KOMİSYON KONUŞMASI

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, Anayasa'nın 46 ve 47'nci maddelerinde kamulaştırma düzenlemesi var. 46'ncı maddedeki düzenleme 2001 yılında ve özellikle Avrupa Birliği üyelik sürecinin olduğu zaman değiştirilen 17 Anayasa maddesinden birisidir. Burada devlet ve kamu tüzelkişileri, kamu yararının gerektirdiği hâllerdeki kamulaştırmadan bahsediyor. "Gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kamulaştırmaya ve irtifaklar kurmaya..." diyor. Şimdi, devam ediyoruz, "Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir." Yani trampa "..."(*) Kürtçesini söyleyeyim belki daha iyi anlarsınız, yok, yok trampa kardeşim. Şimdi, kanun teklifi hazırlarken de biraz hukukuna uydurun, tamam da biraz uysun yani. "Nakden ve peşin ödenir."

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Trampa aynı şeyle değiştirme; takas aynı şeyi başka bir şeyle değiştirme.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ben kamulaştırmayı konuşuyorum, burada afet riski altındaki yerlerde Kamulaştırma Kanunu'na atıf var arkadaşlar. Kamulaştırma da Anayasa'da yazıyor. Ben de size bir bölümünü okudum.

Şimdi, "Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir." diyor ve burada "Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir." Şimdi bunu farklı anlayan var mı?

Şimdi, burada "Kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır." diyor. Faiz uygulamasından bahsediyor. Şimdi, kamulaştırdığınız devlet yararına olan, "devletleştirme ve özelleştirme" deniliyor buna aslında ve böyle bir durumda "afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi" diyorsunuz. Dikkat edin, burada mülkiyet hakkına giriyorsunuz ve bu mülkiyet hakkının düzenlemesini 31/12/2015'e kadar yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Bu son önerge elinize geldi mi Sayın Kaplan?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şu an sizinki benim önümde duruyor. Tam şu an önümde duruyor, biliyor musunuz?

BAŞKAN - Onun için sordum ben de.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu sizin önergeniz, bir de başka önergeler de var.

Şimdi, burada siz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sonradan kurulan bir Bakanlık biliyorsunuz, yakın zamanda kuruldu. Siz de bunu getiriyorsunuz yine 31/12/2015'e kadar. Niye 31/12/2015'e kadar? Niye böyle bir sınırlama getiriyorsunuz? Yani bu araya kadar yapacağınız işlerin bir dökümünü bize verir misiniz? Afet riski altındaki yerler çok Türkiye'de ve niye 2015'ten sonra bu afet riski altındaki yerler olmayacak mı?

BAŞKAN - Bu afet riskinden çıkarıldı yalnız, önergeyi okursanız afet riskiyle alakası yok bunun. Birinci teklifin geliş şekli yanlış olmuş.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bakın, sizin önergenizde de siz hâlâ KDV'yle, vergilerle uğraşıyorsunuz, özel sektöre buradan, trampa yaptığınız özel sektör, zaten hazine para ödemiyor özel sektörü burada kimse özel kişileri, ticari kişileri burada bu vergiden muaf tutarak...

BAŞKAN - Ben kurumlar ve gelirler vergisindeki muafiyetlerini kaldırıyorum bu önergeyle. Böyle bakmanız lazım, bardağın dolu tarafından bakın.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Niye muaf tutuyorsunuz, niye?

BAŞKAN - Muafiyeti kaldırıyoruz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Niye kaldırıyorsunuz? Yani niye ayrıcalık tanıyorsunuz? Mülkiyet hakkı ihlali söz konusu olduğunda şimdi bu trampa ettiğiniz, kamulaştırılan bir arazide 100 kişinin mirasçı olduğunu düşünün, onların 20 tanesi Almanya'da yaşıyor, iyi bir avukat fena bir şekilde devleti silkeler burada biliyor musun? Çok ciddi bir şekilde, devlet bu davalardan mahkûm olur. Ben size burada söylüyorum, kayda da geçiyor şu an. Siz İstanbul ili Sultanbeyli ilçesindeki bazı alanlarda yürütülecek iyileşme, yenileme, dönüşüm projeleriyle ilgili gerekçe göstermişsiniz, kanun hükmünde kararnameler çerçevesinde, yani sormazlar mı size afet riski altındaki alanlar sadece Sultanbeyli'de mi var? Karadeniz'de yok mu, İç Anadolu'da yok mu? İşte, Meriç Nehri, Tunca, orada 3 tane nehir, on iki senedir iktidarınız boyunca sular altında bırakıyor orayı, afet altında, Arda dâhil. Şimdi, buradaki afet altında olan yerlerde devletin önlemi ne kardeşim? Kamulaştırma mı yapıyorsunuz? Şimdi, Sayın Veysel Eroğlu diyor ki, meşhur mega bir kanal projesi yapacağız "trak projesi" Trakya ya orası "trak projesi" yani bir kanal Meriç'e paralel, oradan gelecek, işte, orada bulunan bir barajdan bahsediyorlar, yeni bir baraj, Çömlekköy barajı, bu Çömlekköy barajına sular akacak, Edirne bir daha su altında kalmayacak. Sizin bu yasanız bu afet bölgesine ne getiriyor? Sadece Sultanbeyli için yasa çıkarıyorsunuz, farkında mısınız ya? Gerekçenize göre...

