KOMİSYON KONUŞMASI

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen oturumda talebim olmuştu. Bu Yeşilay vakfının kuruluş senedini istemiştim, kurucularını istemiştim ve açıkça sormuştum: Sayın Cumhurbaşkanımızın kızı Esra Albayrak da bu yönetim kurulunda mı? Çok açık, yani öyle kapalı falan değil. Yeşilay Cemiyetinin bulunduğu Sepetçiler Kasrı'nda Yeşilay Vakfına yer tahsis edildi mi? Sepetçiler Kasrı çok da güzel yani, Sirkeci'de, Topkapı Sarayı'nın hemen orada. Sepetçiler Kasrı kırk dokuz yıllığına bu şekilde bu vakfa tahsis edilecek mi? Ve bu vakfın, Yeşilay vakfının amaçları arasında neler var? Yani görmek istemiyoruz çünkü hazır Sağlık Bakanı buradayken merak ediyoruz. Mesela, bu FOMO hastalığıyla ilgili çalışmalara başlamış Yeşilay. Yani bu gidişle size iş kalmayacak, başka şeylerle de ilgileniyorlar.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Neydi efendim?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - FOMO hastalığı duymadınız mı Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Ha, tamam.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bir daha söyleyelim, FOMO, FOMO, gelişmeleri kaçırma korkusu. Yani artık tütünle, puroyla, pipoyla ilgilenmiyor Yeşilay, FOMO'yla ilgileniyor. Ben bir tanesini çıkardım, yani daha başka çıkarabileceğim konular var. Yani Yemen'i gat alışkanlığından nasıl kurtaracağız?!

BAŞKAN - Ben de bir şeyi kaçırdım, neydi o hastalık, ondan?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - FOMO, FOMO...

BAŞKAN - Bu bir şeyi kaçırma hastalığı mıydı?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Gelişmeleri kaçırma korkusu.

BAŞKAN - Ben de kaçırdım sizin söylediklerinizi. O kapsama giriyor mu bilmiyorum ama...

MUSA ÇAM (İzmir) - Belirtiler var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yeşilayı bilmediğiniz için...

Yalnız bu...

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Sayın Başkan, sosyal medyayı takip ederek gelişmeleri izlemek istiyorlar.

BAŞKAN - Efendim, benim ne Twitter hesabım var ne Facebook hesabım var. Biraz herhâlde çağın gerisindeyim ama.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Arkadaşlar, bu Yeşilayın resmî sayfası, açın, girin öğrenin, onu konuşuyoruz, tartışıyoruz. Yani, bize mesaj atmasını biliyorsunuz dokuz yirmide kar yağarken "On birde gelin Plan ve Bütçe Komisyonu toplanacak..." Hangi İç Tüzük'te var? Hangi İç Tüzük'te mesajla, twit'le toplantı çağrısı var?

BAŞKAN - Efendim, kusura bakmayın, perşembe günü kapattığımızda size biz mesajı göndermiştik. Bugün sabah sadece nezaketen bir hatırlatma mesajıydı.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şimdi, mesaj çekerek toplantıya çağrılmaz. Bu İç Tüzük değiştikten sonra yaparsınız. Olayını öneren biziz yine muhalefet olarak. Kusura bakmayın. Usulüne uygun davetlerinizi yapın, yazılı yapın gönderin yoksa size vukuat yaparız burada bir gün, bu torbalar çıkmaz. Bu son demlerde yapmayın, etmeyin.

BAŞKAN - Bu vukuatı bir açar mısın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu şekilde, hakikaten, yani saat dokuzu yirmi geçiyor çekiyor mesajı "Hadi gelin on birde toplantı var." Sanki askeriz. Ne askerdi? Kurşun... Hani bu şey askerleri vardı Çin'de, hazır asker gibi bizi görüyorsunuz, doğru değil ki arkadaşlar.

