| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Meteoroloji Genel Müdürlüğü d)Türkiye Su Enstitüsü e)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 05 .11.2020 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, değerli Bakan Yardımcıları, bürokratlar ve basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sunumunuz ve gayretli çalışmalarınız için teşekkür ediyorum.
Bakanlığınızın 2021 yılı bütçe teklifi, önceki yıla göre yüzde 27,8 artarak 51,5 milyar Türk lirası öngörülmüştür. 2020 yılında 33,4 milyar lira olan merkezî yönetim bütçesinden tarıma ayrılan kaynak, 2021 yılı bütçesinde 9 milyar artırılarak 42,4 milyar liraya çıkarılmıştır. Bu kapsamda, tarımsal destek programları için 22 milyar; tarım sektörü yatırımları için 12,1 milyar; tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları, tarımsal KİT'lerin finansmanı ve ihracat destekleri için de 8,3 milyar lira kaynak ayrılmıştır.
2021 yılı bütçesinde tarım bilgi performans programına bakıldığında amacın "Çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir, ülke insanının yeterli ve dengeli beslenmesinin yanı sıra, arz talep dengesini gözeten, verimliliği yüksek, sosyoekonomik olarak gelişen etkin bir tarım sektörünün oluşturulması ile çiftçilerimizin yaşam standartlarının yükseltilmesi" olarak belirlendiği görülmektedir.
Dünya nüfusundaki artışa rağmen toprak ve su kaynaklarında görülen azalma, tarımsal üretimde sürdürülebilirlik ve verimliliğin artırılması, gıda zincirinde teknolojik altyapının güçlendirilmesi ve doğal kaynakların korunması gibi konuları dünya tarımının gündeminde ön sıraya çıkarmıştır.
Üretim, işletme ve pazarlama boyutlarıyla bütüncül bir yapı arz eden tarım sektörünün yüksek verimlilikle kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek bir düzeyde olması gerekmektedir. Tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi, verim ve kalitenin artırılması, yerinde işlenerek katma değer elde edilmesi ve marka olarak pazarlanmasına dayanan bir tarımsal yapılanma önemlidir. Bu kapsamda, kırsal kalkınma programı olarak projelendirdiğimiz tarım sanayi entegrasyonunun sağlandığı kırsal cazibe merkezleri, tarım kentleri ve merkez köyler sayesinde yatırım ve teknolojiyi kırsal alanlara yöneltmek mümkün olacak, katılımcı ve kapsayıcı kalkınma desteklenecektir.
Türkiye tarımsal üretim bakımından Avrupa'nın ve dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Bununla birlikte, artan nüfus ve yükselen hayat standartları karşısında milletimizin gıda ihtiyacının karşılanması ancak tarımsal verimliliği artırmakla mümkün olacaktır. 2019 yılında tarımsal üretimde büyüme oranı yüzde 3,7 olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılında ise salgına rağmen tarımsal üretimde artış beklenmekte ve sektörün yıl sonu büyüme oranının yüzde 4,6 olacağı tahmin edilmektedir.
Tarım, orman ve balıkçılık sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki ağırlığı 2019 yılında yüzde 6,4 seviyesinde gerçekleşmiş iken 2020 yılında bu oranın yüzde 6,7'ye yükselmesi beklenmektedir. 2019 yılında yüzde 18,2 olan tarım sektöründe çalışanların toplam istihdam içindeki payının 2020 sonunda yüzde 18,7 olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir. Türkiye'nin 2019 yılındaki tarımsal ürün ihracatı 18 milyar dolar, ithalatıysa 13 milyar dolar seviyesinde olmuştur. Türkiye tarımda net ihracatçıdır. Tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla 40 milyar dolar civarında, toplam gayrisafi hasılaya oranıysa yüzde 5'in üzerindedir.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının ortaya çıkmasından sonra, yurt içi tarımsal üretimin önemi daha da artmış ve anlaşılmıştır. İçinden geçtiğimiz ve bütün ağırlığını hissettiğimiz salgın, hayata bakışımızı, sosyal ve toplumsal ilişkilerimizi, siyasi ve ekonomik iletişimimizi etkilemiştir. Bu süreçte, insanlığın ihtiyaçlar hiyerarşisi de değişim göstermiştir. İnsan sağlığıyla birlikte gıda arz güvenliği önceliklerin başına geçmiştir. Bu yönüyle tarım, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin ifadesiyle, Türkiye'nin stratejik ve mukayeseli üstünlüğü, istikbalin hatta istiklalin temincisidir. Salgın döneminde, Türkiye'de tarım, gıda ve kırsal yaşam konularında pozitif yönde bir farkındalık oluştuğu gözlemlenmektedir. Farkındalığın bu alanlara yönelik politikaların gelişmesine katkı sunarak gelecekte de devam etmesi birçok kesimin ortak isteği hâline gelmiştir.
