KOMİSYON KONUŞMASI

VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Başbakanlık bütçesiyle başlamak istiyorum. Geçtiğimiz yılın bütçesine göre artış yok, küçük miktarda bir azalma var Başbakanlık bütçesinde. Aslında, dün Cumhurbaşkanlığı bütçesi konuşulurken meşhur saray, ak saray, kaçak saray burada gündemi oluşturan konu oldu ama Başbakanlık bütçesiyle ilintili olduğu için tekrar o konuya girmek istiyorum. Çünkü, bugüne kadar 964 milyon TL bir harcama var oraya ve bu da Başbakanlık bütçesinden. Zaten Başbakanlık hizmet binası olarak orası inşa edildi. Sayın Arınç, siyasi olarak farklı yerlerde olabiliriz ama kişilik olarak -bunu tüm samimiyetimle söylüyorum- dürüstlüğünüze son derece inanan bir milletvekiliyim. O anlamda da her zaman takdir ettiğim bir insansınız.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ama sözü geçmiyor.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Böyle bir israfı en azından sizin dillendirmeniz lazım. Bu bir israf, bu bir israf. İsraf dinen de haramdır.

Bir çalışma yapılmış, onu aldım, 1,370 milyon TL'yle ne yapılır? Türkiye millî eğitim konusunda, millî eğitimde fiziki koşullar, okul sayısı vesaire bu konularda son derece sıkıntılı. Bakın, 24 derslikli 685 okul yapılabilirmiş. 100 metrekarelik yaklaşık 35 bin konut yapılabilirmiş. 100 yataklı 55 devlet hastanesi yapılabilirmiş. 100 kişilik 685 adet yurt yapılabilirmiş, huzurevi yapılabilirmiş. Ben yapılmasın demiyorum. Birçok Batı Avrupa ülkesine gittiniz, demokrasisi gelişmiş, şeffaf, denetlenebilir ülkelere gittiniz, Allah aşkına, oradaki parlamento binalarını gördük, böyle bir şatafat yok. 21'inci yüzyıl Türkiye'sinde, kalkınmak için, istihdam yaratmak için, zengin olmak için çırpınan, ne kadar ekonomi o kadar demokrasi diyen, o kadar özgürlük diyen, o kadar insan hakları diyen bir Türkiye'de bu kadar israf sizce makul mü, böyle bir ifrat, aşırılık makul mü? Sayın Başbakan Yardımcım, gerçekten hayretle karşılıyorum.

MİT konusu son yıllarda Türkiye'de en çok konuşulan kurumlardan bir tanesi. Özellikle Orta Doğu'da meydana gelen çatışma ortamı, savaş ortamı MİT'i bir kat daha önemli hâle getirdi ve en çok konuşulan kurumlarımızdan bir tanesi. Bir yasa çıkarttık, öncelikle oradan başlamak istiyorum, inanılmaz bir kudret verdik, güç verdik, kurumlar arasında dokunulmazlık verdik. Avrupa Birliği raporunda da var, MİT'e verilen yetkiler eleştiriliyor. Avrupa Birliği raporunda "MİT'e dinleme kayıtları ve izleme konusunda nisan ayında yargı kararı olmaksızın verilen soruşturma yetkisi için Avrupa standartlarının tersine gidiliyor." diye değerlendirme yapılmış. Gerçekten çok önemli yetkiler veriyoruz. Kamu kurumlarından, bankalardan, kanunla kurulmuş STK'lardan, her yerden belgeler alabiliyor, izlemeler yapıyor, dinlemeler yapıyor, hülasa her şeyi yapabiliyor. Bu yasada bu mekanizmayı denetleyecek, faaliyetlerini denetleyecek Parlamentonun bir komisyon kurması gerekiyordu, oluşturması gerekiyordu. Partiniz şu ana kadar o komisyona üye vermedi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı da bu cumaya kadar partinize süre verdi. Neden korkuyorsunuz yani MİT'in faaliyetlerinin denetlenmesinden niçin korkuyorsunuz? Hani diyorsunuz şeffaf devlet, yeni Türkiye, niçin korkuyorsunuz? Kuralım komisyon, madem bu kadar yetkilerle donattık, en yüce kurum, milletin burada iradesinin tecelli ettiği Parlamento, Parlamento da bunları denetlesin.

