| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b) Avrupa Birliği Başkanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı d) Türkiye Ulusal Ajansı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 24 .11.2020 |
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.
Çok Değerli Bakanımız, Bakan Yardımcılarımız, çok değerli milletvekillerimiz, çok değerli bürokratlarımız ve basın mensuplarımız; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
24 Kasım Öğretmenler Günü olması sebebiyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutluyorum. Ayrıyeten de PKK terör örgütü tarafından şehit edilen 149 öğretmenimizi rahmetle, minnetle anıyorum; bu katliamı yapanları nefretle kınıyorum ve bu öğretmenlerimiz tabii kalbimizde yaşayacaktır, bunların hesabını da güvenlik güçlerimiz Allah'ın izniyle sormaktadır.
Değerli Bakanım, tabii, daha önceki konuşmacılar bizim politikalarımızın militarist olduğunu dile getirip farklı şekilde değerlendirdiler ama farkında olmadıkları bir şey var, AK PARTİ iktidara gelmeden önce hem Türkiye'deki tüm vatandaş tarafından hem de dünyadaki diğer ülkeler tarafından hissedilmeyen ve belirgin olmayan, daha çok pasif bir dış politika vardı. Elhamdülillah, biz iktidara geldikten sonra, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ve gerçekten de Dışişleri Bakanımız olarak, daha önce görev yapan bakanlarımız ve nihayetinde mevcut Bakanımız olarak sizler gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası bakımından, geleceği bakımından, hakları bakımından yarınlara ait tüm tehditleri tespit ettiniz ve bunları bertaraf etmek için de elinizden gelen yardımı yapıyorsunuz.
Tabii, muhalefetin dediği gibi eğer biz bugün Suriye politikasına müdahil olmazsak, eğer biz muhalefetin dediği gibi işte yanı başımızdaki Akdeniz'de birtakım Avrupa Ülkeleri, Yunanistan oradaki doğal kaynaklara el koymaya çalışırken biz burada pasif kalırsak, diğer taraftan, diyelim ki Ermenistan ile Azerbaycan arasında ve Ermenistan'ın haksız yere saldırması ve işgal ettiği toprakları daha fazlalaştırmak için saldırdığı zaman biz burada hiç müdahil olmazsak o zaman tabii ki diyecekler ki bize "Sizin dış politikanız iyi." Ama biz şunu görüyoruz ki: Bunlar için iyi olan şeyler aynı zamanda Avrupalılar için de iyi. Yani Türkiye'nin gelişmesini büyümesini ve çıkarlarına sahip olmasını istemeyenler için de iyi. Eğer siz mutlaka hakkınızı koruyorsanız, diyelim ki, geleceğe dönük belli tehlikeleri bertaraf etmeye çalışıyorsanız birtakım insanlar bundan memnun olmayacaktır çünkü, bu kavga çıkar kavgasıdır. Biz şunun farkındayız: Dünyada, dost devlet de yoktur düşman devlet de yoktur, çıkar kavgası vardır. Şimdi, zamanı gelmiştir, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Rusya bizim Kırım'a saldırmıştır, o dönemde bize destek veren Fransa ve İngiltere Birinci Dünya Savaşı'nda karşımıza geçmiştir. Çünkü, niye? Rusya'nın daha fazla güçlenmesini istememekte, aynı zamanda bu coğrafyanın da Osmanlı'nın elinde kalmasını istememektedir. Dolayısıyla, biz, geçmişi, nereden geldiğimizi biliyoruz ve Türkiye'nin üzerine dönük yüzyıl önce planlanmış olan ve Birinci Dünya Savaşı'yla beraber hayata geçirilen Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama projesinin hâlâ bitmediğini ve bu projenin devam ettiğini, buna yönelik adımlar atıldığını biliyoruz. Nasıl bugün işte Balkanlardaki ülkeleri küçük küçük parçalara bölerek bunların direnç güçlerini azalttıkları gibi, aynı şekilde Suriye'de Irak'ta küçük küçük devletler oluşturarak ve buna da Türkiye'yi de dâhil ederek, Türkiye'yi de bölerek yarın kendilerine karşı herhangi bir güç oluşturmaması yönünde tüm adımları atmaktadırlar. Dolayısıyla da biz bu tehlikelerin farkındayız ve gerekli olan tüm adımları sizler atıyorsunuz "Allah razı olsun." diyorum.
