| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .02.2015 |
BAŞKAN - Komisyonumun çok değerli ve yetkin üyelerini, toplantımıza katılan çok kıymetli önceki Yargıtay başkanlarını, yine toplantımıza katılan onur ve şeref misafirimiz olan Hocam Fikret Eren'i, yine toplantımıza katılan savunma erkinde sorumluluk hukuku alanında uzmanlaşmış isimlerini okuyacağım arkadaşlarımı, tabii, Barolar Birliği temsilcisini, basını, isimlerini telaffuz etmediğim tüm katılanları selamlayarak oluşan yeter sayı, içtima nisabı temelinde oturumu açıyor, çalışmaları başlatıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugünkü gündemimiz hem hukuk tarihi hem yargı tarihi ve hem de siyaset tarihi bakımından özgün bir toplantıdır. Bu özgünlük, toplantı gündeminin içeriğinden kaynaklanmaktadır. Evrensel hukukta ve ulusal hukukta bu denli yaşanan gelişmeye rağmen, hukukun fark edilemeyen, yeni sözcükle gizil bir sorunu bugün sadece bir parçasıyla gündeme getiriliyor, değerlendiriliyor. Gerçekten, bütün sistemlere, siyasal sistemlere, hukuk sistemlerine rağmen bu sistemlerin keşfedemediği temel değer, Latince anlatımıyla "terra incognita" insanın kendisidir. Bugün ticari zararlara, toprak zararlarına veya haklarına tanınan berraklık ve açıklığa rağmen, insan zararlarının hukukta flu, parçalı ve amipleşmiş şekliyle düzenlenmesi hukuk öğretisi dâhil, küresel hukuk evreninin bağışlanmaz bir ayıbıdır.
Teklifin sahibiyim. Benim siyasal yaşamım genellikle komisyon başkanlıklarında geçti. Adımla Parlamentoya sunup, başkanı olduğum komisyon gündemine herhangi bir teklifimi almadım ama bugün, kendi teklifim değil, bir insan hakkı sorununu çözmeye yönelik bir teklif olduğu için, değerli arkadaşlarımın hem sarih hem de vücut dilleriyle onay verdiği insan zararları mahkemelerinin kuruluş ve görevlerine ilişkin teklifi gündeme almış oluyoruz. Mutlu bir zamanı yaşıyorum. Savunma erkinde ömrümün hemen tamamını -çok azını diğer davalara- sorumluluk davalarına harcadım. Ve sorumluluk davalarını sonuca endeksli olarak değil, hukukun özüne ve kendisine katıcı şekilde akademik temelde yürüttüm, bir birikimim vardı ve o birikim bugün gerçekten bir Adalet Komisyonu raporuna inşallah, temenni ediyorum ki döner.
Ben içerikle ilgili çok kısa bilgi vereceğim, zamanınızı almayacağım ama ondan evvel yöntem konusunu yani toplantı zamanına kadarki çabalarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir defa, arkadaşlar, teklifin tümünü Türk hukuk fakültelerinin tümüne gönderdim. Belli bir süre koydum, sanıyorum çok önemli -gönderide şu, sadece görüşler değil, seçenek öneriler de istendi- ve büyük bir kodeks oluşacak, öyle tahmin ediyorum. İstisnasız bütün barolarımıza gönderdim. Ve bugünkü teklifi kısaca açıkladıktan sonra da sorumluluk hukuku pratiğinde uzmanlaşmış, yetkinleşmiş gerek yargı cephesinden gerek bilim cephesinden gerekse de savunma mesleğinden arkadaşları, ismen bildiğim için, yetkimi kullanarak çağırdım.
Bu kısa konuşmamda Türk sorumluluk hukukunun yıldızları olarak evvela... Hukuk fakültesinde öğrenciyken, hocam, Rusya'dan bir uçak kaçırıldı, Trabzon'a inmişti, doktora öncesi tezlerimden birisi oydu ve kısasla ilgili, Coşkun Üçok Hocamızdı, o seminer tezini hazırlarken Fatih döneminde meselenin incelendiğini -zaten İslam hukukunda yeri de var- Kırımlı, Kırımizade mecmuası, benim tazminat hukuku ışığımı yakanlardan birisi odur "kısas fi madun in nefs" yani ölüme yol açmayan insan zararladır, onu rahmetle anıyorum. Hocamız Profesör Haluk Tandoğan'ı rahmetle anıyorum. Mustafa Çenberci'yi, çok hatıralarım var, Yargıtay murafaa tarihinin son murafaasını yöneten odur. Murafaada avukat olarak da son murafaacı avukat benim, çok anılarım var, rahmetle anıyorum. Mustafa Reşit Karahasan'ın hâlen yaşıyor olduğunu sanıyordum. O daireden başkan sıfatıyla emekliye ayrılan üyeden adresini sordum, "Yok bende adresi." dedi ama en azından ölmüş olduğunu bilmiş olması lazım. Hukukta vefasızlığın örneği olarak söylüyorum, Mustafa Reşit Karahasan'ı 2011'de kaybetmişiz, dev bir hukukçu, sorun hukukçusu onu da rahmetle anıyorum. Feridun Müderrisoğlu'nu rahmetle anıyorum. Gerçekten bunlar yıldızlardı.
Değerli arkadaşlar, ben teklifi ana çatısı itibarıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii, insanların ölüm ve yaralanma dolayısıyla uğradıkları zararı tek sözcükte ifade eden bir terim yok. Mukayeseli inceledim, tahlil ettim, işte muinden mahrumiyet, desteksiz kalma zararları, işte iş göremezlik veya cismani zararlar, bu bir öneridir. "İnsan zararları" terimini kullandım, bilinçli olarak kullandım. Bir defa, yadırganan terimlerin ilk defa kulağa gelmesi kabul görmüyor, reaksiyon görüyor ama zaman içerisinde yerleşiyor, kökleşiyor, zaten eleştirinize de açık bu, problem değil.
