KOMİSYON KONUŞMASI

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli Millî Eğitim Bakanlığımızın değerli bürokratları, çok değerli basınımızın güzide mensupları, bugün hepimiz için ayrı bir öneme sahip olan, ülkemizin gücüne güç katmak üzere istikbalimizin teminatı, çocuklarımıza ve gençlerimize çok daha güzel bir gelecek hazırlamak için çalışan Millî Eğitim Bakanlığımızın 2020 yılı bütçesini görüşüyoruz. Bu vesileyle bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Türkiye, 18 yıllık AK PARTİ iktidarları boyunca birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da bana göre çok büyük yenilikler yapmıştır. Ancak konuşmama girmeden önce, öğleden önce konuşan bir arkadaşımız vardı, ona da bir iki cümle söylemek istiyorum, o vesileyle belki gündem dışı olacak biraz ama kusuruma bakmayın. Tabii, Millî Eğitim Bakanlığımızın veya Bakanlığımızın şu andaki şeyinde de ilk önce bir başarıların ama akabinde de başarısızlıkların olduğunu söyledi ama genele bir baktığımızda, pandemide gerçekten bu devlet üstüne düşen her şeyi yaptı, bunda da Millî Eğitim Bakanlığımız, özellikle eğitim çağındaki ilkokuldan tutun, ortaokul, lise, üniversiteye kadar ki olan bütün aşamalarda üstüne düşeni yaptı ve çok da başarılı bir hizmet verdi, burada da huzurlarınızda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının huzurlarında Sayın Bakanımıza ve ekibine başarılar diliyorum, tebrik ediyorum.

Yine, özel eğitim kurumları; AK PARTİ Hükûmetlerinden önce kimse kendi evladını dışarı çıkaramıyordu ama AK PARTİ Hükûmetleri döneminde en fazla başarılan noktalardan bir tanesi bu. Eğitimin niteliği; gerçekten bu devlet eğitimin niteliğini çok geliştirdi. Başörtüsü sorunu; şu anda içimizde de dışarıda da başı örtülü olan var, başı açık olanlar da var bu devlet batmadı ama bakın AK PARTİ bu sorunları çözdü. Katsayı sorunu; imam-hatipler, meslek liseleri, evet daha önce bu ülkede öcü gibi görülüyordu ama hamdolsun ülkemiz de batmadı, çocuklarımıza bu devlet sahip çıktı ve sahip çıkmaya da devam edecek. Yine, bir dönemler bu ülkede Kürtçe kaset dinlemek yasaktı ama şu anda... Şimdi, bir konuşmacı arkadaş şöyle dedi: "Dicle Üniversitesinde Kürtçe tez yazılması yasaklandı." Nereden nereye! Şunu bizim yapmamız lazım, elbette ki sistemi eleştirebilirsiniz, elbette ki eksik olanları söyleyebiliriz, söylememiz de lazım bunda hiç kimsenin bahsettiği bir şey yok ama şudur, düşünün ki bir devlet eğitime yapmış olduğu bütçenin veya genel ekonomi içerisindeki bütçenin bir kısmını da teröre veriyor, eğer teröre giden bir bütçe olmasaydı inanın şu andaki derslik sayısında, öğretmen sayısında, eğitim sayısında, teknolojik sayıda bu devletin hiçbir eksiği olmazdı. Sadece, konumuz eğitim kurumları olduğu için bugün bunu söylüyorum, bunu sağlığa yansıtabilirsiniz, istihdama yansıtabilirsiniz, fabrikalara yansıtabilirsiniz yani şudur: Elbette ki biz birbirimizi eleştireceğiz, elbette ki biz bazı şeyler söyleyeceğiz ama bazı şeyleri de gerçekten elimizi vicdanımıza koyup da bunu söylememiz lazım.

