KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Peki, Başkanım, çok teşekkür ederim.

Ben de hayırlı olmasını temenni ediyorum bu çalışmaların ve son derece önemli. Tüm insanlarımızı ilgilendiren yani zaruri, acil ihtiyaçlarıyla birlikte gece gündüz akıllarında olan, özellikle İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerimizde insanlarımızın psikolojisini etkileyecek düzeyde olan bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Bunun için de bu Komisyonun tarihî bir görevi olduğunu düşünüyorum ve inşallah sonuç odaklı bir netice alırız.

Şimdi, sonuçtan gidersek aslında şu ana kadar konuşulanlar gerek jeolojik alanda gerekse deprem master planları vesaire ve on dört yıllık, on beş yıllık belediye başkanlığı dönemimde bunların birçoğu yapıldı yani masa başında bunların hepsi gerçekleştirildi. Mesela İstanbul'da mikro bölgelemeyle sondajlar yapıldı ve jeolojik haritası var İstanbul'un şu anda. Yani aşağı yukarı hangi bölgede yapıların -genel olarak jeolojik yapısının- deprem sırasında karşılaşabileceği durumlar bile sabit, bunu İstanbul için söylüyorum. Yapılar konusunda da yani şu "riskli yapılar" diyoruz ya, aşağı yukarı bütün belediyelerde bu konuyla ilgili bütün teknik detaylar da mevcut. Problem ne? Problem, karar verme sıkıntısı var yani siz mesela şehrinizin yüzde 70'inin riskli alanda olduğunu düşünüyorsunuz ve yapıların yüzde 70'i de elli yıldan, altmış yıldan daha fazla yapılar, kesinlikle bunların hepsine müdahale edilmesi gerekiyor. Birincisi, karar vermede, siyasetin karar vermesinde bir sıkıntı var. İkincisi Sayın Başkanım, şöyle bir sıkıntı var -Gökan Bey de buna değindi- bu deprem, kentsel dönüşüm vesaire adı altında çok farklı uygulamalar yaşadık maalesef yani İstanbul özelinde biliyoruz. İşte Fikirtepe mesela bunların en kötü örneği maalesef. Şöyle oldu artık, bir yerde eğer bir kamu depremle ilgili herhangi bir projeyle gidiyorsa insanlar yani mülk sahipleri, riskli yapının içerisinde oturanlar bile bundan bir fayda umuyorlar âdeta. Yani bu fayda o kadar çok büyük beklentiye dönüşüyor ki yani insanlar "Gelin, yapabiliyorsanız yapın evimi, yıkın, yeniden yapın, eğer mümkünse otoparkını da yapın, ondan sonra getirin bana evi teslim edeyim." demeye kadar getirildi. Bu, evet, şu ana kadarki kamu kurumlarının iyi niyetle... Acil müdahale edilmesi gereken şeyler yani ağrı varken, kanama devam ederken yapılan kompresler bunlar, semptomatik tedaviler. Ama bu semptomatik tedaviler süreç içerisinde beklentiye dönüştü. Bence burada, bu masanın etrafında tüm partilerin temsilcilerinin olduğu bir yerde, bu konuda hemfikir olmamız gerekiyor. Hemfikir olmaktan ziyade, bu konuda düşüncelerimizi Genel Kurulda da kamuda da kamuoyunda da ortak bir deklarasyonla mutlaka bildirmemiz gerekiyor, işin başı bu. Eğer bu konuda biz risk almazsak... Yani siyasi partiler olarak ya insanlarımızın ölümüne göz yumacağız, zamana bırakacağız bunu ve hepimizin orada büyük bir vebali olacak, muhakkak hepimizin... Hele Meclis Genel Kurulunda bulunan insanın da muhakkak vebali var. E, yerel yönetimlerin de vebali var. Ya da kenara çekileceğiz, sonuca bakacağız, ondan sonra da semptomatik tedavilerle uğraşacağız ve kesinlikle bir derde deva olmayacak.

Şimdi, sonuçtan gidersek eğer bir, kendi parseli üzerinde... Bir de bürokratik şeyler, süreç içerisinde büyük engeller oluşturmuş. Bürokrasiyle biz bizzat kendimiz engel koymuşuz önlerine. Neyle koymuşuz? Koruma amaçlı imar planlarıyla koymuşuz. Neyle koymuşuz? Kendimizin imzaladığı, kurullarımız tarafından onaylanmış imar planlarıyla koymuşuz ve bir sürü şeyler de... Arkasından acil karar vermek zorunda kalınmış ve alınmış bir sürü olumsuz karar var.

