KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, arkadaşlar, Bülent Bey şimdi geldi buraya. Buraya sonradan gelen arkadaşlarımız var, ben çok saygı duyuyorum o insanlara, olabilir ki "Nedir; bu kavganın zamanı nedir, zemini nedir?" diye düşünürler. Ben buradaki herkese saygı duyuyorum. Özellikle Sayın Hamzaçebi'ye çok saygı duyduğumu söyleyerek başladım konuşmama ve onun tespitine vurguyla başladım ve oradan bir yere geliyorum; bütün bu problemlerin arkasında bireysel, ahlaki noksanlıktan bahsediyorum ben ve orada Mehmet Akif'ten, Yahya Kemal'den bahsediyorum. O arkadaş oradan bana "Konuşmanda teknik bir şey yok..." Ya, sen bana böyle bir şey...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Girme artık oraya, tamam.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Her neyse, ben notlarımı düştüm, söylediklerimin tamamının da altına bin defa imza atıyorum o arkadaşla ilgili.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Geri alın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanım, Yahya Kemal bizim irfanımızı ifade ediyor, bizim vicdanımızı ifade ediyor; bir bayrak isim, onun da bir tespiti var bu bağlamda, özellikle söylemek istiyorum, kayıtlara geçsin. Yani her şey teknik zeminde halledilir değil, diyorum ki vicdanları temizlemek lazım, ahlaki bir yürüyüşümüzün olması lazım, ben buna vurgu yapıyorum. "Hırsıza beyler borçlu." dedim. Bunlar irfanımızdan gelen, imbikten süzülüp gelen tespitler. Dolayısıyla, burada konuşurken insanlar, oradaki makam sahiplerine bütünüyle yöneldikleri zaman haksızlık ederler, bunu söylüyorum. Önce kendimize bir bakalım, ne yapıyoruz? Ben, işte, burada bir tespiti bu bağlamda yaptım. İşte, bakın, yarına ait, Yahya Kemal diyor ki: "Devretse muradınca bu cihanın sonu ne/ Hatmetse eğer o destanın sonu ne/ Yüzyıl emelince geçse mesut olsan/ Yüzyıl dahi zammolsa zamanın sonu ne?" Yani diyor ki: "Yüz yıl yaşasan, üzerine bir yüz yıl daha yaşasan bitecek bu." Dolayısıyla faullü yaşamanın bir anlamı yok, dik durmak lazım, dürüst olmak lazım, haysiyet sahibi olarak hayatı götürmek lazım; bunu söylüyor, ben bunu kayıt düşüyorum Ticaret Bakanlığı bütçesinde ve bir tespit bağlamında bunu yapıyorum. Kimseye hakaret etmiyorum. Bunu yapmak benim en tabii hakkım. Üstelik de genele şamil kılarak yapıyorum, kendimi olayın orijin noktasına koyuyorum, böyle bir noksanımız var diyorum ben. Öyleyse sırf muhalefet yapmak için... İtirazım buna benim. Niye benim nezdimde Sayın Hamzaçebi çok saygın? Çünkü yaptığı işi bihakkın yapıyor ve sadece karşı olmak adına yapmıyor. Niye Bülent Kuşoğlu'na saygım çok büyük? Burada çok müthiş eleştiriler getiriyor, çalışıyor, geliyor ve not düşüyor, bütün bütün sadece muhalif olayım diye yapmıyor. Dolayısıyla böyle yapanlara karşı müthiş saygım var. Burada bütün arkadaşlarımı, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımı hep o kabîlden görüyorum ben. Allah razı olsun, hepsinden de istifade ediyorum. Ama sırf bir yerlere şirin gözükme adına, "Ben bunu söyleyeyim, yarın önüme koysunlar, böyle bir yolumu açsın siyaseten." dediğin zaman sen alil, düşük adam olursun; bu kadar diyorum ben.