Ben doğu milletvekiliyim, benim bütün ailem de doğuda yaşıyor. Bunu samimiyetimle söylüyorum, bir dönemler bırakın otobüste Kürtçe konuşmayı, şehrin içerisinde bile kimse Kürtçe konuşamıyordu ama bakın, nereden nereye geldi! Bizim bunu söylememiz lazım. Dicle Üniversitesinde bir tez yazma konusu eğer bir gün Meclise getiriliyorsa demek ki bu devlet çok büyük bir aşama kaydetti.

Yine "Eğitimi bir ideoloji olarak gördünüz." AK PARTİ asla ve asla eğitimi bir ideoloji olarak görmedi, kesinlikle böyle bir niyetimiz de yok ama eğitimi ideoloji olarak gören arkadaşlar vardır veya gören bazı sistemler vardır veya bu sistemin üzerinden nemalanan bazı partililer vardır. Niye? Çünkü eğer bunlar eğitim -ideolojik olarak- almazlarsa dağın yolu daha iyi açılıyor, çünkü insanlardan daha iyi oy alınabiliyor ama AK PARTİ'nin yaptığı tek şey insanlarımızı eğitebilmek.

Bakın, Sayın Bakanımız burada, iki yıldır Bakanlık görevini yapıyor. Hiç görüşmediysem -bunu bütün samimiyetimle söylüyorum- en azından 30'dan fazla görüşmüşümdür. Niye? Kendi ilimle ilgili olan okullaşma sıkıntılarında, öğretmen sıkıntılarında, derslik sıkıntılarında veya... Bakın, daha önce bizim dönemimizde kara tahtalar vardı. Bakın, işte hocam şu anda burada, 4 kez kendisini ziyaret ettim ki bizim ilimizle ilgili akıllı tahtaların gönderilmesi hususunda, sağ olsun gönderdiler. Dolayısıyla şudur: Türkiye, bakın, tebeşirden, kara tahtadan nereye geldi. Eksiğimiz var mı? Elbette ki eksiğimiz olur.

Şimdi, şunu özellikle söyleyeyim: Demin yine bir başkanımız söyledi, benim kendisinin devlet adamlığına çok büyük saygım var; "Siz özgür bir ortam sağlamıyorsunuz." dedi. Şimdi, Sayın Başkanımız Durmuş Bey AK PARTİ hükûmetlerinde Merkez Bankasına getirildi. Doğru mu hocam? Dolayısıyla siz bu ülkede her şeyi özgürce söyleyebildiniz. Merkez Bankasının bütün verileri sizin elinizdeydi, siz o zaman özgürdünüz AK PARTİ zamanında ama bürokrasiden siyasete geçtiğiniz zaman bu özgür değil!

