KOMİSYON KONUŞMASI

OTURUM BAŞKANI İLYAS ŞEKER - Hocam, biz de size bu güzel sunumunuzdan dolayı teşekkür ediyoruz; ağzınıza, yüreğinize sağlık.

Hocam, girişte, özellikle 2000 öncesi yapılmış olan binaların neredeyse zorla ayakta durduklarından ve depreme dayanaksız olduklarından bahsettiniz ve arkasından da yeni yapılanlar için de "Nispeten depreme dayanaklı." şeklinde bir ifade kullandınız, benim dikkatimi çekti. Bu, nereden kaynaklanıyor yani yasal bir boşluktan mı kaynaklanıyor, yoksa nedeni nedir? Bunu özellikle öğrenmek istiyorum.

PROF. DR. HALUK SUCUOĞLU - Anladım yani çok da bilmediğimiz için yani 2000 sonrası yapılan yapılar depremden ne kadar etkilendi bilmiyoruz. Ben iyi yapıldığını düşünüyorum. Denetim konusunda, tabii, ciddi yasal eksiklikler var; o, muhakkak yani ne kadar iyi denetlendiğini bilmediğim için orada boşluk bırakıyorum çünkü Yapı Denetimi Yasası sağlam bir yasa değil, denetçi parasını müteahhitten alıyor. Böyle şey olur mu? Bunu söyleyip duruyoruz ama değişmiyor. Denetçinin parasını devletten alıyor olması lazım, devlet adına yapıyor bu işi, kamu adına yapıyor; müteahhit adına yapmıyor. Müteahhitten parasını alıp müteahhidi denetleyemezsiniz, çok basit, açık konuşalım yani. Bizim artık pek müdanamız yok bu konuda, böyle paldır küldür konuşuyoruz, kusura bakmayın. Onun için yürümüyor bu sistem.

OTURUM BAŞKANI İLYAS ŞEKER - Hocam, bu konuda bir değişiklik oldu, mutlaka takip etmişsinizdir, önceden direkt yapı denetim firması inşaatı yapan firmayla oturup pazarlık yapıyordu, şu anda devletin, Bakanlığın belirlemiş olduğu parayı yapı sahibi götürüp direkt Bakanlığın hesabına yatırıyor, Bakanlık da yapı denetime kendi yazmış oldukları program dâhilinde otomatikman atıyor ve parayı gidip Bakanlıktan alıyor yani eskisi gibi vatandaşla direkt bire bir pazarlık yapılmıyor. Eski sistem sıkıntılıydı.

PROF. DR. HALUK SUCUOĞLU - Biliyorum, haklısınız, parayı aldıktan sonra pazarlık devam ediyor maalesef yani orada zayıflıklar var ama bunlar bizim aslında sosyal yapımızdan gelen de zayıflıklar. Garibanlığın olduğu yerde böyle şeyler oluyor maalesef. Ben kimseyi sorumlu tutmak istemiyorum ama çok sağlam yürüdüğü kanaatinde değilim. Bu işi çok ciddi yapan da vardır, başka türlü olan da vardır ama neticede global bakmamız lazım olaya yani büyük pencereden bakmamız lazım. 2000 sonrası yapıları bu nedenle ben ilk hedefin dışında tutabiliriz diyorum. En azından kimin sorumlu olduğu da belli yani ileride maazallah, bir şey olup da bu binalarda can kaybı vesaire olursa kimin sorumlu tutulacağını da biliyorsunuz, 2000 öncesi öyle bir sorumluluk da yok ortada. Ben bir sürü mahkemeye bilirkişilik yaptım, kimse de yargılanmadı. Bir Veli Göçer hikâyesi vardır. Yani sanki biliyorlar devletin bu konuda gereğini yapmadığını, kimseyi cezalandırmadılar. Ama 2000 sonrası, evet, en azından kimlerin sorumlu olacağı belli. Bu nedenle ayırabiliriz. Benim boşboğazlığımı mazur görün, demek istediğim budur esasında. Dürüst insanları her zaman ayrı tutmak lazım kesinlikle.