Buradaki mesele şu: Şu andaki bizim hukuk modelimizde insan zararlarına ilişkin düzenlemeler çeşitli kanunlara serpiştirilmiştir. İdari yargı, ticari yargı, Borçlar Kanunu vesaire. Bir de bu davalar sorumluluğu doğuran olayın hukuki niteliği esas alınarak görev modellemesine tabi kılınmıştır. Nedir? Taşıma: Uçak, deniz veya kara. Yolcu, ticari bir iştir, ticaret mahkemesidir. Tüketici hukukunun düzenlediği alanda bir kol koptu, "tüketici mahkemesi" diyoruz. Yapısı itibarıyla suçsa müdahale yoluyla ceza yargısına talebin getirilmesi veya ölçülmesi var. Askerî veya diğer idari yargı alanındaki eylemlerden doğması durumunda -bu, eylemdir veya sözleşmedir, işlemdir, çok istisnaidir işlemlerden doğan insan zararı- idari yargı görev. Konu Uzlaşma Komisyonunda tartışıldı, bu konuda bir ihtiyaç olduğu ortaya çıktı, düzenlemeye genel olarak olumlu bakıldı.
Bizim model de, model şu arkadaşlar: Şimdi, Anayasa'mızın 142'nci maddesi yasama organına görev modellemesinde özgün bir saha tanıyor "Yargılama usullerini, görevleri ve mahkemenin kuruluşunu ancak yasayla yaparsınız." diyor. Görev modellemesinde bir problem yok. Biz ne yaptık? Yürürlükteki hukuk, zararı doğuran olayın hukuki niteliğine göre modelleme yaptık. E, be adam, insan zararıysa zarara göre modelleme yapalım, o amipleşmeden kurtarmış oluruz, zarara göre. Zarar Ahmet İyimaya'nın gözünün yitirilmesi ise, zarar Ali Rıza Bey'in ruh dengesinin, üzüntüsünün yitirilmesi ise, zarar X kişinin hayatının sona ermesi ise bunu sorumlu doğuran olayın niteliğine bakılmaksızın belli bir tür yargıda görelim, sonuçlandıralım. Bunun yararı ne? Bir: Hukukta tipleşmeyi ve ihtisaslaşmayı sağlarsınız. İki: Ölçüm adaletsizliklerini ortadan kaldırırsınız. Üç: Gerçekten adalette kaliteyi üretmiş oluruz. Benim verdiğim örnekler, X örneği, Ahmet İyimaya örneği, Ali Rıza örneği, örnekler zıddıyla doğrudur yani benim gözümün artık kaybolmayacağı anlamına gelir, Ali Rıza Bey'in kendi ruh dünyasındaki derinliğinin aynen süreceği anlamına gelir, onun için bir sanat vardır orada Ali Rıza Bey.
Hocam, değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, sorumluluğu doğuran olayın bağlı olduğu hukuk bakımından da somutlama yapmak gerekebilir, doğrudur. Mesela iş, ticari iş; faiz, ticari faiz olacak. O gibi durumlarda özel hâllerle ilgili bir düzenleme yapılabilir. Bu düzenleme sorunun kulağını düzenlemek kadar bir düzenleme değil. Bu bir ilk adımdır, insan zararları konusunda giderek insan zararları kodifikasyonu... Osmanlı kanunlaştırmasında, hocam, arazi kanunnamesi, toprak için özel bir kodifikasyon, insan zararları kodifikasyonu. Siyasetten fırsat bulursam o kodifikasyonu inşallah yapacağım. Zaten, biz, yürürlükteki borçlar kanununu modellerken, hocam, kimse farkına varmadı, ilim adamları da farkına varmadı, 55'inci maddesinin son fıkrasında "İnsan zararlarından borçlar kanununun şu hükümleri uygulanır." dedik, idari yargıda vesairede, zaman aşımı vesaire dâhil. Biz bunu kapalı yolla sağladık ama şimdi bir de insan zararları kodifikasyonu ortaya çıkmış olur. Faydalı bir çalışmadır. Bu çalışmanın tabii, herhâlde raporu bir ay sonra çıkabilir. Ben gerçekten mutadım olmayan uzunlukta konuşma yaptığım için bütün Komisyon üyesi arkadaşlarımdan özür de dilemiyorum ama anlayışları dolayısıyla şükranlarımı iletiyorum ve Komisyonumuza katılan ve giriş konuşmamda unvanlarını ifade ettiğim arkadaşları ismen Komisyonumla paylaşıyorum.
Birinci isim: Profesör Doktor Fikret Eren, benim Hocam ve sadece hukukçu değil, bir sosyal hukukçu, bir felsefe derinliğinde olan hukukçu.
(Toplantıya katılan katılımcıların isimleri okundu)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, yöntem olarak ben evvela misafirleri dinleyelim diyorum, davetlilerin görüşlerini paylaşalım; ondan sonra aramızda bir tartışalım. Doğru mu?
Çok sağ olun.
Hocam, rahleyitedrisinizde yetiştik. Borçlar hukukunda, diğer dallarda olduğu gibi, 10'un altında bir numara almadım, ben 10'luk cevap yazdığımı düşünemiyorum, siz bana imtiyaz geçtiniz, 10 verdiniz. Gerçekten, bu tarihî oturumda Komisyon sizi bir şeref, onur konuğu olarak dinlemek istiyor ve aydınlanma ihtiyacını herhâlde belli ölçüde gidereceksiniz.