| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kurulu (Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (Özel Bütçe),(Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kalite Kurulu(Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Üniversiteler (Özel Bütçe), (127 Bütçe + 127 Kesin Hesap + 95 Sayıştay Raporu) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 03 .11.2020 |
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün müzakerelerini gerçekleştirdiğimiz Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ÖSYM'nin bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum.
Aslında pek çok rakam verildi, ben çok fazla rakamla boğmak istemiyorum ama "eğitim" dediğimizde bazı eleştirileri, belki öz eleştirileri bizler de yapıyoruz ama şu perspektiften bakmazsak yanlış yaparız: Eğitimin üzerinde ciddi bir vesayetçi anlayış söz konusuydu AK PARTİ öncesi ve bu dönemde 2002'den bu yana bu vesayetçi anlayış ortadan kaldırıldı. Katsayı uygulaması dâhil, başörtü uygulaması yasakları dâhil, efendime söyleyeyim, kız çocuklarının eğitime erişimindeki engellerin ortadan kaldırılması dâhil pek çok vesayetçi uygulama AK PARTİ döneminde ortadan kaldırıldı. Bakın, özellikle meslek liselerinin katsayısı uygulaması, 28 Şubat döneminde mağdur olan öğretmenlerin tekrar mesleklerine geri dönebilmeleri son derece önemli gelişmeler. Bazı konularda bazı öz eleştiriler yapabiliriz eğitimin kalitesini daha da arttırmak için çünkü çok genç ve dinamik bir nüfusumuz var ve dün belki problem olarak görmediğimiz üç yıl, beş yıl sonra bir problem olarak karşımıza çıkabiliyor. Benim kendi ilim on beş yılda yüzde 120 büyümüş bir şehir nüfus olarak. On beş yıl önceki eğitim sorunlarımızla bugünkü eğitim sorunlarımız tabii ki kendi ilimde de farklı, Türkiye'de de farklı olacak. Onun için bu nüfus projeksiyonlarını da görmezden gelmememiz gerekiyor.
Diğer yandan, sekiz yıllık zorunlu eğitimin on iki yıla çıkartılmasını özellikle AK PARTİ döneminde eğitim alanında yapılmış önemli devrim niteliğindeki düzenlemelerden biri olduğunun altını çizmek isterim. Daha önce eğitime ayrılan bütçenin yüzde 7'ler civarında olup bugün bu sayının yüzde 15'e çıkartılması da yine AK PARTİ'nin millî eğitim yatırımlarıyla ilgili perspektifini ortaya koymaktadır. Fazla rakama boğmak istemiyorum ama şunu ifade etmem lazım: Özellikle başta kız çocukları olmak üzere dezavantajlı kesimler için eğitim önemli bir fırsat eşitliği aracı. Bugün, geçmişte, hem kılık kıyafet yasakları nedeniyle hem özellikle üniversite eğitiminin erişilebilir olamaması nedeniyle -çünkü çok sınırlı sayıda üniversite var- kız çocukları kendi bulundukları illerin dışına eğitim almaya gidemiyorlar ve bugün az önce YÖK Başkanımız ifade etti, 207 üniversitemiz var ve her ilde bir üniversite var artık. Bununla beraber, ben, 1985'te üniversiteye başladığımda kız çocuklarının üniversiteleşme oranı yüzde 7'ydi. Yani, bugün baktığınızda sanki milattan önceki bir rakamı anlatıyor gibi anlatıyoruz o rakamları anlatırken. Yüzde 7'den bahsediyorum yani her 100 kız çocuğundan sadece 7'si üniversiteye gidebiliyordu. Bugün, bu oran yüzde 49, eğer daha günceli varsa lütfen düzeltin, istirham ederim. Yüzde 7'den yüzde 49'a, hele eğitim gibi bir alanda... Bakın, eğitim gibi bir alanda bugün yapıp yarın sonuç alamazsınız. Üç-beş yıllık, on yıllık, on beş yıllık projeksiyonları görmeniz lazım. Bugün yüzde 7'den yüzde 49'a kız çocukları üniversiteleşme oranını hiç görmezden gelmemek gerekiyor.