OTURUM BAŞKANI İLYAS ŞEKER - Estağfurullah.

Hocam, ben Kocaeli Milletvekiliyim, 99 depremini yaşayan birisiyim ve 99 depreminden önce yapılıp depremde yıkılan binaların müteahhitlerinden bire bir tanıdığım insanlar var, hapse girdiler, belirli bir süre içeride yattılar, sonra da cezaları tamamlanınca çıktılar. Sadece Veli Göçer olarak değil, onun dışında da özellikle yıkılan binaların müteahhitlerinin hapse girdiğine ben şahit oldum bölgede. Başka yerlerde nedir bilemiyorum.

Bir de tabii kentsel dönüşümle ilgili "Özellikle önceliklerin belirlenmesi gerekir." dediniz çünkü kaynaklar çok sınırlı. Öncelikleri belirleyip ona göre kentsel dönüşümün yapılması gerektiğinden bahsettiniz. Özellikle 2000 öncesi yapılmış olan ciddi bir yapı stoku var, depreme dayanıksız yapı stoku var. Bunların arasında öncelikleri belirlemek için kullanabileceğimiz bir yöntem var mı, pratik bir yöntem var mı? Bu konuda bir bilgi almak isterim.

PROF. DR. HALUK SUCUOĞLU - Yani isterseniz, ben önce bu soruya cevap vereyim, sonra unutuyorum.

OTURUM BAŞKANI İLYAS ŞEKER - Buyurun Hocam.

PROF. DR. HALUK SUCUOĞLU - Bu yöntemlerin biz çok üstünde çalıştık. Türkiye bu konuda yani bilimsel anlamda, en fazla üretken ülkelerden biri hâline geldi 99 sonrasında bu risk belirleme konusunda ama tabii, burada daha pratik yöntemler lazım. Sonuçta olay çok basit bir yere geldi -ben burada özetlemeye çalıştım- riskli binaları belirlemek için bu kadar da çok ince ince uğraşmaya gerek yok. Biz çok daha basit olarak bunları bulabiliyoruz yani bunları tespit edebiliyoruz. Yani, önce yıkılmamasını sağlamamız lazım, yıkılacak kadar riskli. Yani, bu yıkılan binalar esasında... Bakın, şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Deprem öncesi hiç de öyle "Aman ne kadar da berbat, yıkılır bu bina." diyeceğiniz binalar değil, o binalar yıkılmadı esasında. Böyle 10-12 katlı binalar paldır küldür yıkıldı. Yani, var böyle yöntemler, bunlar biliniyor. Var ama bu riskli yapılar yönetmeliği burada iş yapmıyor çünkü o yönetmeliğe giren her bina riskli çıkıyor zaten.

Bakın, ben, bir mahkeme bilirkişisi olarak bulundum, Ankara'da 1960 yılında Tunalı Hilmi üzerinde yapılmış bir apartman riskli binaya girmeye çalıştı, ben bilirkişi heyetinden dördüncü olarak girdim. Çünkü, mesele esasında depreme dayanıklı bina elde etme falan değil, Ankara'da zaten 1960 yılından beri deprem de olmamış, olsa bile hangi bina yıkılmış? Hani böyle bir risk yok, Ankara'da bunu uygulamanın manası da yok. Binadaki mal sahipleri anlaşamadılar, birisinin dükkânı çok kira getiriyormuş, onun için dönüşüme girmesini istemiyor, diğer bir kısmını istiyor, orada kalmış, biz devreye girdik. Yani, binanın depremle filan alakası yok. Hani, iyi bir bina değil -yani yıkılsa yerine daha güzel bina yapılsa iyi olur- ama burada Kentsel Dönüşüm Yasası'nı kullanmak bir istismar bence. Yani, bunlara cevaz vermemek lazım. Yani, Ankara'nın ne alakası var depremle? Olay buraya gidiyor.