BAŞKAN - Nezaket yapalım derken nezaketsizlik yapmışız, bir daha yapmayız.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şimdi, burada iki kez var. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili bir önerge verilmiş, Vedat Demiröz'ün o önergesi var, bir de ana muhalefetin bir önergesi var. Demin Sayın Türeli açıkladı, kamu kurumları deyince kaç tane kamu kurumunun girdiğini saydı, 214 kısım falan saydı. Yani, hakikaten, böyle olunca, zaten bu Sepetçiler Kasrı'na ben talip olsam bana verir misiniz? Yani, ben de bir vakıf kursam, bütün kötü alışkanlıklarla, hırsızlıkla, yolsuzlukla, fuhuşla, kumarla bilmem neyle mücadele edeceğim diye gelsem, desem ki: Çok ulvi bir dava için tecrübelerimi tahsis etmek istiyorum, bana kırk dokuz yıllığına, şu Galata Kulesi'ne nazır, Galata Köprüsü'ne bakan, Kız Kulesi'ni bir taraftan gören, Topkapı Sarayı'nı arkasına alan şu muhteşem binayı kırk dokuz yıllığına bana verin. Be kardeşim, Allah aşkına bir ton vakıf yeriniz var, güzel, geniş yerler var. Bırakın tarihe, kültüre, turizme orayı, niye orada çalışma yapıyorsunuz, daracık bir yerde? Niye ama niye? Niye o binada? Eskiden basın kulübüydü, basın merkeziydi orası, bilmem neydi. Bırakın tarih olsun, bırakın kültür olsun, bırakın turizm olsun, İstanbul'un en gözde yeri. Sırf birileri yararlanacak diye iktidar olanaklarını kullanıp yakınındaki yandaşındaki birine vermek ne kadar ahlaki yani? Bunun açık artırması yok mudur, bunun ihalesi yok mudur, bunun talep yarışması yok mudur? Hayırları bir tek muktedir olanlar mı yapıyor? Yani, hayrat işlerini, kamuya yararlı işleri bir tek şeyler mi yapıyor?

Bir önerge verdik, bu önergede, kardeşim, Kızılay derneği evet, Yeşilay Cemiyeti olsun dedik. Ama bu vakıf yok ki, niye bu vakfı koyuyorsunuz ya? Bir günde mantar gibi vakıf kuruyorsunuz. Hangi tescili, bir günde kim alabilir? Hukukçu arkadaşlarımız buradadır, o kadar vakıf kurmak kolay mı arkadaşlar ya? Bir günde mahkeme kararı, tescil, ilan, bir gün sonra da kanun teklifi, bir gün sonra da... Sayın Bilgiç bize "tweet" atsın, hazır asker gibi çağırsın, onlara da bu tahsisleri yapalım kırk dokuz yıllığına. Benim vicdanım isyan ediyor buna, yapmayın. Hangimizin çocuğu... Bizim de çocuklarımız üniversitede okudu, bizim de çocuklarımız en az muktedir olanların çocukları kadar zekidir. Ne ayrıcalıkları var? Bazılarına tahsis ediyoruz devletin kurumlarını, bazılarına da en gözde yerleri amacı dışında kullanmaya veriyoruz.

Sağlık Bakanlığının görev alanındaki çalışmaları da üstlenen bazı durumlar çıkıyor ortaya. Yani, Yeşilay Cemiyetinin yakında çok daha enteresan konularla ilgili çalışmalarına rastlayacağız. Sağlık Bakanlığı alkolle, tütünle, sigara alışkanlığıyla mücadele etmiyor mu Sayın Bakanım? Yasal düzenlemeleri sizler yapmadınız mı? Ne işe yarıyor bu Yeşilay şimdi? Onu da alın, bünyenizde bir birim olsun. Öyle ne vakıf olsun ne cemiyet olsun ne başkası kullansın ne de bu şeye dönsün. Kızılayın ayrı bir konumu var, ayrı bir yasası, özel bir statüsü olabilir. Depremdi, felaketti, savaştı, iltica durumları vardı, sığınma durumları vardı, çok farklı şeyler var. Gerçi AFAD da kuruldu. AFAD'ın kuruluşundan sonra Kızılayı da AFAD'ın bünyesine almak lazım, ciddi söylüyorum. Yani, Kızılayın şubeleri küçük ilçelerde kişilerin arpalığı durumuna gelmiş, rant sağlanan yerlere dönmüş. Küçük ilçelerde bakın bakayım Kızılayın şubeleri ne yapıyor? Kızılayın kongrelerine bakın, niye millet birbirinin boğazına sarılıyor? Birbirine vatan için, memleket için mi sarılıyorlar hizmet aşkıyla, yoksa, daha çok kazanır mıyım diye mi sarılıyorlar? Yani, bunları Hükûmetiniz alması gerekiyor.

