KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, ben de Değerli Bakan Yardımcım ve çok değerli bürokratlar; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, bizim 5651 sayılı Kanun'da yaptığımız değişikliği, burada tekraren zaten pek çok şeyi konuştuk, bu hususa ilişkin konuşmaları tekrar etmek niyetinde değilim. Dolayısıyla bu alana ilk etapta odaklanmamak niyetindeyim fakat ifade özgürlüğünden bahsettik. Benim aklıma hep şu geliyor ifade özgürlüğü dediğimizde, ki dünyadaki genel tartışmaların da bu mecraya kanalize olduğunu görüyoruz: Şu an ülkelerin siyasetleri belirlenirken hâlihazırdaki sosyal ağ sağlayıcılarının bir tekel pozisyonuna itiliyor olması ülkeleri, egemen devletleri ciddi anlamda kaygılandırıyor. Bu bize mahsus bir kaygı değil. Ben burada Türkiye'nin kaygısını dillendiriyor değilim, dünyadaki olan biteni bir durum tespiti olarak aktarmak niyetindeyim. Hem Amerikan Temsilciler Meclisinde yayımlanan antitröste ilişkin rapor hem de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde hâlihazırdaki sosyal ağ sağlayıcılarının tekel çağrışımı yapan görüntüsünün ilerleyen süreçlerde ve buradaki algoritmaların aslında topluma ve toplum psikolojisine etkisini değerlendiren raporların, işte, demokrasilerin geleceği noktasında egemen devletler bakımından bir kaygı oluşturduğunu ifade etmem gerekir, dolayısıyla bu bize mahsus bir durum değil. Bir ifade özgürlüğünden bahsedeceksek şayet burada tekel görüntüsü oluşan bir haberleşme aksamının ilerleyen süreçte ifade özgürlüğüne nasıl dokunacağına dair bir tartışma konusu bizi bekliyor olacak. Dolayısıyla biz buna ilişkin nasıl pozisyon takınacağız ve bu noktada vatandaşlarımızın haberleşme kanallarını çeşitlendirmek adına bize düşen nedir; bence tartışmamız gereken hususlardan biri bu.

Geçenlerde, malumunuz olduğu üzere, WhatsApp'ın almış olduğu, daha doğrusu aslında bir dayatma mahiyetinde sunulan metni hepimiz gördük ve bu noktada vatandaşlarımızın aslında bilinç seviyesinin ne kadar artmış olduğunu da gördük, kaygı eşiğinin ne kadar artmış olduğunu da gördük ve buradaki bu kaygı eşiğinden hareketle, ben burada bütün üyelerimize teşekkür ediyorum, hakikaten burada "Vatandaşlarımızın kişisel verisi her şeyden ötedir." denilerek ortak bir bildiri zaten yayımladık. Vatandaşlarımızın burada böyle bir kaygısı varken küresel şirketlerin vatandaşlarımıza böyle bir dayatma metni sunmamaları hususunda ortak bir karar alabildiğimizi gördük. Ben bunu çok değerli bulduğumu bir kere daha ifade etmek isterim. Yine, bu tekel mantıkla mücadele etmek adına da önemli bir adımdı ve o sürecin bize gösterdiği çok değerli bir diğer husus daha vardı; o da bizim yerli ve millî uygulamalarımızın sayısı yani alternatiflerin sayısı. Çünkü ifade özgürlüğünden bahsediyorsak vatandaşlarımızın bu noktada farklı kanallara, mecralara da sahip olabilmeleri önemli. Biz işte, orada -burada marka ismi her ne kadar kullanmak istemesem de- BİP'in, Telegram'ın, belki Signal'in vesair farklı mecraların farkına vardık ya da işte, Twitter söz konusu olduğunda onun muadili Yaay, işte, yerli uygulamaların bu noktada ne kadar önemli olduğunu fark etmiş olduk ya da bir arama motorundan bahsediyorsak, mailden bahsediyorsak iyi ki dedik bir Yaani'miz var. Dolayısıyla burada kimin tarafından geliştirildiğine bakılmaksızın bizim sunucuları ülkemiz içerisinde belirli noktalarda bulunan, ülkemiz içerisinde belirli noktalarda vatandaşımızın hukukunu savunabileceğimiz mekanizmaları oluşturmuş şirketlerle yolumuza devam ediyor olmanın vatandaşımız açısından her zaman için daha uygun olduğu kanaatindeyiz. Çünkü bir kere, burada herhangi bir yargısal süreç işletildiğinde, ki yargılamada sürenin ne kadar önemli olduğunu her birimiz biliyoruz, burada "apostille"le yurt dışına gönderdim, oradan cevap verildi, o bir şekilde geri döndü, bu esnada o veri milyonlarca kere kopyalandı ve vatandaşımızın hakkı milyonlarca kere ihlal edilmiş oldu. Dolayısıyla böyle bir şeye mahal vermemek adına burada bir başvuru mekanizmasının geliştirilmesi meselesi önemliydi. Temsilcilikleri de bu bağlamda görüyorum, bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ve bu noktada -az evvel aslında belirtilmiş oldu- işte, şu temsilcilik atandığında şurası kapanacak, burası kapanacak; böyle bir durum tabii ki söz konusu değil. Biz çok net bir şekilde Avrupa'daki düzenlemeyi buraya getirmiş olduk. Yani biz burada şunu temsilci atayayım, bunu temsilci atayayım, şöyle biri olsun, böyle biri olsun gibi bir çerçeve belirlemedik kanunu yaparken. Biz sadece Avrupa'da ne varsa bu noktada vatandaşlarımızın hukukunu korumak açısından Türkiye'de de o olsun dedik ve bunu bir müeyyideyle desteklememiz gerekiyordu, ki bu düzenlemenin de aslında isabetli olduğu işte, Facebook'un, Instagram'ın yani daha doğrusu Twitter ve Pinterest dışındaki sosyal ağ sağlayıcılarının buraya temsilci atamasıyla ortaya çıkmış oldu. Burada sakıncalı herhangi bir durum olsaydı zaten böyle bir yola gitmezlerdi. Dolayısıyla aslında bizim yaptığımız yasal düzenlemenin ne kadar isabetli olduğunu bu vesileyle görmüş olduk.

