KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanım, şahsınızda bütün heyete saygı sunuyorum. Arzu ettiğimiz, istediğimiz yegâne şey budur, Necdet Hocamın hak teslimi yapması gibi bir hâl, bütün istediğimiz bu. Elbette ki tenkit edeceğiz, elbet taleplerde bulunacağız ama yapılanı inkâr kadar kötü bir şey yok. Habip Bey, benim hemşehrim, Iğdırlı kardeşim, sabahleyin öyle şeyler söyledi ki, yani bu kadarına da pes denir. Bak, Habip Bey, bu yaklaşık 7'nci bütçemiz, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. Benimle beraber kuvvetle muhtemel 5 bütçede bulunmuş bir isim vardı, o da sabah buradaydı, bir konuşma yaptı. O konuşma yaparken italikledim, aklımdan geçirdim. Mehmet Bekaroğlu Hocamız, kendisi hekim, tabip. Bizde derler ki -Türk atasözüdür- "Taç giyen baş akıllanırmış." Onu dinlerken bunun tababete, Sağlık Bakanlığına teşmil edilecek olanı ne olur? Efendim "Eğer geceler sizin için uzun yaşanmışsa hâlden anlar hâle gelirsiniz." demektir. Şunu söylemeye çalışıyorum: Bekaroğlu Hocam her bütçede, özellikle Sağlık Bakanlığı bütçelerinde acımasız eleştiriler yapardı. Bugün dikkat ettim, müthiş bol, ganime teşekkür etti, hak teslimi yaptı. Niye? Çünkü o gecelerde gördü ki bu sistem onu dört başı mamur hâlde, salah üzere oradan çıkardı, o yüzden de hak teslimi yaptı; bunu yapacağız. Biz öyle bir kadroyuz ki bizim lügatimizde hiç "öteki" olmadı.

Sonra, şuna çok üzülüyorum ve kızıyorum, canım sıkılıyor: "Kürt'ü sahiplenmek..." Bu sizin haddinize mi ya, kimsin sen ya! Benden daha fazla sahiplenemezsin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne demek "Kimsin sen!" ya?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kürt'ü sahiplenecek değilsin, çok açık söylüyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Biraz lafını bil.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben lafımı bilerek söylüyorum, ben biliyorum lafımı; Kürtleri istismar yok.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşılıklı konuşmayalım, herkes görüşünü ifade ediyor.

Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Temiz bir dile davet edin Sayın Başkan.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, o biliyor ne demek istediğimi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Kimsin sen!" ne demek ya?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İstismar... Sürekli oradan geçindikleri için Kürt...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cümleyi bağlamı içinde düşünelim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Onlarca Kürt kardeşim var benim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Biraz düşür ya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Mesela, bir şey söyledi: "Keyfî karantina uygulaması..."

HABİP EKSİK (Iğdır) - Evet.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani bir taraftan hekimleri tebcil etti, hekimleri methetti... Orada da bir kurnazlık yapılıyor.

HABİP EKSİK (Iğdır) - İspat edebilirim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Malum, kurnazlık şu demek arkadaşlar: Aklı arka plana koyup zeki numarası yapmak.

HABİP EKSİK (Iğdır) - İspat edebilirim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen, hatibi dinleyelim, sıra geldiğinde grubunuz konuşur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne diyor? Hekimleri, tabipleri, sağlık çalışanlarını methediyor ama Sağlık Bakanımızı...

HABİP EKSİK (Iğdır) - Kars'ta uygulandı, ispat edebilirim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar, rica ediyorum.

Buyurun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yaptığı şey şu, bir daha söylüyorum: Kurnazlık yani aklı geri plana bırakıp zeki numarası yapmak. Burada sabahleyin şunu yapıyor, diyor ki: "Hekimler, sağlık çalışanları çok özveriyle çalıştılar, kendilerine minnettarız." Eyvallah ama Sağlık Bakanımız başta olmak üzere derijan ekibe olabildiğince tenkit getiriyor. Arkadaş, bir kadroyuz; hekimler, çalışanlar, hep beraber onlar bizim başımızın üstünde yer alıyorlar, onların parmağına diken battığı an bizim yüreğimize batıyor; böyle bir kadroyuz biz. Dolayısıyla kaldı ki bu ekip yani şu lider kadro onları yönetiyor. Oradan neşet eden bir güzellik varsa onlara teşmil edilecek, bir çirkinlik olduğu zaman da Bakanımız başta olmak üzere bütün bir kadroya; bu, insafsızlıktır, haksızlıktır, bunu yapmayalım. Biz şunu biliyoruz: Yani... "Keyfî karantina uygulaması..." Nasıl olabilir arkadaş ya?

