| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Devlet Personel Başkanlığı d)Sosyal Güvenlik Kurumu e)Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 06 .11.2020 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, Bakanlığımızın değerli temsilcileri, sayın basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sunumunuz için teşekkür ediyorum.
Coronavirüs salgının en fazla olumsuz etkilediği alanlardan biri de iş gücü piyasası ve çalışma hayatıdır. Salgına karşı alınan ekonomik ve sosyal hareketliliği kısıtlayıcı tedbirlerin etkisiyle ekonomik aktivite nisan ayında belirgin bir şekilde daralmıştır. Türkiye'de genel anlamda bir karantina uygulanmaması ve firmaların önemli bir kısmının tam kapasitede olmasa bile üretimlerine ve ihracata devam etmiş olması ekonomik aktivitedeki ve istihdamdaki daralmayı sınırlandırmıştır. Atılan adımların etkisi ve kademeli normalleşme süreciyle ekonomik aktivite haziran ayından itibaren toparlanmaya başlamıştır. Salgına karşı alınan ekonomik ve sosyal hayatı kısıtlayıcı tedbirlerin etkisiyle nisan ayında iş gücü sayısı -yüzde 9,3 oranında- 3 milyon 13 bin kişi, istihdam sayısı -yüzde 9,2 oranında- 2 milyon 585 bin kişi azalmış; buna karşılık, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar -yüzde 95,2 oranında- 2 milyon 175 bin kişi artmıştır. Bu nedenle, işsizlik oranında bir düşme görünse de iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ile mevsimlik çalışanların dâhil edilmesiyle hesaplanan geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,6'dır, bu oran mayıs ayında yüzde 25,1'e çıkmıştır. Küresel finans krizinin yaşandığı 2009 yılında, şubat ayı itibarıyla da, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,7 olmuştu. TÜİK tarafından son açıklanan temmuz dönemi verileri itibarıyla, istihdam sayısında geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 254 bin kişi azalma görülmektedir. İşsizlik oranı yıllık bazda 0,5 puan azalarak yüzde 13,4 görünmekle birlikte yine, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 23,8'dir. Bu oranın mayıs ayında yüzde 25,1 düzeyinde olduğu dikkate alındığında, iki ayda 1,3 puan düşme olduğu görülmektedir. İstihdamı korumaya ve artırmaya yönelik bugüne kadar alınan tedbirlerin bu düşüşü daha da hızlandırması beklenmektedir zira, sanayi üretimi ve PMI verileri ağustos, eylül ve ekim aylarında istihdamda artışa ve dolayısıyla işsizlikte azalmaya işaret etmektedir. Son açıklanan Türkiye İmalat Sanayi PMI Ekim Ayı Raporu, istihdam yaratma hızının son otuz iki ayın en yüksek düzeyinde gerçekleştiğini göstermektedir. Komisyonumuzca en son kabul edilen ve Genel Kurul aşamasında olan istihdam teşviklerini içeren düzenlemenin de önümüzdeki dönemde istihdama olumlu katkı yapması beklenmektedir.
2020 yılında istihdamın bir önceki yıla göre 1 milyon 347 bin kişi azalacağı, iş gücüne katılma oranınsa yüzde 49,6 seviyesinde olacağı tahmin edilmektedir. Bu çerçevede, işsizlik oranının yüzde 13,8 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. 2021 yılında salgın sonrası ekonomideki toparlanma süreci ve bu sürecin ima ettiği yüksek büyüme oranları çerçevesinde istihdam artışının ivme kazanmasıyla istihdamın bir önceki yıla 1 milyon 598 bin kişi artacağı, işsizlik oranınınsa yüzde 12,9'a gerileceği öngörülmektedir.
Ülkemizde geçtiğimiz yıllarda istihdam sayısında önemli artışlar sağlanmakla birlikte uzun yıllardır işsizlik sorunu gündemdeki yerini korumaktadır. İstihdamın yapısal sorunlarına köklü çözüm getirilememesi, istihdam ve eğitim arasındaki bağın yeterince kurulamaması ve mesleki eğitimin iş gücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda istenilen ölçüde verilememesi insan gücü niteliği ile iş gücü piyasasının talebi arasında dengesizliklere yol açmakta ve eş zamanlı olarak hem işsizliğe hem de boş iş pozisyonlarına neden olmaktadır. İşsizlikle mücadelenin temel faktörü istihdam dostu büyüme ve girişimcilik kapasitesidir. Girişimcilik kapasitesinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için girişimcinin yatırım yapma, iş sahası açma, katma değer, üretim, ihracat, gelir yaratma hususundaki her türlü çabası desteklenmelidir. Bu nedenle iş, yatırım ve girişimci odaklı yaklaşım istihdam stratejisinin esasını oluşturmalıdır.