Diğer yandan, kız çocuklarıyla ilgili bazı verileri açıkçası iftiharla paylaşmak istiyorum. 2002-2003 eğitim öğretim döneminde ilköğretimde yüzde 91,9, ortaöğretimde ise yüzde 67,5 olan brüt okullaşma oranlarında bugün -2019-2020 için söylüyorum- yüzde 102,2 ve yüzde 107,4 olmuştur. Aynı dönemde toplam öğrenci içindeki kız öğrencilerimizin oranı ise yüzde 45'ten 48'e yükselmiştir. 2002-2003 yılında ilköğretimde her 100 erkek öğrenciye karşılık 91 kız öğrenci, ortaöğretimde ise her 100 erkek öğrenciye karşılık 72 kız öğrenci bulunurken bugün yani 2019-2020 döneminde bu oran sırasıyla 96 ve 89'a yükselmiştir. Keza burs alan öğrenciler içinde kız çocuklarının artan oranları da dikkatimizi çekiyor. Mesela, 2002-2003 döneminde burs alan her 100 öğrencinin sadece 40'ı, pansiyonda kalan her 100 öğrencinin de sadece 25'i kız öğrenciydi. Bugün, bu sayı -2019-2020 için söylüyorum- burs alan her 100 öğrencinin 56'sı kız çocuğu, pansiyonda kalan her 100 öğrencinin de 50'si kız öğrencidir. Bu ne demek? Eğitimde kadınlar ve erkekler arasında büyük bir fırsat eşitliğini yakaladığımızın işareti. Evet, tekrar söylüyorum, eleştirilerimiz baki ama özellikle fırsat eşitliği açısından bu verileri görmezden gelmemiz gerekiyor.
Diğer yandan, taşımalı eğitimi önemli bulduğumu ifade etmek isterim yine, fırsat eşitliği açısından, özellikle ortaokul ve liseye erişim açısından. Kendi ilimden bir örnek vereyim: Benim kendi köyüm, Düzce'nin güneyinde, güney dağlarında bir dağ köyü, orman köyü. Tabii ki, doğal olarak bütün illerde Anadolu liseleri, fen lisesi... Yani liseler merkezde ve benim köyümden bir çocuk, bugün, Düzce'nin tam kuzey cephesinde, karşı tarafında ve hakikaten Düzce'nin sayılı Anadolu liselerine sadece bu taşımalı eğitim sayesinde gidebiliyor. Ben, doğduğumda, kendi memleketimde, bulunduğum nahiyede lise olmadığı için babam "Bu kız çocuğunu ben burada okutamam." diyerek şehirden göç etmiş bir ailenin çocuğuyum. Bakın, lise okuyabilmek için göç eden bir ailenin çocuğu olarak bugün, kendi köyümdeki çocuklar, lise çağındaki, ortaokul çağındaki çocuklar; bu taşımalı eğitim sayesinde Düzce'nin -kazanabildikleri, performanslarına göre sınavlarla kazandıkları- en iyi okullarına gidebiliyorlar. Taşımalı eğitimin de önemli bir fırsat eşitliği aracı olduğunu buradan kayıtlara geçirmek istiyorum.