BAŞKAN - Direkt Sultanbeyli'yle alakalı bir düzenleme.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Niye ama? Niye bütün afet bölgeleri değil? Niye hukuk herkes için değil? Niye eşit değil? Niye biri yararlanıyor, diğeri yararlanmıyor?

BAŞKAN - Afet bölgeleriyle alakalı değil Sayın Kaplan, o yüzden.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bakın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek-1 no-lu protokol, mülkiyetle ilgili 1'inci madde, şunu iyi okumanızı da öneririm, tavsiye ederim. Yani, bizim Komisyonu artık e-mail'le çalıştırıyorsunuz. 20.30'da çayı içtikten sonra bir e-mail'e basıyorsunuz: "Saat on bir de toplantı var." Mübarek, insanlar tıraş olacak, giyinecektir, gelecektir bir buçuk saatte Komisyona. Bir de bu sözleşmede 4'üncü maddede "Angarya yasaktır." diye yazıyor, biliyor musunuz?

BAŞKAN - Ben ona katılıyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Siz angaryayı da ihlal ediyorsunuz 4'üncü maddedeki. Ondan sonra gelip mülkiyet hakkını da ihlal ediyorsunuz. Yani, bu kişiye özel düzenlemeler doğru değil. Benim anlatmak istediğim, bizim anlatmak istediğimiz bu.

BAŞKAN - Ama angarya olsa başkasına yaptırırdık yani.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Eğer Maliyedeki arkadaşlar bu Sultanbeyli'deki trampa alanlarının dönümünü bize çıkarsaydı ne kadar KDV, ne kadar da hazineye gelir ve kurum vergisi miktarı konuştuğumuzu öğrenecektik. Var mı önümüzde öyle bir şey? Yok. Bu şekilde işlem yapıyorsunuz. Bu yaptığınız işlemleri de getiriyorsunuz buraya. Ondan sonra da arkasından bir önerge daha getiriyorsunuz. Buraya geliyor önerge, leyleğin gagasını kesiyorsunuz. Sonra iniyor aşağıya, ayaklarını kesiyorsunuz. Ondan sonra Resmî Gazete'de yayımlanıyor. Bir gün sonra gelip aynı konuda bir kanun değişikliği daha veriyorsunuz. Zamanımızı çalıyorsunuz arkadaşlar yani bize haksızlık ediyorsunuz.

Bu doğru bir düzenleme değil, yanlıştır. Hem tarih sınırlaması var hem nokta sınırlaması var, alan sınırlaması var. Böyle bir düzenleme olmaz. Eğer afet riski konusunda herkese eşit, yurttaşlara eşit, kurumlara eşit davranacaksanız gelin, onu hepsi için yapalım, süre sınırı da koymayalım, gerçek amacını da anlatalım. Yani, biliyoruz ki böyle, arada, torbada çıkan kanunlarda bazıları, 3-5 kişi çabucak köşe oluveriyor yani bir anda zengin oluyorlar, bir anda milyarder yetişiyor Türkiye'de. Yani, üç ayda biber yetişmez kardeşim ama burada üç günde milyarder yetişebiliyor, ona dikkat etmek lazım.

Uyarımız bunadır Sayın Başkan. Bir daha e-mail atarken arada dört beş saat olsun. Yani, kusura bakmayın, insan bir kahvaltı etsin doğru dürüst, ona göre gelsin.

BAŞKAN - Dikkat edelim efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani, hakikaten Komisyondan biraz hassasiyet...

BAŞKAN - Toplantı gün ve saatini oturumu kapatırken yani bir önceki birleşimi kapatırken kararlaştırmıştık.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ya, kardeşim, sen öyle diyorsun. Aha, işte, benim cep telefonum burada.

BAŞKAN - Ama sabah tekrar gönderdiler bildiğim kadarıyla, dokuz buçukta.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Dokuz buçukta göndermişsiniz. On birde?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Akşamdan göndermesi gerekiyordu. Baktık, sabah göndermiş.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Hayır, sabah...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Oturumun kapanışında...

BAŞKAN - Onu söyledim zaten, oturumun kapanışında zaten söylüyoruz. Tamam, bundan sonra öyle yaparız arkadaşlar.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Çekilen e-mail 09.18. Perşembe günü saat 11.00. Akşam, bir gün önceki çektiğiniz e-mail. Bakın, 4 Şubat, saat 14.34, çektiğiniz e-mail saat 15.00. Ben silmiyorum bunları. Ondan sonra çekiyorsunuz 09.18'de: "Saat 11.00'da gelin." 09.18'le 11.00 arasında iki saat bile yok, bir saat kırk dakika var arkadaşlar.

BAŞKAN - Bunda haklısınız.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani, siz seyyar mısınız arkadaşlar burada? Çoluk çocuğunuz yok mu sizin? Bir çay koymuyor musunuz sabahları? Yani, hakikaten soruyorum. Neyse yani nezaketen buna uymakta yarar vardır.