Ve yine bir Erzurumlu, Ziya Paşa, dadaş kıvamlı birisi; haksız kazanç için bir şey söylüyor, muhtevası o kadar yüksek ki, ben onu da kayıt altına alacağım, diyor ki: "Lanet ola ol mala ki tahsiline anın / Ya din ola ya ırz u ya da namus ola alet." Yani "Bir malı din göstererek, ırz göstererek, namus göstererek kazanırsan ona lanet olsun." diyor. Bizim irfanımız bunu ifade ediyor, bizim inancımız bunu ifade ediyor. Dolayısıyla helalin peşinde olalım diyoruz. Bütün bunları söylemek istedim Sayın Hamzaçebi'nin düştüğü o nottan dolayı ve diyorum ki evet, Değerli Bakanım, o işle ilgili bana da gelenler oldu, çok sayıda sıkıntı yaşayanlar var. Ben de Doğu Anadolu Sanayici ve İşadamları Derneğinin Başkanlığını yaptım, oradan dolayı ben biliyorum. Zeminin içerisindeyim, hayatın içerisindeyim, bize de yansıyor bunlar ve biz de hâliyle alıyoruz Bakanlığa gidiyoruz, ilgililerle görüşüyoruz. Ve takip ediyorum ki orada komisyon oluşturulmuş, bir alt komisyon, Mecliste; takip ediliyor ve Bakanımızın burada bir yaptırım, bir müeyyide şeyi yok, Bakanlığın var. Ceza kesiliyor ilgililere, o kadar. Onun dışında da hukuken yargı takip ediyor. Ben çok teşekkür ederim bu ilgili hâlinize, ben de bunu takip ettim anlamında söyleyecektim ve böyle bir girizgâhım oldu Değerli Bakanım.

Şimdi, efendim, Salih kardeşim de söyledi burada, bu süper marketler, zincir marketler... Yani tespit ve tenkit anlamında söylüyorum bunu da, onu da söyleyeyim biz kendimizi de tenkit ediyoruz. Mahallenin vicdanını ifade eden hatta hatta "mahallenin namusu" diye tarif gören bakkallarımız var bizim. Bunların sayısı hayli azaldı, oysa o zemine bereket yayan kurumlar bunlar. Dolayısıyla, bu zincirler bence zapturapt altına alınmalı ama nasıl alınacak? Onu ben bilmem yani hukuki kuralı nedir, bunun alt yapısı nasıl olacak, nasıl olması lazım? Muhalefet buna dönük tenkitler getirdi, ben bütünüyle katılıyorum buna ve bunu biz sivil yapı içerisindeyken de broşürlerle filan anlattık. Ta o günden bugüne bu sıkıntı devam ediyor. Bunun devam etmemesi lazım. Ve ilçelerde mesela; ben ilçelere gidiyorum, en küçük ilçelere bile -tabii, sizin Manisa gibi düşünmeyin, Turgutlu gibi filan değil; mesela bizim Erzurum'da çok küçük mikyasta ilçeler var- girmişler. Dolayısıyla orada evet, hukuken bir faul yok ama vicdanen bana göre de bir faullü hâl var. Onların yaşatılması lazım.

"Esnaf yok" sözü burada dillendirildi. Ben bunları söylemek durumundayım. Muhalefet "Esnafın bütçede hiç yeri yok." gibi şeyler... Oysa arkadaşlar, ben aldım inceledim, çalıştım. Dahasını söyleyeyim arkadaşlar, işte bakın, Erzurum Sanayi ve Ticaret Odasından aldığım bilgiler, Doğu Anadolu İhracatçılar Birliğinden aldığım bilgiler, buyurun. Çalışarak geldim ben buraya. "Problemleriniz nedir kardeşim, talebiniz nedir? Bakanımız buraya geliyor kadrosuyla beraber, ne söyleriz?" diye çalışıp geliyoruz biz buraya ve Bakanlıktan alıyoruz. İşte, şimdi Bakanlığın vermiş olduğu bilgiler var. Halkbank kanalıyla -ben bu rakamları söylemekten pek fazla hoşlanmıyorum, beceremiyorum da işin doğrusu ama bakınca...- kullandırılan kredilerin faizlerinin yüzde 50'si, bazı kredilerin yüzde 100'ü mali bütçeden ayrılmış. Bunu Ticaret Bakanlığımız organize ediyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, ilave üç dakika veriyorum. Tamamlarsanız memnun olurum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Başkanım, ben Cemal Başkanımın hakkını kullanmak talebindeyim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Öyle mi, o zaman beş dakika diyelim peki.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani onun on dakikalık bir konuşma şeyi var. Ben bir iki şey daha söyleyip kapatacağım.