Aslında söyleyecek çok sözüm var. Pandemi konusuna da gelmek istiyorum: Sayın Bakanım, geçtiğimiz günlerde sosyal medyanızda bir paylaşım yaptınız, ben de bunu paylaştım sizden alarak. Özellikle EBA'nın -şurada aslında görmeyen milletvekillerimiz için de göstermek istiyorum bunu- dünyada eğitim alanında en sık kullanılan "web" sitesi olarak 1'inci sırada olduğunu gösteren bir tabloydu bu. Bu, iftihar edici bir durum. Yani, EBA'yla ilgili gene eleştirilerimizi belki farklı tutabiliriz. Çünkü pandemi süreci tüm dünyayla birlikte Türk eğitim sisteminin de ilk defa yaşadığı bir şey ve zor bir deneyim. Bu süreci hızlı atlatabilmek, çocuklarımızın bir an önce okullarına kavuşmaları, derslerine, öğretmenlerine kavuşmalarıyla ilgili bu hızlı dönüşümün sağlandığının da aslında bir göstergesi, EBA'nın bu tabloda 1'inci sırada olması. Ben, size ve ekibinize buradan tekrar teşekkür ediyorum.
Diğer yandan, bir veriyi daha paylaşmam lazım. Tabii, sadece kendi rakamlarımızı vermek kâfi değil. Aslında, uluslararası ölçütlerde, uluslararası rakamlarda neredeyiz, buna biraz bakmak gerekiyor. Bugün, temel eğitimde eğitime erişim noktasında 2018 yılı verilerinden bahsedeceğim size; 6 ila 14 yaş grubundaki çocukların okullaşma oranı -bakın başka ülkeleri söylemiyorum, OECD ülkelerini söylüyorum- OECD ülkelerinde ortalama yüzde 98; Türkiye'de bu oran, 14 yaş üstü öğrenciler de dâhil olmak üzere yüzde 100'e ulaşmış durumda. Bu, iftihar edilecek bir rakam. Bu rakama ulaşmamıza katkı veren, geçmişten bugüne kadar eğitim bürokrasisinde görev yapan öğretmenlerimiz de dâhil olmak üzere herkese şükranlarımı sunuyorum.
Vaktim az kaldı. Mesleki eğitime girmek istiyordum ama onu geçeceğim şimdi ama bunu çok önemsediğimi buradan kayıtlara geçirmek istiyorum.
Okul öncesi, son derece önemli bir konu. Ne yazık ki, okul öncesinde özellikle son birkaç yılda ciddi ivme kazandık, ondan önce belki gündemimizde bu kadar yoktu. Kendi ilimden bir örnek vereyim: Düzce, geçtiğimiz yıllarda okul öncesi eğitimde 56'ncı sıradayken son üç dört yılda yaptığımız bazı projelerle bugün -övünerek söylüyorum, hem il bürokrasisime hem ildeki öğretmenlerimize, projeleri yürütenlere teşekkür ediyorum- 6'ncı sıraya yükseldik. Çünkü eğitimi ne kadar erken başlatabilirsek, çocuklarımızı ne kadar eğitimle tanıştırırsak hem ülkenin hem de bölgenin, ilin uzun vadeli eğitim projeksiyonlarında daha verimli sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyorum.
Öğretmen atamaları... Sizin bugün burada olduğunuzu bilen öğretmen adaylarımız -haklı olarak- bize de çok mesajlar attılar. Onların da mesajlarını size iletmiş olayım. Ama bir rakamı da buradan ifade etmem lazım: 2013-2019 yılları arasında 651 bin 664 öğretmen ataması gerçekleştirdik. Bugün, toplam öğretmen sayımız 1 milyon bile değil; 946 bin 114. Yani bunun, mevcut öğretmen sayımızın üçte 2'si, hatta üçte 2'sinden fazlası 2003'ten sonra atandı. Son on sekiz yılın sonucu. Bunu da buradan ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Son sözlerinizi alalım efendim.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ya, yükseköğretimle ilgili de bazı veriler verecektim ama zamanı verimli kullanmak adına ve sizin iyi niyetinizi de yormamak adına burada diğer verileri vermeyeceğim, YÖK Başkanımız verdi. Ama tekrar söylüyorum: Her ilde bir üniversitenin özellikle kız çocukları başta olmak üzere dezavantajlı kesimler için büyük bir fırsat eşitliği aracı olduğunu buradan ifade etmek isterim.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.