Hareket kısıtlaması ve sosyal yaşam alanlarının daraltılmasıyla insanlar kendilerine 2 temel hedef koymak durumunda kalmışlardır. Bunların birincisi, hastalığa yakalanmama çabası; ikinciyse hayatını sağlıklı sürdürmesini sağlayacak olan fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak olmuştur. İnsanların sağlıklı kalmak yanında fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayarak hayatını sürdürebilmesi için gıda arzında sorun olmaması gerekliliği bu süreçte öne çıkan konuların başında gelmiştir. Yasakların ve diğer tedbirlerin başladığı günlerde, geleceğe yönelik olumsuz beklentilerle insanlar gıda tedariki ve stoklama ihtiyacı hissetmiş, marketlere ve diğer gıda tedarik işletmelerine veya yerel pazarlara akın etmişlerdir. Türkiye'nin gıda stoklarının süreci yönetmek için yeterli olduğunun anlaşılmasından sonra böylesi bir sorunla karşılaşılmamış, tam aksine panik oluşturma gayretlerinin beyhude olduğu da görülmüştür.
Yine, bu süreç Türkiye'nin sahip olduğu üretim ve insan kaynağıyla bu krizi tarım sektörü açısından bir fırsata çevirme ve sonraki yıllarda dünyaya bu ürünleri ihraç etme potansiyeline sahip olduğunu da kanıtlamıştır. Tarım sektörü, münhasır özellikleri nedeniyle konjonktürel olaylardan en az etkilenen sektör olarak bilinmektedir. Öncelikle, tarımsal faaliyetlerin "home office" çalışılarak yürütülemeyeceği, çiftçilerin mutlak surette araziye, ahıra, ağıla, bağa ve bahçeye çıkması gereken bir uğraşı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Zira, çiftçi araziye çıkmadığında üretim azalması ve gıda arz miktarında sorunla karşılaşılacaktır. Dolayısıyla, çiftçinin üretime devam etmesinin önündeki engellerin kaldırılması bir yana faaliyetlerine devam etmesini motive edecek tüm teşviklerin özellikle bu süreçte hayata geçirilmesi elzemdir.
Tarımsal üretimi ve kendine yeterliği yüksek ülkelerden biri olan ülkemizde yukarıda sayılan endişelerin yaşanmaması adına süreç içerisinde birtakım tedbirler öncülüğünüzde kuşkusuz uygulamaya da konulmuştur. Türkiye, sadece kendi vatandaşlarına değil, başta komşu ülkeler olmak üzere gıda temininde güçlük yaşaması muhtemel ülkelere de yardım edebilecek bir tarımsal güce sahiptir. Türkiye, stratejik öneme de sahip birçok temel tarım ve gıda ürünün üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alarak bu gücünü dünyaya da göstermiştir. Önümüzdeki süreçte gıda üretiminde ülkelerin kendine yeterlilik bağlamında önceliği kendi vatandaşlarına vereceği bir döneme gidileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, tarımsal üretim yeteneği ve potansiyeli güçlü olan ülkemizin, sadece iç tüketimi değil aynı zamanda gıdaya erişim zorluğu yaşayan ülkelerde karşılaşılacak sorunlara çözüm ve dış satım için de hazırlıklı olması gerekmektedir. Gıda üretiminde, arzın mutlak surette yönetilebilir şekilde planlanması gerekmektedir. Aksi hâlde aşırı fiyat düşüşleri veya tersine artışlarla üretici veya tüketici refahı, dolayısıyla üretim ve tedarik zinciri kesintiye uğrayacaktır.