Şimdi, Suriye Devlet Başkanı Esad despotlukla suçlanır, zalimlikle suçlanır. Onun meşhur bir muhaberat örgütü vardır. Orası bir istihbarat devletidir, muhaberat devletidir. Bir de tarihten Sultan Abdülhamit dönemi vardır, istibdat dönemi. Şimdi o dönemler aklıma geliyor yani Türkiye de artık bir hafiyelerin cirit attığı ya da gizli örgüt elemanlarının Türkiye'yi bir şekilde yönettiği, o dönemde Yıldız Sarayı'ndan Abdülhamit ülkeyi yönetiyor, Osmanlı topraklarını, hâkim olduğu toprakları, tebaasını, şimdi, biz mevcut, az önce konusunu ettiğimiz ak saraydan yöneteceğiz.

MİT'in bütçesi, geçtiğimiz yıl bütçesine göre yaklaşık olarak 1 milyar 108 milyon TL'lik bir bütçe söz konusu. Tabii bunun içerisinde örtülü ödenek ve diğer başka kaynaklardan aktarılanlar yok. Örneğin, 2014 bütçesinde örtülü ödenekten harcanan miktar, Maliye Bakanının bilgisiyle 3 Kasım 2014 yani ilk gün, bütçe görüşmelerinin yapıldığı gün itibarıyla 145 milyon TL'lik bir örtülü ödenek harcaması var MİT'e. Bundan sonra ne kadar bir miktar olur, bilemem.

Tabii, az önce de söyledim. Özellikle muhalefetin Suriye'deki meselelere ilişkin değerlendirmelerinde oradaki El Kaide unsurlarının -tırnak içerisinde- Esad rejimine karşı savaşan unsurların, terör unsurlarının bir şekilde Türkiye tarafından desteklendiği... Tabii ki şimdi elimizde bu anlamda ciddi evraklar olmadığı için bunu bir siyasi argüman, siyasi bir mesele hâline getirmekten ziyade, çok kez, çok ciddi yabancı basın kuruluşları bu konuda haberler yaptılar. Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Yardımcısı Biden'ın bu konuda bir ikrarı oldu. Daha sonra "Özür dilendi." dendi, tekrar özür dilenmediği ortaya çıktı. Bunun tüm dünya tarafından bilindiğini aslında sizler de biliyorsunuz. Adana'da MİT tırları yakalandı, "Türkmenlere gıda yardımı gidiyor." dendi, içinden füzeler çıktı, silahlar çıktı, mühimmatlar çıktı.

