| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Prof. Dr. Kemal Önder Çetin'in, video konferans aracılığıyla, deprem mühendisliği genel kavramları, yasal düzenlemeler ile eksiklikler ve çözüm önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .01.2021 |
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Hocam.
Bir defa, oldukça bilgilendik. Özellikle tespitler ve çözüm önerileri konusundaki değerlendirmeniz gerçekten iyi, gerçekten çok kıymetli.
Her şeyin devlet tarafından veya kamu tarafından yapılmasının çok mümkün olmadığı ortada, gerçekten. Sadece vatandaş eliyle bunları yapmanın da vatandaşa da haksızlık olacağını düşünüyoruz.
Konutla ilgili, bence, yani istatistik ortanın, gerçek değer üzerinden sigortanın yapılması, vesaire, bunlar ciddi ve güzel öneriler, özellikle benim not aldığım konulardan bir tanesi. Bir, gerçek değer üzerinden yapılabilir veya bütün bu işlemleri yani deprem tehlike seviyesini belirlemiş, binanın performansı konusunda bütün çalışmaları yapmış bina sahiplerine de teşvik olması açısından sigortanın indirilmesi de bir şey olabilir. Vatandaşı cezalandırmak yerine önünün açılması açısından da son derece önemli.
Güçlendirilmesi, yeniden yıkılması vesaire, vesaire, bunların hepsinin en başında bu işe başlamanın kapısı binanın deprem tehlike seviyesinin tespitiyle başlıyor. Sizin öneriniz, bu çözüm önerisi olarak sunduğunuz vatandaşın sorumluluğunda. Uzun zamandır belediye başkanlığı yapmış ve depremle ilgili de epey çalışmalar içerisinde bulunmuş biri olarak vatandaşlar da yerel yönetimler de bundan biraz uzakta duruyorlar. Mesela bu alım satım reel değer üzerinden ve ancak binanın performansının tespitinden sonra yapılacak olsa, insanlar krediye bile başvurmadan evlerini veya mülklerini satma veya satın alma yoluna da gidebilirler. Bunun için, bence, bu her işin başı olan binaların tehlike seviyesinin tespiti sıfır kredi vermekle mukayese edildiğinde çok daha basit aslında. Yani yerel yönetimlerin veya devletin bu işi üzerine alabileceklerini ama bunun da çok ciddi bir sorumluluk olduğunu... Hem Hükûmet tarafından hem yerel yönetim tarafından da çok ciddi bir sorumluluk, böyle bir açmaz var. Yani siz binaların, Türkiye'deki veya deprem kuşağındaki bütün binaların tespitini zorunlu hâle getirdiğinizi varsayın. Büyük şehirlerde merkez ilçelerin neredeyse yüzde 50'sinin deprem tehdidi altında olduğunu resmen açıklamak durumunda kalırsınız. Bu, aslında şehirler açısından da son derece önemli. Siz de öyle söylediniz ya "Biz eğer depremin zamanını bilmiş olsak ve insanlarımızla bunları paylaşsak oluşan kaosu, kısa süreli kaosu yönetebilmekte zorlanırız." demiştiniz, doğru. Eğer biz bu binaların depreme karşı durumlarını resmî olarak açıklarsak bu da şehirlerde, şehirlerin merkezlerinde hem sosyolojik değişikliğe neden olacak hem ekonomik sıkıntılara neden olacak; yürütülemeyecek uzun süreli bir kaosla da karşılaşabilirsiniz. Kaldı ki bunun yerel yönetimler ve merkezî hükûmet açısından da bir maliyeti olacaktır yani bu, kaçınılmaz bir maliyet. Şimdi, bizim açmazımız burada, şahsen benim bir türlü aşamadığım şey burada. Bu konuda bir öneriniz var mı? Yani insanları tehdit etmeden, depremle tehdit etmeden, insanların konutlarının değerini de düşürmeden, insanların konutlarını ver kurtula da getirmeden, şehrin merkezlerinin süreç içerisinde çöküntü alanlarına dönüşmesine de fırsat vermeden nasıl bir çözüm önerisi... Yani kıymetli tespitleriniz ve önerileriniz var. Ben bu konuyu sizinle paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim.