OTURUM BAŞKANI İLYAS ŞEKER - Bir de İstanbul'da 6 ilçede çalışma yaptığınızdan, yaklaşık 150 bin binayı gözden geçirdiğinizden bahsettiniz. Bu 150 bin binanın depreme dayanıklı veya dayanıksız olduğunu tespit etmeyle ilgili bir yazılı doküman var mı yöntemle ilgili? Bize, Komisyonumuza bu konuda iletebilir misiniz?

PROF. DR. HALUK SUCUOĞLU - Şimdi, şöyle, öncelikle bu çalışmalarda bir binanın depreme dayanıklı veya dayanıksız olduğunu siyah ve beyaz olarak ayırmak mümkün değil. Bizim yaptığımız çalışma zaten dayanıksız olan binaları değil de önceliklendirmesiydi. Yani, hangileri öncelikle ele alınmalı? İllaki onlar yıkılır demiyoruz. Bakın, şöyle örnekler var: Mesela, 99 depreminin en çok, en şiddetli etkilediği ilçe Gölcük'tür örneğin, değil mi? Ya da Düzce'dir. Gölcük'teki -muhtemelen, yani çok büyük bir güvenlikle bunu söyleyebiliriz- binaların neredeyse tamamına yakını büyük ihtimalle Deprem Yönetmeliği'ne uygun değildi ama bütün binalar yıkılmadı, yüzde 35'i ağır hasar gördü ki bu bile çok yüksek bir orandır. Düzce'de de bu oran bu civarda, diğer ilçelerde daha düşüktür. Yani, burada siyah ile beyazı ayıramazsınız ancak bir önceliklendirme yapabilirsiniz. Bizim de İstanbul Master Planı'nda yaptığımız saha çalışmaları önceliklendirme çalışmasıydı, risk önceliklendirmesi. Yani, buradaki kırmızı olarak işaret ettiğimiz binalar depremde muhakkak yıkılacak demiyoruz, belirli ihtimaller var ama eğer bir şeyi yapmak istiyorsak bunlardan başlayalım. Kaynaklar oldukça diğerlerine bunları genişletiriz yani amaçları daha doğru koyalım, iddialı olamayız, belirsizlikler çok fazladır.

OTURUM BAŞKANI İLYAS ŞEKER - Bu binalarla ilgili uyguladığınız yöntem hakkında aslında bilgi almak istedim. Yani, hangi yöntemle buna siyah, kırmızı çizgi çektik?

PROF. DR. HALUK SUCUOĞLU - Anladım. Yani, siyah, kırmızı çizgi değil, işte puanlama yaptık, siz de istediğiniz yerden kesebilirsiniz. Benim şu kadar ilacım var, pandemi gibi yani işte aynı şey yapılmıyor mu şimdi? İşte, 10 milyon ilaç geldi, kimden başlayalım? Aynı şey yani hiç farkı yok. Burada talebi biliyoruz, geri kalan ilacın da geleceğini biliyoruz ama kentsel dönüşüme girdiğinizde o parasal kaynağın gerisi çok kısa zamanda sağlanamaz yani başlatamadık bile. Yöntem şöyledir; bizim orada uyguladığımız yöntem -hızlı olabilmesi açısından- binanın içine girmeden bu riskleri tespit etmek. O yüzden hatalar vardır içinde yani ben binanın içine girip de uzun uzun uğraşacaksam zaten ona ne vaktim yeter ne kaynak yeter, daha işe bile başlayamayız. Yani, dışarıdan bakarak belirlenen önceliklerin geçmiş depremlerde ne kadar hasarla ilişkili olduğunun korelasyonları üzerinden matematiksel modeller geliştirdik biz, o modeller üzerinden bunları tespit ettik yani var tabii, hepsinin yayınları da var. Dünyada da çok ilgi gördü bu çalışmalar, hatta Hindistan'da bile kullanıldı bildiğim kadarıyla ama İstanbul Belediyesinin elinde de bütün bu veri tabanı var zaten.

OTURUM BAŞKANI İLYAS ŞEKER - Peki, teşekkür ediyorum Saygıdeğer Hocam.