Bunun dışında, özellikle Musul'da IŞİD tarafından rehin alınan konsolosluk görevlileriyle ilgili elbette ki biz de çok mutlu olduk. Uzun süre IŞİD'in elinde rehin kaldılar. Onlar bizim yurttaşlarımız, onların tırnağına zarar gelmesi bizi üzer. Rehineler IŞİD'in elinden kurtarıldı ama o süreç içerisinde yaşananlar gerçekten benim için çok endişe verici. Şimdi, bir kere şunu söyleyeyim: Orada bir karanlık nokta var. IŞİD son derece agresif, sekter bir şekilde o bölgede cirit atıyor. Musul'da olağanüstü gelişmelerin olacağı aşikâr. Birçok yabancı devletler misyonlarını oradan çekiyor. Yabancı şirketler oradan çalışanlarını, elemanlarını güvenli bir şekilde tahliye ediyor ama bizimkiler IŞİD'in oraya gelip Musul Konsolosluğumuzu işgal etmesini âdeta bekliyor. Çok önemli iddialar var. Biz bunları soru önergesine de döktük, ilgili bakanlara, başbakanlara sorduk. Çarpıcı iddialar var. 149 rehine kurtarıldı, çok güzel. Ama bunun karşılığında Türkiye'de ya da başka bir ülkede terörist faaliyetlerde, terörist eylemlerde bulunmuş IŞİD üyeleriyle bunların takas edildiği söyleniyor. Danimarka'yla bu yüzden Türkiye -amiyane tabirle- papaz oldu. Orada İslam karşıtı yazılarıyla bilinen bir yazara suikast girişiminde bulunan bir IŞİD üyesi Türkiye'de yakalanıyor ve cezaevinde ölüyor ve şu anda nerede olduğu belli değil. İddialara göre bu takasta kullanılmış. Şimdi, Sayın Başbakanın şöyle bir beyanatı var, diyor ki: "Velev ki takas oldu." Ya, burası hukuk devleti. Sayın Arınç, böyle bir anlayış olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Mersin) - Orada bir güç gösterisine soyunuyor Sayın Cumhurbaşkanı, diyor ki: "Çalışma tamamıyla millîdir. Kendi istihbarat teşkilatımızın hünerini ortaya koyduğu, bölgede Türkiye'nin dikkate alınmasını gerektiren bir hareket olmuştur." Yani diyor ki: "Biz güçlüyüz. Ey Orta Doğu, Türkiye'yi dikkate al." Çok güzel, şu yapılabilirdi: Türkiye'nin heybetiyle, Sayın Başbakanın, Sayın Cumhurbaşkanının heybetiyle IŞİD terör örgütü "Aman ha, biz Türkiye'ye dokunmayalım, yanarız." deseydi o zaman ben takdir ederdim. Niçin Türkiye Konsolosluğu işgal ediliyor da Amerika Birleşik Devletleri'ne dokunamıyor? Dokunursa yanacağını biliyor. Yoksa 49 rehinemiz kurtarılmış, teşekkür ediyoruz, tebrik ediyoruz, onların kılına zarar gelmedi ama bunun yanında ne hukuk kalmış ne vicdan kalmış. Türkiye, daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanı bir güç gösterisine soyunuyor, böylece hukuk dışı yollara Türkiye Cumhuriyeti devletinin müracaat etmesine göz yumuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi belki de Plan Bütçe Komisyonunun en çok ilgisini çeken bütçelerden bir tanesi, birçok bakanlığı sollayan son derecede büyük bir bütçe, geçen yıla göre de bütçe içerisinde en fazla artış gösteren kurumlardan bir tanesi, yüzde 5,52'lik bir artış. Sayın Davutoğlu da Başbakan olur olmaz Diyanet İşleri Başkanlığını kendine bağladı, bir başbakan yardımcısında idi bu sorumluluk. Bu olabilir, tarihte de, cumhuriyet tarihinde de var, Cumhurbaşkanı da kendine bağlayabilir, bir başbakan yardımcısı marifetiyle de bu konu götürülebilir, böyle tercih etmiştir ona sözümüz yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seçer, toparlayalım lütfen.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Ancak, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığının icraatları konusunda elbette ki eleştirilerimiz var. Türkiye çok renkli, çok kültürlü bir ülke ama temel düsturumuz, temel ilkemiz hangi etnik yapıdan, hangi inanç grubundan olursak olalım, bizim ortak paydamız Türkiye.