Hasılı şunu söylemek istiyorum: Esnaf için enva türden çalışma yapılmış.

Değerli Bakanım, size, ekibinize minnettarız; esnafımız minnettar onu söyleyeyim. İşte, söyledim ya odalardan aldığım bilgiler. Talepleri de var, talepleri size aktaracağım elbette ki ama teşekkürleri de var, yapılanlar var. Özellikle şu pandemi döneminde yapılanlara müthiş bir minnettarlık var, teşekkür duyguları var; bunları yansıtıyorum ben size Değerli Bakanım.

Efendim, piyasa kurallarından bahsedildi. Abdüllatif Şener Bey de gitti buradan. Hukuk özellikle bu işlerde çok önemlidir, ticaret zeminini de hukuk dizayn ediyor. Elbette ki hukuka, hukukun üstünlüğüne hepimiz riayet edeceğiz ve o hâl üzeri olmazsak zaten dikiş tutmaz hiçbir şey, biz bunu biliyoruz, biz bunu biliyoruz ve biz zeminde adaleti inşa etmiş, temin etmiş bir yapıyız; göğsümü gere gere söylüyorum ben bunu. Eğer siz efendim, Türkiye'de oturup vesayetçi anlayışı hâlen daha zihniyetinizde raptedip saklarsanız ve bu anlayışı Amerika'nın seçilen Başkanından demokrasi medetiyle, demokrasi talebiyle dillendirirseniz piyasayı altüst eden bu olur. Siz önce millî olacaksınız, efendim, vesayetçi anlayıştan uzak duracaksınız. Vesayetçiliği de geçtik, aleni bir biçimde Amerika'dan, efendim, başka kanallardan, yurt dışından talepte bulunup medet ummayacaksınız; bunu yaparsanız kaybederiz. Bu anlamda, buna tepki veren herkese şükran duyuyorum, teşekkür ediyorum. Söylediğim anlaşıldı, çok fazla ayrıntıya da girmemek istiyorum.

Değerli Bakanım, tabii ki gayretleriniz, çalışmalarınız çok özel, hepsini ben biliyorum, diğer bakanlıklarımızda da bunların hepsini gördük ama noksanlarımız da çok, ben Erzurum'dan biliyorum. Erzurum'da 90'lı yıllarda serbest bölge oluşturmuştuk ama o zamanki şirket yapısı muhkem olmadığı için uzun süreli götüremedik biz onu, bir depo bulamadık. Şimdi, sizden talebimizdir bu: Serbest bölgenin mutlaka inşa edilmesini biz istiyoruz ve buna talip olan, çok güçlü sermaye yapısı olan şirketler var; bunlarla beraber bunun yeniden inşa edilmesi lazım. Bu, sadece Erzurum için değil, bütün Doğu Anadolu Bölgesi için geçerli. Bizde zaten "bölge" dediğinizde, sağına soluna baktığınızda hemen yarım saatte, bir saatte ulaşacağınız iller var. Dolayısıyla bunlar için biz istiyoruz. Biz ilçeler bazında organize sanayi bölgelerinin ve sanayi sitelerinin kurulması talebindeyiz. Sadece Erzurum için değil, gene bölge için istiyoruz, bölgenin kalkınması lazım. Bölge kalkınırsa İstanbul'un, Kocaeli'nin, Trakya'nın yükü de azalır; bölge kalkınır, gelişirse bizim oradan oralara plase olan nüfus gitmemiş olur, dolayısıyla nüfus yerinde doyar. Öbür tarafta da müşteki bir hâl çıkmaz orta yere.

