| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Kamu İhale Kurumu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Sermaye Piyasası Kurulu d) Gelir İdaresi Başkanlığı e) Türkiye İstatistik Kurumu f) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı g) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2020 |
SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkanım, çok kıymetli Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hazine ve Maliye Bakanlığının 2021 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sayın Bakanımıza da görevinde başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, 2020 yılı gerçekten çok farklı bir yıl oldu. Dünyanın en büyük küresel salgını Covid-19'la beraber, esasında dünyanın da en büyük küresel ekonomik krizine neden olmuştur. Tüm ülkelerin ekonomik manada hepsi etkilenmiştir ve küresel ekonomik aktivite, esasında tarihte eşine benzerine az rastlanan bir dönem yaşamıştır. Türkiye'yi değerlendirmek için her şeyden evvel dünyadaki duruma da bakmak lazım. Türkiye'deki duruma bakıp o şekilde bir sonuca ulaşmamız gerekiyor. Düşünün ki dünyada bir ekonomiyi değerlendiriyoruz: Sınırlar kapatıldı, seyahat sınırlandırmaları getirildi, uluslararası uçuşlar durduruldu, karantinalar var, sokağa çıkma yasakları var, birçok iş yerinde üretim durduruldu, üretim faaliyetlerine ara verildi, tedarik zincirleri koptu, ticaret hacmi geriledi. Türkiye'de, bir bakıyorsunuz, son yıllarda, özellikle değerlendirdiğimizde darbeler ambargolar, sıkıştırmalar, manipülatif ve spekülatif kur saldırıları, yine Covid salgınının Türkiye'ye yansımaları, kıskaçlar ve son dört ayda baktığımızda vergi geliri yok, denetim yok, harç yok vesaire değerlendirdiğimizde olaya şöyle bakmamız gerekiyor: Tüm bunlara rağmen, üzerimizden tır geçti ama çok şükür ki diz çökmedik. Böyle bir dönemi yaşadık ve tüm bunlara rağmen, Türkiye, rakamlara baktığımızda pozitif bir ayrışma yaşadı, hem istihdam oranlarına hem büyüme oranlarına hem enflasyon oranlarına hem cari işlemler dengesine yani makroekonomik değerlere baktığımızda, Türkiye diğer ülkelere nazaran bir pozitif ayrışma yaşadı. İhracatın ithalatı karşılama oranından tutun da diğer bütün oranlara rağmen, üretim değerlerine rağmen, hepsinde iyi durumdayız. Üretimde, maden sektöründe, çelik sektöründe, tarım sektöründe üretimi artıran bir Türkiye var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, geçmişte krizler olduğu zaman hemen şunu derlerdi: "Tamam AK PARTİ'nin işi bitti." 2008 krizinde, 2009 yılında özellikle baktığımızda, o dönemde hatta "one minute" olayının olduğu bir dönemde, Türkiye, AK PARTİ bundan etkilenmiş bir siyasi partiydi, ama 2015'ten sonra, parametrelerin değiştiğini düşünüyorum. 2015'ten sonra, tüm bu yaşanan gelişmelere rağmen, ekonomiye bunca saldırılara rağmen, bence, Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan'ın seçmen tarafından sahiplenilmesi vardır. Krizlerle, saldırılarla AK PARTİ'nin gideceğini düşünenler yanılıyorlar çünkü saldırıların ne amaçla olduğu çok iyi bir şekilde bilinmektedir ve yaşadığımız son 2018 ve 2019 seçimlerindeki oy oranlarımıza baktığımızda, ekonomik krizlerin seçimlerin sonuçlarını etkilemede tek başına bir parametre olmadığı da çok açık bir şekilde ortaya çıktı.
