| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, Sayın Başbakan Yardımcımız, kamu kurumlarımızın değerli yöneticileri, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bütçe görüşmelerinde bazı kurumların, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi, MİT Müsteşarlığı gibi kurumlarımızın burada en üst düzeyde temsilleri hem Plan Bütçe Komisyonuna hem Meclise bir saygının gereğidir hem de bir görevdir. Arkadaşların burada olması gerekirdi. Ben, Sayın Başbakan Yardımcım, gerçekten, sizi uzun yıllardan bu yana izleyen bir siyasetçi olarak, konunuzla ilgili olmayan bölümlerde yazılan metinlerin büyük çelişkiler taşıdığını gördüm. Yani, özellikle Başbakanlıkla ilgili bölümde ve Yatırım ve Tanıtım Ajansıyla ilgili bölümlerde söylediğiniz rakamlar konuşmamın akışını değiştirdi işin doğrusu. Farklı bir konuşma yapacaktım ama. Burada, isterseniz size verilen rakamlar ya da buraya dercedilen rakamlar... Mesela diyoruz ki: "Gayrisafi yurt içi hasıla büyüklüğü bakımından dünyanın ilk 10 ekonomisi içine 2023'te gireceğiz." Bu bir vaat. 2023'e de şurada sekiz yıl gibi bir süre kaldı. Bu sekiz yıllık süre içerisinde büyüme rakamlarımız, istihdam rakamlarımız, ihracatımız, potansiyelimiz bunun mümkün olmadığını gösteriyor. Yine, en sonda dile getirdiğiniz bir bölüme değinmek istiyorum: "Gayrisafi yurt içi hasıla sıralamasında 2013 yılında AB üyesi ülkelerle kıyaslandığında 6'ncı büyük ekonomi, dünyanın ise 16'ncı büyük ekonomisi konumuna yükselmiştir." Keşke bunu yakalayabilsek, bu hepimizin ortak ideali belki, keşke 10'uncu ekonomi olabilsek fakat öyle değil, maalesef öyle değil.
Yine, biraz evvel konuşmanızın Başbakanlıkla ilgili bölümünde "Millî birlik ve kalkınma projesi büyük bir demokratikleşme hamlesidir. Bu çerçevede devrim çapında demokrasi ve insan hakları odaklı reformlar gerçekleştirilmiştir." diyoruz. Biz acaba... Ben zaman düşünüyorum, gerçekten ben bu ülkede yaşamıyor muyum? Yani, Türkiye başka bir ülke de benim mi haberim yok ya da yurttaşların mı haberi yok diye düşünmeden edemiyorum. Bunların hepsi birer temenni olsa gerçekten katılacağım.
Bakın, Hükûmetinizin rakamları ile OECD'nin rakamları hakikaten örtüşmüyor. Türkiye'nin dünyadaki yerine ilişkin birkaç rakam vermek isterim. Tabii, bunlar hiç değişmeyen, dünyanın da OECD'nin de Hükûmetin de değiştiremeyeceği bir iki rakam söyleyeyim önce. Yüz ölçümü bakımından 37'nci ülkeyiz dünyada, nüfus bakımından 18'nci ülkeyiz, yaşam süresi bakımından 96'ncı sıradayız, dünyanın 18'nci büyük ekonomisiyiz, 16-17 bile değil, 18; kümeye gittik, yani 2006'da, 2002'de, o krizler döneminde bundan daha iyiydik. Kişi başına düşen gelirde 59'uncu sıradayız, gelir adaletsizliğinde 84 ülke bizden daha iyi konumda. İhracatta 27'nci, cari açıkta 7'nci ülkeyiz. Cinsiyet eşitsizliğinde ya da eşitliğinde 136'ncı ülkeyiz. İnsani gelişmişlikte 69'uncu ülkeyiz, OECD iyi yaşam endeksine göre OECD ülkeleri içerisinde sonuncuyuz. Basın özgürlüğü bakımından -bugün sabahki bölümde de söylendi- 154'üncü sıradayız 180 ülke içinde. Ekonomik özgürlükte 64'üncü sıradayız. OECD yaşam kalitesinde en zor yaşanabilir ülkeler içerisinde yer alıyoruz. Bu söylediğim rakamlardan ben mutlu değilim. Hiçbirimizin de mutlu olması mümkün değil.
