KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, "Niye karşı çıkıyor, anlamıyorum." diyor sayın milletvekilimiz.

Bir kere, konu sizin anlattığınız gibi değil Sayın Tamer.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Öyle, siz yanlış anlıyorsunuz. Orada açık.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, yanlış anlıyorum diye bir şey yok. Siz buraya ne yazdıysanız ben onu anlıyorum, onu anlayacak bir kapasiteye de sahibim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kapasitenizden şüphem yok, o konuda şey yapmam.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim.

Burada, siz ne yazdıysanız ben onu söylüyorum. Siz diyorsunuz ki, bir doktor şirket...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ama ben de ne yazdığımı ifade ediyorum, ifade etmeyecek kadar kapasitesiz de değilim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama niye karşı çıktığımızı söylüyorum. Müsaade ederseniz anlatayım.

Sağlık sistemi sadece para üzerinden konuşulacak bir sistem değildir. Doktorlar daha fazla para kazanacak diye bir düzenleme yapılmaz. Doktorlar daha iyi hizmet verecek diye bir düzenleme yapılır. Şimdi, siz, doktorun benzin parasıyla, doktorun ödeyeceği vergiyle uğraşırsanız...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ama siz "Taşeron sistemi doktorları taşeron şekilde çalıştırıyor, onların haklarını gasbediyor demiyor musunuz? Bu şekilde ifade ediyorsunuz siz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Biraz daha açayım o zaman Sayın Tamer.

Siz eğer bunlarla uğraşırsanız, sizin kayıtlara geçen şekliyle söylediğiniz gibi, doktorların daha az vergi ödeyerek daha fazla kazanç elde etmelerini sağlayacak iseniz -ki öyle zikrettiniz, öyle söylediniz- bu tasarıyla, bütün arkadaşlarımın buna karşı çıkması gerekir. Doktorlar daha fazla para kazanmak istemiyorlar zaten, doktorlar sadece emeklerinin karşılığını almak istiyorlar. Doktorlar namuslarıyla çalışıp -tıpkı herkes gibi- vergilerini de ödemek istiyorlar. Şimdi, siz...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Onlar da alın teriyle çalışıyor. Burada konuyu saptırmayın lütfen. Öyle bir şey yok.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Karşılıklı konuşmayalım.

Sizin söyleminizle söylüyorum: "Doktorlar daha az vergi ödeyecek, daha çok para kazanacak, niye karşı çıkıyorsunuz?" Karşı çıkıyorum. Doktorların daha fazla para kazanmalarına gerek yoktur, bir doktor olarak söylüyorum. Bunun siyasi dönüşü neye mal olursa olsun. Doktorlar alın terlerinin karşılığını almak durumundadırlar, o kadar, daha fazlasına gerek yoktur. Daha fazlası değil, hakkı neyse onu alacak, alın teriyle kazanacak ve vergisini de ona göre tıpış tıpış hepimiz gibi ödeyecek. Biz, bunu, vergiyi azaltan, doktorun kazancını artıran bir düzenlemeyi burada yapamayız, yapmamalıyız.

Ayrıca, bu konu doktorlara yarayacak bir konu da değildir sadece. Bu konudan daha çok para kazanacak olanlar özel hastanelerdir. Özel hastaneler bu konuda doktorlara diyor ki: "Kardeşim, açık kalp ameliyatı yapacaksam ben, bundan para kazanacaksam büyük yatırım yapmam gerekir. Büyük yatırım yaparken de ben bundan kâr edemem. Gel sen kur şirketini, al sana hastane, kullan, benim SGK'yla da anlaşmam var, bana faturanı ver, ben de gideyim tahsil edeyim." İşin aslı, özü budur. Bu da doğru değildir. O nedenle, halka bu kötü yansır.