Bir önerge verdik, Allah aşkına, tamam, bu 12'nci maddeyle ilgili bu dördüncü fıkrada Kızılay da olsun, Yeşilay Cemiyeti de olsun, cemiyet dedik. Yani, bir ismi var kamuoyunda. Bunun yanında Darüşşafaka da olsun dedik. Ama Darüşşafaka deyince bazılarının saçları diken diken oluyor. Sarmaşık dedik, Diyarbakır'da kurulmuş bir hayır derneği. Bu dernekte AKP'liler var, CHP'liler var, HDP'liler var, farklı siyasetler var. Allah aşkına ya, bu cemiyetin, bu hayır derneğinin başına gelmedik kalmadı. O Van depreminde bu derneğin başına getirmediğini bırakmadı Hükûmet, yardımlarına mı el koymadı... Nasıl bir düzen bu? Yani, insanın isyan edeceği bir durum var ortada. Bırakın, tarihi, kültürü kişilere pazarlamayın. Yani, kişilerin kurduğu vakıflar, cemiyetler kanalıyla onlara kırk dokuz yıllığına vermek zulümdür İstanbul'a ya. En gözde yeri İstanbul'un, en merkezî yeri. Topkapı Sarayı'nın, Sirkeci'nin burnundaki bu kasrı tarihe, turizme, kültüre kazandırmak varken ilgili bakanlığının, buraya sıkıştırıyorsunuz, bir vakıf, bir cemiyet, oradan oh... Martılar uçuşurken çok güzel mücadele edecekler, tabii, çok güzel manzara. Bu şekilde mi? Gidin, çok güzel mekânlar var, İstanbul'un çok daha geniş alanları var. O çok geniş alanlarda çok daha modern binalar kurabilirsiniz, o modern binalara da araçlar koyabilirsiniz, mücadele edebilirsiniz. Ona da gerek yok, Sağlık Bakanlığının tonla yeri var, özel sektör hariç, devlet hastaneleri olarak, bu konuda çalışma yapılabilecek alanlar olarak. Niye mütevazı bir çalışma yapmıyorlar, gidip devlet hastanelerinde, kamu hastanelerinde, belli yerlerde bu çalışmayı sürdürmüyorlar da niye Sepetçiler Kasrı'nda yapıyorlar, benim anlamak istediğim bu. Yani, ille Galata Kulesi'nde mi yapılır bu mücadele? Veya Kız Kulesi'ni yakında vermeyi düşünüyor musunuz? Kız Kulesi hangi vakfa ait?

VAKIFLAR GENEL MÜDÜR YARDIMCISI BURHAN ERSOY - Vakfa ait değil, hazineye ait orası.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Mülki? Hazineninkileri de veriyorsunuz. Kamu mallarını vermiyor musunuz? Sanki kiralamıyor musunuz, sanki kırk dokuz yıllığına tahsis etmiyor musunuz, tescil etmiyor musunuz?

BAŞKAN - "Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak bizde değil." diye cevap verdiler.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Vakıflar ayrı, tamam, hazine de aynı. Hükûmet burada.

BAŞKAN - Neyse, Sayın Bakanım, sizden bir değerlendirmelerinizi alalım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Hayır, gerçekten, bize kişiye, zümreye özel yasa yaptırtmayın, böyle kutsal amaçlar arkasına da saklanmayın.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan, sağ olun...

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Vallahi yakışmıyor. Ciddi söylüyorum, arkasından ayrımcılık da yapıyorsunuz başka vakıflara, başka derneklere, başka hayır kurumlarına. Yani, hayır kurumlarını da kendi tekelinize almayın, Allah aşkına, bırakın, herkes hayır yapsın ya, herkes bu konuda çalışsın. Herkese Sepetçiler Kasrı'ndan bir oda verin o zaman. Verir misiniz? Vermezsiniz tabii, rahatsız olur bazıları orada, tek başına olmak isterler, ben de isterim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.