Salgının kısa dönem etkilerinin yanı sıra orta dönem etkileri olabileceği düşünülerek 2021'le birlikte 2022 ve sonraki yıllar üretim planları da yapılmalıdır. Yine, 2050 yılında nüfusumuzun 110 milyon civarına ulaşılacağı öngörüsü dikkate alındığında tarımsal üretimin yüzde 50 artırılması bir zorunluluk olacaktır.
Değerli Komisyon üyeleri, esasen tarıma, çiftçimize önemli destek ödemeleri yapılmaktadır. Bununla birlikte, tarımsal destek, üretici refahını artıran, girdi maliyetlerini azaltan; üretim maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten, üretimde verimliliği artıran bir anlayışla belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Desteklerin verimlilik ve kaliteyi artıracak şekilde çeşitlendirilerek kırsal kalkınmayı ve tarımda sürdürülebilir gelişmeyi temin edecek etkinlikte bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Havza bazlı ürün destekleme programı, bölgesel avantaj ve dezavantajları göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir.
Hayvancılık destekleri, hayvan ıslahı, kaliteli yem ve bitkilerin üretimi artırılmalıdır. Hayvan hastalıkları ve zararlarıyla etkin mücadele devam ettirilmelidir. Tarımsal işletme, pazarlama ve depolamayla ilgili yatırımlar için uygun finansman sağlanmalı ve bu yatırımlar ile sözleşmeli üretim ilişkilendirilerek teşvik edilmelidir. Yeni teknolojiler, üretim ve pazarlama sistemleri, teşvikler ve mevzuat konusunda üreticilerimiz bilinçlendirilmeli, genç nüfus tarımsal üretime özendirilmelidir. Tarımsal üreticilerin en kısa zincirle pazara ulaşması sağlanmalıdır. Bu şekilde üreticiler daha çok kazanmalı ve tüketicilerin daha ucuza gıda tüketimi temin edilmelidir.
Tohum en önemli konulardan biridir. Yapılan araştırmalar, verimlilikteki artışta en büyük faktörün tohum olduğunu göstermiştir. O sebeple, Türkiye, gelecek yıllara ve nesillere aktarabileceği bir millî tohum politikası ortaya koymalı, buna ilişkin yapıları etkinleştirmelidir. Tohumcularımıza çeşit ıslahı konusunda daha fazla AR-GE desteği sağlanmalıdır.
Hayati fonksiyona sahip tarımsal faaliyetlerin sevk ve idaresi, kuşkusuz, nitelik ve nicelik olarak yeterli personel istihdamıyla mümkün olabilecektir. Bu kapsamda, atanmayı bekleyen ziraat, orman ve gıda mühendisleri, veteriner hekimler; gıda, tarım, orman ve hayvancılıkla ilgili teknikerler için ihtiyaç nispetinde kadro açılmalı, hem istihdam sağlanmalı hem de daha etkin faaliyet yürütmeye katkı verilmelidir.
Hububat, tütün, et, şeker ve süt piyasalarında denetime ağırlık verilmelidir. Gıda güvenliği ve güvenilirliği çağdaş normalara ulaştırılmalı, tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır. Ülkemiz için stratejik öneme sahip buğday, mısır, pamuk, soya ayçiçeği, fındık, üzüm, incir, kayısı, zeytin, yer fıstığı ve enerji bitkileri gibi ürünler için özel destekleme programları ve fiyat garanti sistemi getirilmelidir. Kaliteli yem ve yem bitkileri üretimi artırılarak hayvan hastalıkları ve zararlılarıyla etkin mücadele edilmeli, hayvan ıslahı ve besi hayvancılığı geliştirilmelidir.