Bakın, taş kömüründe -az önce gensoru konuşmasında da dile geldi- net bir şekilde kömürün çıkarma fiyatının onda 1'ine çıkarıldığı tespit edildi. Ne oldu? 301 kişi öldü. Şimdi, siz eğer 100 liraya mal olacak olan bir ameliyatı 50 liraya yaptırmaya çalışırsanız bu şirkete çünkü hastanesiniz... Bakın, hastaneler kâr ederse hiç itiraz etmem, şirkettir, kurulmuştur, tabii ki kâr edecektir ve çoğunun da sahibi hekim olmadığı için elbette ki kârı önceleyeceklerdir. O nedenle, ben onları suçlamam ama 10 liralık bir ameliyatı 5 liraya, 100 liralık bir ameliyatı 50 liraya mal etmeye çalışırsa bu kurulan şirket, bu durumda hasta ölür, bunu yapmanız doğru değildir. Bir hastane "Kardeşim, ben açık kalp ameliyatı yapacağım." diyorsa, kuracak sistemini, doktorunu getirecek, hemşiresini getirecek, aslanlar gibi ameliyatını yapacak, parasını da alacak. Buna hiç itirazımız yok, ama "Bu benim işime gelmiyor." diyor özel hastane. Neden? Çünkü "SGK bana 100 lira ödüyor, ben bunu ancak 110 liraya mal ediyorum, zarar ediyorum." diyor. Kâr etmenin yolu ne? "Ben bunu şirkete vereyim, şirket bunu 50-60 liraya mal etsin, ben de SGK'ya 100 liraya fatura edeyim, hem doktor parasını alsın biraz hem de ben kârımı edeyim." diyor. Bunu bu şekilde yapmamız doğru değildir. Bırakın, hastane adam gibi yatırım yapsın ve uzun vadeli yatırım yapsın ki parasını geri alabilsin, SGK da parasını geri ödesin. Buna bir itirazımız yok, yapılabilir, ama bu şekilde, bir hastane düşünün ki beyin cerrahisini bir şirket yönetiyor, kadın doğumunu bir şirket yönetiyor, yeni doğanını başka bir şirket, açık kalbini başka bir şirket, yani bir hastane içerisinde 50 tane şirketin cirit attığını düşünün.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Öyle bir şey yok ya, başka bir şey konuşuyorsun!

AYTUĞ ATICI (Mersin) - "Öyle bir şey yok." diyorsunuz, aynen de bu var.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sayın Aytuğ, öyle bir şey yok. 100 liralık ameliyat 50 liraya yapılmıyor. Zaten burada doktor çalışıyor, zaten o hastanenin bu doktor hem personeli hem hemşiresi, her şeyiyle bunlar var.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Niye o zaman şirket kurduruyor?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sadece burada doktorun istediği, ister 4/A'yla çalışır, isterse 4/B'yle çalışır, bunun önünü açıyoruz, başka bir şey yok burada.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bakın, o sizin söylediğiniz son paragraftır. (a) ve (b) bentleri sizin dediğinizin ötesinde bir şey söylüyor Sayın Tamer.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ne söylüyor?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sizin söylediğiniz basit bir işlemdir ve son paragrafta da zikredilmiştir. Bu bizi ilgilendirmez, benim kafam da çalışmaz buna 4/A mı, 4/B mi, sigortalı mı, BAĞ-KUR'lu mu? İtiraf ediyorum kafam çalışmaz, basmaz benim kafam bu para işlerine.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Çok zekisin sen, yok öyle bir deme, kendine haksızlık etme.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bakın, ben dört yıldır sadece gerçekten iyi bildiğim konularda hizmet vermeye çalıştım toplumumuza, bu konu benim iyi bildiğim bir konudur.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Benim de.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - O nedenle size bunları anlattım. 4/A mı, 4/B mi, varsın onu SGK, işte, burada çalışmacılarımız var, milletvekillerimiz var, bilenler ne yapıyorsa yapsın, umurumda bile değil, ama ben işe sağlıkçı gözüyle bakıyorum, bir hastane içerisinde 10 tane şirket ya da 20 tane dışarıdan hizmet veren insan olmaz. Bu sağlığın ruhuna aykırıdır, böyle bir şeyi yapamazsınız, yapmamalısınız. Yapabilirsiniz, ama yapmamalısınız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sayın Atıcı, şuna emin olun, ben pratisyen hekimliğinden başladım, her kademede, sağlık müdürlüğü, Türk Tabipleri Birliği Başkanlığı, başhekimlik, özel hastane kurma, özel hastaneleri yönetmek ve ne derseniz, mutfağı neyse ben onda bulundum. O açıdan, sizin çok iyi bildiğinize inanıyorum, sizin de benim bu işi çok iyi bildiğime inanmanızı istiyorum. Sadece bu kadar diyorum.