Bir başkası, bir büyük kahramanlık orta yere kondu, bir büyük zafer elde edildi -Karabağ zaferinden bahsediyorum- ve ardından gelen bir özel güzellik çıktı orta yere. Nedir o? Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki koridor. Bizim Nahçıvan'a kadar zaten yolumuz var, demir yolu da var orada ama ondan sonrası için demir yolu inşa edilirse bizim Türk Cumhuriyetlerine, hatta Çin'e, Maçin'e ulaşacağımız bir kanal olur ve eski İpek Yolu bütünüyle neşvünema bulur Değerli Bakanım. Burada da özellikle sizden istirhamımız bölge adına budur.

Bizim Erzurum'da ticaret çok önem ifade ediyor ve Atatürk Üniversitemizde yaklaşık 100 bin öğrenci var, açık öğretimle beraber 500 bin öğrencimiz var. Ticaret bunlar kanalıyla yürüyor. Ben özellikle yabancı öğrenci kontenjanını... Bunu YÖK Başkanımıza da söyledim. "Bize niye söylüyorsunuz?" derseniz, ticaret bağlamında, ticaret ayağı bağlamında bunlar besleyici olduğu için söylüyorum; bunların yapılması lazım.

Efendim, biz İran'la da komşuyuz. Biraz önce Van Milletvekili arkadaşımız burada konuştu, o da notlar düştü. Ben de özellikle İran'dan gelen turist sayısının çok fazla olduğunu kayda geçiyorum ve bu bavul ticaretine dönük burada ticareti canlandırma adına, oradaki insanlarımızın kazanç kapılarını çok daha özel hâle getirme adına, ayrıca ülkemizin de ticaret hacmine katkı sunma adına böyle bir şey yapılabilir diye düşünüyorum.

Biz daha önce -Erzurum için söylüyorum, Bingöl için söylüyorum, bizim oradaki iller için söylüyorum- mücavir il kapsamındaydık sınır ticareti bağlamında, çıkarıldık. Yeniden mücavir il kapsamına alınma talebimiz var efendim.

Onun dışında da gene termal turizm... Bizim oralarda hakikaten zemin de yaygın. Bunun kış turizmiyle entegre hâle getirilmesini, bunun sağlık turizmiyle beraber düşünülmesini ve bütün bunların ticarete dönük katkılarının yüksek olacağının özellikle altını çizerek söylüyorum Değerli Bakanım.

Diyorum ki elbette ki Allah'ın izniyle biz samimi, kalbî düşünen bir kadroyuz ve millet orijinli düşünen bir kadroyuz. Milletimizin huzurunun bütün bir dünyaya huzur enjekte edeceğini biliyoruz biz. Buradaki arkadaşlarımızın birçoğu bilir ki konuşmalarımda altını çizerek çok defa kelebek etkisinden bahsettim. Dünyada bir insanın huzursuzluğunun bütün dünyaya etkisinin olacağını söyledim. Kadromuz böyle çalışıyor ama bizim dışımızda gelişmeler oldu. Biz özellikle 2012-2013'ten sonra başımıza gelen envaitürlü musibetle mücadele ediyoruz ve buna rağmen hep mesafe aldık, Allah'ın izniyle daha da mesafe alacağız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, bağlayabilirsek, toparlarsak çok memnun olurum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben bağlıyorum.

Değerli Bakanım, buralarda sizlerin büyük katkısı oluyor, buradaki bürokrat kardeşlerimin, arkadaşlarımın, Bakan Yardımcılarımızın katkıları çok yüksek. Bundan dolayı size de dualar yöneliyor ve emin olun Değerli Bakanım, o dualar annenizi de yattığı yerde huzur üzere yatıracaktır, oraya da sirayet edecektir. Biz buna da iman ediyoruz, inanıyoruz.

Bütçemiz hayır, uğur getirsin diyorum, Allah mübarek eylesin, bereketli eylesin.

Hepinize saygılar sunuyorum.