Şimdi, bunları üst üste koyduğumuzda bakıyoruz, bir, kendi parselinde ruhsatlı yapılmış, iskânı olan ancak şu andaki geçerli imar planlarına göre imar planına aykırılıkları var. Yani nedir? Döneminde 6 katlı yapılmıştır ama şimdiki geçerli imar planında 4 kat deniliyor.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Müdahale olmuştur.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Efendim?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Müdahaleler var yapıya.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Hiç müdahale yok. Yani süresinde yapılmış, belki yüzde 50'ye yakını mesela İstanbul'un merkez ilçelerinde.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Evet, imarda değişiklikler oldu, özellikle 99'dan sonra. Şu an Sakarya'da da Düzce'de de İstanbul'un birçok bölgesinde ve her yerinde böyle. Şu an mevcut meri imar planlarında imar 2 kat ya da 3 kat ama mevcut yapılar orada 5 kat, 6 kat, vatandaş oturuyor.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Ve de iskânlı binalar bunlar, ruhsatlı binalar.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - İskânlı binalar, ruhsatlı, belki ömrünü tamamlamış, deprem dayanımı olmayan, eski yönetmeliklere göre belki doğru düzgün yapılmış, ruhsatlı bina ama şimdi bunu dönüştürmeye kalktığınız zaman siz orada aynı metrekareleri, aynı inşaat alanını, aynı bağımsız bölümü çıkaramıyorsunuz.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Çıkaramıyorsunuz. Eksiltiyorsunuz.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - İşte, İstanbul Büyükşehirde Avcılar bununla ilgili bir hazırlık yapmıştı.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Fatih yaptı.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Fatih yaptı, bunlar birleşti, mart ayında da plan notu değişikliği şeklinde çıktı. Teşvik eden düzenlemeler var. Yan parsel eğer boşsa, onda tevhit etme şartıyla, birleştirerek vesaire... Bunlar güzel yaklaşımlar. Bunlar teşvik eden, kendi yapısını dönüştürmeye niyetli olanları teşvik eden, bu noktada mevzuatın, imar planındaki o tıkanıklığın biraz önünü açmaya da çalışan düzenlemeler: İşte bu gibi düzenlemeler çok hızlı uygulanabilir, sonuç verebilecek olan düzenlemeler aslında.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Kesinlikle. Bir de Başkanım, bu tür... Şimdi, her şeyi kamudan beklerseniz beklentiyi artırıyorsunuz ve sonuç alamıyorsunuz. Kimse bana falanca belediye kentsel dönüşüm adı altında bir iş yaptı, bitirdi falan diyemez. Ya, mümkün değil böyle bir şey. En basit, 100 bin metrekarelik kentsel dönüşümü tam on iki yılda bitirdik biz, on iki yıl. 10 bin liraydı bir dairenin fiyatı, şimdi 700 bin lira, 800 bin lira. O kadar değer kazandığı hâlde yine kiracısını ikna edemiyorsunuz, mal sahibini ikna edemiyorsunuz, beklentileri karşılayamıyorsunuz.

Süreç içerisinde yıkılıp yapıldığı sürede, aynı sürede yapılmıyor, zaman uzuyor vesaire vesaire. Dolayısıyla büyük sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Onun için bence bu yapılmış, yani arkadaşlarımız... Belki bir kanunla sadece belediyelerin kendi inisiyatifi ve becerisine bırakmadan...

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Bırakmadan ve onlardan da yararlanarak...

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - İnan ki Başkanım, işin yüzde 50'sini çözüyoruz. İşin daha kötüsü, yani Kadıköy'de... Hadi Kadıköy şimdi kendini yavaş yavaş kurtarıyor. İstanbul'un merkez ilçeleri; Beşiktaş, Fatih, Zeytinburnu, bu bölgelerde aslında şehre katma değer sağlayacak, şehrin kimliğine ve kişiliğine katkıda bulunacak insanlar buralardan çekiliyorlar. Niye? Çünkü ölmek istemiyor adam, imkânları da var, kendi evi bile olsa bırakıyor -arkadaşların dediği- kiracılar gelip oturuyor. Peki, kiracılar şehre bir değer katıyorlar mı? Asla. Hatta kiracılar... Şimdi, göçmen münasebetiyle, göçmenler geliyor, sağdan soldan. Dünyanın -çok affedersiniz- hani sıkıntılı insanlarının gelip oturduğu merkez ilçelerimiz oluştu. Bu, şehir açısından, birlikte yaşamak, şehir kültürünü devam ettirebilmek açısından da son derece sıkıntılı.

