye, doğaya, insana olan zararlı etkilerini konuşmamız gerekirken ve bu konuda tedbir almamız gerekirken siz "Biz bunlarla ilgili tedbirleri alıyoruz, düzenlemeyi 2019'a erteliyoruz, aynı yasayı Bakanlar Kurulu kararıyla da 2011'e kadar erteliyoruz..." Bence bu komik durumdan çıkmamız gerekiyor. Ben bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde Sayın Bakanıma da sordum, Maden Kanunu görüşülürken de sordum, Çevre ve Orman Bakanlığıyla ilgili bütçe konuşmamızda da sordum. Bunların hiçbiri hakikaten çevreyle ilgili temel değerlerin korunmasıyla ilgili bir yaptırımlar ve kanunlar değil. Bunlar tam tersi, çevreyi, ÇED'i baypas eden bir anlayış. Enerji Bakanlığı açısından böyle bir işe ihtiyaç varsa lütfen Çevre Bakanlığını veya çevreyle ilgili komisyonları böyle, kullanmanızı doğru bulmuyorum. Deyin ki bana: "Enerjiye ihtiyaç var, çevre mevzuatını pas geçiyorum."
Bakın, son çevre mevzuatında birçok değişiklik yapıldı. Sizin belki alanınız değil ama Türkiye'de artık çevrenin korunmasıyla ilgili, doğanın korunmasıyla ilgili, yaşadığımız yeşil alanların, yaşam alanlarımızın korunmasıyla ilgili her konu baypas edildi. Yenilenebilirin bir tanesi HES'ti. HES'lerle ilgili daha önce de yapılan projelendirmede bir su bölgesinden başka bir havzaya su taşınmasının miktarı 30 binken 300 milyon tona kadar çıkarıldı. Şimdi benzerini siz termik santralde kuruyorsunuz, şimdi nükleer santral için kuruyorsunuz. Ben bunun gözden geçirilmesini istiyorum. Doğru değil.
İkincisi: Bir bütünleşik kıyı planı yaptınız, birçok yerde de uygulamaya başladınız. Son süreçte, Kocaeli milletvekillerim de burada, Kocaeli'nde de bu, Bakanlık talebi doğrultusunda projelendirildi. Şimdiye kadar, Kocaeli için söylüyorum, muhtemelen diğer bölgeler için de böyle, gelişigüzel, planlama yapılmadan, program yapılmadan, düzenleme yapılmadan kıyıların sanayi alanlarına, konut alanlarına gelişigüzel pazarlanması yapılmış, bitirilmiş bir noktadan sonra şimdi geliyorsunuz, "Bütünleşik kıyı planında bütünsel bir açıyla bakacağız." diyorsunuz. Nedir bütünsel?
1)
Turizm açısından korunması lazım.
2)
Kentsel açıdan korunması lazım.
3)
Sanayi açısından korunması lazım.
"Bütünsel olarak bakacağız." diyorsunuz. Sizin şimdi getirdiğiniz geçici 1'inci maddede de 100 metre sonrasında nükleer santral yapılmasıyla ilgili proje veriyorsunuz. Getirmiş olduğunuz -gerçi onu Çevre Bakanlığı getirdi- bütünleşik kıyı planına dahi uymuyor. Şimdi, bu konuyla ilgili hakikaten bence siz bakanlıklar arasında, bürokratlar arasında lütfen bir araya gelin, hangisinin çevreyle ilgili olumlu, olumsuz olduklarını Çevre Bakanlığındaki bürokrat arkadaşlarımızla konuşun, öyle getirin. Şimdi hepsi birbiriyle çelişiyor. Hangisini anlatayım desem, hiçbirinde tutunacak tarafımız yok çevreyi korumaya yönelik olarak. Ama bakış açınızda, demin de geldim, uzatmak da istemiyorum, siz bana "Enerji gerekiyor, sürdürülebilir enerji istemiyorum, mutlaka, Türkiye'nin kalkınması için, ne olursa olsun, yaşam alanları kayboluyorsa da, doğa kayboluyorsa da benim enerjiye ihtiyacım var, bunun için termik santral kuracağım, bunun için nükleer santral kuracağım." diyorsanız, "Çevreyi baypas ediyorum." diyorsanız böyle söyleyin, daha saygınlık kazanırsınız diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.