| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan'ın, sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye'de temsilci bulundurmasına ilişkin düzenleme ve bununla ilgili bugüne kadar olan gelişmeler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .01.2021 |
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Kıymetli Başkanım.
Kıymetli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan Yardımcım ve heyeti; hoş geldiniz.
Tabii, söylenecek birçok şey var. Şöyle bir baktım, ilk 1950'li yıllarda bugünkü internetle alakalı bir başlangıç çalışması yapılıyor. Tabii, bu çalışmalar yıllarca devam ettikten sonra 1989'da ilk veri ağı, bugünkü internet manasında bir şey ortaya çıkıyor.
Benim bilgisayar mühendisliği lisansım 1993'te. Yüz yıl evvel gibi gözüküyor, e-mail adresi alıp ondan sonra e-mail gönderecek kimsenin olmadığı, Unix ortamında makine dili, Assembly Language, Fortran gibi dillerin kullanıldığı, şu anda, aslında o diller muhtemelen onların bir üstü olarak kullanılan altlıklar kullanılarak programlama yapılıyor. Bunun, tabii, insanlık adına ne kadar önemli bir gelişme olduğunu biliyoruz.
Sayın Başkanım, açılışı yaparken data manipülasyonundan bahsettiniz, veri manipülasyonundan, "Verileri elinde tutanlar demokrasi, hukuk, insan hakları üzerine de söz sahibi oluyor." dediniz. Bu, tabii, bana biraz Edward Said'i hatırlattı. Yani bilginin güç olduğu, bilginin, doğrudan bilgi sahibinin, bilgiyi üretenin asıl güç sahibi olduğunu söylüyor Edward Said. Onun için, dijital mecraların -tabii, Komisyonumuzun alanı çok geniş ama- sosyal medya üzerinden de nasıl bir güç olduğunu tekrar tekrar hissetmiş oluyoruz.
Ben özür diliyorum, bir toplantım vardı, Başkanımıza bilgi verip, gidip gelmem gerekti. Onun için, aradaki sohbetlerin ve konuşmaların bir kısmını kaçırmış oldum. Unutulma hakkından bahsedilmiş. Bir kısmını da notlardan aldım yapılan konuşmaların.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Onursal Bey sizinle ilgili bir şeyde bulundu, olumlu bir katkı verdi.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Mahkeme kararını...
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Evet, bir mahkeme kararı. Bu herkese uygulanabilir diye sizin de hakkınızı teslim ettim yani orada bir sorun yok, yanlış anlaşılmasın.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Teşekkür ederim; bana da zaten öyle not ulaştı, çok teşekkür ederim.
Şimdi, öyle bir şey ki daha önce bu dijital mecralarla alakalı konuşurken şeyden bahsetmiştim, bu işin sosyolojik, psikolojik bir boyutu var. Demin Sayın Vekilim dijital zorbalıktan bahsetti, bu da kesinlikle üzerinde durulması gereken bir husus. Bir de sosyolojik boyutu var. Yani mesela, bir köşe yazarı sizinle alakalı iftira bir haber yazıyor, ondan sonra o iftira yayılıyor, siz o arada köşe yazısıyla alakalı mahkemeye başvuruyorsunuz, tekzip yayınlatıyorsunuz ama tekzibin hiçbir kıymeti yok. Hâlâ her gittiğiniz yerde "Ama şunu yapmıştınız." ya da bir yakınımın başına gelen bir şey, ona ait olmayan fotoğraflar her yerde yayınlandı, hâlâ yayınlanmaya devam ediyor, hangi genç kıza ait olduğunu bilmediğimiz fotoğraflar yakınımın adıyla yayınlanıyor ve onun üzerinden saldırıya uğruyor periyodik olarak ve ülkeye hizmet etmek için uğraşan birisi, Türkiye'de ilk bir merkez açmış, onun üzerinde çalışan birisi. Yani böyle bir boyutu var sosyal medyanın, dijital mecraların. Onun için, gerçekten çok kıymetli yapılan çalışmalar ve bunu engellemek. O manada, vatandaşımızın, bizim için unutulma hakkı ve unutmanın bazen büyük bir nimet olduğunu -insani anlamda da- ama unutulma hakkının da o manada önemli bir şey olduğunu düşünüyorum, özellikle iftira durumunda. Hani gazetede yapılanı düzeltebiliyorsunuz ama sosyal medyadaki mümkün olmuyor, dijital mecralardaki olmuyor.
Bununla alakalı birkaç cümle söylemiş olduktan sonra ben hemen toparlıyorum.
Uydudan bahsettik. Ben de çok yakından takip etmeye çalışıyorum, ben de o konuda cevabı bekliyorum. Benim de sormak istediğim: Şimdi, biz hep -Sayın Cumhurbaşkanımız da devamlı referans yapıyorlar- yerli, millî olsun istiyoruz. Tabii, tekerleği tekrar icat etmeye gerek yok. Biz belirli şeyleri belki "hardware" manasında, teknik altyapı manasında yurt dışından da kullanabiliriz ama yazılım hususunda gerçekten yerli, millî hani her şey Türkiye'de... Verilerin işlenmesinden vatandaşla alakalı bütün bilgilerin tutulduğu fiziksel mekâna kadar ve ilgili yazılımların yapılmasına kadar hepsi, her şey yerli, millî mi? O noktada neredeyiz?
İkinci husus da -konuştuklarımız buna aslında biraz altlık oluşturdu- yapay zekâ. Yapay zekâda biz ne noktadayız? Yani ben ilk "artificial intelligence" kavramını duyduğumda 1993'tü, 1993'ten bu zamana çok şeyler oldu. Türkiye olarak biz ne noktadayız? Ben bunu da öğrenmek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.