Teşekkür ediyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, yani şimdi kimin nerede çalıştığını söylemeyelim, Sayın Tamer'in söylediği her noktada bulundum, özel hastane yöneticiliği dâhil olmak üzere.

Şimdi, konu o değil, konu sağlığa hangi pencereden baktığımız. Sağlığa biz bu pencereden bakıyoruz, daima aynı pencereden bakmak zorunda değiliz. Aynı pencereden bakamayabiliriz, siz daha liberal bakarsınız, biz biraz daha sosyal devlet olarak bakarız, ancak bu konu hepimizin aşık olduğu sağlık, tıp mesleğini ciddi zedeleyecek bir konu. O nedenle, ben, bu kadar ısrarla üstünde dura dura konuşuyorum. Ben, burada, SGK yetkililerinin, hekim olmayanların bu konuda içlerinin acıyacağını düşünmüyorum, çünkü yaşamadılar. Yöneticidirler, birikimlerinden tabii ki yararlanacağız. Ya da hekim olmayan milletvekillerimizin çok yüreklerinin sızlamayacağını biliyorum.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Çoğu hekim ama.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Olmayanlar da var, avukatlar var, işçiler var, ama sağlıkçı olan milletvekillerimizin ve bu salondaki sağlıkçıların benim ne demek istediğimi çok iyi anladıklarını biliyorum, siz de biliyorsunuz, siz de anlıyorsunuz, ama 4/A, 4/B, ne istiyorsanız yapın, uygun neyse yapın, ama sağlık sistemini bu şekilde... Ameliyatları şirketlere yaptırma işi doğru değildir. Yönetmelikle yapılıyor ise bunun sorumluluğunu SGK üstlenmiştir. Niçin bu sorumluluğu Türkiye Büyük Millet Meclisine aktarıyoruz? Neden aktarıyoruz? Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kanunu çıkarırsa bu yapılan yanlışa ortak olmuş olacaktır. Tam tersi, SGK bizi örnek alacak, diyecek ki "Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konu tartışıldı, kabul edilmedi, biz de uygulamalarımızı, yönetmeliklerimizi buna göre değiştirelim." diyecek. Olması gereken bu. Biz kendimizi SGK'ya uydurmayacağız Sayın Tamer. SGK önemli bir kurum, ama burası daha önemli bir kurum. Burada hem vicdan var hem millî irade var hem bunca yılın birikimi var.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Yenidoğan yoğun bakımı yapan şirket mi var? Ben Türkiye'de bilmiyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, olacak. Yani bu şekilde hizmet sunan... Bu ona cevaz veriyor Sayın Hocam.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Ben, bugüne kadar böyle bir, gerek açık kalp ameliyatını yapan gerek yenidoğan yoğun bakımı yapan bir şirket, siz de çok iyi bilirsiniz, aşağıdan yukarıya gelen bir ihtisas işidir ve dolayısıyla böyle bir şey şirketle zaten olmaz. Yani böyle bir şey mümkün değil.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - O zaman bunu reddedelim Hocam.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Yani mümkün değil, mümkün olmayan bir şeyi tartışıyoruz burada.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Hocam, bu onu getiriyor.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Siz yenidoğan yoğun bakımını nasıl yaptığımızı çok iyi bilirsiniz. Bunu hangi şirkete vereceksiniz?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Hocam, ben de onun için boğaz patlatıyorum. Çok teşekkür ederim.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Hayır, burada şirketle alakalı değil bu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Var efendim.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Yani bunu ortaya koyan inşaat şirketi gibi yenidoğan yoğun bakımı yapan şirket mi var, "Sen gel benim hastanemde bak." diyeceksin.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet, evet.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Hayır.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hocam, bu, o işte.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Bu o değil. Hayır, konuyu da çarpıtmanın hiçbir anlamı yok. Hayır, hayır...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Hocam, bakın, lütfen "çarpıtma" demeyin, gücenirim. Ben burada blokaj yapmıyorum.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Hayır, siz ne isterseniz onu yapın.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben, burada sizin yazdığınızı söylüyorum Hocam.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Ben de yazdığımı söylüyorum ve burada hiçbir zaman da bu kadar senelik tıp hayatımda da bir yenidoğan ünitesinin, bir kardiyovaskülerin şirketle idare edildiğini, bir mal gibi, ne olmuştur, ne duyulmuştur.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki, Sayın Hocam, ben de aynı şekilde düşünüyorum sizin gibi. Ben size sizin yazdığınızı okuyorum: "Bir iş sözleşmesine tabi olmamakla..." Bir hekim tarif ediyor. (b) fıkrasını okuyorum. "Bir iş sözleşmesine tabi olmamakla birlikte..." Yani ben hekimim, hastaneyle bir iş sözleşmem yok.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Evet.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ama sözleşmesi var. Orada, devam edin.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, bir dakika, (b) fıkrasında yazmışsınız.