PROF. DR. KEMAL ÖNDER ÇETİN - Sayın Vekilim, teşekkür ederim.
Oldukça güzel bir soru sordunuz. Öncelikle en kısa yoldan cevap vereyim, sorunuza mükemmel bir cevabım yok efendim. Sizlerle paylaştığım bütün bu bilgiler benim kendi uzmanlık alanımda, yıllar içinde derlediğim gözlemlerle oluşmuş öneriler. Tabii ki bu önerilerin içinde eksiklikler, fazlalıklar veya uygulamada zorluğu olan kısımlar, evet, olacaktır ama müsaade ederseniz sadece katkı sağlamak adına sizin sorduğunuz bu hususla ilgili birkaç tane gözlemim var, tecrübem var, onları paylaşayım.
Efendim, çok haklısınız, bir kere kimseyi üzmeyecek bir çözüm bulmak mümkün değil. Eninde sonunda birilerimizi rahatsız edeceğiz. Aslında o rahatsızlık biraz da güzel bir rahatsızlık çünkü değişimi üretecek o motivasyon, işte o rahatsızlıktan gelecek. Dolayısıyla biraz rahatsız olacağız, mal sahipleri rahatsız olacak, yerel yönetimler rahatsız olacak, hocalar rahatsız olacak, meslektaşlar rahatsız olacak ki biraz çalışsınlar. Buna benzer bir simülasyon Kaliforniya'da yapıldı. Ben eğitimim gereği bir müddet orada kaldığım için oradan örnek veriyorum, başka bir yer için de değil. Efendim, orada güvensiz konutlar var, yıllardır var ve insanlar bu konutları hâlâ kullanıyorlar, hâlâ kiralıyorlar. Olağanüstü değerlerinde bir kayıp yok, sadece orada deklare edilen husus şu ki: Siz bir konutu satın alırken veya o konutta yaşarken, konutun deprem açısından riskli olup olmadığının bilgisini paylaşıyor bunlar sizinle ve siz bu bilgiyi bilerek altına imza atıyorsunuz ve "Ben sizin bu konutunuzu kiralamayı kabul ediyorum." diyorsunuz. O bilgiyle de bu konut deprem şartnamesini sağlamamaktadır... Ondan sonra bir deprem sırasında ciddi şekilde hasar görebilir türünden bir uyarı var. Bu uyarı belki yeni uygulama sırasında kısmi bir heyecan yaratmakla birlikte zaman içinde böyle olağanüstü radikal değişiklikler yaratmıyor. En azından o kısımda, tecrübe kısmını söyleyeyim ama çok haklısınız, bu değişimin biraz zamana yayılması lazım çünkü böyle hemen konutunu satamazsın veya kiralayamazsın diye hiçbir yaptırım yok Kaliforniya'da, sadece bilgilendirme mecburiyeti var. Dürüstçe ve açıkça o konutu kullanan kişinin veya satın alan kişinin bunu bilmesi gerekiyor. Burası bir rahatlama şeyi açabilir. İlk etapta, efendim, konutu daha güvenli çıkanların konut bedeli biraz yükselir, sonra öbürünün belki biraz düşer falan ama biz konutlarımızı alırken, aramızda kalsın, bunları bilmeden alıyor da değiliz ki çoğumuzun bugün aldığı konutun güvenli olup olmadığı konusunda bir hissiyatı var ama benim önerdiğim sistem bunu en azından yasal olarak bildirme zorunluluğu. Çok uzun bir geçiş döneminde, belki beş seneyle mecbur edersek tatlı tatlı bunun üzerine düşünmeye başlarız, rahatsız oluruz. Eğer burada çözümü bırakacaksak çok ayıp etmiş oluruz yani devlet