Ülkemizde iş gücü piyasası ve çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen sorunlar bulunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli gördüğümüz yapısal reform alanlarından biri iş gücü piyasası ve çalışma hayatıyla ilgilidir. Üzerinde katılımcı bir anlayışla ve titizlikle çalışılması gereken iş gücü piyasası ve çalışma hayatı reformuyla eğitim, istihdam planlanmasının sağlanması, mesleki eğitimin daha da güçlendirilmesi ve aktif iş gücü programlarının etkinleştirilmesi suretiyle iş gücünün niteliğinin yükseltilmesi, istihdamı caydırmayan bir sosyal yardım sisteminin kurulması, istihdam vergilerinin azaltılması, işçilerin kazanılmış haklarının güvence altına alındığı bir kıdem tazminatı sisteminin getirilmesi, iş kazalarının önlenmesi, iş güvenliğinin ve iş sağlının ön planda tutulması, sendikal hakların çağdaş normlara uygun hâle getirilmesi sağlanmalıdır. Bu kapsamda, toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücü niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, ücret-verimlilik ilişkisinin güçlendirildiği, iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir iş gücü piyasasının oluşturulması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Çalışma hayatı işçi ile işveren haklarını dengeli bir şekilde koruması yanında, işin korunmasını da dikkate alan politikalar çerçevesinde tanzim edilmelidir, çağdaş normlarda endüstri ilişkilerinin tesisi için sendikalı işçilerin ve toplu iş sözleşmeli iş yerlerinin artırılmasına destek sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir.
İş sağlığı ve iş güvenliği meselesi hâlâ önemini koruyan problemlerden bir tanesidir. İş sağlığı ve güvenliği alanında yürütülen hizmetlerin nitelik ve verimliliğinin artırılmasına yönelik uygulamalar hayata geçirilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği alanında yetkilendirilen kurumların etkin denetimleri ve düzenlemeleriyle nitelik ve hizmet kalitesi artırılmalı, iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin eğitimlerine yönelik ölçme ve değerlendirme kriterleri geliştirilmelidir.
2020 yılında 2.324 lira olarak belirlenen aylık net asgari ücret, bir önceki yıla göre yüzde 15 artmıştır. Ülkemizde asgari ücret belirlenirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak, TÜİK tarafından hesaplanan bir işçinin geçim şartları için gerekli harcama tutarı esas alınmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak net asgari ücretin açlık sınırının üzerine çıkarılması ve asgari ücretliye büyükşehirlerde ulaşım desteği verilmesi görüşündeyiz. Ayrıca, asgari ücretten vergi alınmamasını ve çalışanların asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılmasını imkânlar çerçevesinde gerekli görüyoruz.
Kamuda ücret adaletini sağlayacak, statü ve istihdam karmaşasını giderecek, işe girişte ilerleme ve yükselmede objektif, liyakati esas alacak bir personel rejiminin uygulamaya konulması ihtiyacı devam etmektedir. Kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici, vekil, fahri, ücretli ve kısmi zamanlı personel çalıştırılması son bulmalıdır, mevcut çalışanlar kadroya alınmalıdır, yardımcı hizmetler sınıfı tümden kaldırılmalı ve bu sınıfta görev yapan personel kurumlarında genel idare hizmetleri kadrolarına alınmalıdır.
Engelli bireylerin haklarını geliştirmek, eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak, engellilerin yetenekleri ve potansiyelleri doğrultusunda gelişmelerini, onların ekonomik ve sosyal refahını sağlamak devletin görevlerinden biridir. Engellilere yönelik bugüne kadar birçok hizmet uygulamaya konulmuş olmakla birlikte, hâlen engellilerin sorunları bulunmaktadır. Bugün muhtaç engelli aylıkları yetersiz durumdadır, muhtaç engelli aylıkları mutlaka artırılmalıdır. Diğer taraftan, engellilerin muhtaçlık durumlarının belirlenmesinde ailelerinin gelirinin dikkate alınması da doğru değildir. Bu durum mutlaka düzeltilmeli, gelir testi yapılırken aile geliri yerine engellilerin kendi gelirleri esas alınmalıdır. Ayrıca, doğuştan ya da işe girmeden önce engelli olanların malul sayılabilmesi de sağlanmalıdır.