Tabii, burada bizim temsilcilik meselesi ile sansür meselesinin aynı cümle içerisinde bir araya getirilmesini hiç doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Çünkü burada temsilci atadığımız takdirde...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Bana cevap hakkı doğar ama bakın.

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Ben burada...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Bende hepsinin bir argümanı var, bana cevap veriyorsun.

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Cevap hakkı... İşte, sizin de dediklerinizden... Şöyle...

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Hepimize cevap verme hakkı doğdu. Böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Arkadaşlar, bir dakika...

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - "Onursal ağabey" diyorum müsaadenizle.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Zeynep Hanım, tamamlamanızı rica ediyorum.

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Tamam, tamamlıyorum Sayın Başkanım.

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Biz de cevap verelim o zaman.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ver ver.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Bir dakika arkadaşlar...

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Bir kere, ben açıkçası polemik oluşturmamak adına kelimelerimi mümkün olduğunca dikkatli seçiyorum fakat şunu ifade edeyim: Burada eğer sarih bir şekilde bir şeyler ifade ediliyorsa benim de buna katılmadığımı ifade etmem gerekir. Yani burada bir temsilcilik atandığı zaman, biz orada bir temsilcinin nasıl olması gerektiğine ilişkin herhangi bir belirleme yapmamışken bunun sansürcülükle eş zeminde tutulması "Bizim vatandaşımızın hukukunu korumak adına o zaman nasıl bir mekanizma geliştireceğiz? Nasıl bir alternatif sunuyoruz bu meseleye?" sorusunu sormamı gerektiriyor.

Fırsat eşitliği meselesini önemsiyorum altyapı hususunda. Zaten biz de bu hususa ilişkin olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Burada gerek Bakan Yardımcımızla gerek BTK Başkanımızla gerekse Dijital Dönüşüm Ofisiyle bu hususa ilişkin olarak zaman zaman irtibata geçiyoruz ve bu meseleye ilişkin olarak TÜRKSAT 5A'nın fırlatılması esnasında Sayın Bakanımız da açıklama yapmışlardı. Fiber altyapının kuvvetlendirilmesi adına adımlar inşallah yakın bir zamanda gelecek. Biz de bunu dört gözle bekliyoruz çünkü hakikaten bu noktada vatandaşlarımızın internete eşit bir şekilde, fırsat eşitliği temelinde erişiyor olması her birimiz için çok önemli, gittiğimiz noktalarda böyle bir ihtiyacı bizler de gözlemliyoruz. Dolayısıyla Bakanlığımızın da bu noktada inisiyatif aldığını görmek bizler adına mutluluk verici.

Genel olarak değinmek istediğim hususlar bunlar. Başkanım, sizin uyarınıza uyuyorum ve burada noktalandırıyorum.