İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, cinayet çıkar burada.

BAŞKAN - Çıkarsa cinayet sen işle...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Senin bu tutumunla sen burayı yönetemezsin!

BAŞKAN - Kimi tehdit ediyorsunuz?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Seni tehdit ediyorum.

BAŞKAN - Tehdit edemezsin.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Var mı bir diyeceğin?

BAŞKAN - Konuşmalarına dikkat et! Sor sorunu, ne varsa...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Bakan; öncelikle Sayın Bakanın üslubu nedeniyle teşekkür ediyorum. Yani ben bir milletvekili olarak eğer amacı aşan bir ifade kullanmışsam ki kullandığım kelimelerin hepsinin ne olduğunu biliyorum. Bunları bu maddedeki yazılı düzenlemenin sonuçlarını, niyet okuma değil, geçmişten tecrübelerle sabit olduğu için, gördüğüm için kullandığım sözcüklerdir. Sözlerimin hepsinin arkasındayım. Öyle geri alınacak bir sözcük kullanmadım. Belki sizin zorunuza gidiyor. Amacım da sizleri üzmek değil.

ÖNDER MATLI (Bursa) - Ama "Hırsızsınız." diyorsunuz.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Hayır, "Hırsızsınız." demedim.

ÖNDER MATLI (Bursa) - Nasıl gücenmem ya?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tutanağı getirip bir bakarız. Eğer bireye yönelik olarak... "Hırsızlığa yol yapan düzenleme." dedim ben. Yani o şekilde.

ÖNDER MATLI (Bursa) - Hayır, Başkana dediniz.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ne dedim Başkana? "Hırsızlığa yol yapacak önergeler de hep senden çıkıyor." dedim. "Ortak mısın mazbut vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü varlıklarına?" dedim.

Bir bakarız...

ÖNDER MATLI (Bursa) - Varlıkları zaten veremiyor ki...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, Cumhurbaşkanına gerçekten eğer Cumhurbaşkanı tarafsız, bizim bildiğimiz, Anayasa'da yazılı kurallara, ettiği yemine uygun tarzda Cumhurbaşkanlığı yaparsa herkesten çok saygıyı ben gösteririm. Ama o Anayasa'da kendine biçilen, verilen rolün dışına çıkıp bir parti militanı gibi alanlarda, sokaklarda olursa ben kendisini karşımda görürüm, Cumhurbaşkanı olarak da saygı göstermek zorunda hissetmem kendimi. Yani bu bir duruş meselesidir, bir bakış meselesidir. O da herkese örnek olacak kişi olması hasebiyle öncelikle Cumhurbaşkanının sorumluluğunda olan bir tutumdur. Benim de tavrımı belirleyecek olan onun tutum ve davranışıdır.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siyasi parti gibi değil, Türkiye lideri gibi... En çok sizin sevinmeniz lazım.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bak, bir şey söylüyorum. O benim kendisine karşı tutum ve davranışımı belirleyecek olan tutum Sayın Cumhurbaşkanının davranışlarıdır, yaklaşımlarıdır, konuşmalarıdır, bugüne kadarki şeyidir.

Şişli Belediyesini de konuşalım, konuşalım. Yani paralel yapınız yani cemaatlerle ilişkiniz öteden beri kurumsal olarak belli. Zamanın Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanının söylediği: "Ne istedilerse verdik, daha ne istiyorlar?" Şimdi, size hemen 30 saniyede bulurum. "Gel, ne işin var yurt dışında?" diye gözyaşı dökerek çağıranlarınız da oldu. Kendi kendinize davet eden... Daha bir yıl, bir buçuk yıl evvel...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, biz hata yaptık diyoruz. Hâlâ aynı şeyi söylüyorsun. Aynı hatayı siz de yapıyorsunuz.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yahu, hata kardeşim... Bir dakika, bir yere geleceğim. Söylediklerine cevap veriyorum.