HABİP EKSİK (Iğdır) - Mübalağa yapmıyorum İbrahim Bey.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani bu akıl alır gibi bir şey değil, böyle bir iddia olabilir mi kardeşim.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Kars'ta iki ay boyunca uygulandı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Her neyse, karşılıklı konuşmayalım, ben sabahleyin size bunu...

HABİP EKSİK (Iğdır) - İsim verebilirim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ama yeri geldiğinde konuşun, belgesini koyun. Olur mu öyle şey?

HABİP EKSİK (Iğdır) - Belgesini de koyabilirim, ispatlayabilirim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Neyi ispatlayacaksın ya? Böyle bir şey olur mu ya? Hekimler bu işe karar vermeden idari makamlar öyle bir karar alamaz; böyle bir şey olmaz, yapmayın bunu.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Valileriniz, kaymakamlarınız bölgede öyle yapıyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yapmayın bunu, bunlar yanlış.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Valileriniz ve kaymakamlarınız bölgede keyfî uygulamalar yapıyorlar.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, bir dinle, dinle.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Burada konuşmacılardan ehlivicdan çok sayıda isim oldu, istifade ettik; tenkit getirenler oldu, içlerinde hekimler vardı, elbette onların zaviyesinden bakmak lazım, saygımız sonsuz ama bir isim çok tafsilata girerek rakamlarla anlattı ve bir şeyi söyledi "Vatan, millet hissiyatı ayakta olanlar hakkı teslim ederler." dedi ve Bakanlığımızın hakkını teslim etti, kim bu kişi? Mustafa Kalaycı Bey. Tabii, İsmail kardeşim şimdi bana bakıyor, elbette ki o da çok ayrıntılı anlattı, çok istifade ettik, Allah razı olsun. Dediğim gibi, burada başka arkadaşlarımız da oldu, muhalif cenahta hekim olan kardeşlerimiz anlattılar, öğrendik, noksan varsa biz de görmüş olduk ama bütün bütün siyaha takılı zihinlerden rahatsız oluyoruz arkadaşlar. Bunu yapmayalım, kimse bundan bir fayda temin edemez.

Bakın, bir arkadaşımız, yine, çok değer verdiğim bir arkadaşımız, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi, aileden birisi şunu söyledi: "Rövanşist yaklaşımdan artık uzan durun." Neyin rövanşı kardeşim ya? Biz destan yazmışız, destan. Çıkın bir yurt dışına, sağlık sistemimizle ilgili anlatılanları görün, oradaki hekimlerin Türkiye'ye düzdüğü methiyeleri, hak teslimlerini görün. Kimden rövanş alacağız ya? Bizden önceki hâli biliyoruz. Ben hekim değilim ama iş adamı olarak on beş yıl özel hastane işlettim; hâli biliyorum, 1990'lı yılları biliyorum, yaşımız ona uygun, bu ülkede neler yaşandığını biliyorum. Ben rakam vermem, rakam verdi arkadaşlarımız, nereden nereye geldiğimizi hepimiz biliyoruz ama şunu da söylemek lazım hak teslimi bağlamında: Bir özel sistem kurulmuş, sistemin mimarı Sayın Cumhurbaşkanımızdır, onunla beraber şekil almış ve tabii, Sağlık Bakanlarımız var. Şimdi, ismini söylemesem bir büyük haksızlık olur, dadaş kıvamıyla iftihar ettiğim Recep Akdağ Bakanımız, ekibiyle beraber çok muntazam bir zemin oluşturdu ve onun üzerine diğer arkadaşlarımız, diğer Bakanlarımız geldikten sonra da onu çok daha ihya eder hâle geldiler ve şimdiki Bakanımız... Arkadaşlar, güzelleme yapmaktan imtina ederim çünkü onlar bizim kadromuz, bizden, dolayısıyla onları zaten başımızın üstünde taşıyoruz ama hakkı da teslim etmek lazım. O müşfik hâliyle şu süreçte özellikle ortaya koyduğu tavır bütün yüreklerde özel bir yer edinmesine sebep oldu Değerli Bakanımızın ve o yüreklerden yönelen dualar, niyazlar Allah'ın izniyle sadece ona değil 7 bin sülalesine yetecek kadardır, Allah'ın izniyle.

