KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Bakanlığımızın ve kurumlarımızın değerli temsilcileri, sayın basın mensupları; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye'nin enerji talebi yıllar itibarıyla genel olarak artmakta, büyüyen ekonomisine paralel olarak gelişim göstermektedir. Ülkemizin enerji politikasının temel önceliği enerji talebindeki artışın güvenli bir biçimde karşılanabilmesidir. Covid-19 salgınının olumsuz etkisiyle bu yıl mart ayından itibaren azalan elektrik talebi, ağustos ayından itibaren tekrar artışa geçerek ağustosta yüzde 3,5; eylülde yüzde 8,4 ve ekim ayında yüzde 5 oranında artmıştır. Elektrik tüketiminde eylül ayı içinde tüm zamanların rekoru kırılmıştır. Aynı şekilde mart ayından itibaren azalan elektrik üretimi de ağustos ayı itibarıyla yüzde 3,8; eylülde yüzde 8,9 ve ekimde yüzde 5,5 artarak tekrar yükselişe geçmiştir. Son aylarda elektrik üretimi ve tüketiminde meydana gelen artış sanayi ve ekonomideki büyümeye de işaret etmektedir. Enerjide artan talebin karşılanmasında rekabete dayalı yatırım ortamı geliştirilmeli ve mali açıdan güçlü, istikrarlı, şeffaf, öngörülebilir, tüketicinin korunduğu ve sürdürülebilirliği de dikkate alan bir enerji piyasasının sürekliliği gözetilmelidir.

Ülkemizde birincil enerji kaynaklarında ithalatın oranı yüzde 72 seviyesindedir. Birincil enerji kaynakları arzında doğal gazın payı yüzde 29, petrolün payı yüzde 29, kömürün payı yüzde 28 ve yenilenebilir kaynakların payı yüzde 14'tür. Türkiye, enerjide ithalata bağımlı bir ülke olup 2019 yılı itibarıyla enerji ithalatı 41,2 milyar dolar düzeyindedir. Türkiye'nin cari açıkta önemli bir paya sahip olan enerji ithalatını azaltabilmesi için, hem arz hem de talep yönlü tedbirleri hayata geçirmesini zorunlu kılmaktadır. Talep tarafında enerji verimliliğinin yükseltilmesi için kapsamlı programlar yürütülmekte, arz tarafında ise yerli kaynakların enerji üretimindeki payı artırılmakta, ayrıca fosil yakıt arama çalışmalarına ağırlık verilmektedir.

Günümüze kadar hidrokarbon bakımından zengin rezervlere sahip olmayan ülkemizde 21 Ağustos 2020 tarihinde Fatih sondaj gemimiz, Karadeniz'de yer alan Sakarya sahasının Tuna-1 bölgesinde 320 milyar metreküplük doğal gaz yatağı bulmuştur. Aynı bölgede 17 Ekim 2020 tarihinde ilave olarak 85 milyar metreküplük doğal gaz rezervinin bulunmasıyla birlikte toplam doğal gaz rezerv miktarı 405 milyar metreküpe ulaşmıştır. Bu önemli rezerv, ülkemiz tarafından şimdiye kadar keşfedilen en büyük hidrokarbon rezervi olma özelliğini taşımaktadır. Söz konusu sahada doğal gaz üretimine 2023 yılında başlanması amacıyla yatırım hazırlıklarına başlanmıştır. Keşfedilen doğal gaz, gerçekten ülkemiz adına önemli bir kazanım olup ekonomik güvenliğimizi sağlam esaslara bağlayacak, stratejik gücümüze de güç katacaktır. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacak bu keşif sonucunda her insanımız ziyadesiyle memnuniyet duymuştur. Bu kapsamda, Sayın Cumhurbaşkanımızı, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızı, sondaj gemilerimizde çalışan tüm kardeşlerimizi gönülden kutluyor, şükranlarımızı sunuyoruz.

Ülkemiz, Akdeniz ve Karadeniz'de bulunan doğal kaynakları, her türlü zorluğa direnerek, dış baskıları bertaraf ederek arayış hâlindedir. Türkiye, egemenlik haklarının korunması adına gerekli tüm hamleleri yapmaktadır. Fatih, Yavuz ve Kanuni sondaj gemileri ile Barbaros Hayrettin ve Oruç Reis sismik araştırma gemileri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ruhsat sahaları ve ülkemiz deniz yetki alanlarında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine yoğun bir şekilde devam etmektedir. İnşallah aramalar olumlu sonuç verecek, yakın zamanda yeni müjdeler alınacaktır.

Sakarya sahasındaki rezervin ve denizlerimizde bulunması muhtemel yeni rezervlerin üretimine geçilmesiyle birlikte ülkemizin enerjide dışa olan bağımlılığının, cari açık ve dış ticaret açığının olumlu yönde etkilenmesinin yanı sıra son kaynak tedarikçisinin katlandığı enerji maliyetlerinin azalması da beklenmektedir. Keşfedilen doğal gazın, geliştirilen doğal gaz altyapısıyla birlikte mevcut uzun dönemli doğal gaz alım anlaşmalarının yeniden müzakere edilmesi sürecinde, başta fiyat olmak üzere, ülkemize önemli avantajlar sağlayacağı da öngörülmektedir.