Ne oldu arkasından? Hatta "Pardon..." Niye pardon? Bir bölüşüm ilişkisinde, çıkar ilişkisinde çıngar çıktı, ondan.

Şimdi, arkadaşlar, Şişli Belediye Başkanı seçilmiş...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Çetin, bir şey soracağım.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir dakika, Şişli'ye geleceğim...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bölüşüm sonunda kavga çıktı, bizden bir şey istediler değil mi bölüşmek için...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ama hep verdiniz, verdiniz, bir daha vermeyince kavga çıktı.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siz de verdiniz, ortak oldunuz. Siz de veriyorsunuz...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Hayır, hayır...

Şimdi, devam edeceğim arkadaşlar... Bizden bir arkadaşın "Cemaatle yerel seçimlerde ya da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilişki kuruldu." demesi nedeniyle partiden attığımızı söylüyorsun. Parti politikalarını... Arkadaşlar, demokrasi kurumlar ve kurallar rejimidir. Siyasal partiler de demokrasilerin en temel kurumlarıdır. O nedenle, bir siyasal partinin tüzüğü, başta genel başkandan üyesine kadar hepsini bağlar. O tüzüğüne aykırı hareket eden kim olursa olsun partiler gerekli organlarında bunu değerlendirirler.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Aykırı hareket etmesi ifşa etmesi mi?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bizim de bir arkadaşımız gerçekten...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Demek ki doğruyu söylemek suç.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Arkadaşlar, doğru ya da yanlış. Bir şey söyleyeyim, bitireyim. Eğer bir arkadaşın söylemi parti politikalarına ve partiye tersse, küçük düşürücü davranışsa organları değerlendirir.

Şimdi, Şişli Belediyesindeki meseleye gelince... Arkadaşlar, ben orada bireysel olarak şunu söyleyeyim: Bakın, bu kadar bu partinin içindeyim. Bu partinin genel başkanlık ve genel sekreterlik dışında bütün görevlerinde bulundum. Cumhuriyet Halk Partisi mensubu olarak söylüyorum, milletvekili olarak, daha ben Sarıgül'le bir bardak çay içmiş adam değilim. Yaptığı, terbiyesizliğin daniskası, eşkıyalıktır. Amerika'ya kadar gitmesi, tehdit etmesi eğer doğruysa hiç kimse...

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç geçti.)

BAŞKAN - Sayın Çetin, bunlar doğru şeyler değil. Bunlar mahkemeye intikal etmiş şeyler. Üzerinde nasıl böyle konuşuyorsunuz? Yani kendinizi mahkeme yerine koymayın.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bunlar hiçbir şekilde doğru davranışlar değildir.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Tamam da, bir dakika, partiyi bağlıyor. Niye giriyorsunuz kardeşim? Burada CHP tartışılıyor ya! Olur mu? Allah, Allah...

İZZET ÇETİN (Ankara) - CHP tartışılmıyor.

VAHAP SEÇER (Mersin) - O kendi bizim iç sorunumuz, yargıya intikal etmiştir. Olur mu öyle bir şey?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Ne gereği var tuzağa düşüyoruz? Onu mu tartışıyoruz biz şimdi?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ya tuzak değil kardeşim. Adam oradan tutunmaya çalışıyor. Orada ne var ki?

BAŞKAN - Sen ama o tutunmaktan kurtulayım derken çok yanlış şeyler söylüyorsun Sayın Çetin. Söyledikleriniz kendi partinizle ilgili. Yanlış yapıyorsunuz.

İZZET ÇETİN (Ankara) - TÜRGEV'deki ya da Yeşilay Vakfındaki olayları bununla bağdaştırarak, bununla geçiştiremezsin yani buna bağlayarak oradan su yüzüne çıkamazsınız. Yani her şey ayan beyan ortada.

BAŞKAN - Evet, anlaşıldı. Teşekkür ediyoruz.