| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Avrupa Ülkelerinde Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu kurulmasına ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .02.2021 |
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Değerli arkadaşlar, öncelikle, bir teşekkürüm var tabii. Vermiş olduğumuz önerge, 3 siyasi partimiz, hem Cumhuriyet Halk Partisi hem Cumhur İttifakı'mızın diğer partisi olan Milliyetçi Hareket Partisi ve biz bir ortak önergeyle bu alt komisyonun kurulması çalışmalarını başlatıyoruz. Malumunuz olduğu üzere, özellikle 1960'lı yıllardan itibaren sadece bir emek için oralara gidip, Batı ülkelerine giderek hayatını kazanmaya çalışan insanlarımız oralarda artık 3'üncü nesle ulaştılar ve yerleşik bir duruma kavuştular. Yaklaşık 5-6 milyon civarında insanımız, sadece Türk vatandaşları orada yaşamaya devam ediyorlar. Tabii, bunun yanı sıra diğer ülkelerden de gelen, diğer etnik kimliklere mensup Müslüman insanlar da Avrupa'da yaşıyorlar. Son birkaç yıldan bu yana -aslında, uzunca bir süre ama- şiddeti artarak devam eden bir ivmelenme görüyoruz hem ırkçılık konusunda ve ayrımcılık konusunda hem de İslamofobia konusunda Avrupa ülkelerinde. Bunun artık, radikal ve marjinal kesimler tarafından dillendirilen bir husus ya da işlenen bir eylem olmaktan da çıktığını, merkezîleştiğini, siyaset yapan, ülke yönetiminde bulunan kimselerin, kişilerin, aktörlerin dahi artık bunu hiç yüksünmeden, çekinmeden yapabildiklerine şahitlik ediyoruz. Biz, Türkiye olarak, dünyanın her neresinde olursa olsun, kimliğine, ırkına, rengine bakmaksızın bütün mazlumlara, mağdurlara sahip çıkan bir ülkeyiz. Bu, geçmişten bu yana böyle oldu. Dört yüz yıl önce buraya İspanya'dan gelen Yahudileri kucakladık, Nazi Almanyası döneminde oradaki yaşananlardan kaçan Almanları kucakladık, Kafkaslardan gelenleri kucakladık, Birinci Balkan Savaşı, 93 Harbi, daha sonra Kurtuluş Savaşı sırasında gelenleri kucakladık. Bu ülke, mayasında hoşgörüyü, farklılıkları zenginliği olarak bilen, gerçekten de önemli bir medeniyet tasavvurunu genlerine kadar taşıyan bir milletin mensuplarıyız. Bu Avrupa'da yaşananlar elbette bizlerin de canını fazlasıyla acıtmaya devam ediyor. Mutlaka size de Avrupa ülkelerinden gerek tatillerini, izinlerini kullanmak üzere Türkiye'ye geldiklerinde gerekse herhangi bir kurum ve kuruluş temsilcilerinin buraya geldiklerinde bu yaşananlarla ilgili olarak bize son dönemde de ciddi anlamda şikâyetlerini ve bizlerden bir adım atılması beklentilerini ifade etmeye başladılar. Dolayısıyla, son günlerde özellikle, tabii, şöyle bir şeyi de müşahede ediyoruz Avrupa'da, seçim sürecinin yaklaştığı günlerde bu eylemlerin, bu nitelikteki fiillerin daha bir ayyuka çıktığını, siyasetin âdeta kullanışlı bir alanına dönüştürüldüğünü ama mağdurların hiçbir şekilde nazara alınmadığını, göz ardı edildiğini, bunun da hoyratça yapıldığını görüyoruz. Dolayısıyla, biz, Türkiye olarak, Komisyonumuz olarak bu yapılanların öncelikle Türkiye tarafından takip edildiğini, vatandaşlarımızın yalnız bırakılamayacağını ve İslamofobia konusunda dinimizin hak etmediği söylem ve nefret suçlarının işlenmeye devam edildiğini görüyoruz. Dolayısıyla, böyle bir komisyonu kurmak Komisyonumuzun bir borcuydu âdeta. Bunun için de tekrardan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Tabii, bir de şu var, yaşananlar var, televizyon ekranlarından akanlar var, gazete sayfalarına yansıyanlar var ama diğer taraftan yansımayanlar, yaşandığı hâlde kendi içinde, kabuğu içinde kalanlar var, dile getirilmeyenler var, kaydı tutulmayanlar var. Aslında, bugün Avrupa'da soydaşlarımızın, dindaşlarımızın, diğer yabancıların yaşamış olduklarının artık üzerinin örtülemeyeceği bir aşamaya geldiğini, alttan ve dipten gelen bir dalgayla isyana ulaştığını biz görüyoruz. Ben şahsen Komisyon Başkanı olarak bana gelmekte olan Avrupa Konseyi üyesi ülkelerden kim varsa, hangi birim ve kuruluş varsa bunları dilimin yettiğince ifade etmeye çalışıyorum. Biliyorsunuz, bir milletvekili arkadaşımız mülteci çocukların kaybıyla ilgili bir rapor da hazırladı. Yani evet, Avrupa Birliğinin ortaya çıkış değerlerine baktığımızda temel hürriyetler, özgürlükler, insan hakları ama gelinen noktada bunların yani teori ile pratikte hiç de birbiriyle uyuşacak durumda olmadığını görüyoruz. Bizim buradaki muradımız Komisyon olarak, dediğim gibi, Türkiye'nin, bu soydaşlarımızın, bu vatandaşlarımızın, dindaşlarımızın burada yaşadıklarında yalnız olmadıklarını ortaya koymak, Avrupa Birliğinin kendi bünyesi içerisinde bir farkındalığını oluşturmak ve özellikle de yaşanan İslamofobik olayların artık bir kayıt altına... Bugün mesela, antisemitik olayların Avrupa'da kayıt altına alındığını biliyoruz, her olay tek tek kayıt altına alınıyor. Dolayısıyla, bunların da artık bir kayıt altına alınması gerektiğini, ne gibi çalışmalar yapılması gerektiğini, neler yapabileceğimizi burada araştırmak istiyoruz. İnşallah, bu noktada Komisyonumuz başarılı olur ve yapacağımız çalışmalar da hayırlara vesile olur diyorum.
Şimdi, diğer arkadaşlarımızdan söz almak isteyen varsa onlara da söz vereceğim.
Öncelikle Mahmut Bey'e söz veriyorum.