"Bir iş sözleşmesine tabi olmamakla birlikte..." Tabi değilim, bir iş sözleşmem yok.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Evet, tamam.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - "...il sağlık müdürlüğünden çalışma izni almak suretiyle ve kanuna aykırı olmayacak şekilde, hekimlerden fatura karşılığı hizmet alımı."

Ne demek Hocam?

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Tamam, faturanı vereceksin.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Faturayı kim verir Hocam? Şirket verir.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Şimdi, bak, bir dakika... Sen veya ben, bir özel hastanede bir yenidoğan bakmak için gittik. Gittiğimiz zaman oraya bir fatura vermek durumundayız. Bizim eğer fatura verme gibi bir... Yoksa faturamız, onu veremeyeceğiz, veremediğimiz için de orada o çocuğa bakamayacağız.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hocam, fatura vermek için şirket kuracaksınız.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Fatura vermek için ya muayenehanem olacak ya şirket. Zaten şirketler var, zaten şirketle çalışıyor doktorlar.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Demin "Şirket yok." diyordunuz, şimdi "var" diyorsunuz.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Hayır, hayır, o değil.

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Muayenehanesi var.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, muayenehane de bir iş yeridir.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Muayenehaneler şirket...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Hocam, muayenehaneler de bir iş yeridir...

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Ee, şirketti zaten, çoğu şirket şeklinde çalışıyordu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Tamam, şimdi, bu şirket alacak, o yenidoğanı dizayn edip faturasını verecek. Böyle şey olur mu Hocam?

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Olur.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - "Olur" diyorsanız, mesele yok.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Çünkü muayenehanelerin büyük bir...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hocam, hayırlı uğurlu olsun, "olur" diyorsanız yapın Hocam.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Muayenehanelerin büyük bir kısmı şirkete dönmüştü zaten, dolayısıyla...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben de aynı şeyi söylüyorum.

Çantasını alacak, hastane hastane gezip bebek bakacak.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Ama, bu insan sen veya bendim. Yani bana geldiği zaman, ben özel hastanede hastaya baktığım zaman, onun faturasını -daha legal bir şey- vermek durumundayım, çünkü ben, onu, çalıştığım veya bana ait olan sağlık şirketinden vereceğim, bunda hiçbir terslik yok.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hocam, bakın, bir doktor düşünün, çantasını alıyor, bir hastaneye gidiyor...

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Neden düşüneyim canım, doktoru böyle göstermeye hakkınız yok. Doktoru öyle düşünmüyorum ben...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben de düşünmüyorum, ama sizin getirdiğiniz bu uygulama buna cevaz veriyor.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Bu var zaten, şirketler var zaten.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yönetmelik bazında var Hocam, siz bunu kanuna ilk defa getiriyorsunuz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yahu, Hocam, hangi doktor elinde çantayla gidip bir hastanede çalışabilir? Böyle bir şey var mı?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet, var, işte, burada.

Faturayı veren herkes burada yapar.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Olur mu?

Onu sağlık müdürlüğünden...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Faturayı veren herkes yapar.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Ama faturayı vermeli...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bir dakika, sağlık müdürlüğü müsaade etmezse hiçbir hastanede çalışamaz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sorun bakalım, yapıyor mu yapmıyor mu?

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Bu bilakis vergi şeyi değil, vergi kaçakçılığının önüne geçiyor bir yerde.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Olur mu? Sorun bakalım, yapıyor mu yapmıyor mu? 5 hastaneye gidiyor mu gitmiyor mu?