Ormanlar, çok amaçlı yararlanma, devamlılık, katılımcılık, biyolojik çeşitlilik, uzmanlaşma, su ve yaban hayatının ve ekosistemin etkin korunması hususları dikkate alınarak işletilmeli, korunmalı; orman köylüsü desteklenmelidir. Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın refah seviyesini artırmak için kırsal kalkınma projeleri kapsamında köy kalkınma planları yapılmalıdır. Tarım ürünleri fiyat seviyesinin sağlıklı oluşması adına gıda arz zincirine ilişkin kayıt sistemi güçlendirilmeli, lisanslı depoculuk yaygınlaştırılmalı, yaş meyve, sebze tedarik zincirinde lojistik altyapılar iyileştirilmeli; paketleme, nakliye, depolama ve perakende satışta uyulması gereken standartlar belirlenmeli; tarım, orman, çayır ve mera alanlarındaki koruma-kullanma dengesinin sağlanması için arazi kullanım planları hazırlanmalıdır. Motorin, elektrik, tohum, fide, yem, gübre ve tarımsal ilaç fiyatlarındaki yükselme üretimi olumsuz etkileyecek, çiftçimizi mağdur edecektir. Bu nedenle, temel girdilere ilişkin verilen desteklerin kapsamının genişletilmesi suretiyle mağduriyetin önlenmesi ve kaliteli üretimin desteklenmesi gerekmektedir.
Hayvancılıkta önemli bir kesif yem girdisi olan soyada dışa bağımlı olunması, Türkiye'de hayvancılıkta hem yem ham maddesinin temininin de hem de girdi maliyetlerinde artışa neden olacak, et ve süt fiyatlarında da oynaklıklar yaşanacaktır. Bu sorun kaba yem üretim miktarının artırılmasına yönelik tedbirler alınmasını zorunlu hâle getirmektedir. Tarımsal üretimdeki başarı, birim alandan elde edilen verimdeki artış, tarımda mekanizasyonun yaygınlaşması, etkin destek sistemi, özel sektörün yatırımlarının artması ve kırsal kalkınma projelerinin uygulanarak tarıma ve çiftçiliğe yönelimin geliştirilmesiyle doğru orantılı olacaktır. Tohum, mazot, gübre, işçilik, elektrik ve benzeri girdi maliyetlerini düşürücü tedbirler alınarak, kooperatifleşme ve birlikleşmeler sağlanarak Türk çiftçisinin Batılı çiftçilerle rekabet edebilir duruma gelmesi sağlanabilecektir.
Sayın Bakanım, bu yıl Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye, Trabzon ve diğer yerlerde meydana gelen orman yangınları ciğerlerimizi dağlamıştır. Sizin de yakın takip ettiğiniz yangınlar hepimizi üzmüştür. Zira orman topraktır, berekettir, hayattır. Ormana kasteden toprağa, toprağa kasteden vatana kastetmiştir. İnsanlarımızı evsiz bırakan, tarım arazilerini çöle çeviren, ağaçları yakıp yıkan; bitkileri, hayvanları katleden yangın trajik bir olaydır. Ağacımıza, doğamıza, insanımıza kim ya da kimler, nerede ve ne zaman sabotaj yapmışsa, bulunup en ağır şekilde cezalandırılmaları gerekmektedir.
Değerli Komisyon üyeleri, şüphesiz çiftçilerimizin sorunları vardır, bunların çözülmesi ise memnuniyet vericidir. Şu zorlu günlerde çiftçilerimize yönelik atılan her adım ve alınan kararlar değerlidir. Bu doğrultuda, Komisyonumuzda görüşüldükten sonra Genel Kurulda müzakereleri devam eden torba kanun teklifinde, önergeyle, bizim de dile getirdiğimiz, Bakanlık ve Orman Genel Müdürlüğü bütçesinden verilen çiftçi kredi borçlarının da yapılandırma kapsamına alınması yönünde dün gece yapılan değişikliği olumlu bulduğumuzu bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Üretim maliyetlerinin azaltılması ve finansman sıkıntılarının giderilmesi, ürün planlaması, fiyatlandırma, destekleme ve pazarlama imkânlarının güçlendirilmesiyle Türk çiftçisi hak ettiği seviyelere ulaşacaktır, kuşkusuz devletimiz buna muktedirdir.