Sayın Başbakan Yardımcım, ben özellikle Başbakanlık ve vakıflara ilişkin odaklamaya çalışacağım konuşmamı. Tabii, bütçesine baktığımız zaman on binde 5 gibi bir azalma var yani çok küçük, cüzi bir azalma var. Bir önceki yıl bütçesiyle hemen hemen denk. Yani 2014'de 933 milyon 821 bindi, şimdi 929 milyon 119 bin lira. Bu Başbakanlık bütçesi açısından bir tasarruf ya da birtakım kalemler açısından iyi gibi gözüküyor ama birdenbire Başbakanlık bu yıl içinde el değiştirdiği için, eski Başbakanımız, Cumhurbaşkanı olduğu için Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle kıyaslamak gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 99 artış sağladı.
Şimdi, bir kez daha söylemek istiyorum. Başbakanken örtülü ödeneği patlatmıştı Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanımız, şimdi de bu kaçak sarayla Cumhurbaşkanlığı bütçesini patlattı. Tabii, Başbakanlık olunca konu örtülü ödenek -bugün basında da var, dün de konuşuldu- kullanımı Türkiye'de aldı başını gitti. Bugün bütün şeylerde var. Dün Maliye Bakanımız söyledi; 847,9 milyon liralık kaynak kullanılmış. Bunun da 618,4 milyon liralık bölümünü Başbakanlık; 145,1 milyonluk bölümünü MİT; 93,6'sını emniyet, 10 milyonunu Jandarma Genel Komutanlığı ve diğerleri azalan kalemler olarak gidiyor.
Şimdi, demokrasiyle idare edilen ülkelerde, siz de çok iyi bilirsiniz ki idarenin her türlü eylem ve işlemi denetime tabiidir. Yani örtülü ödenek denetim dışı harcama demektir yani kontrolsüz harcama. Bu harcama kalemlerinin miktarlarının artmış olması demokrasiden uzaklaşmamızın ve insani gelişmişlikten hızla kopuşumuzun birer simgesidir, göstergesidir. O nedenle yeni Başbakanımız tabii ki... Bilmiyorum, dilim de varmıyor söylemeye ama hani Anadolu'da bir uygulama vardır. Büyük bölümümüz köyde büyüdük. Ağabeyimize yeni bir ceket alınır, o biraz büyüdü mü ceket kardeşe kalır. Hepimiz de bir önceki kardeşimizin, ağabeyimizin elbiseleriyle büyüdük. Şimdi bizim Başbakan -valla ben acıyorum birazcık durumuna- eksi Başbakanlık binası da, eski Cumhurbaşkanlığı binası da... Eskiler kendisine kalıyor; hakkını, hukukunu koruyamıyor.
Bir kaçak saray yapıldı başbakanlık sarayı diye. Ruhsatını sordum, Yenimahalle sınırlarında olmasına rağmen, Yenimahalle Belediye Başkanımız -aklıselim bir arkadaşımız, hepiniz tanırsınız- "Bizim semtimize bile uğramadılar ruhsat için." diyor. Ruhsatı, yapı kullanma izin belgesini dün Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri burada gösterdi. "Nasıl aldıklarını bilmiyorum, nereden aldıklarını bilmiyorum." diyor. Bina orada. Şimdi, bu binanın, bu saraya dönüştürülen binanın şaibesi ayyuka çıktı. Yani 1 milyar 370 milyon harcanmış, uçakla birlikte 1,8 milyon. Şimdi, Soma'da, Ermenek'te 890 lira maaş için yerin yedi kat altına inen insanlar, asgari ücretliler 890 liraya talim ederken, kayıt dışındakiler muhtaç, halk bu kadar yoksulken, gelir dağılımı bu kadar bozulmuşken umarım, yeni Başbakan bu kaynak kullanımını birazcık, örtülü ödenek kullanımında israftan kaçınır da biz de bazı işlerin yoluna girmeye çalıştığını görürüz diye düşünüyorum.