Şimdi, bir Alevi gerçeği var, Türkiye'de yaşayan Alevi yurttaşlarımız var, önemli bir nüfusa sahip. Sayın Özkes çok güzel bir şey söyledi. Davutoğlu Hacıbektaş'a gidiyor, oradaki etkinliklere katılacak, aşureyi birlikte kaşıklayacak oradaki yurttaşlarımızla. Hoş bir şey, nefret söylemlerinden ben de nefret ediyorum. Yani, insanları kategorize etmek, Alevi-Sünni... Özellikle daha önce çok oluyordu, daha önceki Sayın Başbakan, örneğin bizim Sayın Genel Başkana ilişkin, gerçekten, yüreğimizi çok derinden yaralayan söylemleri vardı. Koca bir topluluğa, bir siyasi partinin genel başkanı mezhebinden dolayı yuhalatılabiliyordu. Bunları yaşadı, gerçekten bu kötü günleri yaşadı Türkiye. Umut ediyorum, Sayın Davutoğlu'nun üslubu daha farklı olur, daha birleştirici olur, daha bütünleştirici olur, Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Orta Doğu çok önemli bir örnek. Bizler bu ülkede ayrışma istemeyiz, bizler bu ülkede barışsever insanlar olarak, barışsever yurttaşlar olarak kavga istemeyiz.

Ama, bu devasa bütçede tabii ki merkezî bütçeden ve bütçe kalemleri içerisinde, gelirleri içerisinde en yüksek kalem de vergi kalemi. Burada vergi toplarken insanları "Sen Asuri'sin, sen Alevi'sin, sen Keldani'sin, sen Musevi'sin, sen Müslüman'sın." diye ayırmıyoruz, herkesten vergi alıyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seçer, son cümlenizi alayım lütfen.

VAHAP SEÇER (Mersin) - ...ve bu hizmetleri de herkese eşit götürmek zorundayız. Çünkü, Diyanet İşlerinin görevinde var bu, diyor ki: "İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak alanıyla ilgili işleri yürütmekte, toplumu din konusunda aydınlatma ve ibadet yerlerini yönetme hizmetlerini üstlenmektedir." İyi, güzel de Aleviler diyor ki: "Cemevi bizim ibadethanemiz." Oraya da bakın, havraya, sinagoga, kiliseye bakalım ama cemevlerine yok, cemevlerine yok. Hocam uyarıyor, "Havraya var." diyor ama cemevine yok, "Ben öyle hissediyorum." diyor yurttaş, "Ben Alevi'yim, cemevi benim ibadethanem."

Şimdi, söylemlerle olmuyor. Bakın, tekrar diyor, Alevi açılımı. Bunlar siyasi birtakım atraksiyonlar, hamleler seçim öncesi. Ben bunlara inanmıyorum, inanmak isterdim. 4 tane temel talep vardı, Sivas, Madımak, orayı bilim ve kültür merkezi yaptılar -tırnak içerisinde- bir parmak bal çalındı, zorunlu din dersi tartışmaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına rağmen devam ediyor, az önce söylediğim cemevi konusu, Diyanetten hizmet alma meselesi. Yani, Alevi yurttaşlar diyor ki: "Arkadaş, biz bu ülkenin eşit yurttaşlarıyız, bu hakkımızı kullanmak istiyoruz."

Son söz, benim ilçemle ilgili Sayın Arınç, Sayın Başbakan Yardımcımız. Tarsus Müftülüğünün yanında bir saat kulesi var. Bu saat kulesi, ben çocukluğumdan hatırlarım, orası Kırkkaşık dediğimiz bedesten çarşısı -çok tarihî bir yer, bizim kentimiz çok tarihî bir kent, 8 bin yıllık geçmişi var- orada Ermeni mahallesi var, Hristiyan mahallesi var, her şey var, var oğlu var ve kardeşçe de yaşamışız, inşallah da devam edeceğiz. Saat kulesinin her saat başı çanı çalıyor, saat birse bir kere, ikiyse iki kere..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Mersin) - O çanı susturmuşlar. Niçin biliyor musunuz? Yurttaşların söylediğini söylüyorum. "Bu, bize kilise çanını anımsatıyor." diye saat kulesinin çanının sesini kesmişler. Eğer yurttaşlar yalan söylüyorsa, müftülükten böyle bir bilgi alınmamışsa niçin bu saat kulesi susturulmuş? Ben de anlamak istiyorum.

Teşekkür ederim.