Toprak Mahsulleri Ofisinin, fındık gibi birçok stratejik üründe hasat dönemi öncesi alım fiyatı açıklayarak piyasayı spekülatörlere bırakmamasını, çiftçimizi tekellerin insafına terk etmemesini çok önemli bir uygulama olarak görüyoruz. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamelerimizde vurguladığımız gibi, stratejik ürünlerimize garanti fiyat uygulaması suretiyle, alivre satış ve benzeri, üreticiyi perişan eden, ürününü maliyetinin altında satmasına, tarlada çürümesine sebep olan uygulamaların önüne geçilmesini öngörüyoruz. Bu manada, Ofis eliyle devletimizin yaptığı uygulamayı, üreticinin mağduriyetinin önlenmesine ilişkin önemli ve sürdürülmesi gereken bir uygulama olarak değerlendiriyoruz.
Su ve su yönetimi stratejik önemdedir. Türkiye mukayeseli olarak su zengini bir ülke değildir. O sebeple, su varlığının rasyonel kullanımı, sınır aşan suların millî hedefler doğrultusunda yönetilmesi, suyun korunması gerekmektedir. Bu amaçla oluşturulan yapılar, fonksiyonlarını aktif bir şekilde icra etmelidir. Bütçede, 2020 yılına oranla, diğer kalemlere göre yatırımlara ayrılan ödenek daha fazla artırılmıştır. Bu kapsamda, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yatırımları için 2020 yılında 6,3 milyar ayrılmışken bu kalem 2021 yılında 15 milyarın üzerine yükseltilmiştir. Devlet Su İşlerinin sulama sektörü yatırımları da 3,6 milyar liradan 8,9 milyar liraya çıkmıştır. Bir önceki yıl birçok faaliyeti eksik kalan, bu sebeple önemli taleplerle karşı karşıya kalan Devlet Su İşleri açısından bu artışın önemli ve yerinde olduğunu değerlendiriyoruz.
Değerli Komisyon üyeleri, 2019 yılı kesin hesabına ilişkin olarak da kısaca şunları ifade etmek istiyorum: Sayıştay raporlarından geçen yıllarda tekrar eden birtakım muhasebeleştirme ve benzerinden kaynaklı sorunların bu defa büyük ölçüde tekrar etmediğini görüyoruz. Burada Sayıştay ile kurumların iş birliği içinde bu sorunları aştığı anlaşılmaktadır ki bu olumlu bir durumdur. Sayıştayın denetim yoluyla idarenin geliştirilmesi fonksiyonu oldukça önemlidir. Bakanlık ve bağlılarına ilişkin Sayıştay raporlarında da benzer durum gözlenmekle birlikte, birçok bulguya da yer verilmiştir. Bunların bir kısmı, mesela çiftçiye yapılan destek ödemelerine ilişkin olanları, en dikkat çekici olandır. Burada, acaba Çiftçi Kayıt Sistemi'yle ilgili bir sorun mu vardır, bundan kaynaklı bir tespit midir; bunu da öğrenmek isterim.
Sayın Bakanım, son olarak seçim bölgemdeki Silivri ve Çatalca'nın köylerinde geçmişte il özel idaresinden büyükbaş hayvan, koyun ve sera desteği alınmış, özel idareler kapanınca bu dosyalar tarım il ve ilçe müdürlüklerine devredilmiş ve sonrasında alacaklarının takibi ihaleyle avukatlık bürolarına verilmiş; bu, bana ifade edilen. Taksit ödemelerinde bazı gecikme ve benzeri nedenlerle yüksek masrafların ve farklı uygulamaların ortaya çıktığı ifade ediliyor ve bu şekilde sadece 2 ilçemizde 12 bin dosyadan söz ediliyor. Talebimiz bu konunun açıklığa kavuşturulması ve çiftçimizin mağduriyetinin giderilmesidir.
Ben, bu düşüncelerle bütçenizin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Komisyonumuzu saygıyla selamlıyorum.