KOMİSYON KONUŞMASI

BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Gençlik ve Spor Bakanlığımızın bütçesini konuşuyoruz. Aslında, bir anlamda Türkiye'nin geleceğine dair önemli konularda konuşmuş oluyoruz. Ben konuşmama başlarken öncelikle KYK yurtlarından da bahsetmek istiyorum. Maalesef, gençlerimiz için, özellikle üniversite öğrencisi gençlerimiz için en büyük problemlerden bir tanesi barınma problemi. Muhalefet partisinden milletvekili arkadaşlarımız zaten bu konuda birçok açıklama yaptı, ben çok detaylı bir şekilde rakamlara girmeyeceğim fakat barınma en büyük problem. Özellikle yurtlarımızda çocuklarımız maalesef iyi koşullarda kalmıyorlar; beslenme problemi var, sağlık problemi var ve yurtların maalesef fiziki şartları uygun değil. Dolayısıyla, Türkiye'de maalesef öğrencilerimizin barınma problemine çözüm bulmak için sistemli bir çalışma da gözükmüyor. Tabii, binlerce öğrencimiz kalacak yer bulmak için zorlu koşullarda yaşam mücadelesi veriyor ama tabii, en büyük mücadeleyi aileler de veriyor. Çocuklarını okutmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar, devlete çocuklarını emanet etmek istiyorlar fakat maalesef, devletimiz çocuklarımızın hem sağlık açısından hem eğitim açısından tamamını kucaklayamıyor veya onların barınma problemini çözemiyor ve burada da maalesef cemaatler, vakıflar, dernekler devreye giriyor. Bunu doğru bulmuyorum çünkü her doğan Türk çocuğu devletine emanettir, yarınlarımızı da biz çocuklarımıza, devletimize emanet edeceğiz. Dolayısıyla, Türkiye barınma problemini çözecek, gençlerin yurt problemini çözecek kudrete sahiptir. Biz bununla alakalı iki sene önce İYİ Parti olarak bir proje gerçekleştirmiştik, bir Alman teknolojisiyle birlikte Almanya'da Alman devleti yurtlarını pirekast beton şeklinde yenilemiş. 1 milyon adet yurt odası yapılabiliyor, bunun 6,5 milyar dolar bir maliyeti var ve 11-12 tane fabrika; bunu devlet kurup yapabilir. Böylece, aynı zamanda 25 milyar dolar bir çarpanla birlikte kampüsler, içinde sosyal donatıların olduğu, gençlerin çalıştığı kütüphanelerin, etüt alanlarının olduğu bir yapı sağlanabilir. Bu, tabii, bizim için bir projedir, mirî maldır, isterlerse Sayın Bakanlığımıza detaylarını iletebiliriz.

Diğer bir konu da maalesef genç işsizliğinden bahsediyoruz. Özellikle gençlerimiz için "Maalesef nitelikli gençlerimiz yurt dışına gidiyor." derdik ama artık niteliksiz iş gücü de yurt dışına çıkmak istiyor ve birçok faaliyette bulunuyor yani kaçmak için, ülkeden gitmek için her türlü şeyi yapıyorlar. Mesela, benim memleketim Giresun'un Espiye ilçesinde 2.300 kişi geçen sene Amerika'ya göç etmiş. Ben kendim eylül ayında bu bölgedeydim ve mahalleden birçok arkadaşımı da dostumu da orada görme fırsatını yakaladım ve maalesef küçük bir Giresun hâline gelmiş orası. İnşallah bunun önü kesilir ve bu göçler durur diyorum.

Tabii, çocuklarımız için işsizlikten bahsederken birçok üniversite yapmakla övünüyor iktidarımız ama tabii nitelikli üniversiteler çok önemli. Biz, GEN Türkiye'yle yaptığımız bir çalışma içerisinde her sene 30 bin öğrencimizin normalde iki senelik üniversitelerde okuyarak yazılımcı olabileceğini bize söylediler fakat biz dört senelik üniversitelerde senede 9 bin bilgisayar mühendisi mezun ederek bununla da gurur duyuyoruz; bu doğru değil. Tamamen iş gücü üzerinde tarımsal ve teknoloji açısından kalkınmada gençlerimizin kısa bir eğitimle devreye girmelerini sağlayabiliriz diye düşünüyorum.

Tabii, diğer konulardan bir tanesi de bu spordaki başarısızlık. Maalesef, Türkiye, yirmi iki yılda sporda geriye gitti. "Bu kadar önemli konularda çok iyi yaptığımız şeyler var." diyorlar ama son olimpiyatlarda maalesef Türkiye sıfır altın madalya aldı. 1948'deki Londra'da 6 altın madalya almışız. Sporcu sayımızı da hemen söyleyeyim, 58 sporcuyla gitmişiz. 1960 yılında 7 altın madalya almışız dolayısıyla biz son yirmi iki senede maalesef 3'ten fazla altın madalya alamamışız. Dolayısıyla, burada bir problem var, nedir problem? Sayın Bakan da aslında bu federasyon seçimleriyle ilgili, spor federasyonlarıyla ilgili bazı çalışmalardan bahsetti fakat bu federasyona seçilecek insanların liyakatli veya o sporu daha önce yapmış olmasından ziyade iktidara yakın kişiler tarafından seçilmesini ben doğru bulmuyorum. Benim hayatta ata binmemiş bir arkadaşım geçen dönemlerde Binicilik Federasyonunda Yönetim Kurulu Üyesi olmuştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Akburak, toparlayın.

BURAK AKBURAK (İstanbul) - Bitireceğim.

Dolayısıyla, liyakat esasına uygun bir şekilde seçimlerin yapılmaması ve siyasetle ilintili kişilerin bu göreve getirilmesi sporda başarısızlığın en büyük etmenlerinden.

Türkiye'de futbol en büyük lokomotif fakat futbolda inanılmaz bir başarısızlık var. 10 milyon nüfuslu Yunanistan, Avrupa Kupası'nı kazandı; 6 milyon nüfuslu Danimarka, futbolda Avrupa Kupası'nı kazandı; 85 milyon nüfuslu ve bu kadar gence sahip Türkiye'den maalesef bir Avrupa şampiyonu, dünya şampiyonu veya kulüplerden bir Avrupa şampiyonu çıkmıyor; bunlar da maalesef bizim hatalarımız.

Son olarak, Türkiye Futbol Federasyonu 1923 yılında kuruldu fakat şampiyonluklar 1959 yılından sonra sayılıyor, bir de ara bir kararla ondan önceki iki seneyi de devreye alarak 1957'ye çekildi -biz 1954 yılında Dünya Kupası'na katılmıştık- daha önce yapılan ligler gazozuna mı yapılmıştı; bunu doğru bulmuyorum. 1923 sonrası Millî Küme maçları da dâhil olmak üzere İstanbul Ligi'ndeki şampiyonlukların sayılması gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)