Diğer taraftan, bu dış politikada maalesef bir milletvekilimiz de ifade etti işte: "Hep beraber hareket edelim." Ya, hep beraber hareket edelim ama görüş birliğimiz yok yani bizim bakışımızla sizin bakışınız farklı. Millet bizi iktidara getirmiş ve Sayın Cumhurbaşkanımız, bu ülkede halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı, tabii ki, onun önderliğinde bir politika olacaktır. Türkiye'nin geçmişten beri gelen tabii ki dış siyasetle ilgili bir politikası vardır, bunda devamlılık esastır ama bu iktidara gelen bir partinin de bu politikaya etki etme imkânının olması gerektiğini düşünüyorum.
Diğer taraftan, Avrupa Birliğiyle ilgili tabii; işte, neden Avrupa bizi kabul etmiyor? Biz hukuki anlamda gerekli altyapıyı yapmadığımız için mi kabul etmiyor veya onların getirdiği normlara uymadığımız için mi yapmıyor diye baktığımız zaman; tabii ki Avrupa Birliği normlarını Türkiye'ye getirmek bizim hedefimiz. Mesela eskiden Avrupa Birliğine girmek esas hedefimizdi ama AK PARTİ iktidara geldikten sonra Avrupa normlarını Türkiye'ye getirmek bizim hedefimiz. Neden derseniz? Tabii ki, bu normlar daha demokratik, daha insancıl, daha şeffaf, daha hesap verilebilir bir şey. Fakat, burada Avrupa'nın da ikiyüzlülük yaptığını asla unutmamak lazım. Niye diyeceksiniz? Diyelim ki, biz 1 Aralık 1964 yılında Avrupa Birliğine, o zaman Avrupa Ortak Pazarı'na müracaat ediyoruz ve aşağı yukarı altmış yıl geçmiş ve bu Avrupa Birliğine yanlış hatırlamıyorsam müracaat eden ve müzakerelere başlayan ülkeler, o müzakerelere başladıktan sonra gümrük birliği yasalarına uyması gerekirken biz o müzakerelere başlamadan aşağı yukarı 5 Mart 1995'te gümrük birliği kriterlerini kabul etmişiz. Arkasından 2005'te müzakerelere başlamışız, müzakerelere başlayan ülkelere vize serbestisi getirilirken Türkiye'ye bunu getirmemişler. Dolayısıyla da baktığımız zaman, gerçekten de Avrupa Birliği yani biz ne yapsak da... Tabii ki bizim işte geçmiş yapımızdan, inanç yapımızdan olsa gerek nüfusumuzun kalabalığından olsa gerek kendilerine göre tabii ki bu yönde almama yönünde birtakım gayretleri var. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti "Avrupa Birliği kriterleri olmazsa Ankara kriterleri olur, yolumuza devam ederiz." dedi. İnşallah o yolumuza devam edeceğiz. O yolumuza devam ettirmemekteki esas problem, arkadaşlar, bizim ülkede meydana gelen işte Gezi olayları gibi, ondan sonra 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi gibi olaylar bu süreçleri akamete uğratmıştır. Yani bu süreçler eğer yaşanmasaydı şimdi Türkiye'de hem bu haklar yönünden hem bu düzenlemeler yönünden hem de diğer tüm yönlerden, ekonomik anlamdaki hedeflerimiz yönünden istediğimiz yere gelebilirdik diye ben düşünüyorum.
Sayın Bakanım, tabii ki ayrıyeten yani Türkiye'nin çok güçlü olduğunu şurada da gösterdiniz. Bir Covid süreci yaşadık biz yani gerçekten de herkes o kadar muzdarip oldu ki tüm dünyadaki ülkeler ve burada güçlü olan devletler vatandaşına sahip çıktı. Gerçekten de güçlü olmayan devletler vatandaşlarını kendi başlarına bıraktı. Siz de bu dönemde gerçekten de yirmi dört saat hizmet vererek tüm iletilen sorulara cevap verdiniz ve 140 ülkeden aşağı yukarı 100 bin vatandaşımızı ülkemize getirdiniz. Hasta olan vatandaşlarımızı gerçekten özel ambulanslarla getirdiniz, bu kolay bir şey değil. Yani bugün diyelim bir siyasetçi özel ambulansla herhangi bir ülkeye gitse Türkiye'de söz konusu olur ama sıradan bir vatandaşın ambulansla Türkiye'ye gelmesi gerçekten de takdire şayan diye ben düşünüyorum.
Allah yolunuzu açık etsin Sayın Bakanım, biz sizin çalışmalarınızı biliyoruz ve gayretlisiniz, çabalısınız. Çabalarınız oldukça üst düzeyde, Allah yolunuzu açık etsin diyorum. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, zatıalinize, ekibinize canıgönülden teşekkür ederim. Bakanlığınız bütçesinin hayırlı olmasını diler hepinize saygılar sunarım.