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bunu ben söyledim ama şu an ki Merkez Bankası Başkanı söyleyemiyor.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şunu arz edeyim: Şimdi, biz kimseyi hapse atmadık. Eğer burada devlet aleyhine, eğer burada devletin al bayrağını yakıp da başka birilerine hizmet etmek isteyen birileri varsa, hiç kimse kusura bakmasın bu devlet kendi şarjını geliştirir. Bu, dünyanın her tarafında böyledir, siz nereye giderseniz gidin Amerika'da, Avrupa kıtasında, diğer kıtaların bütününde böyledir. Yani siz bu topraklara baktığınızda Selçuklu'dan Osmanlı'ya gelinceye kadar cumhuriyet az mı diyet ödedi? Hâlen biz az mı diyet ödüyoruz? Yani 15 Temmuzda kimin bu devlete bir sıkıntısı vardı? Eğer siz başka birileriyle olup da bu devletin asli unsurlarına, bu devletin al bayrağına kastederseniz, elbette ki bu devletin evlatları kendi devletini savunacaklardır, savunmak zorundalar çünkü bizim varlığımız bu topraklar. Dolayısıyla bizim içimizden çıkan Aziz Sancar bizim gururumuzdur, kimse bir şey demiyor. Bakın, ben yatılı bölge okulunda okudum yani ben sekiz sene devletin okullarında okudum ama bugün milletvekiliyim. O tarihteki sıkıntılar var mıydı? Bizim dönemimizde -Cenab-ı Allah devletten, sizlerden razı olsun- biz kendi evimizde yemediğimiz yemeği yatılı bölge okulunda yiyorduk, hâlen de öyle. Dolayısıyla şudur: Bu devlet, siz devlete karşı bir şarj geliştirirseniz devlet kendisini otomatikman korumak zorundadır, bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve eğitim sahasında görev alan herkesin olağanüstü katkılarıyla okullaşma oranları, derslik sayısı, okul binaları, eğitim atölyeleri, fırsat eşitliği, teknoloji kullanımı, öğretmen istihdamı başta olmak üzere eğitime dair nicel verilerimizde çok ciddi bir gelişme sağlandı, Sayın Bakanımızın ve yine bizim daha önceki AK PARTİ hükûmetleri döneminde. Bu kapsamda, toplamda öğretmen sayımız, şu anda 974.837'dir. Hükûmetlerimiz döneminde atanan öğretmen sayımız toplam öğretmen sayısının -daha öncekilerini söylüyorum- yüzde 71'ine tekabül etmektedir.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Öğrenci ne kadar artmış?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Öğrenciyi almadım hocam ama öğretmeni aldım, şimdi onu da alırım, sıkıntı yok. Dolayısıyla şudur: Daha önce bu ülkenin önünde, Millî Eğitimin önünde, binlerce kuyruk olurdu öğretmen atamalarında. Bakın, hamdolsun şu anda tıkır tıkır atanıyor. Yani ne demek, yüzde 71 oranında AK PARTİ Hükûmetleri döneminde atanmış. Yine son on sekiz yıllık dönemde uygulanan politikalar sayesinde -demin de söyledim- örneğin, özel eğitimde dünyanın en iyileri arasına girdik. (CHP sıralarından gürültüler)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim lütfen.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Özel eğitim payında, dünya ölçeğinde ideale yaklaşmış durumdayız. Eğitimin her bir başlığı altında uluslararası standartlarda, hatta standartların üzerindeyiz.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Çelebi, süreniz dolmak üzere, hatırlatıyorum.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Başkanım, hiç başlamadım ki bitireyim yani.

Bu iyi örnekleri çoğaltmaya devam ederiz. Yani şunu söyleyeyim: Bakın, millî ve yerli teknolojinin ulaştığı gurur verici tablodan müşahede etmek mümkündür. Şöyle: 2002'de bizim ülkemizde 76 üniversite varken bugün, 2020'de bu sayı 207'ye ulaşmıştır. Eğitimde yerindeliği önemsiyoruz. Geçen sene, evvelki sene Sayın Bakanımız ve YÖK Başkanımız birlikte Ağrı'ya geldiler. Ben burada da kendilerine teşekkür ediyorum. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi bizim ilimizde, Patnos Sultan Alparslan Fakültesi bir ilçemizde, Eleşkirt'te Celal Oruç Fakültesi, Doğubayazıt Ahmed-i Hani Fakültesi var. Bakın, daha önce, bizim ilimizde maddi sıkıntıları olup da dışarıya gitmeyen arkadaşlarımız, kardeşlerimiz bir gün Ağrı'da... Bizim şu anda yaklaşık olarak 14.900'e yakın öğrencimiz var ve Ağrı'da bunlar eğitim görüyorlar.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, Başkanım...

Ben özellikle, Sayın Hocamız Profesör Doktor Ziya Selçuk ağabeye, YÖK Başkanımız Sayın Doktor Yekta Saraç'a Ağrı ilimize vermiş oldukları desteklerden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.

Bana göre dünyanın en zor ve kutsal mesleklerinden bir tanesi öğretmenliktir. Ben bu vesileyle Millî Eğitimin Bakanlığımızın 2020 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.