KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Karabağ'la ilgili bir anlaşma maddesini görüşüyoruz. Dışişleri Bakanlığımız, Bakan Yardımcımız ilgili açıklamaları yaptı. Bu konuyla ilgili, anlaşma maddesinin çerçevesiyle ilgili sorular sormak, kafamıza takılan bir şey varsa bununla ilgili bilgilenmek veyahut da itiraz etmek Komisyonumuzdaki her partimizden gelen üyelerimizin en tabii haklarıdır. Ancak meseleyi daha siyasal bir söyleme ve düzleme çekip "FETÖ'den ihraç edilen kişiler, özellikle de AK PARTİ döneminde alındı." dediğiniz zaman siyaset alanına gelmiş olursunuz. Siyaset alanına geldiğinizde de siyasal bir cevap almanızdan gocunmayacaksınız. Bu gayritabii olan bir şey değildir, bu çok tabii bir şeydir. Siz siyaset yaparsanız -burada da hepimiz farklı siyasi partilerden olduğumuza göre- Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekilinin ne kadar siyaset yapma hakkı varsa AK PARTİ'li başka bir arkadaşın da o kadar siyaset yapma hakkı vardır. O zaman da "Madem FETÖ'yü konuşacağız, hadi bakalım, tarihsel olarak, kronolojik olarak konuşalım." derler, diyebilirler ve herkes de kendi tezine, kendi düşüncesine uygun parametreleri tarihî arşivlerimizden bulur. Hatta tarihe gitmeye gerek de yok; FETÖ'yle mücadelenin başladığı yani bir Fetullah Gülen cemaati olduğu dönem, bir de FETÖ terör örgütü olduğu dönem içerisindeki siyasi partilerin davranışlarıyla ilgili kıyaslar da yapar, mantıki örneklemeleri de verir. Mesela, bugün bu memlekette bir vatandaşımızın Dışişleri Bakanlığımızın açmış olduğu sınavlara girme hakkı var mıdır? Vardır. Her yurttaşın anayasal hakkı mıdır? Hakkıdır. Güvenlik soruşturmalarından sıkıntıya girmeden geçen, girdiği sınavlarda başarılı olan herkesin kimliğine, kişiliğine, camiasına, aidiyetine bakmadan bu devlet kurumumuza, Bakanlığımıza, diğer bakanlıklarımıza girme hakkı var mıdır? Vardır; burada diplomatlarımız var eski. Dolayısıyla o dönemlerde buralardan girip bu bakanlıklarda var olmuşlarsa, bugün olabileceği gibi dün de tabiidir. Ancak ne zamanki demokratik hukuk zemininden uzaklaşıp bir yurttaş, devlete ve millete silah doğrultmaya, yabancı istihbarat örgütleriyle iş birliği yapıp artık yolunu, stratejisini, taktiğini değiştirir bir düzleme gelmişse, o zaman onunla ilgili işletilecek hukuk başkadır. Bu hukuku devlet işletmiştir, Hükûmet işletmiştir, biz işletmişizdir ancak biz işletirken, devlet işletirken, Hükûmet işletirken, Cumhuriyet Halk Partisinin siyasetçileri hakkı, hukuku, adaleti, evrensel insani ve İslami bu kavramları savunuyormuş gibi gözükerek bu sefer karşı tarafı savunma adına geçmiştir. Bununla ilgili bir sürü örnekler var, bunu siz de biliyorsunuz. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, hem okyanus ötesinden servis edilen birtakım dosyaların gelip ülkemizde, grup toplantılarında bütün Türkiye'ye servis edilmesinin aracılığını yapıp hem de ondan sonra gelip burada "Dışişleri Bakanlığına alınan personel özellikle sizin döneminizde alındı." diye siyaset yapmamanız gerekir, yaparsanız bunun cevabını almış olursunuz. 17-25 Aralık yargı darbesi sürecinden beri yaklaşık yedi yıldır Fetullahçı terör örgütüyle Türkiye'de yoğun bir mücadele verilmektedir. Bu ülkenin iktidarı ve muhalefeti, millet olarak, Amerikan istihbaratının uzantısı olan, Türkiye'de kurulmuş bir gladyo olan bu örgütle mücadelede birlik ve beraberlik içinde olması gerekir. Bu birlik ve beraberliği zaafa uğratan her türlü eylem ve söylem bu memlekete, bu devlete yapılan bir haksızlıktır, tam da FETÖ'nün istediği ve FETÖ'nün işini kolaylaştıran eylemlerdir.

Saygılar sunuyorum.