| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .02.2015 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.
Ben de sunum için çok teşekkür ediyorum. Birkaç hususla ilgili yani bu olaylar vuku bulmadan önce alınması gereken tedbirlerle ilgili, amiyane tabirle dişe dokunur bir şey gelmedi, siyasi irade zaten eksikse üzerine düşeni yapacaktır.
Şimdi, ben size "İdam mı?" derken bunu çok bilinçli sordum aslında. Çünkü, eğer müeyyidelerde... Tabii, biz uluslararası sözleşmelerden dolayı bunu kaldırdık ama kimi ülkeler bunu uyguluyor biliyorsunuz, bize kaldırtıyorlar ama. Şimdi, 2 yaşında bir çocuğa tecavüz edip sonra öldüren bir insana bizim ceza kesme, hapis şu kadar yatacak ya da bu kadar yatacak deme hakkımız yok. Yani, devlet kendine işlenen suçlarda son derece toleranslı olmalı ama bireye işlenen suçlarda son derece tutucu olmalı ve bireyi devreye sokmalıdır.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Ay yapmayın İsmet Bey.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Şunu söylüyorum: Tabii, Allah korusun, insanın başına gelmeyince Hocam...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Bunu tartışmayalım bile vallahi.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Hiçbir toplumun, hiçbir bireyin başına gelmesini asla arzu etmeyiz ama olay şudur: 3 tane yöntemi vardır bunun. İsterse aynı şekilde hayatını sonlandırır -mukabele bilmisil denir buna hukukta Hocam, sizin okuduğunuz hukukla biraz literatürü farklı gibidir ama Roma hukukundan da öncedir mukabele bilmisil- yani ne yapılmışsa ne bir fazla ne bir eksik. İkinci yöntemi, affedebilir. Üçüncü yöntemi, tazminat talep edebilir. Bu, sizin adınıza benim devlet olarak verebileceğim bir karar değildir. Bir kere, burada da ciddi bir açılıma ihtiyaç var ama işte dünyayı saran uluslararası sözleşmeler de malum yani başka kimi gelişmiş ülkeler dediğimiz, tırnak içinde ne demekse o...
Şimdi, sevgili arkadaşlar, kadınlar tarafından öldürülen erkeklerin oranını vermediniz, elinizde olmayabilir. Bunlar çapraz referanslar için gerekli ve önemli. Gene seküler davrandınız, ayrım yaparak şiddeti konuştunuz. Bunda çok ısrar ediyorum, bu Komisyon bitinceye kadar bizim şiddeti kategorize etmeden bir sonuca bağlayacağımızı umuyorum.
Şimdi, efendim, kısa, orta, uzun vadeli... Çok önemli bir şey söylediniz yani yangın var diyorsunuz. Şimdi, karınca misali bu yangına su taşımak lazım, vahim bir durum, bunun olmaması gerekiyor. Bugün söyledim, bir kere daha söylüyorum, bunun üzerinde derneklerimizin çalışması gerekiyor. Şimdi, boşanma, bu bir eğitim konusu, tabii sorunu. Boşanma kadından ya da erkekten geldiğinde, bireylerden birisi, eşlerden birisi boşanma talep ettiğinde, diğer eşin zihninde önce veri olarak, spontane aldatıldığını varsayarak hareket ediyor, kadın olsun, erkek olsun. Hayır, çalışmamışsınız bunun üzerinde, onu söylüyorum. Yani, bu toplumun birçok düzeltilmesi gereken örfü, âdeti, kültürünün içinde bir hanımefendi eşine "Ya, artık ben bu hayatı seninle götürmek istemiyorum...", doğal hakkını kullanmaya kalktığında, beyefendide başka çağrışımlar yapıyor. Mesela bu, aslında şiddete gidecek yollardan birisi. Bunun önlenebilmesi hususunda bir şey söylemediniz. Aynı şey, erkek işte "Ben sizinle bu hayatı artık götürmek istemiyorum, zorlanıyorum. Buyurun, gidelim, haklarımız, hukukumuz neyse mahkemede ayrılalım, karşılıklı imza verelim, iki medeni insan gibi ayrılalım." dediğinde de hanımefendi "Tabii, yani, ben çocuk falan doğurdum, şimdi beni yıpranmış buluyorsun, gözün başkalarında." diye suçlamaya başlıyor. Şimdi, şiddete giden, boşanma konusunda şiddeti tetikleyen iki önemli husustur bu. Yani, ayrılan bireylerin zihninde karşılıklı birbirlerine yanlış yaptığı kanaatine ulaşmaları, bu kanaate ulaşmalarının önündeki engelleri kaldırmak lazım ve ulaşmamaları gerekiyor.