Arkadaşlar, bir şey daha söyleyeceğim ben: Evet, netameli bir hâl yaşıyoruz, sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz. Yani, öyle bir musibetle muhatabız ki bir türlü baş edemedi insanlık. Niye? Bir sual açmak lazım yani neden bu musibet bize düçar oldu ve niye bugüne kadar derde derman bulamadık? Çünkü arkadaşlar, hakikatin önünü perdeliyoruz. Bana göre bu dert bize, insanlığa, "İnsanlığa dönün." tekdiridir bana göre. Lütfen, ben hepinizi bu noktada elbette ki bir özel yere koyuyorum, tenzih ediyorum ama haksızlıktan uzak durmak lazım. Şimdi, demin arkadaşım, o da benim hemşehrim, Gümüşhaneli kardeşim "Türk Hekimler Birliği" diyor. "Türk" ifadesi onlara zıkkım olsun, çok açık söylüyorum. Ne hakları var Türk'ü kullanmaya? Teröristleri tebcil eden, terörü yücelten, çok açık söylüyorum, efendim, millî olanın karşısında duran, ondan sonra da Bakanlık niye onları... Kardeşim, beni temsil etmiyor, bu milleti temsil etmiyor. "Türk" bütün bir milleti ifade ediyor. Türk; Kürt'üyle, Çerkez'iyle, Laz'ıyla, bütün renkleriyle Türk milletini ifade ediyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yazıklar olsun!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Onların Türk'le bir alakası yoktur. Ben her zaman söyledim, bak gocunuyor ama şunu söyleyeyim: Yakın zamanda, yakın zamanda vefat eden, Türk milletinin esaslı bir evladı vardı: Markar Eseyan. Bu, her ne kadar ona itiraz etse de Türk milletinin en esaslı parçasıydı, millîydi, yerliydi, bizim bakışımız bu.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - 100 bin üyesi vardı...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaşlar, arkadaşlar...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşılıklı konuşmayalım. Sayın Aydemir, çok az süreniz kaldı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Herkes, bizi tanıyan herkes bilir ki milletin her rengine âşığız biz. Milleti yekpare gören...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sizden daha yerli ve millî.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, boş ver! Herkes... Ayinesi işidir kişinin, lafa bakılmaz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne söylüyor? Bakın, burada senin temsilcin aynen şu ifadeyi kullanıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Oyla seçilmiş.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, süreniz bitti, bir dakika ek süre veriyorum. Lütfen tamamlayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Başkanım, bir şey söyleyeceğim. Bunu söylemeyecektim ama söylemek durumundayım.

(Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, lütfen, lütfen...

Değerli arkadaşlar, böyle bir usulümüz yok, lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Buradan birisi aynen şunu söyledi, Azerbaycan'a gönderilen askerle ilgili ifadesi şu oldu, az önce söyledi: "Başkalarının çocuğunun ölmemesi için savaşa biz çocuklarımızı gönderemeyiz." İşte, mantalite farkı bu, insan gibi görmüyor. Biz, Azerbaycan'da... Elbet soydaşlarımız, onlar bizim yüreğimiz, canımız, ciğerimiz ama onlar önemli değil ki; insansa orada barışı tesis etmek için biz varız, gideriz. İşte, 150 küsur tane yere Sağlık Bakanlığımız koşmuş, gitmiş; kim olursa olsun, rengi, cinsiyeti... Biz böyle bir milletiz, asil bir milletiz. Dolayısıyla ötekileştirmeyin, ötekileştirdikçe batıyorsunuz, hiçbir şekilde mesafe almanız da mümkün değil.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ötekileştiren sizsiniz!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Güzel Bakanım, sizinle iftihar ediyoruz, kadronuzla iftihar ediyoruz. Eğer, sevgili Cevdet Bakanım müsaade ederse sizden bir küçük talebim var, onu...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, süreniz dolmuştur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Doldu ama Başkanım, bir şey istiyorum. Arkadaşlarımdan da...

SALİH CORA (Trabzon) - Erzurum mu, Ağrı mı?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yahu, Ağrı'yla değil.

Güzel Bakanım...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, bir cümleyle lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Çok, hakikaten sağlık zeminine müthiş konfor koydunuz, nitelik getirdiniz. Diş hekimliğinin nereye geldiğini sabahleyin Bekaroğlu söyledi, eskiden sadece berberler gibi diş çekme hâlindeydi, şimdi envaitürden diş hizmeti veriliyor. Ama Erzurum'a bir talebimiz var, birkaç tane ilçemize. Erzurum'a kadar geliyorlar ve mesafelerimiz çok uzak. Panoramik dijital röntgen cihazı talep ediyorum. Güzel Bakanım, bunu yaparsanız çok mutlu oluruz, dualar zaten katmerlenir Allah'ın izniyle.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyorum Sayın Aydemir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Son söz arkadaşlar: Vatanperver Türk hekimleri gönlümüzde, yüreğimizde, onlara saygı sunuyorum. Bütün sağlık ekibine canı yürekten saygı sunuyorum ak kadro adına.

Hepinize saygılar sunuyorum.