Arz güvenliğinin yanı sıra kaynak ülke ve güzergâh çeşitliliği de sağlaması bakımından önem arz eden yüzer LNG depolama ve gazlaştırma ünitesi iskele ve bağlantı hattı yatırımlarına ilişkin çalışmalar devam etmektedir. Arz güvenliği hususu ve mevsimsel talep dalgalanmaları, doğal gaz depolama kapasitesinin artırılmasını zorunlu kılmaktadır. Avrupa ülkelerinin depolama kapasitelerinin yıllık tüketimi karşılama oranı ortalama yüzde 20 düzeyindeyken ülkemizde bu oran yaklaşık yüzde 8 seviyesindedir. Kuzey Marmara Doğal Gaz Yer Altı Depolama Tevsi Projesi ile Tuz Gölü Doğal Gaz Yer Altı Depolama Projesi'nin tamamlanmasıyla birlikte 2023 yılında Türkiye'nin toplam yer altı doğal gaz depolama kapasitesinin 10 milyar metreküpe ulaşması öngörülmektedir.

Doğal gazın ülke genelinde yaygınlaştırılması hedefine yönelik çalışmalar da devam etmektedir. Bu çerçevede, doğal gaza sahip olmayan ve merkez nüfusu en az 20 bin olan ilçeler ile belirli kriterleri haiz organize sanayi bölgelerine doğal gaz ulaştırılmasına devam edilmektedir. Doğal gaz arz güvenliği daha da güçlendirilmeli, doğal gaza erişim artırılmalıdır. Temeli 2018 yılında atılan, ülkemizin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10'unu karşılayacak ve ilk nükleer santrali olacak olan Akkuyu Nükleer Santrali'nin tamamlanmasına ve 2 adet yeni nükleer güç santralinin daha kurulmasına yönelik çalışmalar da sürmektedir.

Enerji, maden, iyonlaştırıcı radyasyon, parçacık hızlandırıcıları ve nükleer teknoloji alanında çalışmalar yapmak amacıyla Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu kurulmuştur. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü bu kurum bünyesinde birleştirilmiştir.

Yenilenebilir enerji alanında özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi Türkiye açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Avrupa'nın en yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahip ülkelerden biri olan ülkemizin bu potansiyelinin üretime yönlendirilmesinde son yıllarda önemli bir ivme yakalanması memnuniyet vericidir. Yenilenebilir enerji santrallerinde kullanılan ekipmanın yurt içinde üretilmesi amacı doğrultusunda yıllık 500 megavat güneş paneli üretim kapasitesine sahip Türkiye'nin ilk, Avrupa ve Orta Doğu'nun tek yerli entegre güneş paneli fabrikası, 2020 yılı Ağustos ayında Ankara'da üretime başlamıştır. Fabrikada üretilen panellerin Konya Karapınar Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları Güneş Enerjisi Santrali'nde montajı yapılarak şebekeye elektrik verilmeye başlanmıştır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi artırılmalı, yenilenebilir enerji üretiminin şebekeye güvenli bir şekilde entegrasyonu sağlanması amacıyla gerekli planlama ve yatırımlar gerçekleştirilmelidir. Ayrıca, daha verimli ve kendi enerjisini üreten binalar yaygınlaştırılmalı; bu çerçevede, ulusal yeşil bina sertifika sistemi kurulmalıdır.

Ülkemizin jeostratejik konumunun etkin bir biçimde kullanılmasıyla bir enerji ticaret merkezi olması ve EPİAŞ bünyesindeki elektrik ve doğal gaz ticaret platformlarının yeni piyasaya ürünleri geliştirmesi için faaliyetler etkin bir şekilde sürdürülmelidir.

Diğer taraftan, elektrik ve doğal gaz faturaları çiftçinin, sanayicinin ve esnafın önemli bir maliyet unsuru olmuş, aile bütçesinde önemli bir yer tutan harcama kalemleri hâline gelmiştir. Elektrik ve doğal gaz faturası yükü hafifletilmelidir. Keşfedilen doğal gazın, bu yükün azalmasına katkı sunacağına inanıyoruz.

Madencilik sektörünün ülke ekonomisi açısından taşıdığı büyük öneme rağmen, millî gelir içerisindeki payı son yıllarda kısmen artmakla birlikte 2019 yılında yüzde 1,1 düzeyindedir. Ülkemizi madencilikte dünya pazarlarında katma değeri yüksek uç ürünlerde söz sahibi bir ülke konumuna getirmek, ana hedefimiz olmalıdır. Madencilik sektörünün planlanmasında sanayi sektörüyle entegrasyon ön planda tutulmalıdır. Ülkemiz ekonomisi için önemli katkılar sağlayacağı dikkate alınarak tamamen yerli kaynakları kullanan maden ve taş ocakları sektörlerine gerekli destek sağlanmalıdır. Kıymetli madenlerin işlenmeden cevher olarak satılması yerine, yüksek ileri teknoloji kullanılarak katma değerli yeni ürünlere dönüştürmek suretiyle satılmalı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Kalaycı tamamlayalım lütfen.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bitiriyorum Başkanım.

Bu amaçla, AR-GE faaliyetlerine daha fazla kaynak ayrılmalıdır. Kabul edilebilir madencilik tekniklerinden uzak bir şekilde faaliyet gösteren maden işletmeleri yakın takibe alınarak sektördeki kayıt dışılık önlenmelidir. Redevans uygulamaları gözden geçirilerek redevanscı firmaların denetimi etkin bir şekilde yapılmalıdır.

Sayın Bakanım, Bakanlığınız ve kurumlarınızın bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.