Ya aslında deprem sadece deprem değil; bizatihi insanların kimliğine ve kişiliğine katkıda bulunacak değerlerin bir araya getirilmesiyle oluşmuş muazzam bir şey, insanı insan yapan değer. O açıdan... Ya, bizim siyasilerin şöyle bir avantajı var: Deprem herkesi korkutuyor, bu güzel bir şey. Deprem dendiğinde şu beklentilerin bir de önünü kırabilsek, bütün siyasi partiler bir araya gelip konuşabilsek inanın bu tür dokunuşlarla, küçük dokunuşlarla, beklentiye dönüşmeden... İnsanların imkânı varsa önlerini açmak lazım.

Parsel bazında yapıyoruz... Mesela ada bazında mümkünse eğer yani 1 ada bir araya gelebiliyorsa mevcudun yüzde 15'ini de verebiliriz biz. Yani verelim yüzde 15'i, neden? Çünkü şehrin en büyük problemi, depremden sonra ikinci problemi, güvenlik problemi. E, şimdi, ondan sonraki problem otopark problemi. Siz, depremle şehrin en önemli 3 tane problemini çözebiliyorsunuz. Eğer karşılıklı uzlaşabilirseniz, anlayış çerçevesinde yaklaşabilirsiniz. Biz insanların önünü açıp teşvik edeceğiz. Bu teşvik içerisinde kira yardımları... Kira yardımları süresiz uzatılabilir, çok uygun uzun vadeli kredi...

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Kredi verilebilir, bir kısmı hibe olabilir...

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Bir kısmı hibe olabilir, hibe de demeyelim ama çok az şeyle yani insanların kira öder gibi eğer paralarını şeyle, krediyle karşılayabilirlerse eğer burada da bu, insanların önünü açabilir. Ama birden fazla evi varsa tek evi olana kredi verirsiniz, bu daha sonra çözülebilir. O, bütün detaya... Adil olmak şart her şeyden önce. Biz bunu eğer yaparsak bu, bizim için çok büyük bir fırsat olacak ve milletvekili olmamızın bir anlamı olacak o zaman. Biz, bu millete nasıl hizmet edeceğiz ki? Yani oturduğumuz yerden bu tür kararlar verip arkasından gideceğiz ve millete en büyük hizmeti yapmış olacağız, herkese de Allah bu fırsatı vermez. Ben bu göreve, bu vekillik döneminde bu göreve böyle bakıyorum.

Şimdi, bir, bizim bu iskânlı, ruhsatlı binaların önünü açmamız gerekiyor Başkanım. Bir araya gelirlerse eğer ada bazında yaparlarsa artı şey yapılabilir. Yok, eğer mevcutsa mevcutta şöyle bir şey yapılabilir büyükşehirlerde, bu son derece mümkün: Gabarisini artırmadan içeride dairelerinin metrekarelerini düşürmek suretiyle... Yani ona göz yumabiliriz, 20 daireye versin, 25 daire yapsın adam. Çünkü bizim için önemli olan gabari. Nüfus artış falan... Daire metrekareleri düşünce nüfus artışı da o daire metrekarelerinin düşüş oranına göre de azalıyor zaten.

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Yoğunluk artmaz ama bir yerde...

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Yoğunluk artırmadan.

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Artmaz zaten.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Artmaz zaten, yani şehre başka ekstra bir maliyet yüklemez; ulaşımda, altyapıda, yeşil alanda. Ama teşvik eder, neden? Adam müteahhitte veriyorsa 20 daireyse 25 daireye yapacak, herkes 10'ar metresinden vazgeçerse bu aynı zamanda teşvik olur. Bunlar küçük detaylar ama insanların önünü açacak olan detaylar. Bu birinci maddeydi.

İkinci madde, kendi parselinde ruhsatlı olarak yapılmış ancak yapı kullanma izin belgesi olmadığı için bugün ruhsatsız duruma düşmüş yapılar var. Yani, balkonunu kapatmıştır, korkmuştur, çekinmiştir, bir daha şey almamıştır, iskân alma gereği duymamıştır. Bunların da önü açılabilir Sayın Başkanım.

Üçüncüsü de kendi parselinde ruhsatlı başlamış ancak aykırılıkları, kat ilavesi, büyüme vesaireden dolayı şey var, üzerinde yapı tatil tutanağı olan binalar var. Aslında bunlar tabii kanun maddeleri olmaz ama yönetmeliklerde, uygulamada şey yapılabilir, etap etap derde çare bulunursa eğer bunlar çözüme gidilebilir.

Dördüncüsü, kendi parselinizde hiç plan, proje hiçbir şey yok, kaçak olarak yapılmış binalar. Var böyle binalar, şimdi bunları nasıl yapacağız?