Engelli vatandaşların istihdamını artırmak amacıyla yürütülen kamuda engelli kontenjanı programı kapsamında engelli memur sayısında önemli artış sağlanmış olup ayrılan kontenjanın yüzde 95'i kullanılmaktadır. Buna rağmen engellilerin yine en önemli sorunlardan biri işsizliktir. Engellilerin işgücüne katılımı ve istihdamı daha da artırılmalıdır. Kamuda engelli kotaları artırılmalı ve münhal kadrolara hızla atama yapılmalıdır. Bu arada engelli öğretmen adaylarımız da öğretmen atamalarında kontenjan istiyor. Engellilerin işgücüne katılımını ve istihdam edilebilirliğini artırmak için genel ve mesleki eğitim, mesleki rehabilitasyon, kendi işini kurma, hibe desteği ve iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri daha da geliştirilmelidir.
Şehit ve gazilerimize çok şey borçluyuz; onların mücadelelerini sahiplenmek, hak taleplerini savunmak siyasi ve manevi sorumluluğumuza emanettir. Son yıllarda gazilerimize ve şehit ailelerine yönelik çok önemli hak ve imkânlar sağlanmıştır; elbette ne yapsak azdır. Bazı şehitlerimizin dul ve yetimlerine bağlanan aylığın toplam tutarı belirli hisse ve oranlarda pay edildiğinden, anne ve babaya çok düşük aylık bağlanabilmektedir; bu konuda bir düzenleme yapılması ihtiyacı bulunmaktadır. Şehit çocuklarının hepsine iş hakkı verilmelidir, terörle mücadelede gazi olanlara da bir defaya mahsus ÖTV'siz araç alma imkânı sağlanmalıdır.
Muharip gazilerimize bağlanan şeref aylığının farklılaştırılması asla kabul edilemez olup yıllardır gazilerimizi üzmektedir. Kore ve Kıbrıs gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı, tümüne onurla ve gururla taşıyacakları madalyaları verilmelidir.
Terörle mücadele esnasında yaralanarak bedensel veya ruhen zarara uğrayanlardan vazife malullüğü talebinde bulunanlar mevzuatta yer alan maluliyet şartlarını taşımaları hâlinde malul sayılmakta ve aylık bağlanarak bazı haklar verilmekte, mevzuattaki şartları taşımayanlar ise malul sayılmamaktadır.
Terörle Mücadele Kanunu'na 2 Ocak 2017 tarihli ve 684 sayılı KHK'yle ilave edilen ek 3'üncü maddede, terör eylemi nedeniyle yaralanmış olup ilgili mevzuatına göre malul sayılmamaları nedeniyle aylık bağlanamayanlardan vazife malullüklerinin nevileri ve dereceleri hakkında nizamname hükümlerine göre derece tespiti yapılanlara, bu dereceleri esas alınarak belirlenen göstergeler üzerinden aylık bağlanması ve bu aylıklar hakkında vazife malullüğü aylığı hükümleri uygulanması hükme bağlanmıştır. Ancak bu madde hükümlerine göre başvuran gazilerimizin büyük çoğunluğunun, söz konusu nizamname hükümlerine göre derece tespiti yapılamadığı gerekçesiyle talepleri reddedilmektedir, zira genel olarak, yüzde 30'un üzeri çalışma gücü kaybı olanların derece tespiti yapılabilmektedir.
Diğer taraftan, 670 sayılı KHK'nin 9'uncu ve 675 sayılı KHK'nin 14'üncü ve 17'nci maddeleriyle yapılan düzenlemelerle, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen alçak darbe teşebbüsü esnasında yaralananlara, yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilmiş, istihdam hakkı tanınmış ve diğer haklardan yararlanmaları sağlanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bu hakların verilmesini, gazi sayılmalarını sonuna kadar destekledik, destekliyoruz.
Diğer taraftan, terörle mücadelede yaralandığı hâlde mevzuata göre malul şartlarını taşımayan gazilerimiz hiçbir haktan yararlanamamaktadır. Gazilik haklarıdır, analarının ak sütü kadar helaldir. 15 Temmuz gazilerimizde olduğu gibi, terörle mücadele esnasında yaralanmalarına rağmen mevzuata göre malul sayılmamaları nedeniyle aylık bağlanamamış olanlara da gazilik unvanı verilmeli, istihdam ve diğer haklardan yararlandırılmalıdır.
Sayın Bakanım, bugünlerde Konya'dan şikâyetler geldi, iki gündür Konya'da özel hastanelerin şehit yakınlarından muayene ücreti istediği ifade ediliyor, güya "Emekli Sandığından maaş alıyorsunuz, siz şeref aylığı almıyorsunuz." demişler. Yani özel hastanelerin şehit ailelerinden muayene ücreti alması doğru mu? Doğruysa, bugüne kadar bu niye uygulanmadı? Şehit Aileleri Derneğimizden gelen bir şikâyet, 2 şehit eşinden muayene ücreti isteme uygulaması olmuş.
Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik sisteminin 2002 yılında 2,08 olan aktif-pasif oranı 2018 yılında 1,86; 2019 yılında 1,80; 2020 Ağustos ayı itibarıyla da 1,77 düzeyindedir. Çırak, stajyer ve kursiyerleri dikkate almadığımız zaman bu oran 1,71 olmaktadır. Bu durumda, yaklaşık 1,7 sigortalının ödediği primle bir emekli aylığı ödenmekte olup sistemin finansal sürdürülebilirliği kaygı vermektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumunun gelirleri giderlerini karşılamamaktadır. 2008 yılından itibaren uygulamaya konulan devlet prim katkısına rağmen kurum açık vermektedir. 2019 yılında devlet prim katkısı 72,1 milyar liradır. Sosyal Güvenlik Kurumunun açığı 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 153,6 oranında artarak 39,9 milyar lira gerçekleşmiş olup 2020 yılının ilk sekiz ayındaki açık 59,8 milyar lira düzeyindedir.
SGK açıkları ve hazinenin çeşitli kanunlardan kaynaklanan yükümlülükleri merkezî yönetim bütçesinden yapılan transfer ödemeleriyle karşılanmaktadır. Bütçe transferlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 2,76 iken bu oran 2019 yılında yüzde 4,56'ya çıkmıştır. Bütçeden 2019 yılında 196,8 milyar lira, 2020 Ocak-Ağustos döneminde 177,4 milyar lira transfer edilmiştir.
Sosyal güvenlik sisteminin temel sorunları, geçmişte uygulanan erken emekliliğin hâlen devam eden olumsuz etkisi, nispeten azalma olmakla birlikte 2020 Temmuz ayı itibarıyla yüzde 32,7 olan kayıt dışı istihdamın yüksekliği, prime esas kazancın düşük gösterilmesi, prim tahsilat oranının düşüklüğü, af ve ödeme kolaylığı gibi uygulamalarla prim ödeme eğiliminin azalması, uzayan ortalama ömür nedeniyle artan aylık ödemeleri ve sağlık yardımlarının yanı sıra prim gelirleriyle ödenen aylıklar arasındaki ilişkinin zayıflığıdır. Aktüeryal dengenin gözetilmesi suretiyle sosyal güvenlik sisteminin uzun dönemli mali sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
Sosyal sigorta prim tabanı genişletilmeli, sisteme giriş kolaylaştırılmalı ve denetimler yoluyla sistem etkinleştirilmelidir. İstihdam teşviklerine ilişkin etki değerlendirmesi yapılarak teşvikler sade ve etkin bir yapıya kavuşturulmalıdır. Sosyal güvenlik sisteminde denetim uygulamaları geliştirilmeli ve çeşitlendirilmeli, risk odaklı denetim uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Sosyal güvenlik mevzuatı ve uygulamaları değişen iş gücü piyasası koşullarına ve çalışma şekillerine uyumlu hâle getirilmelidir. Prim borçlarının takip ve tahsilatı etkin bir şekilde uygulanarak prim gelirlerinin artırılması sağlanmalıdır.
SGK verilerine göre -çırak stajyer ve kursiyer sayıları hariç- zorunlu sigortalılar itibarıyla toplam kayıtlı istihdam ağustos ayında 20 milyon 714 bin kişi olup geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,9 oranında, 768 bin kişi artmıştır. Sosyal sigorta kapsamındaki nüfus oranı, kayıt dışı istihdamla mücadele ve prim teşviklerinin etkisiyle 2019 yılında yüzde 85 düzeyine ulaşmıştır. Bu çerçevede, fiilî denetimlerin yanı sıra veri tabanlarının iyileştirilmesi, bilgi teknolojilerinden yararlanılması ve kayıt dışı istihdamın azaltılmasına yönelik faaliyetler devam ettirilmelidir.
Kayıtlı istihdamın teşvikine yönelik olarak, veri analizine dayalı risk odaklı denetim faaliyetleri yaygınlaştırılmalıdır, kayıtlı istihdamın artırılmasının güç olduğu sektörler belirlenerek sektörlerin özelliğine uygun kayıt altına alma uygulamaları geliştirilmelidir, kayıt dışı çalışmayla mücadele konusunda farkındalığı artırmaya yönelik programlar uygulamaya konulmalıdır.
Sayın Bakanım, bütçenizin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum, tüm Komisyonu saygıyla selamlıyorum.