Ekonomik nedenler... Bu bireysellik biraz daha ilişkiler geliştiğinde, toplumsal, sosyal ilişkiler geliştiğinde bu ekonomik konuların da yani zecrî bir tedbirdir, çözüm değildir ama siz mesela oturduğunuz sitede mağdur bir hanımefendiyi ekonomik nedenlerden dolayı kötü hâle sokmazsınız, siz katkı verirsiniz, yardımcı olursunuz. O hâlde, sosyal tekafül kurumlarıyla ilgili bir yaklaşım şiddete giden yolu engelleyicidir diye düşünüyorum.
Şimdi, kadının kendi hayatına dair karar vermek istemesi de nedenlerden birisi diye ifade ettiniz. Yani, bu, herhâlde en sonlarda yer alıyor. Buna günümüzde itiraz edileceği kanaatinde değilim.
Silahlar asıl üzerinde durmamız gereken husus. Bu, toplumu fesada sevk eden, toplumu birbirine tahrik eden, kötü alışkanlıkları mücbir sebeplerle müncer kılan, kötü örnek olan kurum, kuruluş ve sermaye babalarıyla savaşmak gerekiyor yani mücadele etmek gerekiyor, savaş deyince hemen akla başka şey geliyor. Siz bu ateşli silahların ruhsatlı mı olduğunu zannediyorsunuz? Hiçbir ruhsatlı silah sahibi, istisnalar elbette olur, silahını cinayette kullanmaz, belli bir düzeydir o. Peki, o zaman bunların teminini kimler yapıyor? O zaman, onları kaydedin yani kaydedip bize bildirin ki, ısrarcı olun bu konulardaki...Şimdi, okullarımızda da öyle tabii.
Şimdi, bu "Yeni Havva, eski Âdem.", bu çok irite edici bir söylem. Şimdi, tüp macundan çıktı, yeniden tüpü macuna koyamazsın ama sen hâlâ eski macunsun diyorsun yani böyle bir şey kabul edilebilir mi? Ya, şu zihninizden ne olur, kadın erkekti yani bu cinsiyeti hakikaten nefret suçu yapın yani atın bunu. Bunu atmazsanız çözemeyiz yani mümkün değil. Böyle bir şey olabilir mi? Havva da ayrıca bizim kutsallarımızda geçmez. Âdem ve eşidir o ve yeryüzüne aile olarak gönderilmiştir.
Aileyi güçlendirmeye yönelik hiçbir sunumda bir şey görmüyorum. Ya, arkadaşlar, işin temeli bu, ondan sonra seküler yaşam, dindar yaşam, muhafazakâr yaşam yani bakınız, kimsenin habitatına müdahale edilmeden yani insanlar sperm bankasıyla çoğalıp aile oluşturmuyorlar arkadaşlar. Bunu yapanlar da olabilir, onlara da saygı duyarız ama aile konusuna hiçbir...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Çocuğu olmayanlar mecburen yapıyor.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Çocuğu olmayanlar zaten...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Sperm bankası, çocuğunu doğuran yöntem...