Sayın Başbakan Yardımcım, gerçekten hem sizin hem Sayın Başbakanın iktidara gelmenizden önce, Fazilet Partisi, Saadet Partisi dönemlerinde ve iktidarınızın ilk yıllarında Millî Güvenlik Kurulu hakkındaki düşüncelerinizi biliyorum. Şimdi en uzun Millî Güvenlik kurulu toplantısını yaptınız, 28 Şubat toplantısını aştınız, bir toplantı yaptınız. Toplantıdan çıkan sonuçlara, oradaki gelişmelere baktım, Millî Güvenlik Kurulu konusundaki kanaatlerinizin değiştiğine tanık oldum. Tabii, anayasal bir kurum. Bu, bir bakıma eğer Türkiye'nin ihtiyacıysa sevindirici bir durum. Ama geçmiş dönemlerde, özellikle Cumhurbaşkanının bu konudaki söylemleri, ben şimdi zaman darlığı nedeniyle hepsine giremeyeceğim ama...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 30 Ekim tarihli...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet, 30 Ekim tarihinde.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 28 Şubat...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yok, 28 Şubattakinden daha uzun bir Millî Güvenlik Kurulu yapıldı diye söylüyorum. Millî Güvenlik, Siyaset Belgesi, Kırmızı Kitap'tan tutun da yaptırımlarına kadar, Kırmızı Kitap'ın içine alınacak konulara kadar çelişkilerle dolu. Yani bunu geçmişte, iktidar olmadan... İktidar olduğunuzda YÖK'ü kaldıracaktınız, iktidar olunca sahiplendiğiniz gibi, şimdi de Millî Güvenlik Kurulunun başına geçince Millî Güvenlik Kurulunu sahiplenmeniz şaşırtıyor.
Sayın Başbakan Yardımcım, ben özellikle -zaman dar ama arkadaşlarımdan bir iki dakika istirham edeceğim- vakıflarla ilgili bir konuya değinmek istiyorum. Sizin Fazilet Partisi Milletvekiliyken 2000 yılında Vakıflar Bankasının özelleştirilmesi girişimine karşı Vakıfbankın zaten özel bir banka olduğunu... Yani o konuşmalarınız elimde, ben de o konuşmalarınıza aynen katılıyorum, hiçbir şeyinde değilim.
Şimdi, Hükûmet olarak bir tasarrufta bulunmaya kalkıyorsunuz. Burada biraz evvel sıraladığınız o vakıflara ilişkin hizmetleri Vakıflar Genel Müdürlüğü sağlıyor yani yürütüyor, götürüyor. Şimdi, bir baktığınız zaman Vakıfbankın hisselerinin -Sayın Ayaydın bu konuyu daha iyi bilir- büyük bir bölümü, yüzde 43'ü Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait. Yine, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğünün yüzde 15'lik bir hissesi daha gözüküyor. Vakıfbank Memur ve Hizmetleri Emekli ve Sağlık Yardım Sandığının yüzde 16... Yani halka arz da 2000'den sonra 2004'te gerçekleşti, yüzde 25. Şimdi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, mazbut vakıfların Hazineye devredilerek Vakıfbanktan arındırılıp Vakıfbankın özelleştirileceği gibi bir düşünce kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Zaten özel bir banka, yani kamu bankası değil Vakıfbank. Bir yanlış algı söz konusu. Şimdi, sizin burada saydığınız hizmetleri götürebilmek açısından...
BAŞKAN - Kamuoyunda değil, Komisyonumuzda...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Geldi ama Hükûmet tasarısı olarak geldi. Onun için söylüyorum. Daha görmeden Sayın Başbakan Yardımcımı 2000 yıllarında söylediklerine sahip çıkmaya davet ediyorum, bir şey dediğim yok benim ve doğruydu o gün söyledikleriniz. Bugün aynı uygulamayı Hükûmetinizin başlatmış olması bir çelişki. Bu çelişkinin ortadan kaldırılması gerekir.
İstismar etmeden zamanı bir küçük hatırlatma yapmak istiyorum iki konuda. Vakıflar ile TİKA'nın...
BAŞKAN - Özetlerseniz lütfen. Ek süre verdim.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Çok küçük iki konu.
Vakıflar ile TİKA'nın yurt dışı görevleri çakışıyor Sayın Başbakan Yardımcım. Orada pek çok tarihî restorasyon yapıyor, vakıflar da kendisine ait tarihî eserleri yurt dışında yapmaya çalışıyor.
Bir başka çakışan nokta: Vakıfların muhtaç aylığı verdiği yurttaşlar -kavurma da içinde, birtakım ailelere yardım yapıyor Vakıflar- acaba bu aileler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı bünyesinde yapılan sosyal koruma ve sosyal yardımlardan da yararlanıyorlar mı? Yani yoksullar arasında da bir ayrım, farkında olmadan bir başka uygulama mı var diye aklıma geldi. Bunu bir dikkatinize sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.