| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürü Turan Konak'ın, yerel yönetimler, doğal afetler ve yerel yönetimler ilişkisi, doğal afet öncesi ve sonrasında yerel yönetimlerin görevleri ile sonuç ve değerlendirmeler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .12.2020 |
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Öncelikle, Genel Müdürümüz Turan Bey'e ve ekibine teşekkür ediyorum. Değişik vesilelerle de kendileriyle daha evvel çalışma fırsatı bulduk, gerçekten yerel yönetimlere çok vâkıf, yetkin bir personeliniz var. Bu, bizler için övünç kaynağı.
Sayın Genel Müdürüm, burada Başkanımız dâhil olmak üzere birçoğumuz belediye kökenliyiz yani bir belediyenin ne yapabileceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Az önce siz de söylediniz, yetki problemleri yok; yetki problemleri yok, bahane üretme huyları olabiliyor sadece. Belediyenin, hani bu konuda amiyane tabirler bile var istediğini yapabileceğine dair ki gerçekten de çok şeyi yapabilir.
Şimdi, öncelikle birkaç husus var. Bir, acil eylem planları. Yani Allah aşkına, yasal zorunluluk olduğu hâlde ortada acil eylem planı yok. En baba belediyenin acil eylem planına bakın, kendi kurumunun acil eylem planı. Belediye hizmet binalarında deprem durumunda nereye kaçılacak, nereden çıkılacak... Ya, belediyenin acil durum eylem planı, yasadaki ifadede açık, belediyenin kendi hizmet binasıyla sınırlı bir acil eylem planı değil, o kentle ilgili bir acil eylem planına ihtiyaç var. Ama bakın, bu konuda bizlerin eksikliği var.
Şimdi, bir pandemi süreci yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz Rabb'im bir an önce bizlere bundan kurtulmayı nasip eylesin hayırlısıyla.
BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Amin.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Bu pandemi sürecinde, ilgili bakanlıklarımız hijyen okullarla ilgili, hijyen şununla, hijyen bununla ilgili bir sürü rehberler yayınladı ama biz, belediyelerimizin bu alanlarda izleyebilecekleri bir rehberi bile yayınlayamadık. Var olan bir tek rehber, o da gene Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 45001 kapsamında acil eylem planı hazırlama rehberidir yani afetlerle alakası yok. Dolayısıyla bence çok yetkin de kadronuz var, Türkiye Belediyeler Birliğiyle birlikte, gerekirse pilot uygulamayı da farklı ölçekteki belediyelerle yaparak uygulanabilir, arkasından da denetimi de sağlayabileceğiniz ciddi bir sürekli güncellenen... Zamanında işte, Sayın başkanlarımız biliyor, birisi oturuyor, masa başında yazıyor, ondan sonra her yıl onu güncelliyor, sorsanız belediyenin acil eylem planı var. Yok, belediyelerin acil eylem planları yok, gerçekçi olalım.
Bakın, deprem anında... Hepimiz biliyoruz, bunu yaşadık. Efendim, vali sorumluymuş, hikâye; AFAD sorumluymuş, hikâye -kurtarma için söylemiyorum- oradaki vatandaşın ilk baktığı yer belediye. Bakın, en son yaşadığımız İzmir depreminde ne oldu? "Hani belediye başkanı nerede?" Efendim, AFAD yetkili. "Belediye başkanı nerede?" dedi insanlar. Sakarya Adapazarı, Kocaeli depreminde biz bunları bire bir gördük. Dolayısıyla, yasal olarak AFAD yetkiliyse de valilik yetkiliyse de belediyeler de fiilen bu konuda sorumludur ve vatandaşın beklentileri de boşuna değil. Çünkü, sonuçta, mademki o şehrin şehreminidir belediye başkanımız, bunlarla ilgili ciddi çalışmayı gündemine almak, doğru dürüst bir ekip kurmak zorunda. Bunu keyfe bırakmamamız lazım, bu konuda Bakanlığımızın gerekirse yaptırımlar da uygulayarak belediyelerimizin sürekli güncel acil eylem planlarını yapmaları -ama buna bir rehberlik lazım- ve bunların uygulamasının da denetimi yani kâğıt üzerinde kalmayacağı bir denetim... Bakın, geçen AFAD'la ilgili konuşurken de aynı konu açıldı. AFAD da aynı konuyu gündeme getirdi, bu acil eylem planlarıyla ilgili, belediyelerin acil eylem planlarını ciddi yapmadıkları, güncellemedikleriyle ilgili, orada da konuşuldu. Örneğin, park yapıyor. Niye bu parklara biz tuvaletleri, lavaboları şart koşmuyoruz? Yarın, ilk toplanma yerleri bu parklar olacak. Çok mu zor bir belediyenin tuvalet yapması -kusura bakmayın ama- ama şu var zorunlu hâle getirmezsek yapmıyorlar, onun yerine 2 tane jimnastik aleti koymayı daha popüler buluyor. O yüzden bizim belediyelerle ilgili bu anlamda zorunlu kılmamız gerekiyor. Park yapsın kardeşim, kadın, erkek tuvaleti olacak, çocuklar için emzirme, bakım şeyi... Kaç para ki bunlar? Bir parkın maliyeti milyonlarca oluyor, bahsettiğimiz fonksiyonun maliyeti 50 bin, bilemediniz 100 bin lira. Belediyeler için de bunlar para değil -Sayın başkanımız da yıllarca Fatih Belediye Başkanlığı yaptı, bu işleri çok iyi biliyor- ama deprem olduğunda bunların hepsine ihtiyacımız olacak, bu bir.