Şimdi, İYİ PARTİ milletvekili, grup sözcüsü Erhan Usta burada olmuş olsaydı daha güzel olurdu. Kendisi, bizim de ismimizi zikrederek bir değerlendirme ortaya koydu ve bu değerlendirmede şunu söyledi: Tablolar ortaya koyup 1985'le 2000 yılı arasında, OECD ülkelerinde gelişmekte olan ülkeler bazında Türkiye'nin enflasyon oranının, büyüme oranının diğer ülkelere oranla ne durumda olduğunu söyledi, 2002'yle 2020 arasında yine gelişmekte olan OECD ülkeleri arasında Türkiye'nin büyüme ve enflasyon oranlarını ve diğer rakamları ortaya koydu. Bu rakamlara göre diğer ülkelerde esasında ne varsa Türkiye'de de benzeri olduğu söyledi yani büyüme oranlarının daha önceden, AK PARTİ öncesinde gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının bir tık üstünde olduğunu, AK PARTİ döneminde ise yine gelişmekte olan ülkeleri baz aldığımızda bir tık altında olduğunu söyledi. Ben buna katılmıyorum, şöyle ki: O dönemdeki Türkiye ekonomisiyle şimdiki Türkiye ekonomisinin nereden nereye geldiğini de iyi bir şekilde değerlendirmek lazım. O zaman büyüme vardı, o zaman enflasyon yine normaldi de niçin yatırımlar yapılmadı, şimdi niçin yapılıyor? Şimdi, sadece şu kadar söyleyeyim: Biz yerli savunma sanayimizi dışa bağımlı olmaktan kurtaran bir ülke olduk, şu anda yerli savunma sanayimizin dışa bağımlılığı yüzde 30'lara kadar düştü. Bakın, biz milletten aldığımız vergileri, milletten topladığımız vergileri yine millete hizmet olarak götürdük, aradaki farkı ortaya çıkarmak için söylüyorum. Daha önce 6 bin kilometre duble yol yapılmışken, AK PARTİ döneminde sadece 28 bin kilometre duble yol yapıldı. Havaalanı sayısı 26'ydı, 56'ya çıktı. Buradan bir sonuca geleceğim: 193 OSB varken şimdi 323 OSB var. 31 bin megavat elektrik kurulum gücü varken şimdi 93 bin megavata çıktı. 6 ilde doğal gaz varken 81 ilde doğal gaz var. Turist sayısında dünyada 17'nci sıradayken, şu anda Türkiye dünyada 2019 verilerine göre 6'ncı sıradadır. 6 ilde bölünmüş yol vardı, 77 il birbirine bölünmüş yollarla bağlı şu anda. Hasta yatağına baktığımızda, hasta yatağı sayısını artırmış durumdayız. Tarımsal destekleri, AR-GE desteklerini artırdık. Sosyal yardım daha önce neredeyse sıfır noktasındayken, şimdi sosyal yardımlarla vatandaşına ulaşan bir Türkiye var. Okullaşma oranlarını artırdık, ücretsiz ders kitaplarını sağladık, öğrencilere daha fazla burs verdik. İki tarafı karşılaştıracaksak o zaman bunları da karşılaştıralım.
Ne sonuç çıkıyor? Sonuç şu: Bütçenin vergi gelirlerinin yüzde 85,7'si faiz harcamalarına giderken, bu oran şu anda yüzde 17,4'lere gerilemiştir. Merkezî yönetim harcamalarının daha önceden yüzde 43'ü yani yarısı faize giderken şu anda yüzde 11,3'ü faize gitmektedir. Yani buradaki temel parametremiz şu: O dönemleri birbiriyle kıyaslarken o dönem neler yapıldı, şimdi neler yapıldı, bakmak lazım. Biz milletten topladığımız vergileri yine millete hizmet olarak döndürdük ve "Her olayı şartlarına göre değerlendiriyoruz." diyorsak, şartlarına göre değerlendirdiğimizde de ciddi bir fark ortaya çıkmaktadır. İnşallah, bu Covid salgınının ardından, Türkiye, istediği rakamları, 2023 hedeflerini yakalayacak düzeye çıkacaktır, ben buna inanıyorum.
Ben bu duygularla bütçenin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum ve Sayın Bakanımızı tekrar tebrik ediyorum, hayırlı olsun.