Beşincisi, hazine arazisi ve başkasının üzerine yapılmış olan yapılar var. Şimdi, bunlarla ilgili bütün detaylı şeyler var, çözüm önerileri var.

Mesela bir şey daha, bir arkadaşımız daha söyledi, belirlenecek bir öneri: Belirlenecek son tarihe kadar tüm riskli bölgedeki yapılar için risk tespit ve performans analizinin yapılmasını zorunlu hâle getirebiliriz. Şimdi, mülk sahipleri bunu yapmıyorlar. Mülk sahipleri ne yapıyor, bırakıyor, ya ucuza satıp bırakıp gidiyor veya kiraya verip gidiyor. Ben ilgili bürokratlarla bunu konuştum, dedim ki ya kardeşim, bina deprem olduğunda içinde ölecek olan kimse, bence sorumluluk da onun olmalı. Yani, binanın geleceğiyle ilgili riskli rapor alabilme salahiyeti veya yetkinliği olmalı insanların.

Şimdi, orada da şu gündeme geliyor: Mülkiyet hakkı problemi olur, işte mal sahibiyle kiracı anlaşamaz, o da gider binasını riskli yapı olarak alır vesaire. Ama bunun bir ortası bulunabilir, yani insanlar yüzde 100 riskli yapılarını götürüp kiraya vermesinler.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Veremesinler.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Veremesinler, çünkü bina yıkılınca biz "Mülk sahibi kimdir?" demiyoruz, "Kim öldü?" diyoruz, "Kaç tane canımız gitti?" diyoruz. Bu çalışılabilir, mesela, bence içeride oturan kimse, binanın performans ve risk analiz testini yaptırabilmeli arkadaş. Veya her binaya bir kimlik -bizim kimliğimiz yok mu, yeni yapıldı bütün kimliklerimiz- her binaya zorunlu kimlik tespiti yaptıralım.

NECİP NASIR (İzmir) - 2021'de hayata geçiyor.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Evet, zorunlu kimlik tespiti. Koyacağız binanın; kaç depreme dayanır, jeolojik yapısı nedir, işte hangi tarihte yapılmıştır, çekme, germeye ne kadar dayanıklıdır? Bu zaten çıkacak ortaya. Fakat bir şey daha var: Siz eğer bütün binaları riskli ilan ederseniz şehri de boşaltırsınız, böyle sıkıntılar da var. Ondan sonra şehrin tam ortasında.. Sao Paulo'da gördüm; kuleler var ama bomboş. Niye? İşte göçmenler gelmiş, yerleşmişler, veya bizim Fatih'te tarihî binalar var bomboş, tinercilerin yuvası hâline geliyor. Şimdi, işin bu yönü de var yani vurunca tamamen bütün detaylarıyla oturup düşünmek lazım, konuşmak lazım. Yani buna mülkiyet açısından yaklaşmak lazım, şehircilik yaklaşmak lazım, kültür açısından, şehir bilimciliğinin gelişmesi açısından, bu göçmen sorununun çözümün parçası hâli olması açısından, güvenlik açısından, güvenliğin bir çözümü olması açısından yaklaşılması gerekiyor, böyle şeyler var iki taraflı.

Yine, belirlenebilecek son bir tarihe kadar risk tespiti, performans analizi yaptırıp yaptırması konusunda yaptıranlara faiz desteği. Yani süreç, diyoruz ki mesela: Şu zamana kadar risk analiz tespitini, performans analizinizi yaptırın ve yaptırdığınızda, müracaat ettiğinizde şu tarihe kadar uzun vadeli, belki sıfır faizli, belki çok az faizle, inşaat maliyetinin belki yüzde 100'ünü karşılamayacak -çünkü hani başka türlü de yapılabilir- biz bunlara böyle bir şey verebiliriz. Bu insanların önünün açılması ve çözümün bir parçası olmasına yaklaşmak amacıyla olabilir. Bir de yani, şey de olabilir: Şu tarihe kadar yapmazsanız, işte emlak vergileriniz artırılabilir. Bu yapılamaz yani siyaseten yapılması mümkün değil ama gözümüzü karartırsak ve yani mutlaka olmasını istiyorsanız eğer, insanların parası kıymetli yani cebinden ekstra bir para çıkmasını arzu etmezler.

Hasılıkelam, biz özellikle mülk sahiplerini çözümün bir parçası hâline dönüştürmeden, imkânları olanların önlerini açıp, imkânı olmayanlara da uzun vadeli faiz desteğiyle bu şansı verirsek inanın hiçbir kafa karışıklığına gerek kalmadan, insanların beklentisini de olması gereken optimum düzeye indirip bu işi gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.