olarak ayıp etmiş oluruz, yerel yönetim olarak ayıp etmiş oluruz, hoca olarak ben de ayıp etmiş olurum. Yani birisine "Senin konutun güvenli değil kardeşim." dedikten sonra "Ben seni yalnız bırakıyorum." demek bence doğru bir tavır olmaz. Ondan sonra, bizim çözüm önerileri ve yardım seçenekleri sıralamamız lazım ama dikkat ederseniz bütün bu sıralamaların ilk adımı "Ya, senin bir sıkıntın var, sen öksürük olmuşsun, ciğerlerini üşütmüşün." veya "Saçın dökülüyor." derdini bir yüzüne söylemek lazım, ondan sonra da demek lazım ki "Bak sen bu konutunda giriş kattaki bütün bölme duvarları kaldırmışsın. Canım kardeşim, bunu yapma." Veya "Bu bölme duvarlara şöyle bir epoksi sürersen, üstüne de böyle bir şey yaparsan senin konutun daha az güvensiz bir konut hâline gelebilir." Tabii ki bunu doğru bir üslupla söylersek, bunun yolunu gösterirsek, bunun için kendisine yol gösterip biraz da ekonomik destek verebilirsek; faizsiz kredi olabilir, düşük faizli kredi olabilir, teşvik olabilir... Benim burada sizlerden daha fazla bilgim yok efendim, sizlerin çok daha fazla bilgisi var bu hususta ama benim önerdiğim sistem de şu: Kan dolaşımını açalım diyorum, tıkanmış yerleri biz açalım, ondan sonra kan sağlıklı bir şekilde dolaşsın ve sistem kendi kendini düzeltsin. Kişi, her gün güvensiz bir evde oturduğunu bilirse, kapının girişinde bu yazıyı okursa... Vallahi ben okudum, Amerika'nın en güzel eyaletlerinden bir tanesinde, en güzel yerinde her gün girdiğimde ben bu yazıyı okudum ve bu yazının on sekiz sene sonra, ben okuduktan on sekiz sene sonra gereği yapıldı, o yurt güçlendirmeye tabi tutuldu sahibi tarafından; o zaman parasını biriktirmiş, on sekiz sene de devlet hiçbir şey yapmadı, yerel yönetim de hiçbir şey yapmadı. İçinde gencecik, pırıl pırıl öğrenciler kalmaya devam ettiler. İsim de verebilirim yani hiçbir mahzuru yok, "International House" diye -Berkeley'de okudum ben- Berkeley'deki öğrenci yurdu. "Kimse Burada yurt yapamazsın, öğrenciler orada kalamaz." demedi, sadece dediği "Öğrencilere bunu deklere edeceksin." Vallahi hepimiz kaldık çünkü başka kalacak yer yoktu, güzel bir yurttu, suyu akıyordu, güvenliği vardı falan filan.
Uzun lafın kısası, ilk adımı bilgi vererek atmak lazım, farkındalık yaratmakla atmak lazım. Çok haklısınız, küçük bir şok olacaktır. Şöyle yapmazsak eğer hâlâ şunu etmiş oluruz: "Sen artık evini satamazsın. Evini kiraya veremezsin. Öyle yapamazsın, böyle yapamazsın." gibi korkutucu şeyler yerine "Evini kiraya vermeye devam edebilirsin, satabilirsin de ama alan bilsin, kiraya tutan bilsin." gibi uyarılarla bu işi devam ettirirsek, o hatadan dönmesi için de yolu açarsak ondan sonra devlet olarak, yerel yönetim olarak yolu açarsak ondan sonra devlet olarak, yerel yönetim olarak, hoca olarak benim başka yapacağım bir şey yok, ondan sonrası kişinin kendi tercihi.