İkincisi: Şu riskli yapı envanteri. Az önce karşıma çıktı ama belediyelerin bu konuda yetkisi açık ve net, hiç tartışmaya gerek yok. Ama sorun şurada: Örneğin, İstanbul'dan bir belediye düşünelim, Kartal ya da Pendik Belediyesi, yarım milyon nüfus var, 150-200 bine yakın yapı var. Belediyenin kalkıp da bunların tek tek... Bu sadece bir karot alma olayı değil tabii, takdir edersiniz ki... Zaten, kamuoyunda böyle bir yanlış algı da var: Karot al, sağlamsa tamam. Ya, nerede bunun statiği, nerede bunun zemin etütleri, nerede şu, nerede bu? Yok. Ama buna karşılık bazı belediyelerimiz bu konuda bence daha pratik bir çözüm bulmuş, 99 yönetmeliğinden önceki bütün binaları otomatik riskli ilan ediyor. İki, kaçak binalar; otomatik riskli. Ruhsata aykırı binalar, otomatik riskli ilan ediyor. Ha, siz aksini ispat ediyorsanız, o zaman gidin binanızın sağlam olduğuna dair tüm bu hesaplamaları yapıp getirin bana yoksa senin binan 99 öncesiyse... Biliyorsunuz İstanbul gerçeğini, hiç kimse "Benim binam sağlam." diyemez. Bulgar demirini kullandık, kalitesi düşük çimentolar kullandık, deniz kumunu kullandık.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Cezayir çimentosu.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Yani...
Dolayısıyla 99'da zaten imar yönetmeliğinin kendi statik hesapları saçmalıktı. Dolayısıyla, belediyelerimizin pratik, uygulayabilecekleri bir riskli yapı rehberini hızla bir hazırlayabilirsek Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla birlikte. Bunda da belediyelerimize süre verelim, bir an önce bunu hazırlasınlar ama "Tek başına git, hepsini belediye sen hesapla." derse, bu gerçekçi değil. Altından kalkamazlar belediyeler, pratik yollar bulmak lazım bu konuda da güzel çalışmalar yapan belediyelerimizin çalışmalarının örnek olabileceğini düşünüyorum.
Bir de itfaiye gerçekten çok çok önemli ama bir şeyi atlamayalım; zabıta da çok çok önemli. Afet durumunda zabıtanın tek görevi güvenlik kuvvetlerine yardım etmek değildir. Tüm bahsettiğimiz, itfaiyenin çalışmaları dâhil zabıta da... Zaten, belediyelerin 2 tane bu anlamda üniformalı gücü vardır: İtfaiye ve zabıta. Dolayısıyla zabıtanın da bu konudaki görev ve yetkilerini netleştirebileceğimiz bir düzenlemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum ve yine -tabii, bu, acil eylem durumu planları kapsamında olur ama- belli ölçeğin üzerindeki belediyelerin tamamında mobil müdahale ekipleri ama kurtarma amaçlı değil, yıkıntılarla ilgili, çöken yerlerle, acil tamir bakım isteyen yerlerle ilgili... Bazı belediyelerimizin zaten var, biliyorsunuz, her şeyi hazır, mobil araç geliyor, bir saatte her şeyi yapıp gidiyor. Belli ölçekteki belediyelere bunu zorunlu tutalım ki çünkü yarın bu olduğunda, bunu hep söylüyoruz yani Allah göstermesin ama İstanbul gibi yerlerde olacak şiddetli bir deprem karşısında bu araçları ekmek, su gibi arayabiliriz ve belediyelerimizin bu konuda zaten kendi ihtiyaçları da var ama biz yönlendirebilirsek daha güçlü olabileceğimizi düşünüyorum. Diğer yapısal dönüşüm zaten Komisyonun ana görevi onu ayrıca konuşacağız ama ben Bakanlığımızın gerçekten bunu yapacak çok yetkin kadroları olduğuna inanıyorum, Türkiye Belediyeler Birliğiyle de birlikte bu işleri çok rahat yürütebilirsiniz ama belediyecilikten gelmiş birisi olarak söylemem belki zul, özellikle 2004'teki yerel yönetimler reformu çalışmalarının bizzat içinde yer almış ve belediyeleri güçlendirmek için onca uğraş vermiş birisi olarak şunu söylemek zorundayım ki: Bazı konuları zorunlu kılmazsanız ne yazık ki olaylar kâğıt üzerinde kalıyor. Biz, Türkiye gerçeğini de göz önüne alalım ve bunların sürekli takibini yapabileceğimiz bir sistemi Bakanlığımız üzerinden kuralım diyorum.
Teşekkür ediyorum efendim.