İSMET UÇMA (İstanbul) - Hayır, hayır, şunu demek istiyorum sevgili hocam: Yani, bu aile hangi yol ve yöntemlerle tahkim edilir, güçlendirilirse aile bireyleri, Allah'ın kulları, insan kardeşleri olduğu bilincine varırsa, önleyici tedbir olur diye hiçbir sunumda görmüyorum. Kopuk, kendi medeniyet değerlerinden kopuk, arka plandan kopuk yani şöyle yapıyor hocam: Şeytan ata biniyor, bizi de terkisine alıyor, bir meçhule doğru kamçılayıp sürüyor. Bundan kurtulmamız gerekiyor. Yani, hiçbir sunumda bunu görmüyorum. Bu hakikaten bütün toplumlar için. Bunun için inançlı olmaya falan da gerek yok. Bütün toplumlar için aile temeldir yani ne yapacaksanız oradan başlatacaksınız, oradan yapacaksınız.
Okullara dersler falan konabilir, bunlar uzun vadeli şeyler dediğiniz gibi. Bir başka şey söyleyeceğim hocam: Gene hiçbirinizin sunumunda arka sokaklarda 9 yaşında, 8 yaşında, 7 yaşında, 11 yaşında, yurt dışından seks kölesi olarak getirilmiş çocuklara ilişkin, cinayetlere ilişkin hiçbirinizin sunumunda bir şey yok. Afrika'da bu küçük çocuklara tecavüz etmek için belki ülkemizden de, dünyanın bütün yörelerinden, siz, niye dünyadaki insan hakları savunucularını, kadın hakları savunucularını bu konuda ayağa kaldırmıyorsunuz? Bu ona mani değil çünkü. Bir taraftan cinayetler, ki asla tasvip edilemez... Ama siz yani şimdi bu tür hedonist zevklerini tatmin etmek için genç bedenleri her gün öldüren insanların -yani psikolojik olarak ölüyor o çocuklar hakikaten- müeyyidelerinin ya da bu ticaretleri yapanların müeyyidelerinin artırılması konusunda hiçbir şey istemiyorsunuz. Yani, fiilî durum olduğunda birtakım taleplerde bulunuyorsunuz. Biz de diyoruz ki, cinayetten... Diğerlerini de cinayet kabul ediyorum, şiddet kabul ediyorum, öldürme kabul ediyorum diğerlerini de. Yani, toplumun bu bölüğüne, bu yönüne ilişkin -kadın ya da erkek- hiçbir sunumda "Evet, şunları da biz şiddet kabul ediyoruz, cinayet kabul ediyoruz, dünyayı ayağa kaldırmamız gerekiyor." diye bir yaklaşım görmüyorum. Bunları normal mi karşılıyorsunuz? Asla. Ama, hayır, bu konuda hiçbir gayretiniz... O zaman, köleleştirilen, seks kölesi hâline getirilen, kendi hedonist zevklerini tatmin için bedenleri öldüren bu mekanizmalarla, bunu sağlayan kurum ve kuruluşlarla, sermayeyle okullarımıza, topluma bu tür öldürücü, zehirleyici aletleri sokan, maddeleri sokanlarla "Bize şu yasal düzenlemeleri yapın kardeşim bunun yolu şudur." diye hiçbir öneri gelmiyor sizden.
Dolayısıyla, espri yaptım, hocam alındı. Yani, kadın derneklerini ben hakikaten merak ettiğim için sormuştum. Çıktı şimdi. Yoksa bu kadın dernekleri rol kapmaya mı çalışıyor? Asla değildir, hayır, hayır. Yani, şöyle: Asıl hayatın çok derin yaralarına ilişkin de, mesela cinayet büyük ve lanetli bir şey, melun bir şey, telin edilmiş bir şey. Böyle bir şey olamaz, asla kabul edilemez. Birinin ötekine baskı kurması kabul edilemez. Bir ayeti hatırlatmak istiyorum: "Yeryüzünde insanlar özgürce dolaşıncaya kadar ve istediği gibi tapınma ve ibadet etme ilkelerine kavuşuncaya kadar onlarla mücadele edin, bunu engelleyenlerle mücadele edin, Maun'u men edenlerle mücadele edin." Buna ilişkin hiçbir şey görmüyorum Başkanım. Dolayısıyla, bu STK'ların ve diğer katılımların bizim hazırlayacağımız raporlara ilk defa bugün fazla katkı vermeyeceği gibi bir zehaba kapıldım. Maksadı aşmışsam affola, kusura bakmayın.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.